top of page

RİSALET VE İMAMET’E SADIK ZEYNEP BİNTİ ALİ BİN EBU TALİP

RİSALET VE İMAMET’E SADIK ZEYNEP BİNTİ ALİ BİN EBU TALİP Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… 132 - Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi. 133 - Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız." dediler. 134 - Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.

BAKARA SÜRESİ/ 132-134 Her bireyin vasisinin olması gibi peygamberlerin de vasisi vardır. Elbette miras olarak bıraktıkları herkesin kendi yanında olandır. Peygamberin yanında olan da vahy kitabı ve risalet terbiyesidir. İşte Hz. İbrahim (as)gibi, Hz. Yakup (as) gibi Hz. Muhammed (saa) te vasilerine aynı tavsiyeleri yapmaktadır. “Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Diye gelen sorusuna …. "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız." Denilerek, hayatlarıyla cevabı verilir… Hz. Zeynep (sa), Hicretin 6. Yılında dünyaya gelir. Bu küçük kız öyle bir evde doğar ki o ev, Rabb’imizin verdiği izzet ile; “Ehl-i Beyt” tir. Dedesi Resulullah (saa), âlemlerin efendisi ve rahmettir yeryüzüne. Annesi konumu; gelmiş geçmiş tüm inanan kadınların zirvesinde duran hanımefendi ve peygamberin gözdesidir. Babası Ali bin Ebu Talip(sa), peygamberin vasisi, imamdır. Büyük abisi Hasan (sa) babasının vasisi olarak yine imamdır. Küçük abisi imam Hüseyin (sa) de imamdır. Her bireyi özel olan bir aile… Dünyada ve ahirette özel bir aile… Allah’ın yanında özel olan bir aile… İşte böyle bir ailede yetişiyor Hz. Zeynep (as)… Resulullah(saa)’ın vefatından kısa bir süre sonra annesini de kaybeder. Annesinin yaşadıklarının akabinde devamı hiç kesilmeyen kederlere şahit olur. Ehl-i Beyt’in yalnızlaştırılması ve dışlanılması onun dikkatinden kaçmaz. Babasının ve abilerinin tüm yaşadıklarına küçük yaştan itibaren ortak olur. Babasının yaşadığı her aşamayı görür. Babasına reva görülen her davranışa şahit olur. Dünyayı isteyen müslümanlar, munafıklar ve fitne grupları onunda gözünden kaçmaz. Hepsi Zeynep’in gözlerinin önünde oluyordu.. Tüm bunlar olup dururken o hep babasının ve abilerinin yanında oldu. Tüm bu olayların failleri sözde müslümanlardı. Kendilerine bu reva görülenler müslümanlar tarafından oluyordu. Bu nedenle sözde ve özde müslümanlar onunda fark ettiği bir durumdu. Daha sonralarında babasının şehadetine şahit olmuştu. Hicri 40. Yıldı. Keder burada bitmemişti. Büyük abisi Hz. Hasan (sa) da aynı tavırlara maruz kalmıştı. Çünkü müslümanlar imamlarının sözünü dinlemiyor, kendilerine göre bir islam rotası belirlemek ve sapmak istiyorlardı. Hırs, dünya, iktidar ve zalimlerden korkma onların hayatlarının merkezi olmuştu. Bu nedenle abisi imam Hasan (sa)’a kafa tutuyorlardı… Öyle ki imam Hasan(sa) yanlız kalmıştı. En güvendiği komutanları bile düşman safına geçmiş, müslümanlar onun çadırına saldırmış, abisinin ayağına bile kılıç darbesi vurmuşlardı. Düşman abisinin evine kadar girip, hanımı üzerinden suikast yapmışlardı. Abisi imam Hasan (sa) günlerce kan kusup duruyordu. Ciğerleri parçalanıyordu. Zeynep bunlara da şahit olmuştu. Büyük abisi de şehit olmuştu… Hicri 50. Yıldı… Ardından aynı zulümler diğer abisi imam Hüseyin(as)’e de gelmişti. Hicri 61. Yılında… Önceden babasının ve abisinin yanında sonra da tek başına on yıl bu fitnelerle imam Hüseyin (sa) de mücadele ediyordu. Hak o kadar çok saptırılmıştı ki hak ve batıl iç içeydi. Ne kadar açıklasa da, ne kadar mudahale etse de müslümanlar kendi nefislerine göre rota belirlemişti… Ya islama veda edilecekti, ya da müslümanların dikkatini çekecekti. Sonunda kıyama karar vermişti… Risalet yolunun devam edebilmesi için… Hz. Zeynep te onunla beraberdi… Çocukları ve eşi olmasına rağmen o imam Hüseyin(sa)’in yanında, kerbela yolunda idi. Tarih yorumlanırken o çok vefalı bir bacı… Elbette hayırlı bir evlat, hayırlı bir hala vs. Lâkin bu tespit yeterli bir düşünce değil… O çok daha önemli bir amaç peşinde... Zeynep (sa)’in tüm amacı; Rabb’ine olan sorumlulukta… Bunu da gerçeşleştirebilmesi Risalet ve İmamete sadakate bağlıdır. Dolayısıyla imamete olan bağlılıktan dolayı Zeyneb-i Kübra; imam Hüseyin(as)’in yanında, imam Hasan(as)’ın yanında, babası İmam Ali (as)’nin yanında ve dedesi Resulullah(saa)’ın yanında… Biliyor onlarla beraber olmak ve onlarla yürümek, Rabb’inin rızasını kazanmaktır. Bu nedenle üzerine düşen görevin bilincinde…Kadın olmak, eş olmak, bacı olmak, ana olmak engel değil amaca… İleride de İmam Zeynelabidin(sa)’in yanında…İmamların amacını taşımak ve onların etrafında toplanmak… Her ne olursa olsun biatına sadık olmak…. Her ne şartlar altında olursa olsun… Payına ne bedeller düşerse düşsün… Onu bacı olarak düşünenler yanılmışlardır… O, kul olmanın gereğini yapmaktadır. O, mümin olmanın, mümin olmanın farkndadır. Kulluk rolunu ihmal etmez. Şartlar ne olursa olsun…Ehl-i Beyt gibi seçilmiş değildir ama, takva ve duruşu ile seçilmiş gibi saygınlık almıştır. Hep imamların yanında anılmıştır… İmama olan sadakati ile tarihin tüm sapmalarını durdurmuştur. Hitabetleri ile aynı annesinin kızıdır. Annesinin Mescid-i Nebevi’de yaptığı gibi Kûfe halkına, Şam halkına, Yezid’in saray ehline hutbeler ile meydan okumuştur. Zeynep (sa), nifak ve fesadları paramparça etmiştir. İyiliği emretmeyi, kötülüğü nehyemeyi kendisine hayat felsefesi yapmıştır. Tüm şehadetlere, esaretlere ve zorluklara rağmen yılmamıştır. Çünkü ne yaşarsa “ Rabbinin rızalığı” nı “güzellik” olarak gördüğünden hayata küsmemiştir. Kendini bırakmamıştır. Ümmeti silkelemeyi, kendine getirmeyi başarmak için hep çabalamıştır. “Kadınım” diyerek ne susmuştur, ne de kendini zayıf görmüştür. Aksine kalbi katı olanları suçlamış, kalbi yumuşak olanları uyarmıştır. Bu yüzden çok güçlü bir karakter ile önümüzde durur. İmam Zeynelabidin (sa)’in yanında bitmeyen kıyama devam eder. Ağlayan bir zeynep olarak değil, kükreyen bir aslan olarak görürüz. İmam Ali(as)’nin Haydar portresini yaşarız onda… Elbette… O kitabın ilmi ve risaletin nefesi olan bir babanın kızıdır. Rad süresi /43 “O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitabın ilmi bulunan (yeter)." Onun tüm sadakatine karşılık imamların şefkatli kolları da onu sarıp sarmalamıştır. Zeynep açısından elbette kolay değildir bu sadakat. Bedelleri ağırdır. Ama yine de vermek onun için zor değildir. Çünkü o Ehl-i Beyt’in tathir suyunu içmiş, Resulullah(saa)’ın ahdine vefa etmiştir. Elbette örnek bir müslüman olarak can verecek, ama ölmeyen birisi olacaktır. Tüm enerjisini Risalet ve İmamete olan sadakatinden alarak…

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page