top of page

VAHİY KARDEŞLİĞİ

VAHİY KARDEŞLİĞİ Kardeşlik denince ilk aklımıza gelen anlamı kan bağıyla alakalı olup aynı anne-babadan doğmuş, yahut anne veya babası aynı olan kişilerdir. Ancak, bir de soy ve kandan bağımsız bir anlam taşır ki bu bağ kan bağından çok daha üstündür. Ragıp El-İsfahani "kardeş" tanımını şöyle yapar: “Aynı anne babadan doğan veya sadece annesi veya babası aynı olan ya da süt emmede başkasına ortak olan kişidir. İstiare yoluyla başkasına kabile, din, sanat, uygulama, sevgi veya diğer ilişkilerde ortak olan tüm kişiler için kullanılır.” Kur’an-ı Kerim’de bu konuya işaret eden birçok ayet mevcuttur. “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini anın. Hani siz birbirinize düşmandınız. Allah kalplerinizi birleştirmişti de O’nun nimeti ile kardeş olmuştunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz Allah sizi oradan kurtardı. Belki hidayet olursunuz diye Allah ayetlerini size böyle açıklıyor.” (Al-i İmran, 103) Allah’ın indinde tek din olan İslam’ı kabul edip Müslüman olanlar kardeştir. Rabbimiz hep beraber Allah’ın ipine sarılın buyurmaktadır ve Müslümanların arasını bozacak her türlü ayırım yasaklanmıştır. Allah-u Teala cahiliye döneminin kabileciliğinden kurtarmış ve Müslümanlara “kardeşlik” nimetini bahşetmiştir. Çünkü Allah insanların soyuna, güzelliğine vb. bakmaz. Allah katında üstünlük sadece takva iledir. “Şüphesiz, müminler kardeştirler. Öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan sakının ki merhamet olunasınız.” (Hucurat, 10) “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için, sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz, Allah katında en üstününüz, en çok takva sahibi olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.” (Hucurat, 13) Ayetlerde de açıkça görüldüğü gibi “İslam Kardeşliği” adı Allah tarafından konulan vahiy kardeşliğidir. Tüm insanların ceddi Hz. Adem (a.s) ve Hz. Havva annemizdir. İslam, Müslümanların üç günden fazla dargın kalmalarına izin vermediği gibi küsmüş olanların arasının düzeltilmesi de diğer Müslümanların görevidir. İşte asabiyetin had safhada olduğu bir dönemde İslam, eşi benzerine zor rastlanan böyle bir “kardeşlik” inşa etmiştir. Bu kardeşliğin pratize edilmiş halini ise İslam kardeşliğini en temiz ve gerçek hali ile yaşayan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) ve İmam Ali (a.s)’ın hayatında görmekteyiz. İnsanlığa model olarak seçilen Peygamber ve O’nun vasisi elbetteki bizlere en güzel örnektir. Peygamberimiz hem Mekke döneminde ve hem de Medine’ye hicret ettikten sonra ashabını kardeşler kılmış ve İmam Ali ‘yi (a.s) de kendisine kardeş etmiştir. İmam Ali da (a.s) çocukluğundan itibaren her an Peygamberin yanıbaşında yer alarak, hatta Müslümanların çoğunun bırakıp kaçtığı savaşların en çetin anlarında bile bir an dahi O’nu yalnız bırakmayarak bu ilahi görevi en güzel şekilde yerine getirmiştir. Ayrıca Resulullah (s.a.a) ashabına kardeş olduklarını sık sık hatırlatarak onları bu kardeşliğe sahip çıkmaları konusunda ikaz etmiştir. “Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir (yardımcılarıdır). İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, namazı kılar, zekatı verir, Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 71) Ayetten anlaşıldığı üzere İslam’da kadın ve erkeklerin birbirleriyle inanç ve takva üzerine yardımlaşmaları da kardeşliğin bir gereğidir. Nitekim bu amaç etrafında toplanan kimselere Allah rahmet edeceğini vadetmektedir. Ebu Basir, rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık a.s) ‘ın şöyle dediğini duydum: “Mümin müminin kardeşidir, aynı bedene sahipmişler gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bunlardan birinin bir yeri ağrısa, bedenin öbür tarafı konumundaki diğer kardeşi de bu acıyı hisseder. Müminlerin ruhları da bir tek ruhtandır. Müminlerin ruhları, güneş ışıklarının güneşe olan bağlılıklarından daha çok Allah’a bağlıdırlar.” (Usul-u Kafi, c.2, s.315) Tabi ki kardeşlik bir takım görev ve sorumlulukları da beraberinde getirir. Dolayısıyla Müslümanın Müslüman üzerinde hakları olduğu gibi canları, malları, namusları, gıybetleri vb. birbirlerine haramdır. “Haris b. Muğire, rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık a.s) şöyle buyurdu: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onun gözü, aynası ve rehberidir. Ona ihanet etmez, onu aldatmaz, ona zulmetmez, ona yalan söylemez ve onun gıybetini yapmaz.” (Usul-u Kafi, c.2, s.315) Alib. Ukbe, rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık a.s) buyurdu ki: “Müslümanın Müslüman kardeşi üzerinde şu hakları vardır: Karşılaştığı zaman selam verir, hastalandığı zaman ziyaret eder, bir yerde bulunmadığı zaman, onun hakkında hayır düşünür. Hapşırdığı zaman ‘yerhamukeallah /Allah sana merhamet etsin’ der. Çağırdığı zaman icabet eder. Öldüğü zaman cenazesine katılır.” (Usul-u Kafi, c.2, s.323) İmam Ali (as) Malik Eşter’e yazmış olduğu mektubunda şöyle buyurmaktadır: “ Halk iki sınıftır: Bir kısmı dinde kardeştir sana, öbür kısmı yaratılışta eştir sana…” Emperyalizmin bütün oklarını islam dünyasına yönelttiği ve mezhep kavgalarını körüklediği günümüzde müslümanların tek kurtuluşu “Vahiy kardeşliği”, yani birbirlerine kenetlenerek tek vücut halinde bir kalkan oluşturarak direnmesi ve zuhur için zemin oluşturmasıdır. Selam ve dua ile…

SEHER UMUT

0 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page