YENİ BİR HAYATA NE DERSİNİZ?
YENİ BİR HAYATA NE DERSİNİZ? İnsanların hep kaçtığı ama hiç kaçamadığı bir kapıdır ölüm. Belki korona virüsten, belki bir trafik kazasından, belki de bir başka sebepten ölebiliriz. Nitekim her insan ölümle karışılaşacaktır. O halde ölüm nedir? Ölüm algımız nasıldır? Bunu her daim kendimize sorduğumuz gibi bir daha soruyoruz. Hz. Resulullah (saa)’ın torunu ve ikinci imamımız olan Hz. Hasan Mucteba(as)’ya sordular. Habersiz olduğumuz bu ölüm nedir? İmam Hasan Mucteba(as) şöyle buyurdu; “ Bedbahtlık yurdundan ebedi nimetler yurduna geçirilirken müminin karşılaşacağı en büyük sevinçtir. Kâfir kimse için ise buradaki bahçelerden, sönmeyen ve ortadan kalkmayan cehennem ateşine geçiştir.” İmamın bu açıklamalarından anlıyoruz ki elbette her insan, bir gün ölümle yüz yüze gelecektir. Ancak ölüm, her kişi için farklı bir gelişle gelecektir. İmam Hüseyin (as)’in oğlu İmam Zeynelabidin (as) de ölüm hakkında bakın nasıl bir misal getirmektedir? “ Mümin için kirli, bitli, pireli bir elbiseyi çıkarmak, ağır prangalardan kurtulmaktır ki, elbisesini üstün ve şerefli, güzel kokulu elbiseyle değiştirmesi, rahat bineklere binmesi ve daha rahat menzillerde hayat sürmesi demektir. Kâfir için ise övgü elbisesini çıkarıp, kirli ve sert bir elbise giymek, güzel ve rahat menzillerden korku, dehşet ve büyük azap dolu yere göçmektir.” İmam iki ölüm arasındaki çeşitliliği bize çok net bir şekilde açıklamaktadır. İmam Cafer Sadık (as)’a da “ bizim için ölümü vasıflandır” diye çevresindekiler istediler. İmam Cafer Sadık (as) onlara şöyle buyurdu; “ Ölüm, mümin için o ana dek kokladığı en güzel kokulu rüzgârdır ki, onun ıtırından bir hoş olur, bütün yorgunluğu ve ağrıları ortadan kalkar. Kâfir için ise zehirli yılanların ve akreplerin sokmasından daha şiddetlidir.” İmam Muhammed Bakır(as)’dan da ölümün ne olduğu ile ilgili açıklama istendi. O da şöyle bir açıklama buyurdu; “ O, size her gece gelen uykudur. Sadece süresi uzundur ve yalnız kıyamet günü bu uykudan uyanacaksınız. Sizden öylesi var ki, uykuda gücünün yetmeyeceği sevinçlere dalar. Bazılarınız ise dehşet verici korku dolu rüyalar görür. Peki, ölüm anında sevinen veya korkanın hali sizce nasıl olur? İşte ölüm budur. Ona hazırlanın.” Tüm bu hadislerden şunu anlıyoruz ki, ölümden önce hayatımıza öncelikle bakmalıyız. Bu âlemde hayatı nasıl yorumlamış ve yaşamışsak, ölüm denen gerçekte bizi öyle karşılayacaktır. Evlerimizde yaşadığımız bu karantina günlerinde ölümden önce hayat bakış açımızı, hayat amacımızı bir kez daha sorgulamamız gerekmektedir. Market raflarını boşaltmaktan, dezenfektanlara sarılmaktan, piyasaya sürülecek aşı veya ilaç yolunu gözetlemekten daha acil bunu netleştirmek zorundayız. Asıl hayat nedir? Bunun cevabını bulamayınca yaşamanın veya ölümün veya hayatı biraz daha uzatmanın veya ölümü biraz daha geciktirmenin pekte anlamı kalmıyor. Anlamı olmayan hayat, zaten ölmüş bir hayat gibidir. İsterseniz son sözü Rabb’imize bırakalım ve bu konudaki esas reçetemizi Rahman ve Rahim olan O’ndan isteyelim. “ Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resulü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksınız.”
(Enfal süresi/ 24)