top of page

SİZ ÇOK ÖZEL MİSİNİZ?

SİZ ÇOK ÖZEL MİSİNİZ? Çok özel olmak, ihlaslı bir mümin olmaya bağlıdır. Niyetin yalnızca Allah için olması, Allah’tan başka her şeyin önemini yitirmesi, gözden çıkarılması demektir. Çoğu zaman kişisel yargılar, çıkar, şöhret, insanlar tarafından takdir edilmek, itibar kazanmak, dünyevi amaçlar ve ahlaki yanılgılar insanın halis olmasına engel olur. En aldatıcı tuzak ta kişinin kişisel beklenti ve yargılarına İslam'ı kamufle ederek kendini kandırmasıdır. Kendi arzularını ve beklentilerini tutku haline getirmesidir. Ama kendisiyle bile yüzleşemeyip, ne yazık ki itiraf etmekten bile çekinir.  Ancak halis bir iman, insanın ilk önce kendisiyle yüzleşmesiyle başlar. Yani nefsini yermeden arınma olamaz. Arınma olmadan da yalın bir iman oluşamaz. Tüm amellerin ve düşüncelerin temelinde niyetlerin tek çıkış noktası “ yüce Allah’a yakınlaşma” olmasında yatmaktadır. Aksi takdirde ameller ifsad olur. Bu nedenle her amel ve temelindeki her niyet yüce Allah’ın rızasına özgü olmalıdır. Dolayısıyla Lokman (as) oğluna “ oğlum, şirk en büyük zülümdür” diye bir tanımlama yapmazdı. Gösterişi önemseme, cesaretten uzak davranma, inananları ayırma, korkuların arkasına saklanma, tedirginlik ve kaybetme kaygısı, evham, baskıya dayanamama, çıkar amaçlı düşünme, suya sabuna dokunmama, adaleti elden bırakma, kişisel menfaatleri önceleme, toplumsal sorunlara duyarsızlık, tek boyuttan değerlendirme, etki ve tepki üzerine yol alma gibi duygusal ve davranışsal tutarsızlıklar kişinin halis inancını bozar. Yapılan ve yapılacak olan amellerin  değerini düşürür. Bu; bazen yetersiklikten bazen de gafletten kaynaklanır. Şeytan sinsi tuzaklarını korurken, uyanık olmak gerekir. İnsan eşrefi mahlukattır. Ve her insanın değeri cennetlik olmaktır. Ancak insan değerini düşürürse cennete giremez. Bu nedenle kendine değer veren, hakikatin üzerinde durmalı ve durmaya devam etmelidir. Değersiz dünya değerlerini önemsemeyip, her adımda ilahi isteğe göre adım atmalıdır. Gerçekten ahiret yurdunu, dünya hayatından daha hayırlı olduğuna inanmalıdır. Bu nedenle geçici ve değersiz olana değil, sürekli ve değerli olana odaklanmalıdır. İhlas yakin iman sahibi olmanın sonucudur. Allah’tan başka hiç kimseden beklentisi olmamalıdır. İnsanın niyetinin halis olması başkalarından beklentisinin olmamasına bağlıdır. Yada yapacağı amellerini şarta ve pazarlığa bağlamamalıdır. Sadece Rabb’ine olan kulluğununun gereğine odaklanmalıdır. Bu amaçla hareket eden, sorumluluğun farkında olup, gayretli ve samimi olur. Rabbi için yapan insan hiç bir yaptığından pişman olmaz. Başkalarının onaylaması veya kabul görmemesi onu etkilemez. Eleştiriler, kınamalar ve baskılar onu yıldırmaz. Sorumluluklarını yerine getirmeye engel olmaz. Tek kaldığında da, cemaat arasında olduğunda da aktif iman sahibidir. Her mekan ve zamanda fırsatlerı islamın lehine çevirir. Çevresindekilerle işbirliği yaparak bir ameli bin amele çevirmenin gayreti içindedir. Çünkü Allah taraftarıdır. İsterki herkes Allah için bir şeyler yapsın. Gücün cemaat olmaktan  geldiğini bilir. Kendisine dürüst olduğu için, göründüğü gibidir. Her inanan ile empati yapmayı elden bırakmaz. Gizlisi de, açığı da tutarlıdır. Amelleri ve niyetleri birbiriyle örtüşür. Sözünün arkasındadır. Yapmadığı bir şeyi söylemediği gibi, söylediğini de ameli ile ispatlar. Bu nedenle aklı ve kalbi birbirine uyumlu olarak, Allah’a göre düşünür ve davranır. Halis iman; duygu ve düşüncelere kalite getirir. O kişinin bakışına, sözüne, kalkmasına,uyumasına, oturmasına, yürümesine her türlü davranışına ayar verir. Ve anlam kazandırır. İşte halis olmanın yolu budur. Halis olmakta insanı, çok ama çok özel bir konuma getirir. Çabalayan kazanır. Neden olmasın ki.... Âlemlerin Rabb’i talep eden herkese vaad etmiştir.

0 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page