top of page

RAMAZAN AYINA TESBİHSİZ GİRMEYİN!

RAMAZAN AYINA TESBİHSİZ GİRMEYİN! Tesbih kavramı Se-Be-He harflerinden türemiştir. “Suda hızla yüzüp mesafe almak” anlamına gelir. Tesbih etmek “ Subhanallah” demektir. Söylemedeki amaç ise; “Kulun Allah’a ibadet etme niyetiyle her türlü kötülükten hızla uzaklaşması” dır. Dolayısıyla kulun, yüce Allah’ı her türlü eksiklik, acizlik, batıl ve ayıplardan tenzih etmesi anlamına gelir. Yezid b. El-Esem şöyle rivayet eder; Bir adam İbn-i Hattab’a “ Ey müminlerin Emiri! “ Subhanallah’ın anlamı nedir?” diye sordu. Ömer dedi ki; “ Burada öyle bir kişi var ki ne zaman soru sorulursa cevap verir, ne zaman susulursa kendisi konuşmaya başlar.” O adam oraya gitti ve Ali b. Ebu Talib’in (as) orada olduğunu gördü. Sonra şöyle dedi; “ Ey Ebu’l Hasan! Subhanallah ifadesi ne anlama gelmektedir?” İmam şöyle buyurdu; “ Aziz ve Celil Allah’ın ululuğunu yüceltmek ve tüm müşriklerin Allah hakkında söylediklerinden Allah’ı tenzih etmektir. Kul ne zaman “ Subhanallah” dese, tüm melekler ona selam ve salât ederler.” ( Tevhid, Şeyh Saduk. s. 545, h. 348) Bu hadiste dikkatimizi çeken “Subhanallah” kelimesinin tanımı olarak tenzih etmek demenin yanı sıra başka bir noktanın daha olmasıdır. Her çağın müşrikleri vardır. Yani her dönemde insanlar şirk işlemektedirler. Hak- batıl anlayışlar ve hayatlar iç içe olmuştur. O halde Allah’a inanan bir kişi, gerçekten tevhid üzerinde olmak istiyorsa tesbihi iyi kavramalıdır ki şirke bulaşmasın. Yani içeriden ve dışarıdan gelen tüm şirk saldırılarına karşı Rabb’ini tüm eksikliklerden tenzih edebilmeyi bilmelidir. Şirke razı olmamalıdır. yüce Allah; peygamberine ve ona iman edenlere şöyle buyurmaktadır; Hicr/ 97 “Andolsun, onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz.” Allah’ı tesbih etmesi, O’nun, hiçbir eksik sıfat taşımadığının, her şeye gücü yeten, yoktan var eden, hiçbir varlığa benzemeyen, eşi ve benzeri olmayan bir ilah olduğunun kabulü ve ikrarıdır. Aksi takdirde tesbih yapılmadan tevhidi haykırmak mümkün değildir. Tevhidi anlamayan veya kabullenemeyen kimseler, yüce Allah’a inandıkları gibi başka ilahları da kabul etmek isterler. Yusuf suresi/106 “Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak inanırlar.” Yüce Allah’ı yegâne, tek ve benzersiz ilah olarak görmezler. Kendi nefislerinin veya başka tağutların meşru görülmeleri için, onlara bir pay vermek istediklerinden şirke kapı aralamak isterler. Zümer suresi/45 “Allah bir tek (ilah) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah'tan başkaları (ilahları) anıldığında bakarsın sevinirler.” Şirk alanı olarak sadece Allah’ın zatına yapılan ortaklıklar olarak düşünmeyelim. Elbette görünüşte Yüce Allah’ı tek kabul görüp ancak, isimlerinde, fiillerinde, emirlerinde ortak tutulmalar da vardır. Rububiyet konusunda da şirk koşmaktadırlar. Örneğin Rabb’imizin hükümleri bir kenara konulup kendi nefislerinden hükümler koymakta şirktir. Oysaki tevhide iman eden sadece Rabb’inin yasalarını kabul etmeliydi. İşte burada yatan konu yüce Allah’ın gerektiği gibi tesbih edilmemesidir. Eğer Rabb’inin hâkimiyeti tüm eksiklilerden tenzih edilseydi asla insanlar böyle bir şirk teşebbüsüne geçmeyeceklerdi. Allah El- Âlim’dir. Âlim olmasında yüce Allah her türlü eksikliklerden uzaktır. Ne öğretmene, ne kaleme, ne kitaba ihtiyaç duymaz. Her ismi ile beraber El- Âlim’dir. Ancak Rabb’ini tesbih edebilen El-Âlim olmasını tevhid üzerinde anlayabilir. Aksi takdirde tesbih etmesini bilmeyen Allah’a iman ettiğini söylese bile şirke düşebilir. Müminun suresi/99 “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” Dolayısıyla toplum içinde, ailenizde gördüğünüz her türlü batıl, yalan, hoş olmayan yakıştırmalardan yüce Allah tenzih edilmiyorsa, yüce Allah tesbih edilmiyor demektir. Tesbih etmek Rabb’imizin her ismi için söz konusudur. Rızık vermesinde, hayat vermesinde, öldürmesinde, ihtiyaçları gidermesinde, imtihan etmesinde vs. her noktada Yüce Allah tenzih edilmelidir. İsra suresi/44 “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm'dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” Her varlık kendi acizliklerini ve sınırlıklarını itiraf eder. Böylece şu başlığı idrak ettiklerini gösterirler. Yalnızca yüce Allah eksikliklerden uzaktır. Eğer insanoğlu kendi acizliklerini ve sınırlılıklarını itiraf edip, hayatı bu şekilde değerlendirmiyorsa Yüce Allah’ı gereği gibi zikretmeyecektir. Yüce Allah’ın tüm eksikliklerden uzak olduğunu kabul etmeyeceklerdir. Tesbih etmek genel bir tenzihtir. Tenzih; olumsuzluklardan ve yaratılmışların özelliklerinden beri görmektir. Takdis ise ayıplardan uzak anlamına gelir. Tesbih etmek tenzihi ve takdisi de kapsar. Tesbih eden kişi için ilk adım yaratılmış olduğunu kabullenmek ve kendisini yaratanı fark etmektir. Zümer suresi/62 “Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir.” İkinci adım ise Yüce Allah’ın her bir şeyi yaratıktan sonra kendi haline bırakmadığını anlamaktır. Onları düzene koyduğunu ve üzerinde egemenliğinin olduğunu kabullenmektir. Hadid suresi/4 “O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş'a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” Üçüncü adım ise, her varlığa bir ölçü takdir etti. Yani yaratılanlar üzerindeki her türlü yasa Rabbinin takdiridir. Bakara suresi/ 20 “Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” Talak suresi/3 “Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.” Dördüncüsü ise her varlığa rahmetiyle yolunu ve hedefini gösterdi. Taha suresi/50 “Mûsâ, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir" dedi.” Elbette bu genel hidayet idi. Özel olan ise kişinin bu verilenlerin hepsini tasdik etmesi, ilahi hedef ve yolda yürümesi idi. Bu da ancak tesbih etmesi ile mümkündür. Furkan suresi/58 “Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.” Tüm bunlardan şunu anlamamız gerekmektedir. Hayattan, düşüncelerden, duygulardan, ifadelerden, bakışlardan şirkin her çeşidi bertaraf yapılmadan yüce Allah tanınamaz. dolayısıyla insan hata ve günahlardan arınamaz. Yüce Allah tüm zanlardan, sınırlılıklardan, acizliklerden, zulümlerden, batıllardan, yalanlardan, kusurlardan, yaratılmışların özelliklerinden uzaktır. Subhanallah kelimesi hayatın içine serpiştirilmiş olunsa da mana anlaşılmadığı sürece dillerde "Subhanallah!" denilse de gerçekte ise şirk işlenmeğe devam edilecektir. Aynı tablo namaz içinde geçerlidir. Rükû ve secdelerde subhanallah denilse de bu ifade hayata yansımayacaktır. Oysaki tesbihi yapabilen, rükû ve secdeyi gereği gibi yerine getirmiş olur. İnsan suresi/26 “Gecenin bir kısmında ona secde et; geceleyin de onu uzun uzadıya tespih et.” Secde etmek Allah’ı tesbih etmenin önemli bir biçimidir. Dolayısıyla, Allah’a secde etmeden O’nu tesbih etmek asla kâmil olmayacağı gibi, Allah’ı her haliyle tesbih etmeyenlerin de secde etmeleri bir değer ifade etmeyecektir. Secde bilinçli olmaz da, sadece şekilde kalınırsa, sıradan bir geleneğin tatbiki olur, tesbih değeri olmaz. Secde ile biçimsel olarak Allah tesbih edilir. Namazların sonunda Hz. Peygamber'in(saa) Hz. Fatıma’ya(sa) öğrettiği tesbihat yine bunun önemini bize hatırlatmaktadır. Aksi takdirde  tesbih etmek bir boncuk sıralaması olarak görülecektir. Kaf suresi/ 40 “Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da onu tespih et.” Namazın akabinde okunan Ayetel Kürsi de (Bakara, 255), Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzih etmekte, en mükemmel bir ifadeyle O’nu tesbih etmektedir. Hayata bu gözle, bu bilinçle bakmayı bir kez daha hatırlatmaktadır. İmam Hüseyin (as) den naklen Allah Resulü(saa) şöyle buyurmuştur; “ Ayetel Kürsi, yeşil bir zümrüt levha üzerine ilahi özel bir mürekkeple yazılmıştır. Her Cuma günü o levha İsrafil’in (as) alnına vurulur ve bunun eseriyle İsrafil (as), şöyle tesbih eder; “ tespih ve kulluk sadece O’na layık olan münezzehtir. Boyun eğmek ancak onun vechinedir. İşte o Allah’tır ki Kadir, Vahid ve Azizidir.”  İsrafil tespih ederken, göklerdeki tüm melekler de tesbih ve tehlil ederler. Onların bu tesbihini duyan alt gök ehli de takdis ederler. Her mukarreb melek ve gönderilen peygamberler Ayete’l Kürsü nazil olduğu şekliyle okuyan kariye dua ederler.” ( Camiu’l Ehadis, Kummi, s.158) Allah’ı tesbih hem sözle hem de fiille olmalıdır. Namaz gibi ibadetlerin içinde ve dışında yapıldığı gibi hayatın içinde de tüm fiillere bu inanç yansıtılmalıdır. Risalet görevi bir anlamda Allah’ı tesbih etmektir.  Nitekim  ayeti kerime de Taha suresi/ 33 "Seni çok tespih edelim diye" buyrulmaktadır. Dolayısıyla peygamberler ve vasileri en iyi tesbih edicilerdir. Fetih suresi/9 “Ey insanlar! Allah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tespih edesiniz diye (Peygamber'i gönderdik.)” Çağımızın da en iyi tesbih edeni de peygamberin son vasisi İmam Mehdi(a.f)’dir. Ancak bizler de peygamberin son mirasçısının etrafında kenetlenerek, ondan risalet tebliğini alamazsak, yüce Rabbimizi gerektiği gibi hamd ve tesbihi de yapamayız. Bu dünyada bunu başaramayanlar, ahiret hayatına da böyle devam edemezler. Yunus suresi/10 “Bunların oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!", aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise, "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" sözleridir.”

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page