top of page

NEBİ’NİN DİLİYLE VELİ

NEBİ’NİN DİLİYLE VELİ Zilhicce 18. Gün…. Tarihte bugün… Gadir Hum günü. Yeni ihramdan çıkılmış, Allah ve Resulü’ne biatler yeni tazelenmiş. Nüfusun 120.000 olduğu söylenen bir kalabalık. Tam da Hac dönüşünde inananların ülkelerine ayrılacakları kavşak noktasında. Âlemlerin efendisinin tüm insanlığa son emirleri.  İşte “Gadir Hum hutbesi”! Hiç merak ettiniz mi? Peygamber giderken insanlığa, özelde de güvenmek istediği inananlara emrettiği son vasiyetleri ne idi? Peygamberin hayatının son noktası ne idi? İnanan bir insanın kendisine sormadığı zaman, hiç öğrenmeyeceği ve göremeyeceği bir penceredir bu, gerçekte olan. Bu nedenle Peygamber (saa) tarafından Gadir Hum günü hatırlatılanlar, Peygamberden sonra dünyanın geleceği için bir dönüm noktasıdır. Yani insanlık ve gelecek için… Güce göz diken ve yüce Allah’ın iradesine başkaldıran insan; dünyanın ilahî kaderine boyun eğmez. Zavallı insan ne yazık ki kendi nefsini ilah gibi görür. Kendi haddini aşar. Tüm günah kapılarını kendine açar… Bu nedenle insan kendisine rahmet olarak gönderilmiş Peygamberi bir türlü duymak istemez, isteyerek teslim olmaz. Söz de kabul edenler bile kalplerinde şüphe ile bakar….  İşte inanan insan için imtihan burasıdır. Nisa Suresi, 65. ayet: “Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” İnsanın Rabbi’ne olan teslimiyeti Peygambere icabeti ile doğru orantılıdır. Bazı insanlar vardır ki tamamen Peygambere karşıdır. Bunu diliyle de ikrar ederler. Bazı insanlar da vardır ki inandığını söyler, ancak amelleri ile göstermezler. Bazı insanlar da vardır ki sözüyle ikrar eder, amelleri ile gösterirler. Ancak kalpleriyle tasdiklemezler. Bazı insanlar da vardır ki, Peygamberi kendi nefsinden evla görür. Kendi canını ve tüm hayatını ona verir. İşte ilk grup dışında her insan vardı o gün. Çünkü Peygamber ile hac yolculuğuna çıkmış, Peygamber eşliğinde yenice Kâbe tavaf yapılmış, Arafat’ta Peygamber ile vakfe durulmuş, Peygamber ile beraber şeytan taşlanmış, Peygamber ile beraber ihramdan çıkılmış inananlar grubu idi. Ancak küçük bir grup dışında diğer tüm inananlar, Gadir Hum günü söylenenlere ihanet etmiştir. İslam tarihinin ilk darbe planlarının, ilk tohumları burada filizlenmiştir. Yüce Allah’ın, Peygamberine emrettiği risalet çizgisinin devamlılığında, kırılma dürtüleri burada başlamıştır. Bu yüzden imam Ali(as) de gadir hum beldesi gibi, itikad noktasında çok önemli bir kavşak noktasıdır.  Çok merak ediyorum. Peygamber (saa); “ Ben size bugün bunu emrediyorum.” Dediğinde, “ Benden sonra” diye devam ettiğinde “ Ben kimin Mevlası isem, Ali’de onun Mevlasıdır” diye noktaladığında, inananların gözlerinden neler fışkırdığını… Kalplerinden neler geçtiğini… Kalplerden neler geçtiğini Peygamber’den sonraki süreçte görüyoruz. Yaşananları analiz ettiğimizde o gün kalplerden nelerin geçtiğini, hangi plan ve projeler peşinde olduklarını fark ediyoruz. Nebi’nin dediği “Veli” yerine, kendilerine başkaca veliler seçtiklerini görüyoruz. İşte o gün inananların kurtuluşu ve salahı planlanırken, dolayısıyla bir bayram iken, bayram gününün hemen akabinde ki günler insanlığa bir zindan olur. İmametlik hilafete, hilafet saltanata dönüştürülür. İnsanlık; bu zindana mahkûm edilmenin sebebini sorma yerine, hapishane içinde birbirilerine diş geçirir. Şimdi yaşanılan tüm kaosların sebebi, o gün Peygamber’e yan bakan o gözlerdir. Ancak bakışlar hâlâ düzelmediği için, durum da değişmemiştir. Ne zaman Peygamber(saa)’e içinde bir sıkıntı duyulmadan teslim olunursa, o gün kader yeniden değişecektir. Ayrıca şuna dikkat edilmelidir ki; Yüce Allah Peygamberlik makamının seçilmesini insanların iradesine bırakmamıştır ki, onun vasisinin de seçimini insanların ellerine bırakmış olsun. İşte Tevhid ve tağut ayırışımı bu noktadan çıkmıştır.  Nebi dinlenilse idi,  Tevhid çizgisi takip edilecekti. Çünkü nebiler ve vasiler, Allah’ın emirlerini yerine getirirler.  Nebi dinlenilmez ise, şirk (Tağut)ortaya çıkacaktı. Bu durumda da Allah ile bağlantıları olmadığına göre kendi nefislerini yerine getireceklerdi.   Nebi seçimi nasıl Yüce Allah’ın kararı ise, velisinin seçimi de yüce Allah’ın kararıdır. İnsanlık yüce Allah’a ortak değildir ki bazen Peygamberler insanlığa yol göstersin, bazen de insanların kendi seçtikleri insanlığa yol göstersin. Yani insanlığa baş olan imamet rolüne, şura seçimi ile olmasına yüce Allah yetki vermemiştir. Kimse böyle bir şey iddia edemez. Ancak izlenen çizgi hâlâ budur. Bu durumda balık baştan kokunca, insanlık nasıl ıslah olunabilir. Dolayısıyla kim Peygamberin bildirdiği Veli’yi tanımazsa, onda düzelme olmayacaktır. Yani kim zamanının imamını tanımazsa cahiliyye ölümü üzere yaşamış ve ölmüş olacaktır. Gadir Hum günü Resul(saa)’ün bildirdiği kendisinden sonra vasilerinin ilki; İmam Ali (as) idi. Sonuncusu ise bildirilen İmam Mehdi (as)’dir. Bu böyle kabul edilip içinde hiçbir sıkıntı duyulmaksızın itaat edilmedikçe İlahî rıza ve Peygamber’in emri yerine gelmeyecektir. Nisa Suresi, 65. ayet: “Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” Lütfen “Gadir Hum Hutbesi”ni bir daha okuyalım. Bakalım bizim gözlerimiz nereye bakacaktır. Kalplerimiz nereye kadar onay verecektir. İşte o zaman, durulan nokta anlaşılacaktır.

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page