top of page

YEMEKLERİN SIRLARI

KURBAN ETİNDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
Size kurban etinde dikkat edilecek noktalar ve bayramlık ikramların kalorileri hakkında birkaç hatırlatma yapmak isteriz!
1- Kurban ilk kesildiğinde stres sebebi ile hayvanın kaslarında Rigor Mortis denilen sertlik oluşur. Bu ise sindirimde hazımsızlık ve şişkinlik yaratır. Bu sebeple ilk gün ille yemek istiyorsak tadımlık tüketmede fayda var. 3-5 gün etin suyu akıtılarak dinlendirerek ölüm sertliğinin geçmesi beklenilmeli.
2- Etleri dinlendirdikten sonra direkt tek parça halde buzluğa atmak yanlıştır. Etin ziyan olmaması ve kontaminasyona uğramaması için her bir et kullanacağı şekle getirilmeli ve porsiyonluk olarak paketlenmeli.
3- Paketleme yaparken vakumlu torbaları havasını alarak kullanmak hem yer tasarrufu sağlar hem de havayla teması engelleyip bakteri üremesini azaltır.
1servis kaşığı kavurmanın 350 kkal
1 şiş ciğerin 180 kkal
1 kare böreğin 200-220 kkal
2-3 yemek kaşığı pilavın 100 kkal
2 adet şeker parenin 386 kkal
1 adet bayram çikolatasının 25-50 kkal olduğunu unutmayarak ruhumuzu doyurduğumuz, sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz güzel bayramlara..
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed..
1- Kurban ilk kesildiğinde stres sebebi ile hayvanın kaslarında Rigor Mortis denilen sertlik oluşur. Bu ise sindirimde hazımsızlık ve şişkinlik yaratır. Bu sebeple ilk gün ille yemek istiyorsak tadımlık tüketmede fayda var. 3-5 gün etin suyu akıtılarak dinlendirerek ölüm sertliğinin geçmesi beklenilmeli.
2- Etleri dinlendirdikten sonra direkt tek parça halde buzluğa atmak yanlıştır. Etin ziyan olmaması ve kontaminasyona uğramaması için her bir et kullanacağı şekle getirilmeli ve porsiyonluk olarak paketlenmeli.
3- Paketleme yaparken vakumlu torbaları havasını alarak kullanmak hem yer tasarrufu sağlar hem de havayla teması engelleyip bakteri üremesini azaltır.
1servis kaşığı kavurmanın 350 kkal
1 şiş ciğerin 180 kkal
1 kare böreğin 200-220 kkal
2-3 yemek kaşığı pilavın 100 kkal
2 adet şeker parenin 386 kkal
1 adet bayram çikolatasının 25-50 kkal olduğunu unutmayarak ruhumuzu doyurduğumuz, sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz güzel bayramlara..
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed..

NEFSİYLE SAVAŞAN PAÇANGA BÖREĞİ
Bismillahirrahmanirrahim
Bugün sizlere sofralarımızın baş tacı olan böreğin; acaba değişiklik mi yapsak deyip kızartarak yediğimiz haliyle, ‘’alışkanlıklarımız ve nefsimiz’’ üzerine yazmak için karşınızdayım. Acaba kızartarak doğru olanı mı yapıyoruz?
Kızartmanın bu böreği daha ‘’lezzetli’’ hale getireceğini düşündüğümüz için yaygın olarak kızgın yağda kızartarak tüketiyoruz. Fakat kızartmanın zararlıda olduğunu biliyoruz. Lezzetli ama zararlı. Kızartma yerine fırına vereceğimizi de biliyoruz. Çünkü diğer bazı börekleri fırınlıyor ve fırında pişirdikten sonra da bir tane daha tabağımıza alıyoruz. Oysa paçanga böreğini daha yararlı olacağından emin olduğumuz haliyle yani fırında yapmayı neden düşünmüyoruz?
Hayatımız yaşadığımız günlerin toplamından, günlerimiz ise çoğunlukla otomatikleşen, rutin haline gelen alışkanlıklarımızdan oluşuyor. Zararlı alışkanlıklarımız ise doğru olanı bildiğimiz halde ısrarla yanlışta kalmaya devam ettiriyor bizi. Çünkü insan bildiği ile güvendedir. O bildiği ile lezzet alıyor hale gelmiştir. Nefse savaş açmak insanı zorlar fakat Şems Suresi 8.Ayette bize ‘’ Andolsun nefse ve onu yaratıp düzenleyene, sonra ona kötülük ve iyiliğini ilham edene..’’ diye buyruluyor. Yani bizler iyiyi ve kötüyü biliyoruz ve bunların bizim yaratılışımıza uygun şekilde işliyor. Bazen büyüdüğümüz aileden bazen edindiğimiz çevreden bazen kişisel ilgi alanlarımızdan edindiğimiz düzen, alışkanlıklar bizleri bilinen doğruyu hayata geçirme aşamasında zora sürükler. Bu alışkanlıklar doğruları, iyiyi istemsizce görmezden getirtir. Çünkü o ana kadar bundan nefis ‘’lezzet’’ almıştır. Oysaki fırınladığı börekten de lezzet alıyordu hem de faydalı idi? Burada tam da ‘’..çünkü nefis, Allah’ın merhameti olmadıkça kötülüğü emreder…’’ Yusuf,53 ayeti geliyor aklımıza.
‘’Kötü sözlü olmamam gerek biliyorum ama ne yapayım çocukluktan beri böyleyim.’’, ’Namaz kılmam gerek ama ortam uygun değil.’’, ‘’ Örtünmem gerek biliyorum ama kendimi öyle hayal edemiyorum.’’, ‘’İlmin peşinden koşmam gerek ama vaktim olmuyor.’’, ‘’Çocuğumu Allah’ın hoşuna gidebileceği kul olarak yetiştirmek istiyorum ama şimdi herkes gibi çocukluğunu yaşasın..’’, ‘’Gıybet etmemem gerek ama ne yapalım bir araya gelince..’’, ‘’ Yalan konuşmamam gerek ama şimdi onunla uğraşamam.’’, ‘’ Sabırlı olmalıyım fakat çok laftan anlamaz.’’ gibi bir çok sözlere çoğu kez şahit olmuşuzdur. İmam Ali (a.s) bu konunun ciddiyetini bizlere ‘’ Nefislerinizle sürekli cihad ederek onlara malik olun.’’ Buyurarak belirtmiş oluyor.
Bugünden başlayarak alışkanlıklarını gözden geçirmeye ne dersin? Hangisi seni Allah’ın rızasına erişmekten alıkoyuyor olabilir? Belki de yanlıştır fakat üstünde düşünmemişsindir! Nefsimize alışkanlıklarımız ve düşüncelerimiz adına savaş açıyoruz unutmayalım ki bu alışkanlıklar bizim hayatımız ve ahiretimiz olacak. Bu yolculuğun cennet kapısına giden bir yolculuk olmasını istiyorsak bugün o zararlı alışkanlık ve zararlı düşüncelerden arınmak adına aydınlanmak için fırsat. Kızartma yerine fırında paçanga böreği yaparak ufak bir adımla başlayabiliriz! Göreceksiniz daha ‘’lezzetli’’ olacak! J
Fırında Paçanga Tarifi İçin Gerekli Malzemeler
Toplamda
2 adet yufka
İç Harcı İçin; 1 adet domates,2 adet sivri biber, 90g pastırma, 150g kaşar peynir
Sos İçin; Yarım çay bardağı sıvı yağ, Yarım çay bardağı su
Üzeri İçin; 1 adet yumurta sarısı, Yarım çay bardağı süt, Galeta unu
Hazırlanışı 1. İç harcı için bir kapta domates, sivri biber, küçük küçük doğranmış pastırma ve rendelenmiş kaşar peynirini karıştıralım. 2. Yufkalara sürmek için bir kapta sıvı yağ ve suyu karıştıralım. 3. Tezgâha serdiğimiz bir adet yufkanın üzerine sosumuzdan sürelim. 4. Ardından 4 eşit parçaya keselim. 5. Yufkalarımızın geniş tarafına iç harcımızdan paylaştıralım. 6. Daha sonra yufkaları rulo şeklinde saralım. 7. Üzeri için bir kapta yumurta sarısı ve sütü güzelce çırpalım. 8. Hazırladığımız börekleri önce sosa ardından galeta ununa bulayalım. 9. Daha sonra pişirme kâğıdı serdiğimiz fırın tepsisine yerleştirelim. 10. Önceden ısıttığımız 180° fırında yaklaşık 30 dk pişirelim. 11. Paçanga böreklerimiz servise hazır. Afiyet olsun..
‘’NEFSE VE ONU ŞEKİLLENDİRENE, SONRA DA ONA İYİLİK VE KÖTÜLÜK KABİLİYETİ VERENE ANDOLSUN Kİ KENDİNİ TEZKİYE EDEN KURTULUŞA ERMİŞTİR; KENDİNİ FENALIKLARA GÖMEN KİMSEDE ZİYANA UĞRAMIŞTIR.’’
Şems,7-10
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed
ZEYNEP TURAN
Bugün sizlere sofralarımızın baş tacı olan böreğin; acaba değişiklik mi yapsak deyip kızartarak yediğimiz haliyle, ‘’alışkanlıklarımız ve nefsimiz’’ üzerine yazmak için karşınızdayım. Acaba kızartarak doğru olanı mı yapıyoruz?
Kızartmanın bu böreği daha ‘’lezzetli’’ hale getireceğini düşündüğümüz için yaygın olarak kızgın yağda kızartarak tüketiyoruz. Fakat kızartmanın zararlıda olduğunu biliyoruz. Lezzetli ama zararlı. Kızartma yerine fırına vereceğimizi de biliyoruz. Çünkü diğer bazı börekleri fırınlıyor ve fırında pişirdikten sonra da bir tane daha tabağımıza alıyoruz. Oysa paçanga böreğini daha yararlı olacağından emin olduğumuz haliyle yani fırında yapmayı neden düşünmüyoruz?
Hayatımız yaşadığımız günlerin toplamından, günlerimiz ise çoğunlukla otomatikleşen, rutin haline gelen alışkanlıklarımızdan oluşuyor. Zararlı alışkanlıklarımız ise doğru olanı bildiğimiz halde ısrarla yanlışta kalmaya devam ettiriyor bizi. Çünkü insan bildiği ile güvendedir. O bildiği ile lezzet alıyor hale gelmiştir. Nefse savaş açmak insanı zorlar fakat Şems Suresi 8.Ayette bize ‘’ Andolsun nefse ve onu yaratıp düzenleyene, sonra ona kötülük ve iyiliğini ilham edene..’’ diye buyruluyor. Yani bizler iyiyi ve kötüyü biliyoruz ve bunların bizim yaratılışımıza uygun şekilde işliyor. Bazen büyüdüğümüz aileden bazen edindiğimiz çevreden bazen kişisel ilgi alanlarımızdan edindiğimiz düzen, alışkanlıklar bizleri bilinen doğruyu hayata geçirme aşamasında zora sürükler. Bu alışkanlıklar doğruları, iyiyi istemsizce görmezden getirtir. Çünkü o ana kadar bundan nefis ‘’lezzet’’ almıştır. Oysaki fırınladığı börekten de lezzet alıyordu hem de faydalı idi? Burada tam da ‘’..çünkü nefis, Allah’ın merhameti olmadıkça kötülüğü emreder…’’ Yusuf,53 ayeti geliyor aklımıza.
‘’Kötü sözlü olmamam gerek biliyorum ama ne yapayım çocukluktan beri böyleyim.’’, ’Namaz kılmam gerek ama ortam uygun değil.’’, ‘’ Örtünmem gerek biliyorum ama kendimi öyle hayal edemiyorum.’’, ‘’İlmin peşinden koşmam gerek ama vaktim olmuyor.’’, ‘’Çocuğumu Allah’ın hoşuna gidebileceği kul olarak yetiştirmek istiyorum ama şimdi herkes gibi çocukluğunu yaşasın..’’, ‘’Gıybet etmemem gerek ama ne yapalım bir araya gelince..’’, ‘’ Yalan konuşmamam gerek ama şimdi onunla uğraşamam.’’, ‘’ Sabırlı olmalıyım fakat çok laftan anlamaz.’’ gibi bir çok sözlere çoğu kez şahit olmuşuzdur. İmam Ali (a.s) bu konunun ciddiyetini bizlere ‘’ Nefislerinizle sürekli cihad ederek onlara malik olun.’’ Buyurarak belirtmiş oluyor.
Bugünden başlayarak alışkanlıklarını gözden geçirmeye ne dersin? Hangisi seni Allah’ın rızasına erişmekten alıkoyuyor olabilir? Belki de yanlıştır fakat üstünde düşünmemişsindir! Nefsimize alışkanlıklarımız ve düşüncelerimiz adına savaş açıyoruz unutmayalım ki bu alışkanlıklar bizim hayatımız ve ahiretimiz olacak. Bu yolculuğun cennet kapısına giden bir yolculuk olmasını istiyorsak bugün o zararlı alışkanlık ve zararlı düşüncelerden arınmak adına aydınlanmak için fırsat. Kızartma yerine fırında paçanga böreği yaparak ufak bir adımla başlayabiliriz! Göreceksiniz daha ‘’lezzetli’’ olacak! J
Fırında Paçanga Tarifi İçin Gerekli Malzemeler
Toplamda
2 adet yufka
İç Harcı İçin; 1 adet domates,2 adet sivri biber, 90g pastırma, 150g kaşar peynir
Sos İçin; Yarım çay bardağı sıvı yağ, Yarım çay bardağı su
Üzeri İçin; 1 adet yumurta sarısı, Yarım çay bardağı süt, Galeta unu
Hazırlanışı 1. İç harcı için bir kapta domates, sivri biber, küçük küçük doğranmış pastırma ve rendelenmiş kaşar peynirini karıştıralım. 2. Yufkalara sürmek için bir kapta sıvı yağ ve suyu karıştıralım. 3. Tezgâha serdiğimiz bir adet yufkanın üzerine sosumuzdan sürelim. 4. Ardından 4 eşit parçaya keselim. 5. Yufkalarımızın geniş tarafına iç harcımızdan paylaştıralım. 6. Daha sonra yufkaları rulo şeklinde saralım. 7. Üzeri için bir kapta yumurta sarısı ve sütü güzelce çırpalım. 8. Hazırladığımız börekleri önce sosa ardından galeta ununa bulayalım. 9. Daha sonra pişirme kâğıdı serdiğimiz fırın tepsisine yerleştirelim. 10. Önceden ısıttığımız 180° fırında yaklaşık 30 dk pişirelim. 11. Paçanga böreklerimiz servise hazır. Afiyet olsun..
‘’NEFSE VE ONU ŞEKİLLENDİRENE, SONRA DA ONA İYİLİK VE KÖTÜLÜK KABİLİYETİ VERENE ANDOLSUN Kİ KENDİNİ TEZKİYE EDEN KURTULUŞA ERMİŞTİR; KENDİNİ FENALIKLARA GÖMEN KİMSEDE ZİYANA UĞRAMIŞTIR.’’
Şems,7-10
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed
ZEYNEP TURAN

PANKEK BİLE İMAMETE DAYANMAZSA AYAKTA DURAMAZ.
Bismillahirrahmanirrahim
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed
Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli
Selamun Aleykum arkadaşlar.
Bugün sizlere aklın ve cehaletin askerlerinden şükür ve nankörlüğü, hazırlamış olduğum pankek sunumum üzerinden arz etmeye çalışacağım. Allah-u Teâlâ’ya şükürler olsun ve Zamanın imamına sonsuz teşekkürler ediyorum ki bir kez daha Ehl-i Beyt sofrasından nimetlenmeyi bizlere nasip etti. Konuma Allah u Teâlâ’nın kelamı olan bir ayetle giriş yapmak istiyorum.
Bakara süresi 152. Ayette şöyle buyuruyor;
“… Bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin.”
Bu ayette geçen şükrü nasıl eda edebiliriz?
Allah’a olan şükrümüzü göstermemizin bir yolu ibadetlerimizdir. Allah’a kulluğun babası Eba Abdillah Hz. İmam Hüseyin Aleyhisselam şükür hakkında şöyle buyuruyor:
‘’ “Bir bölük halk, sevap için Allah’a ibadet eder; bu ibadet, tacirlerin ibadetidir. Bir bölük de Allah’a korkudan ibadet eder, bu da kölelerin ibadetidir. Bir bölükse, Allah’a şükretmek için ibadet eder; işte hür kişilerin ibadeti budur.’’
Pankekimi hür bir pankek olarak düşünürsek, şükrünü ibadetleriyle göstermesi gerekir. Ben pankekimi yaparken bazı yiyecekleri bazı ibadetlerle bağdaştırmak istedim.
İbadetlerimi namaz temeli üzerine oturtmak istedim. O yüzden her kata bir pankek koydum. Pankeklerimi birbiriyle birleştirmek istedim, aralarına çikolata sürdüm, Sıla-ı Rahimi düşündüm.
Aralara koyduğum meyvelerle sadakayı düşündüm, amellerimi süsledim.
Üzerine serptiğim fındık parçalarıyla orucun iftarla süslendiği gibi pankekimi süsledim, üzerine akıttığım karamel sos ile abdestin kattığı güzelliği katmak istedim.
Üzerine serptiğim pudra şekerinin beyazlığıyla hacda giyilen ihramı düşündüm…
Daha birçok ibadeti pankekimde anlatmak isterdim.
Ancak kelimelerin kısıtlı olması nedeniyle örneklerimi burada bitirip size bir soru yöneltmek istiyorum.
Pankekimde kullandığım birçok malzemeyi anlattım. Ancak pankekimin merkezinde duran çubuk veya direği neye benzettiğimi sizin bulmanızı istiyorum? Sizce bu çubuk neyi temsil ediyor?…
Benim cevabım ise Allah’u Teâlâ’nın sünnetullahı üzere, yer ve gök ehlini her daim zamanın hüccetiyle nimetlendirir. Yani hiçbir zaman insanlığı başıboş bırakmamıştır.
Rad suresi/ 7 “….her kavmin bir yol göstericisi vardır.”
Gördüğünüz üzere bu nimetleri ayakta tutan bu zamanda, zamanın İmam( İmam Mehdi- a.f-)’ının velayetidir.
Yan tarafta nankörlüğü temsil eden pankek ile bu pankek arasındaki tek fark bu direktir. Zamanın imamına dayandırılmayan amel batıldır ve zail olmuştur, tıpkı nankör pankekim gibi.
Sözlerimi bitirirken bugünlerin viladetinin sahibi, imamet semasının merkezi ve âlemlerdeki hanımların en üstünü olan tek masume Hz. Fatıme-i Zehra Selamullahi aleyhanın Fedek hutbesi ile sonlandırmak ve kendisine olan bağlılığımı göstererek başarı ve muvaffakiyet için de tevessül edip yardım diliyorum…
Hazret şöyle buyuruyor; ‘’ Allah’a hamd olsun, verdiği nimetlerden dolayı; O’na şükürler olsun, ilham ettiği hidayetlerden ötürü ve O’na senalar olsun, sunmuş olduğu eşsiz ve benzersiz yaygın ihsanları ve verdiği bol ve kâmil bağışları ve lütfettiği tüm nimetleri için.’’ ..
Muhammed ve Ali Muhammede salavat..
BETÜL IŞIK
Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed
Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli
Selamun Aleykum arkadaşlar.
Bugün sizlere aklın ve cehaletin askerlerinden şükür ve nankörlüğü, hazırlamış olduğum pankek sunumum üzerinden arz etmeye çalışacağım. Allah-u Teâlâ’ya şükürler olsun ve Zamanın imamına sonsuz teşekkürler ediyorum ki bir kez daha Ehl-i Beyt sofrasından nimetlenmeyi bizlere nasip etti. Konuma Allah u Teâlâ’nın kelamı olan bir ayetle giriş yapmak istiyorum.
Bakara süresi 152. Ayette şöyle buyuruyor;
“… Bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin.”
Bu ayette geçen şükrü nasıl eda edebiliriz?
Allah’a olan şükrümüzü göstermemizin bir yolu ibadetlerimizdir. Allah’a kulluğun babası Eba Abdillah Hz. İmam Hüseyin Aleyhisselam şükür hakkında şöyle buyuruyor:
‘’ “Bir bölük halk, sevap için Allah’a ibadet eder; bu ibadet, tacirlerin ibadetidir. Bir bölük de Allah’a korkudan ibadet eder, bu da kölelerin ibadetidir. Bir bölükse, Allah’a şükretmek için ibadet eder; işte hür kişilerin ibadeti budur.’’
Pankekimi hür bir pankek olarak düşünürsek, şükrünü ibadetleriyle göstermesi gerekir. Ben pankekimi yaparken bazı yiyecekleri bazı ibadetlerle bağdaştırmak istedim.
İbadetlerimi namaz temeli üzerine oturtmak istedim. O yüzden her kata bir pankek koydum. Pankeklerimi birbiriyle birleştirmek istedim, aralarına çikolata sürdüm, Sıla-ı Rahimi düşündüm.
Aralara koyduğum meyvelerle sadakayı düşündüm, amellerimi süsledim.
Üzerine serptiğim fındık parçalarıyla orucun iftarla süslendiği gibi pankekimi süsledim, üzerine akıttığım karamel sos ile abdestin kattığı güzelliği katmak istedim.
Üzerine serptiğim pudra şekerinin beyazlığıyla hacda giyilen ihramı düşündüm…
Daha birçok ibadeti pankekimde anlatmak isterdim.
Ancak kelimelerin kısıtlı olması nedeniyle örneklerimi burada bitirip size bir soru yöneltmek istiyorum.
Pankekimde kullandığım birçok malzemeyi anlattım. Ancak pankekimin merkezinde duran çubuk veya direği neye benzettiğimi sizin bulmanızı istiyorum? Sizce bu çubuk neyi temsil ediyor?…
Benim cevabım ise Allah’u Teâlâ’nın sünnetullahı üzere, yer ve gök ehlini her daim zamanın hüccetiyle nimetlendirir. Yani hiçbir zaman insanlığı başıboş bırakmamıştır.
Rad suresi/ 7 “….her kavmin bir yol göstericisi vardır.”
Gördüğünüz üzere bu nimetleri ayakta tutan bu zamanda, zamanın İmam( İmam Mehdi- a.f-)’ının velayetidir.
Yan tarafta nankörlüğü temsil eden pankek ile bu pankek arasındaki tek fark bu direktir. Zamanın imamına dayandırılmayan amel batıldır ve zail olmuştur, tıpkı nankör pankekim gibi.
Sözlerimi bitirirken bugünlerin viladetinin sahibi, imamet semasının merkezi ve âlemlerdeki hanımların en üstünü olan tek masume Hz. Fatıme-i Zehra Selamullahi aleyhanın Fedek hutbesi ile sonlandırmak ve kendisine olan bağlılığımı göstererek başarı ve muvaffakiyet için de tevessül edip yardım diliyorum…
Hazret şöyle buyuruyor; ‘’ Allah’a hamd olsun, verdiği nimetlerden dolayı; O’na şükürler olsun, ilham ettiği hidayetlerden ötürü ve O’na senalar olsun, sunmuş olduğu eşsiz ve benzersiz yaygın ihsanları ve verdiği bol ve kâmil bağışları ve lütfettiği tüm nimetleri için.’’ ..
Muhammed ve Ali Muhammede salavat..
BETÜL IŞIK

KISMÎ FELÇ TEDAVİSİ
Ahmed b. İbrahim b. Riyah anlatmıştır: Bize Sabah b. Muharib şöyle rivayet etti: İmam Rıza’nın (a.s) oğlu Ebu Cafer( imam Muhammed Takî)’in yanındaydım. O sırada Şebib b. Cabir’in kısmî felç geçirdiği, yüzünün ve gözünün eğrildiği söylendi. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu:
Beş miskal ağırlığında karanfil alsın ve kuru olarak bir şişeye koysun. Şişenin ağzını da sıkıca kapatsın. Sonra (şişeyi) çamura bulaştırarak güneşte bekletsin. Yazın bir gün, kışın ise iki gün bekletsin güneşte. Sonra karanfili şişeden çıkarsın, güzelce ufalasın. Sonra macun kıvamına gelinceye kadar yağmur suyuyla karıştırsın. Sonra sırt üstü uzansın ve macun hâline getirilene kadar ufaltılmış karanfili yüzünün üzerine sürsün. Karanfil kuruyuncaya kadar sırt üstü uzanmaya devam etsin. Karanfil kuruyunca Allah o hastalığını giderir. Yüce Allah’ın izniyle en güzel şekline döner.
Bizim arkadaşlar hemen ona haber gönderdiler ve bu ilacı ona müjdelediler. O da İmam’ın (a.s) emrettiği şekilde tedavi oldu ve Allah’ın yardımıyla eskisinden daha güzel bir şekilde iyileşti.
El-Kâfi, 6/81; Biharu’l-Envar, 62/186; Müstedreku’l-Vesail, 16/446
Beş miskal ağırlığında karanfil alsın ve kuru olarak bir şişeye koysun. Şişenin ağzını da sıkıca kapatsın. Sonra (şişeyi) çamura bulaştırarak güneşte bekletsin. Yazın bir gün, kışın ise iki gün bekletsin güneşte. Sonra karanfili şişeden çıkarsın, güzelce ufalasın. Sonra macun kıvamına gelinceye kadar yağmur suyuyla karıştırsın. Sonra sırt üstü uzansın ve macun hâline getirilene kadar ufaltılmış karanfili yüzünün üzerine sürsün. Karanfil kuruyuncaya kadar sırt üstü uzanmaya devam etsin. Karanfil kuruyunca Allah o hastalığını giderir. Yüce Allah’ın izniyle en güzel şekline döner.
Bizim arkadaşlar hemen ona haber gönderdiler ve bu ilacı ona müjdelediler. O da İmam’ın (a.s) emrettiği şekilde tedavi oldu ve Allah’ın yardımıyla eskisinden daha güzel bir şekilde iyileşti.
El-Kâfi, 6/81; Biharu’l-Envar, 62/186; Müstedreku’l-Vesail, 16/446

MİZACINIZ NEDİR? BESLENMENİZ NASIL OLMALIDIR?
MİZAÇLAR VE BESLENME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
İslami tıpta dikkat edilecek noktalar:
1- Besmele
Her işe olduğu gibi beslenmeye de besmele ile yani “Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla” başlamak gerekiyor. Çünkü beslenmenin amacı bilinmelidir.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) “ Besmele ile başlanılmayan her iş kesiktir” diye buyurmaktadır.
2- Dua
3- Nezir
4- Model olan önderlerimizi dinlemek ve itaat etmek
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur. “ Benim ümmetimin şifası Kur’an okumak, bal yemek ve hacamat olmaktır”
Kur’an’ın diğer bir adı da “şifa” dır.
İsra süresi/82 “Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır.”
İmam Cafer sadık (as)’den şöyle nakledilmiştir: “ Müminlerden birisi bir hastalıktan şikayetçi olursa, halis bir niyetle Kur’an’dan bu ayeti okur ve rahatsız olan yerine elini sürerse hangi hastalık olursa olsun şifa bulur.”
Yine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İbadet yetmiş kısımdır. Bunların en faziletlisi helal rızık talep etmektir.”
İslam; insanın beden ve ruh sağlığının beraber sağlıklı olması gerektiğini savunur. Ruhun ve bedenin sağlıklı olması ancak “ fıtrat”ın “islam” üzerinde olması ile ilgilidir.
Bu nedenle, İslam üzere olan her delil, beden ve ruh üzerinde birer “şifa”dır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyuruyor. “Üç şey unutkanlığı giderir ve hıfz etmeyi sağlar.
1- Kur’an okumak
2- Dişleri fırçalamak
3- Oruç tutmak
İslam beden fıtratını korumada beş noktaya dikkat çekmektedir.
1- Namaz kılmak
2- Gusül
3- Saç kesmek
4- Tırnakları kısaltmak
5- Mideyi temizlemek yani oruç.
İmam Ali (as) bizlere şöyle hatırlatmaktadır. “ Kim yemekten önce tuz yalarsa yetmiş derde deva bulur.”
Neml süresi /62 ayet-i kerime’de Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: “Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen sıkıntıları gideren kimdir?”
Bu ayeti kerime üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur. “Beş şey insanın amel terazisini ağır yapar. Süphanallah, Elhamdulullah, La ilahe illallah, Allah’u Ekber demek ve evladının ölümüne sabretmek.”
İmam Ali (as) şöyle buyuruyor: “ Allah’u Teâlâ kulunun iyiliğini ve hayrını istediği zaman ona az konuşmayı, az yemeyi ve az uyumayı ilham eder.”
Verilen bu örneklerden şu anlaşılmaktadır. Hatırlatılan tüm öğretiler, insanları doğru olan mizaca çağırmaktadır. Doğru mizaç ise fıtrat üzere olabilmektir.
ŞİMDİ MİZAÇ ÇEŞİTLERİNİ TANIYALIM
Mizaç tanınmadan yani kişi kendi bedenini tanımadan sağlıklı beslenmeyi sağlayamaz.
Mizaçları genel olarak dört kategoriye ayırıyoruz.
1- Su(Balgami) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri soğuk ve nemlidir.
2- Toprak(Sovdavi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri soğuk ve kurudur.
3- Ateş(Safravi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri sıcak ve kurudur.
4- Hava(Demevi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri sıcak ve nemlidir.
SU (BALGAMİ) GRUBU
Soğuk ve nemlidirler. Vücut oranlarında su çok olduğundan bu ismi almışlardır.
ÖZELLİKLERİ;
1- Bu grupta olanlar genelde anne ve babaya çekerler.
2- Saçları saf olur. Az saçlı doğarlar. Bazen saçsız doğarlar.
3- Bedenleri yumuşak olur.
4- Ciltleri güzel olur.
5- Gözleri büyük olur.
6- Genelde renkli gözlü olurlar.
7- Burunları büyük olmaz.
8- Ağızları ince olur.
9- Uyudukları zaman ağızlarından köpük çıkar.
10- Gözlerinden su akar, bedenleri çok nemli olur.
11- Çok kaşıntısı olur.
12- Rahimlerinde çok akıntısı olur.
13- Eşleri sıcak olursa erkek çocukları çok olur.
14- Sohbetleri çok olur. Çok konuşurlar.
15- Yemekleri az hazmederler.
16- Hareketleri ağır olur.
17- Mideleri çok gazlı olur.
18- Genelde salata ve yoğurt yerler.
19- Ağızları kokar.
20- Çok çabuk saçları ağarırlar.
21- Çok çabuk acıkırlar.
22- Çok çabuk yorulurlar.
23- Çok terlerler.
24- Çok uyurlar.
25- Çok çabuk uykuları kaçar.
26- Çok sabırlı olurlar.
27- Bu gruptan olanların itaati iyi olur.
28- Çok unutkan olurlar.
29- Hızlı anlamazlar. Tekrara ihtiyaç duyarlar.
30- Sayısal yönleri kuvvetli olurlar.
31- Bu grupta olanlar, nemli olursa hafızası iyi olur.
32- Mideleri soğuk olursa tatlıları çok severler.
33- Çocuklar soğuk olursa altlarına yaparlar.
34- Büyük erkeklerde prostat çok olur.
35- Bu grupta kadınlar çok düşük yaparlar.
36- Hanımlarda çok kanamaları olur.
37- Yumurtalıklarda çok kist olur.
38- Bu grupta olanlarda troid hormonu az olur.
39- Böbrek taşı çok olur.
40- Romatizma çok görülür.
41- Elleri ve ayakları çok şişerler.
42- Ayak dikenleri çok görülür.
43- Az duyarlar.
44- Az su içerler.
45- Genelde parmaklarda ve ayak dokularında şişme olur.
SU (BALGAM) GRUBU OLANLAR NE YEMELİDİRLER?
1- Bu grupta olanlar soğuk oldukları için soğuk gruptan yiyecekler yememelidirler.
2- Sonbahar ve ilkbaharda soğan yememelidirler.
3- Yoğurt, peynir, süt ve ayran onların soğukluklarını daha da artırır.
4- Peynir yerlerse çörek otu, ceviz, kimyon ya da susamla beraber yiyebilirler.
5- Yoğurdu nane, kekikle yerlerse iyi olur.
6- Sütü bal, hurma, incir, dutla içmeleri daha iyi olur.
7- Boyunlarından hacamat olursa zararlı olur.
8- Çok gülmek, çok ağlamak bedeni daha da soğutur.
9- Kötü filmlere bakmak bunlar için doğru değildir.
10- Meyve sebze yemelidirler.
11- Bedeni zeytinyağı ile yağlamaları iyi olur.
12- Spor yapmalıdırlar.
13- Öğlen bir saat uyumaları iyi olur.
14- Sofrada çok çeşitli yemek yememelidirler.
15- Bu grupta olanlar kırk gün sabah aç karnına bal yerse çok iyi olur
16- Çörek otunu bal ile yerse tansiyon hastalarına faydalı olur.
17- Her gece üzerlik yemesi iyi olur.
18- Siyah zeytin yemeleri gerekir.
19- Bu grupta olanlar tarçına ağırlık vermelidirler.
20- Bu grupta olanlara bir kaşık bal, bir kaşık nane suyu ve yarım kaşık sirke bir bardak suya karıştırıp içmeleri iyi olur. Bedenlerini dengeler.
TOPRAK (SOVDAVİ) GRUBU
Soğuk ve kuru olurlar. Toprak ve havadan oluşurlar.
ÖZELLİKLERİ
1- Ağızları kuru olur.
2- Bedenleri zayıf olur.
3- Elleri ince ve uzun olur.
4- Bedenleri düz olur.
5- Genelde siyah ciltli olur.
6- Gözaltları siyah olur. Genetik olanlar bu gruptan olmayabilir.
7- Genellikle az uyurlar.
8- Derin uykuya dalamazlar. Bu yüzden uyumadık derler.
9- Bu grupta olanlarda kanser ve alaca hastalığı çok görülür.
10- Çok ders çalışırlar.
11- Sinir hastası çok olurlar.
12- Çok hesapçı olur.
13- Dostlukları çabuk olmaz.
14- Korkak olmazlar
15- Yöneticilik özellikleri taşırlar.
16- Çok az gülerler.
17- Çabuk kahrederler.
18- Çok kinci olurlar.
19- Cimri olurlar.
20- Çevrelerinde çok kişilerin olmasını istemezler.
21- Siyah rengi çok severler.
22- Çok dakik olurlar.
23- Ahlaklı gibi görünürler ama kendileri amel etmezler.
24- Suda hanımlar çok temiz olurlar.
25- Her şeyi kafalarına takarlar.
26- Korkunç rüyalar görürler.
27- Vesveseli olurlar.
28- Burunları uzun, elleri kuru ve uzun olur.
29- Çabuk koku alırlar.
30- Kulakları iyi duyarlar.
31- Çabuk doyarlar.
32- Ağızları tatsız olur.
33- Çabuk acıkırlar.
34- Çok kıllı olurlar.
35- Çok saçlı olurlar.
36- Bedenlerine çok kramp girer.
37- Erkek çocuklar sigara içmeye meyilli olurlar.
38- Çok ishal olurlar.
39- Çok az dostu olur. Severlerse asla bırakmazlar.
40- Çok çabuk saçları ağarır.
41- Kafaları kaşınır, saçları çabuk kırılır.
42- Gözünden alerjileri çok olur.
43- Tırnakları çabuk kırılır.
SOVDAVİ OLAN NE YAPMALIDIR?
1- İlaç kullanımı çok olduğunda o kişinin beyni sovdavi olur.
2- Bu grupta olanların tedavileri zor olur.
3- Doğum yapan hanımlar yalnız bırakılmamalıdırlar.
4- Yemeklerin çok sıcak veya çok soğuk olması iyi değildir.
5- Yemeklere kimyon koymaları iyi olur.
6- Sıcak grubunda olan yiyeceklerden yemeleri gerekir.
7- Bilgisayar başında uzun oturanlar sovdaviliği olurlar.
8-Sürekli turşu yemek insanları sovdavi olmaya götürür.
9- Kelle- paça yemeleri iyi olur.
10- Çok yemek yeme kişiyi sovdavi yapar.
11-Ayakta yemek sovdavi olmaya iter.
12-Uzun süre tv. izlemek sovdavi artırır.
13- Alkol tüketmek kişiyi sovdavi yapar.
14-Hazır yemekler sovdavi artırır.
15-Spor yapmalıdırlar
16- Soğuk hacamat yapabilirler.
17-Düzenli yemek yemeliler.
18- Zikir ile ilgilenmeliler
19- Kepekli ekmek yemeliler
20- Bal yemeliler
21-Düdüklü tencerede pişen yemekleri yememelidirler.
22-Şu karışımı içmeleri tavsiye edilir:
İki yemek kaşığı sirke
İki yemek kaşığı bal
Bir bardak su, karıştırılıp 14 gün süreyle akşamları içmeleri tavsiye olunur.
23- Sovdavilılara nemli hava iyi gelir.
24-Vücutlarına ve kafalarındaki bıngıldak yerine acı badem yağı sürmeleri iyi olur.
25-Üzerlik yemeleri kemik ağrılarını azaltır.
26-Kuzu eti yemeleri tavsiye olunur.
ATEŞ (SAFRAVİ) GRUBU
Sıcak ve kurudurlar. Adını safra kesesinden alır.
ÖZELLİKLERİ:
1-Dış görüntüleri zayıf olur.
2-Ayak bilekleri ince olur.
3-Boyları uzun olur.
4-Saçları nemli olur.
5-Kalça ve belleri kalın olur.
6-Erkeklerin sırtları kıllı olur.
7-Erkeklerde genellikle kellik görülür, saçları önünden dökülür.
8-Genelde saçlar koyu ve dalgalıdır.
9-Ciltleri sarı ve kurudur.
10-Genellikle alnı ve burnu sivilceli olur.
11-Sık sık tuvalete giderler.
12-Damarları çabuk belli olur.
13-Sinirlenince yüzleri sararır, boyun damarları atar, renkleri çabuk değişir, elleri titrer.
14-Ciltleri kepeklenir.
15-Ayaklarının altında deri soyulması görülür.
16-Egzama olurlar.
17-Hafızaları kuvvetli olur.
18-Hazır cevaplıdırlar.
19-Sakin oturmazlar.
20-Sıcakları sevmezler.
21-Değişkendirler, bir anda mutlu olup bir anda üzülebilirler.
22-Çok cesaretli olurlar.
23-Kulakları ve gözleri çok çabuk algılar.
24- Hırçın olurlar.
25-Burunları büyük olur.
26-İştahları az olur.
27-Gaitaları çok kokar.
28-Erkeklerinde kısırlık oranı daha yüksektir.
29-Kadınlar çok sıcak olurlar.
30-Az hasta olurlar.
31-Sonbaharda daha iyi olurlar.
32-Tansiyon ve kolesterol problemleri daha çok olur.
33-Safraları artınca karaciğerde yağlanma olur.
34- Soğuk su içmeyi severler.
35-Tırnakları kırılır.
36-Uyuması az olur, çabuk uyanırlar.
37-Çok çabuk sinirlenip çok çabuk pişman olurlar.
38-Hamile kadınların bedenleri zayıf olur ve halsiz olurlar.
39-bu grupta olanların bağırsakları çok çalışmaz. Safra keselerinde taş oluşur.
ATEŞ (SAFRAVİ) GRUBU OLANLAR NE YAPMALILAR?
1- Yemeklerin yanında limon suyu kullanmalılar.
2- Nar eşlisi yemekte iyi olur.
3- Her Cuma aç karnına bir nar yerlerse kalbi güçlendirir.
4- Karpuz yemeleri tavsiye olunur.
5- Yağlı yemeklerden kaçınılmalıdır. Özellikle kızartma yememelidirler.
6-Susam ve zeytinyağı kullanılmalıdır.
7-Hacamat yapmak iyi olur.
8- Sülük atmak iyi olur.
9-Zencefil şerbeti tavsiye olunur.
10-İki kaşık bal, iki kaşık nane suyu, iki kaşık sirke ve bir bardak su karıştırıp içmeleri tavsiye olunur.
HAVA (DEMEVİ) GRUBU OLANLAR
Sıcak ve nemlidirler.
ÖZELLİKLERİ;
1- Kasları geniş ve sıkı olurlar.
2- Bedenleri genelde düz olur.
3- Uzun boyludurlar.
4- Burunları ve çeneleri büyük olur.
5- Tırnakları biraz kırmızı olur.
6- Kanamaları az olur.
7- Ciltleri buğday renkli ve kırmızı olur.
8- Vücutları sivilceli olur
9- Buluğ çağında suretleri değişir.
10- Saçları çabuk uzar.
11- Saçları saf, nemli ve siyah olur.
12- Çabuk evlenirler.
13-Damarları çok belli olur.
14- Kolesterol ve tansiyon problemi bu grupta olanlarda çok olur.
15- Soğuk içecekler içmeyi çok severler.
16- Çok yemek yerler.
17- Hazmı iyi olur ve ağızları kokmazlar.
18- Çok horlarlar.
19- İdrar ve gaitaları çok kokmazlar.
20- Tatlıyı çok severler.
21- Cinsel istekleri çok olurlar.
22- Zihinleri açık olurlar. Bu yüzden hayalleri çok olur.
22- Sohbetleri çok ve neşeli olur.
23- Bu grupta olanlar liderlik özellikleri taşırlar.
24- Çok okurlar. Büyük işlere adaydırlar.
25- Yorgunluk hissetmezler.
26- Sinirlenince çok fena olurlar.
27-Demeviler çok âşık olurlar.
28- Kaşlarını çatarlar.
29- Kalplerinden ağlarlar.
30- Hep hareketli olurlar.
31- Sürekli değişiklikleri severler.
32- Çok hasta olmazlar.
33- Çok uyurlar.
34- Hazır cevap olurlar.
HAVA( DEMEVİ) GRUBU OLANLAR NE YAPMALILAR?
1- Çok spor yapmalılar
2- Yüzmeye gitmeliler.
3- Sülük attırabilirler.
4- Hacamat yaptırmalıdırlar.
5- Hacamatı başlarından yaptırmalılar.
6- Üç günde bir et yemeliler
GENEL OLARAK DİKKAT EDİLECEKLER
1- EN GÜZEL GRUP KARIŞIK VE MUTEDİL OLMAKTIR.
2- AMAÇ GRUP ÖZELLİĞİNİ BİLEREK ONA GÖRE BESLENME İLE DENGEYİ SAĞLAMAKTIR.
3- YAŞ İLERLEDİKÇE ÖZELLİKLE KADINLARDA SOVDAVİLİK ARTAR. BUNA GÖRE BESLENME İLE BU DENGE KORUNABİLİR.
4- KONSERVE ÜRÜNLERİ SUĞDALIĞI ARTIRTIRDIĞI İÇİN KULLANIMI PEK TAVSİYE EDİLMEZ.
5- SPOR YAPILMASI HER GRUP İÇİN ÖNEMLİDİR.
6- ÇOK GÜLMEK, ÇOK AĞLAMAK VE ÇOK UYUMAK BEDENİ SOĞUTUR. BU NEDENLE TAVSİYE EDİLMEZ.
7- KÖTÜ FİLMLER VE KÖTÜ HABERLERİ İZLEMEK BEDENİ SOĞUTUR.
8- ÇOK ÇEŞİTLİ YEMEKLER YEMEK SAFRAYI ARTIRIR.
9- HAZIR TAVUKLAR SAFRAYI ARTIRIR.
10- DENGEYİ YAKALAMAK VE DOĞRU BESLENEBİLMEK İÇİN HER YİYECEĞİN HANGİ GRUPTAN OLDUĞUNU BİLMEK GEREKİR.
TEMEL YİYECEKLER.
Tuz – sıcak ve kuru
Üzerlik-sıcak ve kuru (kolesterol düşürmek için bal ile karıştırılır)
Vanilya- sıcak ve kuru
Kaju – sıcak ve kuru ( limon veya bal ile karıştırılır)
Yer fıstığı –sıcak ve nemli
Çam fıstığı-sıcak ve kuru
Antep fıstığı- sıcak ve kuru
Ay çekirdeği- sıcak ve kuru
Karpuz çekirdeği- soğuk ve nemli
Kavun çekirdeği- sıcak ve nemli
Ceviz-sıcak ve kuru
Susam-sıcak ve nemli
Pekmez –sıcak ve nemli
Koruk suyu- soğuk ve nemli
Sirke- soğuk ve nemli
Nar ekşisi- sıcak ve nemli
Zencefil, kekik- sıcak ve nemli
Lavanta- sıcak ve kuru
Yeşil çay, siyah çay- sıcak ve kuru ( içine zencefil, tarçın atılabilir)
Hardal- sıcak ve kuru (badem yağı veya sirke atılabilir)
Tarçın- sıcak ve kuru (sirke)
Safran- sıcak ve kuru
Kimyon sıcak ve kuru
Sumak- sıcak ve kuru
Çörek otu- sıcak ve kuru
Karabiber- sıcak ve kuru (bademyağı, zeytinyağı ile kullanılmalıdır)
Kahve- soğuk ve kuru
Kakao-sıcak ve kuru
Gülsuyu- soğuk ve nemli
Menekşe çiçeği- sıcak ve nemli
Karanfil- sıcak ve kuru
Şeftali- soğuk ve nemli
Erik- soğuk ve nemli
Vişne- soğuk ve nemli
Ananas- sıcak ve nemli
Kavun- sıcak ve nemli
Karpuz- soğuk ve nemli
Üzüm- sıcak ve nemli
Nar- sıcak ve nemli
Çilek- soğuk ve nemli
Elma- sıcak ve nemli
Armut- sıcak ve nemli
Muz- sıcak ve nemli
Kayısı- sıcak ve nemli
İncir- sıcak ve nemli
Kuyruk yağı- sıcak ve nemli
Ayçiçeği yağı- soğuk ve nemli
Mısır yağı- soğuk ve kuru
Zeytinyağı- sıcak ve kuru
Tereyağı- sıcak ve kuru
Susam yağı- sıcak ve nemli
Badem yağı- sıcak ve kuru
Fındık yağı- sıcak ve kuru
Kuru soğan- sıcak ve kuru
Sarımsak- sıcak ve kuru
Patates- soğuk ve nemli
Şalgam- sıcak ve nemli
BESLENME NASIL HAZIRLANMALIDIR?
ÖRNEK; çay içmek istiyoruz. Ben mizacımı tanıyorum. Çay içeceğinin sıcak ve kuru olduğunu biliyorum. Eğer ben soğuk ve kuru isem çay beni daha da kurutur. Eğer sıcak isem çay daha da sıcak yapar. O halde çay içeceğini dengeliyorum. İçine bir parça zencefil ya da tarçın atabilirim. Bu bizim için daha yararlı olacaktır. Beslenmenin sağlık üzerindeki etkisi önemli olduğu kadar mizaç üzerinde de etkilidir.
ÖRNEK; patates haşlaması bir yemek yapmak istiyorum. Tarçın, zencefil, kekik, kimyon veya nane ile dengeleyebilirim.
ÖRNEK; Vişne soğuk ve nemlidir. Kompostosuna biraz karanfil ekleyebilirim.
NURİYE ACAR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
İslami tıpta dikkat edilecek noktalar:
1- Besmele
Her işe olduğu gibi beslenmeye de besmele ile yani “Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla” başlamak gerekiyor. Çünkü beslenmenin amacı bilinmelidir.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) “ Besmele ile başlanılmayan her iş kesiktir” diye buyurmaktadır.
2- Dua
3- Nezir
4- Model olan önderlerimizi dinlemek ve itaat etmek
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur. “ Benim ümmetimin şifası Kur’an okumak, bal yemek ve hacamat olmaktır”
Kur’an’ın diğer bir adı da “şifa” dır.
İsra süresi/82 “Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır.”
İmam Cafer sadık (as)’den şöyle nakledilmiştir: “ Müminlerden birisi bir hastalıktan şikayetçi olursa, halis bir niyetle Kur’an’dan bu ayeti okur ve rahatsız olan yerine elini sürerse hangi hastalık olursa olsun şifa bulur.”
Yine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İbadet yetmiş kısımdır. Bunların en faziletlisi helal rızık talep etmektir.”
İslam; insanın beden ve ruh sağlığının beraber sağlıklı olması gerektiğini savunur. Ruhun ve bedenin sağlıklı olması ancak “ fıtrat”ın “islam” üzerinde olması ile ilgilidir.
Bu nedenle, İslam üzere olan her delil, beden ve ruh üzerinde birer “şifa”dır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyuruyor. “Üç şey unutkanlığı giderir ve hıfz etmeyi sağlar.
1- Kur’an okumak
2- Dişleri fırçalamak
3- Oruç tutmak
İslam beden fıtratını korumada beş noktaya dikkat çekmektedir.
1- Namaz kılmak
2- Gusül
3- Saç kesmek
4- Tırnakları kısaltmak
5- Mideyi temizlemek yani oruç.
İmam Ali (as) bizlere şöyle hatırlatmaktadır. “ Kim yemekten önce tuz yalarsa yetmiş derde deva bulur.”
Neml süresi /62 ayet-i kerime’de Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: “Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen sıkıntıları gideren kimdir?”
Bu ayeti kerime üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur. “Beş şey insanın amel terazisini ağır yapar. Süphanallah, Elhamdulullah, La ilahe illallah, Allah’u Ekber demek ve evladının ölümüne sabretmek.”
İmam Ali (as) şöyle buyuruyor: “ Allah’u Teâlâ kulunun iyiliğini ve hayrını istediği zaman ona az konuşmayı, az yemeyi ve az uyumayı ilham eder.”
Verilen bu örneklerden şu anlaşılmaktadır. Hatırlatılan tüm öğretiler, insanları doğru olan mizaca çağırmaktadır. Doğru mizaç ise fıtrat üzere olabilmektir.
ŞİMDİ MİZAÇ ÇEŞİTLERİNİ TANIYALIM
Mizaç tanınmadan yani kişi kendi bedenini tanımadan sağlıklı beslenmeyi sağlayamaz.
Mizaçları genel olarak dört kategoriye ayırıyoruz.
1- Su(Balgami) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri soğuk ve nemlidir.
2- Toprak(Sovdavi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri soğuk ve kurudur.
3- Ateş(Safravi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri sıcak ve kurudur.
4- Hava(Demevi) grubu olanlar; bu grupta olanların bedenleri sıcak ve nemlidir.
SU (BALGAMİ) GRUBU
Soğuk ve nemlidirler. Vücut oranlarında su çok olduğundan bu ismi almışlardır.
ÖZELLİKLERİ;
1- Bu grupta olanlar genelde anne ve babaya çekerler.
2- Saçları saf olur. Az saçlı doğarlar. Bazen saçsız doğarlar.
3- Bedenleri yumuşak olur.
4- Ciltleri güzel olur.
5- Gözleri büyük olur.
6- Genelde renkli gözlü olurlar.
7- Burunları büyük olmaz.
8- Ağızları ince olur.
9- Uyudukları zaman ağızlarından köpük çıkar.
10- Gözlerinden su akar, bedenleri çok nemli olur.
11- Çok kaşıntısı olur.
12- Rahimlerinde çok akıntısı olur.
13- Eşleri sıcak olursa erkek çocukları çok olur.
14- Sohbetleri çok olur. Çok konuşurlar.
15- Yemekleri az hazmederler.
16- Hareketleri ağır olur.
17- Mideleri çok gazlı olur.
18- Genelde salata ve yoğurt yerler.
19- Ağızları kokar.
20- Çok çabuk saçları ağarırlar.
21- Çok çabuk acıkırlar.
22- Çok çabuk yorulurlar.
23- Çok terlerler.
24- Çok uyurlar.
25- Çok çabuk uykuları kaçar.
26- Çok sabırlı olurlar.
27- Bu gruptan olanların itaati iyi olur.
28- Çok unutkan olurlar.
29- Hızlı anlamazlar. Tekrara ihtiyaç duyarlar.
30- Sayısal yönleri kuvvetli olurlar.
31- Bu grupta olanlar, nemli olursa hafızası iyi olur.
32- Mideleri soğuk olursa tatlıları çok severler.
33- Çocuklar soğuk olursa altlarına yaparlar.
34- Büyük erkeklerde prostat çok olur.
35- Bu grupta kadınlar çok düşük yaparlar.
36- Hanımlarda çok kanamaları olur.
37- Yumurtalıklarda çok kist olur.
38- Bu grupta olanlarda troid hormonu az olur.
39- Böbrek taşı çok olur.
40- Romatizma çok görülür.
41- Elleri ve ayakları çok şişerler.
42- Ayak dikenleri çok görülür.
43- Az duyarlar.
44- Az su içerler.
45- Genelde parmaklarda ve ayak dokularında şişme olur.
SU (BALGAM) GRUBU OLANLAR NE YEMELİDİRLER?
1- Bu grupta olanlar soğuk oldukları için soğuk gruptan yiyecekler yememelidirler.
2- Sonbahar ve ilkbaharda soğan yememelidirler.
3- Yoğurt, peynir, süt ve ayran onların soğukluklarını daha da artırır.
4- Peynir yerlerse çörek otu, ceviz, kimyon ya da susamla beraber yiyebilirler.
5- Yoğurdu nane, kekikle yerlerse iyi olur.
6- Sütü bal, hurma, incir, dutla içmeleri daha iyi olur.
7- Boyunlarından hacamat olursa zararlı olur.
8- Çok gülmek, çok ağlamak bedeni daha da soğutur.
9- Kötü filmlere bakmak bunlar için doğru değildir.
10- Meyve sebze yemelidirler.
11- Bedeni zeytinyağı ile yağlamaları iyi olur.
12- Spor yapmalıdırlar.
13- Öğlen bir saat uyumaları iyi olur.
14- Sofrada çok çeşitli yemek yememelidirler.
15- Bu grupta olanlar kırk gün sabah aç karnına bal yerse çok iyi olur
16- Çörek otunu bal ile yerse tansiyon hastalarına faydalı olur.
17- Her gece üzerlik yemesi iyi olur.
18- Siyah zeytin yemeleri gerekir.
19- Bu grupta olanlar tarçına ağırlık vermelidirler.
20- Bu grupta olanlara bir kaşık bal, bir kaşık nane suyu ve yarım kaşık sirke bir bardak suya karıştırıp içmeleri iyi olur. Bedenlerini dengeler.
TOPRAK (SOVDAVİ) GRUBU
Soğuk ve kuru olurlar. Toprak ve havadan oluşurlar.
ÖZELLİKLERİ
1- Ağızları kuru olur.
2- Bedenleri zayıf olur.
3- Elleri ince ve uzun olur.
4- Bedenleri düz olur.
5- Genelde siyah ciltli olur.
6- Gözaltları siyah olur. Genetik olanlar bu gruptan olmayabilir.
7- Genellikle az uyurlar.
8- Derin uykuya dalamazlar. Bu yüzden uyumadık derler.
9- Bu grupta olanlarda kanser ve alaca hastalığı çok görülür.
10- Çok ders çalışırlar.
11- Sinir hastası çok olurlar.
12- Çok hesapçı olur.
13- Dostlukları çabuk olmaz.
14- Korkak olmazlar
15- Yöneticilik özellikleri taşırlar.
16- Çok az gülerler.
17- Çabuk kahrederler.
18- Çok kinci olurlar.
19- Cimri olurlar.
20- Çevrelerinde çok kişilerin olmasını istemezler.
21- Siyah rengi çok severler.
22- Çok dakik olurlar.
23- Ahlaklı gibi görünürler ama kendileri amel etmezler.
24- Suda hanımlar çok temiz olurlar.
25- Her şeyi kafalarına takarlar.
26- Korkunç rüyalar görürler.
27- Vesveseli olurlar.
28- Burunları uzun, elleri kuru ve uzun olur.
29- Çabuk koku alırlar.
30- Kulakları iyi duyarlar.
31- Çabuk doyarlar.
32- Ağızları tatsız olur.
33- Çabuk acıkırlar.
34- Çok kıllı olurlar.
35- Çok saçlı olurlar.
36- Bedenlerine çok kramp girer.
37- Erkek çocuklar sigara içmeye meyilli olurlar.
38- Çok ishal olurlar.
39- Çok az dostu olur. Severlerse asla bırakmazlar.
40- Çok çabuk saçları ağarır.
41- Kafaları kaşınır, saçları çabuk kırılır.
42- Gözünden alerjileri çok olur.
43- Tırnakları çabuk kırılır.
SOVDAVİ OLAN NE YAPMALIDIR?
1- İlaç kullanımı çok olduğunda o kişinin beyni sovdavi olur.
2- Bu grupta olanların tedavileri zor olur.
3- Doğum yapan hanımlar yalnız bırakılmamalıdırlar.
4- Yemeklerin çok sıcak veya çok soğuk olması iyi değildir.
5- Yemeklere kimyon koymaları iyi olur.
6- Sıcak grubunda olan yiyeceklerden yemeleri gerekir.
7- Bilgisayar başında uzun oturanlar sovdaviliği olurlar.
8-Sürekli turşu yemek insanları sovdavi olmaya götürür.
9- Kelle- paça yemeleri iyi olur.
10- Çok yemek yeme kişiyi sovdavi yapar.
11-Ayakta yemek sovdavi olmaya iter.
12-Uzun süre tv. izlemek sovdavi artırır.
13- Alkol tüketmek kişiyi sovdavi yapar.
14-Hazır yemekler sovdavi artırır.
15-Spor yapmalıdırlar
16- Soğuk hacamat yapabilirler.
17-Düzenli yemek yemeliler.
18- Zikir ile ilgilenmeliler
19- Kepekli ekmek yemeliler
20- Bal yemeliler
21-Düdüklü tencerede pişen yemekleri yememelidirler.
22-Şu karışımı içmeleri tavsiye edilir:
İki yemek kaşığı sirke
İki yemek kaşığı bal
Bir bardak su, karıştırılıp 14 gün süreyle akşamları içmeleri tavsiye olunur.
23- Sovdavilılara nemli hava iyi gelir.
24-Vücutlarına ve kafalarındaki bıngıldak yerine acı badem yağı sürmeleri iyi olur.
25-Üzerlik yemeleri kemik ağrılarını azaltır.
26-Kuzu eti yemeleri tavsiye olunur.
ATEŞ (SAFRAVİ) GRUBU
Sıcak ve kurudurlar. Adını safra kesesinden alır.
ÖZELLİKLERİ:
1-Dış görüntüleri zayıf olur.
2-Ayak bilekleri ince olur.
3-Boyları uzun olur.
4-Saçları nemli olur.
5-Kalça ve belleri kalın olur.
6-Erkeklerin sırtları kıllı olur.
7-Erkeklerde genellikle kellik görülür, saçları önünden dökülür.
8-Genelde saçlar koyu ve dalgalıdır.
9-Ciltleri sarı ve kurudur.
10-Genellikle alnı ve burnu sivilceli olur.
11-Sık sık tuvalete giderler.
12-Damarları çabuk belli olur.
13-Sinirlenince yüzleri sararır, boyun damarları atar, renkleri çabuk değişir, elleri titrer.
14-Ciltleri kepeklenir.
15-Ayaklarının altında deri soyulması görülür.
16-Egzama olurlar.
17-Hafızaları kuvvetli olur.
18-Hazır cevaplıdırlar.
19-Sakin oturmazlar.
20-Sıcakları sevmezler.
21-Değişkendirler, bir anda mutlu olup bir anda üzülebilirler.
22-Çok cesaretli olurlar.
23-Kulakları ve gözleri çok çabuk algılar.
24- Hırçın olurlar.
25-Burunları büyük olur.
26-İştahları az olur.
27-Gaitaları çok kokar.
28-Erkeklerinde kısırlık oranı daha yüksektir.
29-Kadınlar çok sıcak olurlar.
30-Az hasta olurlar.
31-Sonbaharda daha iyi olurlar.
32-Tansiyon ve kolesterol problemleri daha çok olur.
33-Safraları artınca karaciğerde yağlanma olur.
34- Soğuk su içmeyi severler.
35-Tırnakları kırılır.
36-Uyuması az olur, çabuk uyanırlar.
37-Çok çabuk sinirlenip çok çabuk pişman olurlar.
38-Hamile kadınların bedenleri zayıf olur ve halsiz olurlar.
39-bu grupta olanların bağırsakları çok çalışmaz. Safra keselerinde taş oluşur.
ATEŞ (SAFRAVİ) GRUBU OLANLAR NE YAPMALILAR?
1- Yemeklerin yanında limon suyu kullanmalılar.
2- Nar eşlisi yemekte iyi olur.
3- Her Cuma aç karnına bir nar yerlerse kalbi güçlendirir.
4- Karpuz yemeleri tavsiye olunur.
5- Yağlı yemeklerden kaçınılmalıdır. Özellikle kızartma yememelidirler.
6-Susam ve zeytinyağı kullanılmalıdır.
7-Hacamat yapmak iyi olur.
8- Sülük atmak iyi olur.
9-Zencefil şerbeti tavsiye olunur.
10-İki kaşık bal, iki kaşık nane suyu, iki kaşık sirke ve bir bardak su karıştırıp içmeleri tavsiye olunur.
HAVA (DEMEVİ) GRUBU OLANLAR
Sıcak ve nemlidirler.
ÖZELLİKLERİ;
1- Kasları geniş ve sıkı olurlar.
2- Bedenleri genelde düz olur.
3- Uzun boyludurlar.
4- Burunları ve çeneleri büyük olur.
5- Tırnakları biraz kırmızı olur.
6- Kanamaları az olur.
7- Ciltleri buğday renkli ve kırmızı olur.
8- Vücutları sivilceli olur
9- Buluğ çağında suretleri değişir.
10- Saçları çabuk uzar.
11- Saçları saf, nemli ve siyah olur.
12- Çabuk evlenirler.
13-Damarları çok belli olur.
14- Kolesterol ve tansiyon problemi bu grupta olanlarda çok olur.
15- Soğuk içecekler içmeyi çok severler.
16- Çok yemek yerler.
17- Hazmı iyi olur ve ağızları kokmazlar.
18- Çok horlarlar.
19- İdrar ve gaitaları çok kokmazlar.
20- Tatlıyı çok severler.
21- Cinsel istekleri çok olurlar.
22- Zihinleri açık olurlar. Bu yüzden hayalleri çok olur.
22- Sohbetleri çok ve neşeli olur.
23- Bu grupta olanlar liderlik özellikleri taşırlar.
24- Çok okurlar. Büyük işlere adaydırlar.
25- Yorgunluk hissetmezler.
26- Sinirlenince çok fena olurlar.
27-Demeviler çok âşık olurlar.
28- Kaşlarını çatarlar.
29- Kalplerinden ağlarlar.
30- Hep hareketli olurlar.
31- Sürekli değişiklikleri severler.
32- Çok hasta olmazlar.
33- Çok uyurlar.
34- Hazır cevap olurlar.
HAVA( DEMEVİ) GRUBU OLANLAR NE YAPMALILAR?
1- Çok spor yapmalılar
2- Yüzmeye gitmeliler.
3- Sülük attırabilirler.
4- Hacamat yaptırmalıdırlar.
5- Hacamatı başlarından yaptırmalılar.
6- Üç günde bir et yemeliler
GENEL OLARAK DİKKAT EDİLECEKLER
1- EN GÜZEL GRUP KARIŞIK VE MUTEDİL OLMAKTIR.
2- AMAÇ GRUP ÖZELLİĞİNİ BİLEREK ONA GÖRE BESLENME İLE DENGEYİ SAĞLAMAKTIR.
3- YAŞ İLERLEDİKÇE ÖZELLİKLE KADINLARDA SOVDAVİLİK ARTAR. BUNA GÖRE BESLENME İLE BU DENGE KORUNABİLİR.
4- KONSERVE ÜRÜNLERİ SUĞDALIĞI ARTIRTIRDIĞI İÇİN KULLANIMI PEK TAVSİYE EDİLMEZ.
5- SPOR YAPILMASI HER GRUP İÇİN ÖNEMLİDİR.
6- ÇOK GÜLMEK, ÇOK AĞLAMAK VE ÇOK UYUMAK BEDENİ SOĞUTUR. BU NEDENLE TAVSİYE EDİLMEZ.
7- KÖTÜ FİLMLER VE KÖTÜ HABERLERİ İZLEMEK BEDENİ SOĞUTUR.
8- ÇOK ÇEŞİTLİ YEMEKLER YEMEK SAFRAYI ARTIRIR.
9- HAZIR TAVUKLAR SAFRAYI ARTIRIR.
10- DENGEYİ YAKALAMAK VE DOĞRU BESLENEBİLMEK İÇİN HER YİYECEĞİN HANGİ GRUPTAN OLDUĞUNU BİLMEK GEREKİR.
TEMEL YİYECEKLER.
Tuz – sıcak ve kuru
Üzerlik-sıcak ve kuru (kolesterol düşürmek için bal ile karıştırılır)
Vanilya- sıcak ve kuru
Kaju – sıcak ve kuru ( limon veya bal ile karıştırılır)
Yer fıstığı –sıcak ve nemli
Çam fıstığı-sıcak ve kuru
Antep fıstığı- sıcak ve kuru
Ay çekirdeği- sıcak ve kuru
Karpuz çekirdeği- soğuk ve nemli
Kavun çekirdeği- sıcak ve nemli
Ceviz-sıcak ve kuru
Susam-sıcak ve nemli
Pekmez –sıcak ve nemli
Koruk suyu- soğuk ve nemli
Sirke- soğuk ve nemli
Nar ekşisi- sıcak ve nemli
Zencefil, kekik- sıcak ve nemli
Lavanta- sıcak ve kuru
Yeşil çay, siyah çay- sıcak ve kuru ( içine zencefil, tarçın atılabilir)
Hardal- sıcak ve kuru (badem yağı veya sirke atılabilir)
Tarçın- sıcak ve kuru (sirke)
Safran- sıcak ve kuru
Kimyon sıcak ve kuru
Sumak- sıcak ve kuru
Çörek otu- sıcak ve kuru
Karabiber- sıcak ve kuru (bademyağı, zeytinyağı ile kullanılmalıdır)
Kahve- soğuk ve kuru
Kakao-sıcak ve kuru
Gülsuyu- soğuk ve nemli
Menekşe çiçeği- sıcak ve nemli
Karanfil- sıcak ve kuru
Şeftali- soğuk ve nemli
Erik- soğuk ve nemli
Vişne- soğuk ve nemli
Ananas- sıcak ve nemli
Kavun- sıcak ve nemli
Karpuz- soğuk ve nemli
Üzüm- sıcak ve nemli
Nar- sıcak ve nemli
Çilek- soğuk ve nemli
Elma- sıcak ve nemli
Armut- sıcak ve nemli
Muz- sıcak ve nemli
Kayısı- sıcak ve nemli
İncir- sıcak ve nemli
Kuyruk yağı- sıcak ve nemli
Ayçiçeği yağı- soğuk ve nemli
Mısır yağı- soğuk ve kuru
Zeytinyağı- sıcak ve kuru
Tereyağı- sıcak ve kuru
Susam yağı- sıcak ve nemli
Badem yağı- sıcak ve kuru
Fındık yağı- sıcak ve kuru
Kuru soğan- sıcak ve kuru
Sarımsak- sıcak ve kuru
Patates- soğuk ve nemli
Şalgam- sıcak ve nemli
BESLENME NASIL HAZIRLANMALIDIR?
ÖRNEK; çay içmek istiyoruz. Ben mizacımı tanıyorum. Çay içeceğinin sıcak ve kuru olduğunu biliyorum. Eğer ben soğuk ve kuru isem çay beni daha da kurutur. Eğer sıcak isem çay daha da sıcak yapar. O halde çay içeceğini dengeliyorum. İçine bir parça zencefil ya da tarçın atabilirim. Bu bizim için daha yararlı olacaktır. Beslenmenin sağlık üzerindeki etkisi önemli olduğu kadar mizaç üzerinde de etkilidir.
ÖRNEK; patates haşlaması bir yemek yapmak istiyorum. Tarçın, zencefil, kekik, kimyon veya nane ile dengeleyebilirim.
ÖRNEK; Vişne soğuk ve nemlidir. Kompostosuna biraz karanfil ekleyebilirim.
NURİYE ACAR

BOHÇA ÇORBASI
BOHÇA ÇORBASI
KULLANILACAK MALZEMELER
- Çiğköftelik bulgur bir su bardaği
- Yarım çay bardağı un
- Çeyrek bayat ekmek
- Bir yumurta
- 250 gr. Kıyma az yağlı
- İki adet soğan
- Salça (domates ve biber)
- Pul biber
- Kurunane
- Karabiber
- Kekik
- Tuz
- Sıvı yağ
YAPILIŞI
DIŞ HARCININ YAPILIŞI; Öncelikle 15 dk. Bayat ekmek su ile ıslatılıp bekletilir. Ayrı bir yerde biraz su kaynatılır. Küçük bir yerde bir su bardağı çiğköftelik bulgur çok sulandırılmadan kaynar su ile ıslatılır. Ağzı kapatılarak 20 dk. bekletilir. Sonra bir tepsi içine ıslatılmış bulgur, ıslatılmış bayat ekmek – sıkılmış olarak-, bir yumurta, bir çay kaşığı karabiber, bir çay kaşığı tuz, bir çay kaşığı pul biber ve un konularak biraz yoğrulur. Birbirini tuttuğunda bırakılır.
İÇ HARCININ YAPILIŞI; Kıyma et bir tavaya biraz sıvı yağ ile konulur ve kavrulmaya başlanır. Pişirildiğine kanaat getirildiğinde içine doğranmış bir adet soğan atılır. Beraber biraz kavrulduktan sonra içine bir tatlı kaşığı salça, bir tatlı kaşığı pul biber, bir çay kaşığı karabiber, bir çay kaşığı kekik, bir çay kaşığı tuz ve isteyen biraz doğranmış maydanoz da atabilir. Dileyen içine ceviz de ekleyebilir.
ŞİMDİ TOPARLAMA ZAMANI; Bir tencerede biraz sıvı yağ ısıtmaya başlanılır. İçine doğranmış bir soğan konulur. Pembeleşince içine bir yemek kaşığı salça, bir tatlı kaşığı biber salçası, bir tatlı pul biber, bir tatlı kaşığı kuru nane ve biraz tuz karıştırılır. Üç su bardağı su eklenilir. Karışım kaynatılmaya, kıvamını almaya bırakılır.
Diğer taraftan yoğurduğumuz dış harcı küçük bohçalar şeklinde açılır, iç harcı içine konulur ve ağzı kapatılır. Hepsi tepsiye dizilir. Bütün dış harç bitince yapılan bohçalar kaynayan suyun içine konulur. Tekrar kaynamaya başlayınca ocağın ısısı kısılır. Yirmi dakika kaynadıktan sonra servise istenildiği gibi sunulur.
Bu yemek çok aşamalardan geçilerek yapılır. Ama yine de, sevilen ve istenilen bir yemek olur.
Bu yemeği; çok şeyler yaşamasına rağmen, iyi olan insanların haline benzetirim. Bohçalar birer sandık misali, kalp gibidir. Dış harç, insanı dışarıdan etkileyen sebeplerdir. İç harç ise, insanı içeriden etkileyen etkenlerdir. Yemeğin suyu da içinde bulunduğumuz dünyadır. Lezzetli ve faydalı olan bu yemek, iyi insanların hali gibidir. Tüm etkenlere rağmen iyi olmak için direnirler. Marifet bohçaların lezzetli oluşu, yani kalplerin iyi olmasında yatar. Tabağın kenarına bıraktığımız bir dal maydanoz da cennete kavuşma isteğini temsil eder. Rabb’imiz herkese güzel, sakin, olgun ve sıcacık kalplere kavuşmayı nasip etsin.
“Onlar, iman etmiş ve kalpleri Allah’ın zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ın zikri ile yatışır.
Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!”
RAD SÜRESİ/28-29
KULLANILACAK MALZEMELER
- Çiğköftelik bulgur bir su bardaği
- Yarım çay bardağı un
- Çeyrek bayat ekmek
- Bir yumurta
- 250 gr. Kıyma az yağlı
- İki adet soğan
- Salça (domates ve biber)
- Pul biber
- Kurunane
- Karabiber
- Kekik
- Tuz
- Sıvı yağ
YAPILIŞI
DIŞ HARCININ YAPILIŞI; Öncelikle 15 dk. Bayat ekmek su ile ıslatılıp bekletilir. Ayrı bir yerde biraz su kaynatılır. Küçük bir yerde bir su bardağı çiğköftelik bulgur çok sulandırılmadan kaynar su ile ıslatılır. Ağzı kapatılarak 20 dk. bekletilir. Sonra bir tepsi içine ıslatılmış bulgur, ıslatılmış bayat ekmek – sıkılmış olarak-, bir yumurta, bir çay kaşığı karabiber, bir çay kaşığı tuz, bir çay kaşığı pul biber ve un konularak biraz yoğrulur. Birbirini tuttuğunda bırakılır.
İÇ HARCININ YAPILIŞI; Kıyma et bir tavaya biraz sıvı yağ ile konulur ve kavrulmaya başlanır. Pişirildiğine kanaat getirildiğinde içine doğranmış bir adet soğan atılır. Beraber biraz kavrulduktan sonra içine bir tatlı kaşığı salça, bir tatlı kaşığı pul biber, bir çay kaşığı karabiber, bir çay kaşığı kekik, bir çay kaşığı tuz ve isteyen biraz doğranmış maydanoz da atabilir. Dileyen içine ceviz de ekleyebilir.
ŞİMDİ TOPARLAMA ZAMANI; Bir tencerede biraz sıvı yağ ısıtmaya başlanılır. İçine doğranmış bir soğan konulur. Pembeleşince içine bir yemek kaşığı salça, bir tatlı kaşığı biber salçası, bir tatlı pul biber, bir tatlı kaşığı kuru nane ve biraz tuz karıştırılır. Üç su bardağı su eklenilir. Karışım kaynatılmaya, kıvamını almaya bırakılır.
Diğer taraftan yoğurduğumuz dış harcı küçük bohçalar şeklinde açılır, iç harcı içine konulur ve ağzı kapatılır. Hepsi tepsiye dizilir. Bütün dış harç bitince yapılan bohçalar kaynayan suyun içine konulur. Tekrar kaynamaya başlayınca ocağın ısısı kısılır. Yirmi dakika kaynadıktan sonra servise istenildiği gibi sunulur.
Bu yemek çok aşamalardan geçilerek yapılır. Ama yine de, sevilen ve istenilen bir yemek olur.
Bu yemeği; çok şeyler yaşamasına rağmen, iyi olan insanların haline benzetirim. Bohçalar birer sandık misali, kalp gibidir. Dış harç, insanı dışarıdan etkileyen sebeplerdir. İç harç ise, insanı içeriden etkileyen etkenlerdir. Yemeğin suyu da içinde bulunduğumuz dünyadır. Lezzetli ve faydalı olan bu yemek, iyi insanların hali gibidir. Tüm etkenlere rağmen iyi olmak için direnirler. Marifet bohçaların lezzetli oluşu, yani kalplerin iyi olmasında yatar. Tabağın kenarına bıraktığımız bir dal maydanoz da cennete kavuşma isteğini temsil eder. Rabb’imiz herkese güzel, sakin, olgun ve sıcacık kalplere kavuşmayı nasip etsin.
“Onlar, iman etmiş ve kalpleri Allah’ın zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ın zikri ile yatışır.
Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!”
RAD SÜRESİ/28-29

PATATES ÇORBASI
PATATES ÇORBASI
Malzemeler:
-4 patates
-1 soğan
-2 diş sarımsak
-4 çorba kaşığı yoğurt
-3 çorba kaşığı un
-1 yumurta
-sıvı yağ
-tuz
-su
ÜZERİ İÇİN:
-bir çorba kaşığı tereyağ
-pul biber
-nane
YAPILIŞI:
Patatesleri küp küp (küçük) doğrayın. Soğanları yemeklik doğrayın. Tencereye sıvıyağı koyup soğan ve patatesleri yağda soteleyin. Üzerine sarımsakları da ekleyin. Biraz kavrulduktan sonra sıcak su ilave edip pişmeye bırakın. Patatesler pişince terbiyesi katılır.
Terbiyesi: Yumurta sarısı un ve yoğurdu çırpın. Üzerine biraz soğuk su ilave edip karıştırın. Terbiyeyi kaynamakta olan çorbaya yavaş yavaş ilave edin. Suyunu ve tuzunu ayarlayın. Kaynayınca servise hazırdır. Üzerine nane ve biberli tereyağı ilave edilerek servis yapılır.
“Allah´ın üzerinizdeki nimetini ve “İşittik ve itaat ettik” dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah´tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.”
MAİDE SÜRESİ/7
Malzemeler:
-4 patates
-1 soğan
-2 diş sarımsak
-4 çorba kaşığı yoğurt
-3 çorba kaşığı un
-1 yumurta
-sıvı yağ
-tuz
-su
ÜZERİ İÇİN:
-bir çorba kaşığı tereyağ
-pul biber
-nane
YAPILIŞI:
Patatesleri küp küp (küçük) doğrayın. Soğanları yemeklik doğrayın. Tencereye sıvıyağı koyup soğan ve patatesleri yağda soteleyin. Üzerine sarımsakları da ekleyin. Biraz kavrulduktan sonra sıcak su ilave edip pişmeye bırakın. Patatesler pişince terbiyesi katılır.
Terbiyesi: Yumurta sarısı un ve yoğurdu çırpın. Üzerine biraz soğuk su ilave edip karıştırın. Terbiyeyi kaynamakta olan çorbaya yavaş yavaş ilave edin. Suyunu ve tuzunu ayarlayın. Kaynayınca servise hazırdır. Üzerine nane ve biberli tereyağı ilave edilerek servis yapılır.
“Allah´ın üzerinizdeki nimetini ve “İşittik ve itaat ettik” dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah´tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.”
MAİDE SÜRESİ/7

TİRİTLİ KÖFTE
TİRİTLİ KÖFTE
MALZEMELER;
1 kğ. ince bulgur
250 gr. Yağsız et
Bir soğan
Tuz- karabiber-pul biber
1 su bardağı nohut
1 kğ. Kuşbaşı yağlı et
YAPILIŞI; köfte malzemelerinin hepsi bir tepsiye konulur. İyice yoğrulur. Küçük yuvarlaklar halinde yuvarlanır, bir kenara bırakılır. Diğer tarafta geceden ıslatılan nohutla et iyice pişirilir. Et suyundan biraz alınarak yuvarlaklar haşlanır. Köfteler çıkarılır. Kalan et suyu yemeğin içine süzülerek konulur. Yuvarlak köfteler yemeğin içine konulmaz. Servis sırasında tabağa önce köfteler, sonra etli nohut köftelerin üzerine bırakılır. İsteyen üzerine sarımsak ta ekleyebilir.
Bitkisel ve hayvansal proteinden zengin olan bu yemeğin bedeninizde imana, şifaya ve salih amellere dönüşmesi dileğiyle afiyetler olsun.
“Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
“Muhakkak biz çok ziyandayız!”
“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”
İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
Dileseydik onu acı bir su yapardık.
O halde şükretseydiniz ya!..
Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.
O halde, O yüce Rabb’inin adını tesbih et (yücelt).”
VAKIA SÜRESİ/ 63-74
MALZEMELER;
1 kğ. ince bulgur
250 gr. Yağsız et
Bir soğan
Tuz- karabiber-pul biber
1 su bardağı nohut
1 kğ. Kuşbaşı yağlı et
YAPILIŞI; köfte malzemelerinin hepsi bir tepsiye konulur. İyice yoğrulur. Küçük yuvarlaklar halinde yuvarlanır, bir kenara bırakılır. Diğer tarafta geceden ıslatılan nohutla et iyice pişirilir. Et suyundan biraz alınarak yuvarlaklar haşlanır. Köfteler çıkarılır. Kalan et suyu yemeğin içine süzülerek konulur. Yuvarlak köfteler yemeğin içine konulmaz. Servis sırasında tabağa önce köfteler, sonra etli nohut köftelerin üzerine bırakılır. İsteyen üzerine sarımsak ta ekleyebilir.
Bitkisel ve hayvansal proteinden zengin olan bu yemeğin bedeninizde imana, şifaya ve salih amellere dönüşmesi dileğiyle afiyetler olsun.
“Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
“Muhakkak biz çok ziyandayız!”
“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”
İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
Dileseydik onu acı bir su yapardık.
O halde şükretseydiniz ya!..
Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.
O halde, O yüce Rabb’inin adını tesbih et (yücelt).”
VAKIA SÜRESİ/ 63-74

ŞALGAMLI KISIR
KULLANILACAK MALZEMELER;
-Dört su bardağı acı/ acısız şalgam suyu
- İki su bardağı pilavlık pirinç
- Bir demet maydanoz
- Bir demet dereotu
- Bir adet kuru soğan
- Bir çay bardağı sıvı yağ
YAPILIŞI;
Bir tencere sıvı yağı dökün. Öncelikle yıkanmış pirinçleri yağın üzerine bırakarak biraz kavurun. Üzerine şalgam suyunu boşaltın. Bir pilav gibi pişirin. Şalgamın tuzu varsa tuz eklemeyin. Pişen pirincinizi iyice soğumaya bırakın. Ayrı bir yerde maydanoz, dereotu ve soğanı doğrayın. Ve pirinç ile karıştırın. Dileyen içine haşlanmış mısır da katabilir. Dileyen içine acılı turşu biber de doğrayabilir. İsteğe göre servis yapılabilir. Basit ama lezzetli bir tat yakalayacağınızı düşünüyorum. Şimdiden afiyetler olsun.
“ Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.”
(NAHL SÜRESİ/13)
-Dört su bardağı acı/ acısız şalgam suyu
- İki su bardağı pilavlık pirinç
- Bir demet maydanoz
- Bir demet dereotu
- Bir adet kuru soğan
- Bir çay bardağı sıvı yağ
YAPILIŞI;
Bir tencere sıvı yağı dökün. Öncelikle yıkanmış pirinçleri yağın üzerine bırakarak biraz kavurun. Üzerine şalgam suyunu boşaltın. Bir pilav gibi pişirin. Şalgamın tuzu varsa tuz eklemeyin. Pişen pirincinizi iyice soğumaya bırakın. Ayrı bir yerde maydanoz, dereotu ve soğanı doğrayın. Ve pirinç ile karıştırın. Dileyen içine haşlanmış mısır da katabilir. Dileyen içine acılı turşu biber de doğrayabilir. İsteğe göre servis yapılabilir. Basit ama lezzetli bir tat yakalayacağınızı düşünüyorum. Şimdiden afiyetler olsun.
“ Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.”
(NAHL SÜRESİ/13)

SICAK BİR DOST, SICAK BİR ÇORBA
KREMALI TAVUK ÇORBASI
MALZEMELER;
Orta büyüklükte bir tavuk,
Bir çay bardağı tel şehriye,
Üç yemek kaşığı un,
Üç limon,
Tuz, nane.
YAPILIŞI;
Orta büyüklükteki bir tavuğu, parçalara ayırıp tencere koyunuz. Üzerini geçecek kadar su ekleyerek haşlayınız. Pişen tavuğu tencereden alarak, suyunu bırakınız. Kaynayan suyuna bir çay bardağı kadar şehriye atarak, pişiriniz. Diğer tarafta pişmiş tavuğu kemik ve derilerinden ayırarak, küçük parçalar şeklinde didikleyiniz. Şehriyelerin pişmesine yakın didiklediğiniz tavuğu, tekrar tencereye bırakınız.
Derin bir kasede üç yemek kaşığı un, bir tatlı kaşığı tuz, üç sıkılmış limon suyu ve bir çay bardağı su ile iyice karıştırıp sosunu hazırlayınız. Hazırladığınız bu sosu tencereye karıştırarak bırakınız. Kaynamaya başlayınca bir tutam nane atınız. Dileyen pul biber ve diğer baharatlardan da atarak servise geçebilir. Şifa, afiyet olsun…
Bu çorba bir dost kadar sıcak ve lezzetlidir.
Ne dersiniz dostlarımızı çağırıp, hep beraber içelim mi?
” Üç şey dostluğa sebep olur. Güzel ahlak, insanlarla iyi geçinme ve tevazu.”
HZ. ALİ (AS)
GURERU’L – HİKEM / HİKMETLİ İNCİLER, SYF; 354
MALZEMELER;
Orta büyüklükte bir tavuk,
Bir çay bardağı tel şehriye,
Üç yemek kaşığı un,
Üç limon,
Tuz, nane.
YAPILIŞI;
Orta büyüklükteki bir tavuğu, parçalara ayırıp tencere koyunuz. Üzerini geçecek kadar su ekleyerek haşlayınız. Pişen tavuğu tencereden alarak, suyunu bırakınız. Kaynayan suyuna bir çay bardağı kadar şehriye atarak, pişiriniz. Diğer tarafta pişmiş tavuğu kemik ve derilerinden ayırarak, küçük parçalar şeklinde didikleyiniz. Şehriyelerin pişmesine yakın didiklediğiniz tavuğu, tekrar tencereye bırakınız.
Derin bir kasede üç yemek kaşığı un, bir tatlı kaşığı tuz, üç sıkılmış limon suyu ve bir çay bardağı su ile iyice karıştırıp sosunu hazırlayınız. Hazırladığınız bu sosu tencereye karıştırarak bırakınız. Kaynamaya başlayınca bir tutam nane atınız. Dileyen pul biber ve diğer baharatlardan da atarak servise geçebilir. Şifa, afiyet olsun…
Bu çorba bir dost kadar sıcak ve lezzetlidir.
Ne dersiniz dostlarımızı çağırıp, hep beraber içelim mi?
” Üç şey dostluğa sebep olur. Güzel ahlak, insanlarla iyi geçinme ve tevazu.”
HZ. ALİ (AS)
GURERU’L – HİKEM / HİKMETLİ İNCİLER, SYF; 354

CENNETTEN BİR TAD; PORTANATA
Portakal ve limonun faydalarını saymakla bitmez. Tadı, rengi, kokusu ve her yönüyle bir mucize gibidirler. Kokusu ile bizleri ferahlatan, ruhumuzdaki huzur moleküllerini harekete geçiren, içerdiği mineraller ile bedenimize güç katan bu meyveler her mevsimde kendini aratıyor bizlere. Cildimizin, gözlerimizin, kalbimizin, solunum ve sindirim organlarımızın can simidi.
Bu yüzden çok tüketilen meyvelerdir. Şimdi bu iki meyveden sizlere her mevsim kullanabileceğiniz bir karışım geliyor.
Yazın soğuk, kışın sıcak içerek her zaman tüketebileceğiniz en doğal bir meyve suyu. Hiçbir katkı maddesi olmadan, evde herkesin hazırlayabileceği, çocuklarınıza gönül rahatlığı ile içirebileceğiniz, misafirlerinize iftiharla sunabileceğiniz, özellikle Ramazan ayında yüreğinizi rahatlatabilecek bir karışım.
Öncelikle dondurucunuza her mevsim kullanabileceğiniz kadar limon, üç katı ise portakal yıkanmış olarak koyabilirsiniz. İstediğiniz zaman üç portakal, bir limon çıkarıp dört parçaya bölünüz. Donmuş olan meyveler bekletilmeden, eritilmeden kabukları ile beraber blenderden geçiriniz. Derin kap üzerine tel süzgeci koyunuz. Üzerine parçaladığınız meyveleri, bir çay bardağı şeker ve beş su bardağı su ile yoğurarak süzgeçten geçiriniz.
Soğuk havada sıcak su, sıcak havada soğuk su kullanabilirsiniz. Enfes bir tat elde edeceksiniz. Bu içeceği bir sürahiye koyarak servis edebilirsiniz.
İçerken ve derin bir ohhh çekerken lütfen cennette bundan daha güzel içeceklerin olacağını unutmayınız.
Cennet izzet ve şerefini hak edenler için en güzel ikramlar oradadır.
Orayı ve oradakileri hatırlatıcı olarak bu içecek harika bir uyarıcı…
Şimdiden hem dünyadaki içecekler için, hem de ahiretteki içecekler için afiyet olsun!….
“Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur. Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler. Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.” (Mutaffifin süresi/ 21-25)
Bu yüzden çok tüketilen meyvelerdir. Şimdi bu iki meyveden sizlere her mevsim kullanabileceğiniz bir karışım geliyor.
Yazın soğuk, kışın sıcak içerek her zaman tüketebileceğiniz en doğal bir meyve suyu. Hiçbir katkı maddesi olmadan, evde herkesin hazırlayabileceği, çocuklarınıza gönül rahatlığı ile içirebileceğiniz, misafirlerinize iftiharla sunabileceğiniz, özellikle Ramazan ayında yüreğinizi rahatlatabilecek bir karışım.
Öncelikle dondurucunuza her mevsim kullanabileceğiniz kadar limon, üç katı ise portakal yıkanmış olarak koyabilirsiniz. İstediğiniz zaman üç portakal, bir limon çıkarıp dört parçaya bölünüz. Donmuş olan meyveler bekletilmeden, eritilmeden kabukları ile beraber blenderden geçiriniz. Derin kap üzerine tel süzgeci koyunuz. Üzerine parçaladığınız meyveleri, bir çay bardağı şeker ve beş su bardağı su ile yoğurarak süzgeçten geçiriniz.
Soğuk havada sıcak su, sıcak havada soğuk su kullanabilirsiniz. Enfes bir tat elde edeceksiniz. Bu içeceği bir sürahiye koyarak servis edebilirsiniz.
İçerken ve derin bir ohhh çekerken lütfen cennette bundan daha güzel içeceklerin olacağını unutmayınız.
Cennet izzet ve şerefini hak edenler için en güzel ikramlar oradadır.
Orayı ve oradakileri hatırlatıcı olarak bu içecek harika bir uyarıcı…
Şimdiden hem dünyadaki içecekler için, hem de ahiretteki içecekler için afiyet olsun!….
“Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur. Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler. Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.” (Mutaffifin süresi/ 21-25)

İŞKEMBEPERESTLİK
Elbette ki insanın yaşayabilmesi için yeme isteğinin olması, olmazsa olmazlardandır. Yememe hastalığı da bir çeşit denge bozukluğudur. Fakat bizim burada bu konuyu gündeme getirmememizin sebebi tüm dikkatin mideye odaklanmasıdır.
Bir çeşit işkembeperestlik.
Sanki hayatın öncelikli amacı hazmış gibi. Oysa yemek, yaşamak için gerekli, ama hayatın amacı değildir. Bu hayatta olmamızın amacı ve yaratılış sebebimiz yalnızca yüce Allah’ımızın rızasıdır. Ve en önemli önceliğimiz yüce Allah’ımıza kulluk yapabilmemizdir. İşte bu yüzden tüm dikkatimiz yaratılış amacımıza odaklanmalı, hazlara değil. Dolayısıyla tüm diğer hazlar arasında da yeme hazzına odaklanmamalıyız.
Görüyoruz çevremizde, saatlerce mutfakta vakit geçirenler, lezzetli bir yemek için kilometrelerce yol kat edenler, az bir lezzet için yüklü para verenler, sofrayı donatanlar, on kişinin yemeğini iki kişi yiyenler, tıka basa yediği halde komşusunun açlığını görmeyenler, yeme üzerine dostluk kuranlar, çağımızın hastalığı obezite….
Ve daha nice tablolar hayatımızdaki önceliklerin neler olduğunu gösteriyor.
Oysaki Rabb’imizin isteği de bu değil, önderlerimizin bize mirası da bu değil…
Hayatımızı yeniden gözden geçirmenin vaktidir. Biz İsrail oğullarının yaptığı hatayı yapmayacağız. Bizim için öncelikler daha farklı. Bizim hazlarımız daha farklı ve özel olmalıdır. Aynen önderlerimiz olan peygamberlerimizin hayata baktığı gibi.
“Hani bir zamanlar, “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” dediniz. O da size “O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.” dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah’dan bir gazaba uğradılar. Evet, öyle oldu, çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet, öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.” (Bakara süresi/61)
Hayatımızı yeniden gözden geçirmenin vaktidir.
Biz İsrail oğullarının yaptığı hatayı yapmayacağız. Bizim için öncelikler daha farklı. Bizim hazlarımız daha farklı ve özel olmalıdır. Aynen önderlerimiz olan peygamberlerimizin hayata baktığı gibi.
Bir çeşit işkembeperestlik.
Sanki hayatın öncelikli amacı hazmış gibi. Oysa yemek, yaşamak için gerekli, ama hayatın amacı değildir. Bu hayatta olmamızın amacı ve yaratılış sebebimiz yalnızca yüce Allah’ımızın rızasıdır. Ve en önemli önceliğimiz yüce Allah’ımıza kulluk yapabilmemizdir. İşte bu yüzden tüm dikkatimiz yaratılış amacımıza odaklanmalı, hazlara değil. Dolayısıyla tüm diğer hazlar arasında da yeme hazzına odaklanmamalıyız.
Görüyoruz çevremizde, saatlerce mutfakta vakit geçirenler, lezzetli bir yemek için kilometrelerce yol kat edenler, az bir lezzet için yüklü para verenler, sofrayı donatanlar, on kişinin yemeğini iki kişi yiyenler, tıka basa yediği halde komşusunun açlığını görmeyenler, yeme üzerine dostluk kuranlar, çağımızın hastalığı obezite….
Ve daha nice tablolar hayatımızdaki önceliklerin neler olduğunu gösteriyor.
Oysaki Rabb’imizin isteği de bu değil, önderlerimizin bize mirası da bu değil…
Hayatımızı yeniden gözden geçirmenin vaktidir. Biz İsrail oğullarının yaptığı hatayı yapmayacağız. Bizim için öncelikler daha farklı. Bizim hazlarımız daha farklı ve özel olmalıdır. Aynen önderlerimiz olan peygamberlerimizin hayata baktığı gibi.
“Hani bir zamanlar, “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” dediniz. O da size “O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.” dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah’dan bir gazaba uğradılar. Evet, öyle oldu, çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet, öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.” (Bakara süresi/61)
Hayatımızı yeniden gözden geçirmenin vaktidir.
Biz İsrail oğullarının yaptığı hatayı yapmayacağız. Bizim için öncelikler daha farklı. Bizim hazlarımız daha farklı ve özel olmalıdır. Aynen önderlerimiz olan peygamberlerimizin hayata baktığı gibi.

AŞURE TATLISI MI? BOĞAZINIZDAN GEÇECEK Mİ?
Aşura günü, hicri takvimin birinci ayı; muharrem ayının onuncu gününe denir.
İslam tarihi olarak o gün son peygamber Hz. Muhammed(s.a.a)’ın Ehl-i Beyt’i, torunu ve cennet genci olarak müjdelenen imam Hüseyin(as)’in ve yarenlerinin zalimler tarafından öldürüldüğü gündür. Hepimizin yas günüdür.
O gün oturup tatlı yapmak ve güya sevap kazanmak, ne kadar masum bir davranış olabilir. Bu günü Hz. Nuh(as)’a atfederek gündemi kapatmak ne kadar kolay.
Hüseyin(as)’in mesajlarını gölgelemek ve tarih boyunca sürecek mücadelesini gündemden düşürmek için Emeviler tarafından çıkarılan bir oyundu. Sistematik bir toplum mühendisliği. Bizler Ehl-i Beyt imamlarından daha mı çok dinimize düşkünüz? Ki onların yapmadığını biz yapıyoruz.
Tarih çok net gibi Nuh(as) tufanının tarihi biliniyor. Bizler yakın tarih olmasına rağmen Hz. Muhammed(s.a.a)’in hiç aşure yediğini duymadık. Hz. Nuh (as)’ a bizden daha düşkün iken o, böyle bir şeyi gündeme getirmiyor da, bizler mi gündem yaşatıyoruz.
Müslüman oldukları halde kendi peygamberlerinin torunlarını katledenler, kadınlarını ve çocuklarını esir alanlar bu zulmün üzerine tatlı mı yemeyecekler. Yiyecekler ve bizleri de davet edecekler. Onların kalpleri ve mideleri her şeyi kaldırır.
Bu gün yani aşura günü ağlama günüdür. Tatlı yeme günü değildir. Muharrem ayına toplatılan güya bu önemli olaylar Emeviler’in kendi yaptıklarını örtme çalışmalarıdır. Dikkati başka yöne çekmeleridir. Ama saf olmamalıyız. Tarihi biraz yalayanlar, birazda kalplerinde insaf olanlar bu oyunlara düşmezler. Bizler zalimleri onaylayanlar değiliz. Onlar bizden uzaktırlar.
Varsın aşure tatlısını yesinler. Başkalarına da dağıtsınlar. Şimdiye kadar durumu anlamayanlara ve haberi olmayanlara sözüm yok.
Ama bildikten sonra aynı duruşa devam edenler duysunlar. Elbet tarih Hz. Hüseyin (as) ve Resulullah (s.a.a) ile bizleri yüzleştirecektir. Kimlerin kendilerine yürek yandığını ve kimlerin yürek soğuttuğunu onlarda bileceklerdir.
Ben aşure yemeyin demiyorum. Ama en azından bu günlerde böyle bir şey yapmayın. Onun yerine o gün insanlara başsağlığı dileyin ve insanları uyarın. Gündemi karıştırmayın. Zalimlerin ekmeğine yağ sürmeyin.
İslam ve dolayısıyla ümmet üzerinde oynanan tüm bu oyunlara ve zulümlere rağmen, boğazınızdan aşure geçiyorsa haydi yiyin bakalım.
İslam tarihi olarak o gün son peygamber Hz. Muhammed(s.a.a)’ın Ehl-i Beyt’i, torunu ve cennet genci olarak müjdelenen imam Hüseyin(as)’in ve yarenlerinin zalimler tarafından öldürüldüğü gündür. Hepimizin yas günüdür.
O gün oturup tatlı yapmak ve güya sevap kazanmak, ne kadar masum bir davranış olabilir. Bu günü Hz. Nuh(as)’a atfederek gündemi kapatmak ne kadar kolay.
Hüseyin(as)’in mesajlarını gölgelemek ve tarih boyunca sürecek mücadelesini gündemden düşürmek için Emeviler tarafından çıkarılan bir oyundu. Sistematik bir toplum mühendisliği. Bizler Ehl-i Beyt imamlarından daha mı çok dinimize düşkünüz? Ki onların yapmadığını biz yapıyoruz.
Tarih çok net gibi Nuh(as) tufanının tarihi biliniyor. Bizler yakın tarih olmasına rağmen Hz. Muhammed(s.a.a)’in hiç aşure yediğini duymadık. Hz. Nuh (as)’ a bizden daha düşkün iken o, böyle bir şeyi gündeme getirmiyor da, bizler mi gündem yaşatıyoruz.
Müslüman oldukları halde kendi peygamberlerinin torunlarını katledenler, kadınlarını ve çocuklarını esir alanlar bu zulmün üzerine tatlı mı yemeyecekler. Yiyecekler ve bizleri de davet edecekler. Onların kalpleri ve mideleri her şeyi kaldırır.
Bu gün yani aşura günü ağlama günüdür. Tatlı yeme günü değildir. Muharrem ayına toplatılan güya bu önemli olaylar Emeviler’in kendi yaptıklarını örtme çalışmalarıdır. Dikkati başka yöne çekmeleridir. Ama saf olmamalıyız. Tarihi biraz yalayanlar, birazda kalplerinde insaf olanlar bu oyunlara düşmezler. Bizler zalimleri onaylayanlar değiliz. Onlar bizden uzaktırlar.
Varsın aşure tatlısını yesinler. Başkalarına da dağıtsınlar. Şimdiye kadar durumu anlamayanlara ve haberi olmayanlara sözüm yok.
Ama bildikten sonra aynı duruşa devam edenler duysunlar. Elbet tarih Hz. Hüseyin (as) ve Resulullah (s.a.a) ile bizleri yüzleştirecektir. Kimlerin kendilerine yürek yandığını ve kimlerin yürek soğuttuğunu onlarda bileceklerdir.
Ben aşure yemeyin demiyorum. Ama en azından bu günlerde böyle bir şey yapmayın. Onun yerine o gün insanlara başsağlığı dileyin ve insanları uyarın. Gündemi karıştırmayın. Zalimlerin ekmeğine yağ sürmeyin.
İslam ve dolayısıyla ümmet üzerinde oynanan tüm bu oyunlara ve zulümlere rağmen, boğazınızdan aşure geçiyorsa haydi yiyin bakalım.

BİTKİSEL ÜRÜNLERE DİKKAT!
Bu dünya hayatı olumlu ve olumsuz etkenlerin iç içe girdiği bir âlemdir. Ahiret hayatı ise, olumlu ve olumsuz dünyanın birbirinden ayrıldığı bir âlemdir. Cennet ve cehennem yurdu.
Ama bu dünya öyle değildir. Cennet yurdunu ve cehennem yurdunu andıran tüm etkenler, malzemeler ve ortam iç içedir. Bitkisel dünya da böyle…
Tüm bitkilerin olumlu bir özelliği olabileceği gibi, bir olumsuz bir özelliği de vardır. Yani her nimetin bir külfeti… Bu durumda bu bitkisel ürünlerden nasıl yararlanabiliriz?
İlim, bilinç ve denge her konuda nasıl gerekli ise, bu alanda da bize gerekli. Zaten ilim, bilinç ve denge üzerine karakter oluşturan bu alanda da kendini düze çıkarabilir.
Öncelikle o bitkiyi tanımalıdır. Etkenliği ve yan etkileri, nerelerde yetiştirildiği, nasıl hazırlandığı bilinmelidir.
İkincisi; hangi durumlarda kullanıldığı, kullanma dozu, süresi bilinmelidir. Her bitki ilaç olabileceği gibi, o kişi için zehire de dönüşebilir. Yani bitkiyi tanıdığı gibi, kendi özelliklerini ve sorunlarını da bilmelidir. Aksi takdirde bir başkası için ilaç olabilen, kendisi için zehir olabilir.
Üçüncüsü dengedir. Bitkilerin alınma miktarı önemlidir. Azı yarar, çoğu zarar duruma geçebilir. Her bitkinin ve her kişinin bir denge düzeyi vardır. Bu seviyeyi ayarlamakta önemlidir.
Bu yüzden gelişigüzel bitkisel ürünlerden yararlanmak doğru değildir. Her bitki ürünü dışarıdan alınandır ve vücuda yabancıdır. Bu nedenle ihtiyaç olma ve gereklilik esasını düşünmek gerek. Destek olarak kullanılabilir. Ama bunlarda dikkatli olmak ve işi ehline sormak gerekir.
En güzeli; doğal beslenme, dengeli ve yeterli gıdalardan faydalanma, stresten ve direnci kıracak etkenlerden uzaklaşıp, hoşgörü ve tevekkülü hayat felsefesi yapma, kişisel hijyene dikkat edip, ruhi arınmanın yanında, bedeni arınmaya da dikkat etme ile o kişi sağlıklı olur. Ve bu tür bitkisel ilaçlara veya kimyasal ilaçlara da ihtiyaç kalmaz.
Her zaman doğal akışı ve fıtratı korumak en güzel yöntemdir. Bu insanın bağışıklık sistemini ve vücudun savunma gücünü dirençli tutar.
Ruhun ve bedenin sağlığı bir bütün olarak düşünülmelidir. Bu bütünün doğal akışını kendi yatağında tutmak gerekir. Bu da yüce Allah’ın ve Resul’ünün öğretilerini ciddiye alarak olur.
Bol afiyetli ve sağlıklı bir yaşam dileğiyle, hastalanmadan önce sağlıktan, yaşlanmadan önce gençliğimizden yararlanmayı Rabb’im hepimize nasip etsin.
HACER BERELİ
Ama bu dünya öyle değildir. Cennet yurdunu ve cehennem yurdunu andıran tüm etkenler, malzemeler ve ortam iç içedir. Bitkisel dünya da böyle…
Tüm bitkilerin olumlu bir özelliği olabileceği gibi, bir olumsuz bir özelliği de vardır. Yani her nimetin bir külfeti… Bu durumda bu bitkisel ürünlerden nasıl yararlanabiliriz?
İlim, bilinç ve denge her konuda nasıl gerekli ise, bu alanda da bize gerekli. Zaten ilim, bilinç ve denge üzerine karakter oluşturan bu alanda da kendini düze çıkarabilir.
Öncelikle o bitkiyi tanımalıdır. Etkenliği ve yan etkileri, nerelerde yetiştirildiği, nasıl hazırlandığı bilinmelidir.
İkincisi; hangi durumlarda kullanıldığı, kullanma dozu, süresi bilinmelidir. Her bitki ilaç olabileceği gibi, o kişi için zehire de dönüşebilir. Yani bitkiyi tanıdığı gibi, kendi özelliklerini ve sorunlarını da bilmelidir. Aksi takdirde bir başkası için ilaç olabilen, kendisi için zehir olabilir.
Üçüncüsü dengedir. Bitkilerin alınma miktarı önemlidir. Azı yarar, çoğu zarar duruma geçebilir. Her bitkinin ve her kişinin bir denge düzeyi vardır. Bu seviyeyi ayarlamakta önemlidir.
Bu yüzden gelişigüzel bitkisel ürünlerden yararlanmak doğru değildir. Her bitki ürünü dışarıdan alınandır ve vücuda yabancıdır. Bu nedenle ihtiyaç olma ve gereklilik esasını düşünmek gerek. Destek olarak kullanılabilir. Ama bunlarda dikkatli olmak ve işi ehline sormak gerekir.
En güzeli; doğal beslenme, dengeli ve yeterli gıdalardan faydalanma, stresten ve direnci kıracak etkenlerden uzaklaşıp, hoşgörü ve tevekkülü hayat felsefesi yapma, kişisel hijyene dikkat edip, ruhi arınmanın yanında, bedeni arınmaya da dikkat etme ile o kişi sağlıklı olur. Ve bu tür bitkisel ilaçlara veya kimyasal ilaçlara da ihtiyaç kalmaz.
Her zaman doğal akışı ve fıtratı korumak en güzel yöntemdir. Bu insanın bağışıklık sistemini ve vücudun savunma gücünü dirençli tutar.
Ruhun ve bedenin sağlığı bir bütün olarak düşünülmelidir. Bu bütünün doğal akışını kendi yatağında tutmak gerekir. Bu da yüce Allah’ın ve Resul’ünün öğretilerini ciddiye alarak olur.
Bol afiyetli ve sağlıklı bir yaşam dileğiyle, hastalanmadan önce sağlıktan, yaşlanmadan önce gençliğimizden yararlanmayı Rabb’im hepimize nasip etsin.
HACER BERELİ

SU BÖREĞİ
Malzemeler;
-4 yumurta
-un, tuz su.
İç Malzemesi;
-2 adet soğan
-2 adet yeşilbiber
-yarım kilo kıyma
-tuz, karabiber
Yapılışı; Yumuşak bir hamur yoğrulur ve 8 ya da 10 beze yapılır, oklava ile bu bezeler tepsiye göre açılır.
Soğanlar tavada kavrulur, kıyma eklenir sonra üzerine biber ve tuz atılır.
Ocağa bir büyük tencereye su konulur, kaynatılır, kaynayınca 2 yemek kaşığı tuz eklenir (tuz olmazsa yufkalar sudan çıkmaz.). Diğer yandan açılan yufkalardan biri bol tereyağı ile yağlanmış tepsiye serilir. Yufkadan biri ayrı tutulur, o üst yufkası olur. Kalan yufkalar ise 4′e bölünür. Kaynayan suya yufkalar konulur haşlanınca bir leğen dolusu soğuk suya atılır oradan alınır ve süzgeçten süzdürülüp tepsiye döşenir. 4 yufka tepsiye döşenince ortasına iç malzemesi yayılır kalan yufkalarda aynı şekilde tepsiye dizilir ve en son kesilmeyen yufka serilir. Ocakta tepsi döndürülerek altı kızartılır. Bir müddet beklenir soğuyunca diğer tarafı çevrilir. Tepsi tekrar yağlanır. Üst kısım alta yerleştirilir ve ocakta yine döndürülerek kızartılır. Afiyet olsun.
“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş Müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet yöntemlerini göster ve tövbemizi kabul et.Şüphesiz, sen tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin.Rabbimiz.içlerinden onlara bir elçi gönder,onlara ayetlerini okusun,kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın.Şüphesiz,Sen güçlü ve üstün olansın,hüküm ve hikmet sahibisin. “(Bakara Suresi-128-129)
-4 yumurta
-un, tuz su.
İç Malzemesi;
-2 adet soğan
-2 adet yeşilbiber
-yarım kilo kıyma
-tuz, karabiber
Yapılışı; Yumuşak bir hamur yoğrulur ve 8 ya da 10 beze yapılır, oklava ile bu bezeler tepsiye göre açılır.
Soğanlar tavada kavrulur, kıyma eklenir sonra üzerine biber ve tuz atılır.
Ocağa bir büyük tencereye su konulur, kaynatılır, kaynayınca 2 yemek kaşığı tuz eklenir (tuz olmazsa yufkalar sudan çıkmaz.). Diğer yandan açılan yufkalardan biri bol tereyağı ile yağlanmış tepsiye serilir. Yufkadan biri ayrı tutulur, o üst yufkası olur. Kalan yufkalar ise 4′e bölünür. Kaynayan suya yufkalar konulur haşlanınca bir leğen dolusu soğuk suya atılır oradan alınır ve süzgeçten süzdürülüp tepsiye döşenir. 4 yufka tepsiye döşenince ortasına iç malzemesi yayılır kalan yufkalarda aynı şekilde tepsiye dizilir ve en son kesilmeyen yufka serilir. Ocakta tepsi döndürülerek altı kızartılır. Bir müddet beklenir soğuyunca diğer tarafı çevrilir. Tepsi tekrar yağlanır. Üst kısım alta yerleştirilir ve ocakta yine döndürülerek kızartılır. Afiyet olsun.
“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş Müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet yöntemlerini göster ve tövbemizi kabul et.Şüphesiz, sen tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin.Rabbimiz.içlerinden onlara bir elçi gönder,onlara ayetlerini okusun,kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın.Şüphesiz,Sen güçlü ve üstün olansın,hüküm ve hikmet sahibisin. “(Bakara Suresi-128-129)

TEPSİ KEBABI
Malzemeler
-2 kilo kalın patlıcan (patlıcan düz olursa daha iyi olur)
-4 adet domates
-500 gr kıyma (orta yağlı kıyma olursa daha iyi olur.)
-bir baş soğan
-bir çay kaşığı karabiber
- bir cay kaşığı kekik
-bir tatlı pul biber
-üç yemek kaşığı sıvı yağ
-bir tatlı kaşığı tuz
Yapılışı: Patlıcanlar yıkanır ve üç parmak aralıklarla silindir şeklinde kesilir. Kıyma, tuz, karabiber, pul biber, kekik ve soğan köfte haline getirilir. Patlıcan arasına köfte koyarak dizilir. En ortasında domatesler ikiye ayrılıp arasına köfte konularak dizilir. Sıvı yağ fırça ile üzerine sürülür. Ardından üzerine tuz serpilir. Fırında 1 saat 200 derecede pişirilir.
Püf noktalar:
Pişirme esnasında tahta kaşıkla patlıcanlar ezilir. Yemeğe su konulmaz.
Dilerseniz yanına soğan salatası yapabilirsiniz. Bir tabakta bize yollayın
“Böylece ibadetlerinizi tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah’ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabb’imiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur.” (BAKARA SÜRESİ/200)
-2 kilo kalın patlıcan (patlıcan düz olursa daha iyi olur)
-4 adet domates
-500 gr kıyma (orta yağlı kıyma olursa daha iyi olur.)
-bir baş soğan
-bir çay kaşığı karabiber
- bir cay kaşığı kekik
-bir tatlı pul biber
-üç yemek kaşığı sıvı yağ
-bir tatlı kaşığı tuz
Yapılışı: Patlıcanlar yıkanır ve üç parmak aralıklarla silindir şeklinde kesilir. Kıyma, tuz, karabiber, pul biber, kekik ve soğan köfte haline getirilir. Patlıcan arasına köfte koyarak dizilir. En ortasında domatesler ikiye ayrılıp arasına köfte konularak dizilir. Sıvı yağ fırça ile üzerine sürülür. Ardından üzerine tuz serpilir. Fırında 1 saat 200 derecede pişirilir.
Püf noktalar:
Pişirme esnasında tahta kaşıkla patlıcanlar ezilir. Yemeğe su konulmaz.
Dilerseniz yanına soğan salatası yapabilirsiniz. Bir tabakta bize yollayın
“Böylece ibadetlerinizi tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah’ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabb’imiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur.” (BAKARA SÜRESİ/200)

HİÇBİR PEYGAMBER OBEZİTE DEĞİLDİR.
Hayatımızda, düşüncelerimizde ve duygularımızda dengeyi korumamız gerektiği gibi beslenmemizde de dengeyi korumamız gerekir. Son zamanlarda piyasaya çok ilginç diyet usulleri çıktı. Kimisi sadece yeşil gıdalar yiyerek, kimisi yalnız su içerek, kimisi sadece meyveler tüketerek, kimisi sadece protein diyerek diyet önermektedirler.
Vücudu bir bütün olarak düşünmek zorundayız. İnşaat sadece su, çimento ya da demirle olmaz. Sağlam ve sağlıklı bir bünyeye sahip olmamız için her besin öğesine ihtiyacımız vardır. Bu nedenle her besin öğesinden istenilen miktardan faydalanmamız gerekir. Önemli olan yeterli ve dengeli beslenmektir.
Yeterli ve dengeli beslenmenin en güzel modelini yine Resulullah (s.a.a)’ın hayatında ve tavsiyelerinde görebiliriz. Eğer bizler Resulullah(s.a.a)’ın tavsiyelerini incelersek en güzel beslenme programını Onun hayatında görebiliriz. Sağlıklarını tehlikeye atmamışlardır. Helal ve şifalı bir beslenme takip etmişlerdir.
Denge önemlidir. Vasat ve itidalli olmak bu ümmetin şiarıdır. Hiçbir peygamber obesite değildir. Ya da sağlıklarını bozacak bir girişimde bulunmamışlardır. Dikkat edilecek püf nokta rabbanî terbiyeye göre beslenmektir. Bu nedenle peygamberlerin beslenmedeki mantıklarına, usullerine ve dikkat ettikleri noktalara bakmak zorundayız. O halde peygamberlerin beslenme programlarını haydi araştıralım. Her konu gibi, bu konudaki tavsiyelerini de öğrenelim.
Sizlerin beslenme konusuyla ilgili elde ettiğiniz peygamber tavsiyelerinizi diğer okuyucularımızla paylaşmak üzere araştırmalarınızı bekleriz. Bu dosyayı hep beraber oluşturalım. Ne dersiniz? Vesselam…
Vücudu bir bütün olarak düşünmek zorundayız. İnşaat sadece su, çimento ya da demirle olmaz. Sağlam ve sağlıklı bir bünyeye sahip olmamız için her besin öğesine ihtiyacımız vardır. Bu nedenle her besin öğesinden istenilen miktardan faydalanmamız gerekir. Önemli olan yeterli ve dengeli beslenmektir.
Yeterli ve dengeli beslenmenin en güzel modelini yine Resulullah (s.a.a)’ın hayatında ve tavsiyelerinde görebiliriz. Eğer bizler Resulullah(s.a.a)’ın tavsiyelerini incelersek en güzel beslenme programını Onun hayatında görebiliriz. Sağlıklarını tehlikeye atmamışlardır. Helal ve şifalı bir beslenme takip etmişlerdir.
Denge önemlidir. Vasat ve itidalli olmak bu ümmetin şiarıdır. Hiçbir peygamber obesite değildir. Ya da sağlıklarını bozacak bir girişimde bulunmamışlardır. Dikkat edilecek püf nokta rabbanî terbiyeye göre beslenmektir. Bu nedenle peygamberlerin beslenmedeki mantıklarına, usullerine ve dikkat ettikleri noktalara bakmak zorundayız. O halde peygamberlerin beslenme programlarını haydi araştıralım. Her konu gibi, bu konudaki tavsiyelerini de öğrenelim.
Sizlerin beslenme konusuyla ilgili elde ettiğiniz peygamber tavsiyelerinizi diğer okuyucularımızla paylaşmak üzere araştırmalarınızı bekleriz. Bu dosyayı hep beraber oluşturalım. Ne dersiniz? Vesselam…

PATLICAN SALATASI
Dört patlıcan ve iki kırmızıbiber közlenir. Dış kabuklarından ayıklanır. Ve doğranır. Bir tepsiye konulur. Üzerine bir domates, yarım demet maydanoz, yarım demet dereotu, bir soğan, iki adet sarımsak doğranır. Üzerine bir limon sıkılır. Bir yemek kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı sirke, bir çay kaşığı tuz, bir çay kaşığı pul biber eklenir. Karıştırılır ve servise sunulur.
“Allah’ın size verdiği rızklardan, helal ve hoş olarak yiyin de Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl 114)
“Allah’ın size verdiği rızklardan, helal ve hoş olarak yiyin de Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl 114)

VAHİY DE SU GİBİ
Bedenimiz için su, olmazsa olmazlardan. Vücudun kan dolaşımını düzenler. Oksijenin organlara taşınmasını, karbondioksitin dışarı atılmasını sağlar, vücut ısısını ayarlar. Toksin maddeleri ter, idrar ve diğer yollarla dışarı attırır. Sindirimi kolaylaştırır. Zararlı olanları ayıklar. Mineralleri kemik ve kaslara taşır. Metabolizmayı düzenler. Kulak, göz, burun, ağız, deri duyu organlarının işlevlerini kolaylaştırır…
Günlük ihtiyaç olarak yeme, temizlik gibi durumlarda da kullanılır. Her halükârda ve hayatımızın her boyutunda su, faydalı olanları içimize almayı, zararlı olanları dışarıya atmayı sağlar. Vücudun %80’i sudur. Kısaca su, insan bedeni için en elzem ihtiyaçtır.
Suyun bütün işlevleri, vahy içinde geçerlidir. Vahiy de kalbi besler, idrak algılarını arttırır, duyu organlarının sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Zararlı, toksin ve vücutta yük olan duygu ve düşünceleri dışarı atar. Olumlu, faydalı ve hikmetli olan duygu ve düşünceleri içselleştirir. Psikolojik ve sosyolojik tüm sorunlara çözüm verir. Dolaşım, sindirim gibi tüm sistemik işlevleri düzene koyar. İnsana en güzel hedefi gösterir. Hayata plan ve proje getirir. Ruhun dimdik olmasını sağlar. Aklı ve kalbi tüm hastalıklardan korur. İnsana yaşam isteği verir. Hayatı anlamlandırır. İnsan için tüm zararlı düşünce, davranış ve yaşam şartlarından korur.
Bu yüzden vahiy için burhandır, şifadır, furkandır, beyandır, haktır, nurdur, hikmettir,…denilir.
İnsan için Vahy de aynen su gibi ihtiyaçtır. Olmazsa olmazlardandır. Nitekim her ikisi de inzal olunandır. Yani semalardan inen… Arı ve pak. Her ikisi arınmak içindir. Bu yüzden su kullandığımız gibi hayatımızda vahyi de kullanmalıyız. Her ikisi de ölüden diriyi çıkarandır. Hayat vermek içindir.
Günlük ihtiyaç olarak yeme, temizlik gibi durumlarda da kullanılır. Her halükârda ve hayatımızın her boyutunda su, faydalı olanları içimize almayı, zararlı olanları dışarıya atmayı sağlar. Vücudun %80’i sudur. Kısaca su, insan bedeni için en elzem ihtiyaçtır.
Suyun bütün işlevleri, vahy içinde geçerlidir. Vahiy de kalbi besler, idrak algılarını arttırır, duyu organlarının sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Zararlı, toksin ve vücutta yük olan duygu ve düşünceleri dışarı atar. Olumlu, faydalı ve hikmetli olan duygu ve düşünceleri içselleştirir. Psikolojik ve sosyolojik tüm sorunlara çözüm verir. Dolaşım, sindirim gibi tüm sistemik işlevleri düzene koyar. İnsana en güzel hedefi gösterir. Hayata plan ve proje getirir. Ruhun dimdik olmasını sağlar. Aklı ve kalbi tüm hastalıklardan korur. İnsana yaşam isteği verir. Hayatı anlamlandırır. İnsan için tüm zararlı düşünce, davranış ve yaşam şartlarından korur.
Bu yüzden vahiy için burhandır, şifadır, furkandır, beyandır, haktır, nurdur, hikmettir,…denilir.
İnsan için Vahy de aynen su gibi ihtiyaçtır. Olmazsa olmazlardandır. Nitekim her ikisi de inzal olunandır. Yani semalardan inen… Arı ve pak. Her ikisi arınmak içindir. Bu yüzden su kullandığımız gibi hayatımızda vahyi de kullanmalıyız. Her ikisi de ölüden diriyi çıkarandır. Hayat vermek içindir.

YOĞURT ÇORBASI
Bir kâse nohut ve yarım kilogram dövme buğday seçilir, yıkanır, tencere/düdüklü tencereye konulur. Pişebileceği kadar su eklenerek, haşlama şeklinde pişirilir. Soğutulur.
Ayrı bir tencerede 2 kg yoğurt (daha fazla da olabilir) iyice çalkalanır. İçerisine tuz ve haşlanmış olan nohut ve dövme buğday konulur. Soğutulduktan sonra servis yapılır. İsteğe bağlı üzerine pul biber, kuru/yeşil nane veya dereotu atılabilir.
Her nohut tarih içerisinde Rabbimiz tarafından seçilmiş önderlerdir. Hiçbir toplum başsız kalmamıştır.
Bunlar, peygamberler ve diğer seçilmiş kimselerdir. Hz. Âdem(as), Hz. Nuh(as), Hz. Şit(as), Hz. İdris(as), Hz. Yahya(as), Hz. İsa(as), Hz. Muhammed(s.a.a) … Tüm peygamberler ve Hz. Meryem, Ashabı Kehf, Hz. Hızır, Hz. Asiye, Hz. Hacer, İmran Ailesi, Ehlibeyt ailesi gibi (hepsine selam olsun) yüce Allah tarafından seçilmiş kimseleri örnek gösterebiliriz. Bunların tüm amacı yüce Allah’ın isteği üzerine kendi önderliklerinde temiz bir toplum(ümmet), ilahi istek üzere bir İslam medeniyeti oluşturmaktı.
Yoğurdun saf beyazlığı bana bunu düşündürüyor. Yoğurt tüm sadeliği ve temizliği ile özlediğimiz, batın ve zahir hastalıklardan arınmış, bembeyaz bir toplum düzenini sembolize eder. Bana göre içindeki nohutlar seçilmiş kimseler, onların çevresinde de toplanmış buğdaylardan her bir tanesi de yeryüzünün rahmeti olan müminlerdir.
Böyle bir yemeğe ne kadar da ihtiyacımız var. Yüce Allah böyle bir tarifi; insanlık tarihi boyunca vermiş elimize.
İnşallah bu yemeği yemeyi başaranlardan ve tadına varanlardan oluruz.
İSMAİL DENİZ
Ayrı bir tencerede 2 kg yoğurt (daha fazla da olabilir) iyice çalkalanır. İçerisine tuz ve haşlanmış olan nohut ve dövme buğday konulur. Soğutulduktan sonra servis yapılır. İsteğe bağlı üzerine pul biber, kuru/yeşil nane veya dereotu atılabilir.
Her nohut tarih içerisinde Rabbimiz tarafından seçilmiş önderlerdir. Hiçbir toplum başsız kalmamıştır.
Bunlar, peygamberler ve diğer seçilmiş kimselerdir. Hz. Âdem(as), Hz. Nuh(as), Hz. Şit(as), Hz. İdris(as), Hz. Yahya(as), Hz. İsa(as), Hz. Muhammed(s.a.a) … Tüm peygamberler ve Hz. Meryem, Ashabı Kehf, Hz. Hızır, Hz. Asiye, Hz. Hacer, İmran Ailesi, Ehlibeyt ailesi gibi (hepsine selam olsun) yüce Allah tarafından seçilmiş kimseleri örnek gösterebiliriz. Bunların tüm amacı yüce Allah’ın isteği üzerine kendi önderliklerinde temiz bir toplum(ümmet), ilahi istek üzere bir İslam medeniyeti oluşturmaktı.
Yoğurdun saf beyazlığı bana bunu düşündürüyor. Yoğurt tüm sadeliği ve temizliği ile özlediğimiz, batın ve zahir hastalıklardan arınmış, bembeyaz bir toplum düzenini sembolize eder. Bana göre içindeki nohutlar seçilmiş kimseler, onların çevresinde de toplanmış buğdaylardan her bir tanesi de yeryüzünün rahmeti olan müminlerdir.
Böyle bir yemeğe ne kadar da ihtiyacımız var. Yüce Allah böyle bir tarifi; insanlık tarihi boyunca vermiş elimize.
İnşallah bu yemeği yemeyi başaranlardan ve tadına varanlardan oluruz.
İSMAİL DENİZ

YAĞLI ÇİĞKÖFTE
Çiğköftelik bulgur; kişi başına bir çay bardağı, pul biber; istediğiniz acılık miktarınca, bir yemek kaşığı salça, bir tutam karabiber, bir tutam tuz, bir diş doğranmış sarımsak, bir adet doğranmış soğan. Hepsi bir tepsi içinde azar azar su alınarak yoğrulur.
Her bulgur tanesi bir mümindir. Bu müminler çeşitli sıkıntı ve imtihanlardan geçecekler. Acı çekecekler. Yoğrulacaklar. Yorulacaklar. Ki kıvama gelsinler. Olgunlaşsınlar. Seçtikleri tercihlerde kararlı olsunlar. Bulgurun yumuşaması gibi müminler de yumuşasınlar. Birbirilerine tutunsunlar. Bulguru iyice yoğurun ki tüm bulgurlar tek bir yumağa dönüşsün. O kadar ki birbirilerinden ayrılmasınlar.
Ardından yemeğimizin içine bir demet doğranmış maydanoz, bir kâse doğranmış yeşil soğan ekleyiniz. Biraz su ilave ederek karıştırınız. Ardından kızartılmış yağ ekleyiniz. Karıştırınız ve servise hazırlayınız. Yanına isterseniz limon, dereotu, nane, semizotu, marul, turşu, şalgam veya ayran ile servis yapabilirsiniz. Iıımmmm…
Aynen hasretini çektiğimiz müminlerin ümmete dönüştüğü gibi. Tadına doyulmaz artık…
Al-i İmran süresi/ 103 “Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”
Her bulgur tanesi bir mümindir. Bu müminler çeşitli sıkıntı ve imtihanlardan geçecekler. Acı çekecekler. Yoğrulacaklar. Yorulacaklar. Ki kıvama gelsinler. Olgunlaşsınlar. Seçtikleri tercihlerde kararlı olsunlar. Bulgurun yumuşaması gibi müminler de yumuşasınlar. Birbirilerine tutunsunlar. Bulguru iyice yoğurun ki tüm bulgurlar tek bir yumağa dönüşsün. O kadar ki birbirilerinden ayrılmasınlar.
Ardından yemeğimizin içine bir demet doğranmış maydanoz, bir kâse doğranmış yeşil soğan ekleyiniz. Biraz su ilave ederek karıştırınız. Ardından kızartılmış yağ ekleyiniz. Karıştırınız ve servise hazırlayınız. Yanına isterseniz limon, dereotu, nane, semizotu, marul, turşu, şalgam veya ayran ile servis yapabilirsiniz. Iıımmmm…
Aynen hasretini çektiğimiz müminlerin ümmete dönüştüğü gibi. Tadına doyulmaz artık…
Al-i İmran süresi/ 103 “Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”
bottom of page