top of page

SEÇMENLER DE, SEÇİLENLER DE İMTİHANDA

SEÇMEK BİR BİATTIR! Biat etmek, insanın kendi adına alacağı kararlarda ona/onlara güvenmesidir. Kendine vekil tutması, hayatını yönlendirmesinde sorumluluğu onun veya onların eline vermesidir. Bu yüzden biat ettiği kişi veya kişilerin nerede durduğu, nasıl bir duruş sergilediği ve insanı nerelere sürükleyeceği önemlidir. Çünkü biat bir türlü seçtiği kimleri onaylamak, yapacaklarının altına imza atmaktır. Bu nedenle seçilen kimlerin ister olumlu olsun, ister olumsuz olsun yapacaklarına ortak olunur. İşte tam burada sorun geliyor? Acaba kimlerin duruşuna, yoluna, yapacaklarına ortak olunacaktır?

Genelde insanlar “sadece bir oy” deyip geçerler? Ama mesele bu kadar kolay değildir! Elbette dış güçler, derin yapılar, o ülkenin anayasal yapısı çizgiyi belirlemiş olsa da yinede sorumluluk için yola çıkan ekiplerin kimlikleri ve insanları nerelere sürüklemek istedikleri önemlidir. Çünkü bir toplumun sadece dünya hayatı için sorumluluk alınmamaktadır. Bir de ahiret sorumluluğu alınmaktadır. Bu yüzden biat etmek ne kadar büyük bir sorumluluk ise biat almak ta büyük bir sorumluluktur. Resulullah (s.a.a) biat alanlara seslenirken “ size Allah’ı hatırlatırım” diye uyarmaktadır. Uhrevi hayata inananlar, bunun ne kadar ağır bir mesele olduklarını unutmamalıdırlar. Olaya sadece oturacakları koltuklar, ceplerine dolduracakları paralar ve kulaklara hoş gelen alkışlar olarak bakmamalıdırlar. İnsan Rabb’ine kendi hayatının hesabını bile zor verirken, binlerce insanın hayatının hesabını bir kez değil, bin kez düşünmelidirler!!! Çünkü seçilen insanlar, halkın hayatlarının şekillenmesinde kararlar alacaklar. Bu kararları alırken yüce Rabb’ine uygun almadıkları takdirde, vay onların haline! Hesaplar binlere katlanacaktır. Geçici olan bu dünya için ve hesap vermenin mutlak olduğu bir hakikat için değmez bu kadar büyük oynamaya… Dünya sevgisi, hırs ve emeller üzerine kurulan bir mücadelenin sonu elbette hayır olmaz. Her şey bunun tam tersine de çevirmek mümkündür! İnsan,  Rabb’ine karşı hamd ve şükrünü binlere de vurabilir. İnsanın kendisi doğru ve salih bir ameli bir kez yaparken, biat alanlar bu hamd ve salih amelleri binlere vurabilir. Yeter ki durdukları yerin önemini bilsinler. Ahiret hayatını ve Rabb’ini unutmasınlar. Örnek liderlerin peygamberler olduklarını asla hafızalarından çıkarmasınlar. Ve onları duysunlar. İnsanların biatlarının kendi boyunlarına nasıl doladıklarına kendileri karar verecekler. İnsanlar bir kez nefislerini sorguluyorlarsa, biat alanlar kendilerini binlerce kez sorgulamalıdırlar. Nerelerde durmaları gerektiğini bilsinler.

 İşte Resulullah (s.a.a)’ın tavsiyeleri… Bir yönetici olarak göndereceği Muaz bin Cebel’e uyarıları… “Ey Muâz, Allah’ın kitabını onlara (halkına) öğret. Onları güzel ahlak üzere eğit. İnsanlara, iyilerine ve kötülerine layık oldukları şekilde davran (iyi ve kötüye, aynı şekilde davranma).  Allah’ın hükmünü onların arasında uygula. Allah’ın emrinde ve malında kimseden sakınma (ilahî ölçüler üzere, taviz vermeden amel et). Çünkü ne yönetim senin şahsına aittir ve ne de bu mallar.  Onların emanetlerini, ister az olsun, ister çok, kendilerine iade et. Yumuşak davran ve bağışlayıcı ol; (elbette) hakkı terk etmeye yol açacak şekilde değil. Çünkü Allah’ın hakkından geçtim, diyen kimse cahildir.  Tenkit edileceğinden korktuğun her şeyde mazeretini, işinle ilgili kimselere açıkla ki, seni mazur görsünler. İslâm’ın kabul ettiği hariç, cahiliye dönemine ait diğer bütün âdet ve gelenekleri ortadan kaldır.  İslâm’a ait, küçük büyük her şeyi açıkla; en çok önem verdiğin şey, namaz olsun. Çünkü namaz, dini ikrar ettikten sonra, İslâm erkânının başıdır.  Allah’ı ve kıyamet gününü, halka hatırlat.  Öğüt ve nasihatte bulun. Çünkü öğüt, onları Allah’ın sevdiği şeyleri yapmaya sevk eder. İslâm’ı öğretmek için her tarafa muallimler gönder. Kendisine döneceğin Allah’a ibadet et ve Allah yolunda kimsenin yermesinden korkma. Sana Allah’tan çekinmeyi, doğru konuşmayı, ahde vefa etmeyi, emaneti sahibine iletmeyi, hıyaneti terk etmeyi, yumuşak konuşmayı, selamı esirgememeyi, komşunun haklarını gözetmeyi, yetimlere şefkatli davranmayı, güzel amelde bulunmayı, uzun arzulara saplanmamayı, âhireti sevmeyi, amellerin hesabını vermenin kaygısını taşımayı, imana sarılmayı, Kur’an’da derin bilgiye sahip olmayı, öfkeyi yenmeyi ve alçak gönüllü olmayı tavsiye ediyorum. Müslümana küfretmekten, günahkâra uymaktan, âdil imama isyan etmekten, doğru konuşanı tekzip, yalan konuşanı ise tasdik etmekten sakın. Her taşın ve ağacın yanında (nerede olursan) Rabbini hatırla. Her günah için ayrıca tövbe et; Gizli yapılan günaha gizlide, açıkta yapılana ise açıkta tövbe et. Ey Muâz, eğer görüşmemizin kıyamete kalacağını bilmeseydim, tavsiyelerimi kısa keserdim, fakat bir daha birbirimizi göremeyeceğimizi biliyorum.

Ey Muâz, bil ki aranızdan en çok sevdiğim kimse, kıyamet gününde, ayrıldığımız hali üzere (sapmadan) benimle görüşen kimsedir.”

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page