top of page

KURBAN'INIZI (HEDİYENİZİ) ALLAH KABUL ETSİN!

KURBAN; RABB'İMİZE SUNULAN BİR HEDİYEDİR... Kurban, kelime anlamıyla kaf-re-be kelimesinden türemiştir. Türkçe karşılığı ise yaklaşmak demektir. Feda ederek yine kulluk ekseninde olmak için bir ibadet daha yapıyorsun. Nasıl zekât, verilen nimetleri feda etmek ise, hayvanlar nimetinde de feda etmek kurban ile olur. Şunu düşünmek gerek. Allah her türlü nimetleri Âdemoğlu için yaratmıştır. İnsanoğlu da bunlardan yararlanarak asli görevi kulluğunu yerine getirsin. İşte bu nimetleri araç olarak kullanırsın. Hayvanlar insanoğluna boyun eğdirilmiştir. Bu şekilde tüm varlıklar insanoğlunun tasarrufuna girmiştir. Hacc süresi / 33 “O (hayvanlarda) belli bir süreye kadar sizin için menfaatler vardır. Sonra onların varacakları yer, eski ev (Kâbe) dir (orada kurban edilirler) İşte insanoğlu hem bunlardan yararlanacak hem de şükrünü yapacak. Bu rızkın kimin tarafından verildiği, hayvanın üzerine Allah’ın adını anarak kesmesi de buna bir işarettir. “ya Rabb’i biliyoruz, senin verdiğin rızıkla rızıklanıyoruz. O halde hamd yalnızca sanadır” Hacc süresi / 34 “Biz her ümmet için bir kurban ibadeti koyduk ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine Onun adını ansınlar. İlahınız bir tek ilahtır. Yalnız O’na teslim olun .O alçak gönüllü saygılı, samimi insanları müjdele.” Kurban ibadetin çokça mesajları vardır. Bu kurban etme önce Allah için feda etme ile tarihte yerini alır. Allah için feda edebilirim ne olursa; maldan, emekten, zamandan, ilimden vs. Yani insanın yüreğinde Allah için bir şeyleri feda etme düşüncesi olmalıdır. Eğer bir İnanan Allah’ı seviyorsa O’na bir şeyler verebilme cesaretini de gösterebilmelidir. Ki bununla Rabb’ini ikna edip O’na yaklaşabilsin. Belki alışkanlık olacak her sene kurban keseriz. Fakat günlük hayatımızda kurban edeceğimiz zamanımız, emeğimiz, evimiz, gücümüz vs. Yoksa kurban kesmenin bir anlamı da yok. Habil ile kabilin olayını hatırlayın. Maide süresi / 27 “Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku: hani her biri birer kurban sunmuşlardı, (kurban) birinden kabul edilmiş, ötekinden edilmemişti. (kurbanı kabul edilmeyen, kabul edilene): seni öldüreceğim” demişti (o da ) Allah sadece korunanlardan kabul eder” dedi” İkisi de kurban vermişti. Birisi isteyerek, anlayarak, bilerek, şükrederek, arkasını getirerek (yani günlük hayatında her verilen nimetlerden feda ederek) yapmıştı. Diğeri ise istemeyerek, samimiyetsiz, hikmetsiz, sadece o anlık bir iş olarak, anlamadan, verilen nimetin en kötüsünü kesmişti. Rabb’im her ikisini değil sadece kendisine yaklaşabilmeyi başarmış kimsenin kurbanını kabul etmişti. İşte önemli olan kurban bayramında kurban kesmek değil, Kurban'ı edebilecek yüreğin olmasıdır. Nice inananlar vardır ki imkanı yoktur, Allah’a kurban kesemezler. Fakat imkanları olsa ne Allah’a feda etmezler ki. Zaten kendilerinde olan her şeylerinden de feda ederler. Lakin kurban edeceği hayvanı alamazlar. Bunlar kurban kesmiş gibi Allah’a yakınlaşırlar. Bazıları da var ki kurban keserler fakat yakınlaşamazlar. Kurban kesmek onlar için bir et ve kan meselesi olmuştur. Hacc süresi / 37 “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Fakat sizin takvanız O’na ulaşır. Allah onları size böyle boyun eğdirdi ki, sizi doğru yola ilettiği için Allah’ın büyüklüğünü anasınız. Güzel davrananları müjdele.” Allah’ın ne ete, ne kana ihtiyacı vardır. Zaten bütün âlem O’nundur. Senin O’nun adına kesmen veya kesmemen O’na bir şey ne kazandırır, nede kaybettirir. Bu yalnızca senin imtihanındır, sana verilen bu nimet ile. Sen verilen bu nimetle Allah adına, Allah’a şükredecek misin? Hayvan nasıl sana boyun eğdirildi ise sende Allah’a boyun eğecek misin? Hayvana böyle bir emir verildi. Hayvanlar Allah adına sana karşı seçme hakkını kullanmıyor. Peki sen Allah’a karşı seçme hakkını kullanarak Allah’a teslim olacak mısın? Unutmamak gerekir ki bu hayvan Allah’ın idi. Senin de tekrar Allah’ı anman gerekmez mi? Bunu yapmazsan, gerçeği saklamış olursun. Allah’ın yarattığına Allah’ın adını anmadan kesersen bil ki Allah’ın izin vermediği bir hayvanı kullanmış olursun. Hakkın olmayan bir şeyi, izin almadan kullanmış olursun. Buna dikkat etmelisin. Rabb’in adını anmadan kesilen hayvanı sana haram ediyor, izin vermiyor. İzin şeklin Allah adına kesersen o hayvandan yararlanabilirsin. Hac süresi / 37 “......Allah onları size böyle boyun eğdirdi ki sizi doğru yola ilettiği için Allah’ın büyüklüğünü anasınız. Güzel davrananları müjdele.” Hz. İbrahim (as) in imtihanı da kurban idi. Hz. İbrahim (as) çok ileri bir yaşta çocuk sahibi olmuştu. Elbette bir baba olarak ona da muhabbeti vardı. İşte verilen bu nimet ile Allah’a bedel ödeme imtihanına giriyordu. Bakalım, düşkün olduğun, bağlandığın, sevdiğin, değer verdiğin çocuğunu da Allah’a feda edebilir misin? Bu çocuk ya seni Allah’a yakınlaştıracak yada uzaklaştıracaktı. Hikmetleri çoktur bu kıssanın. Diğer taraftan Hz. İsmail(as) de bir imtihandaydı. Genç yaşta feda olmayı öğreniyordu. Biri feda etme, diğeri feda olma imtihanında. Diğer taraftan da hem Hz. İbrahim (as)in imtihanına, hem de Hz. İsmail (as) in imtihanına, destek veren saygıdeğer, takva örneği annemiz Hz Hacer; o da bir imtihanda idi. Üçünü de teslimiyette görürsün. Hz. İbrahim (as)in içinde teslimiyet olmasaydı, Rabb’i için feda etmeyi kabul etmeseydi, Rabb’ini her şeyden çok sevmeseydi, yalnızca hedefinin Rabb’inin kedisinden razı olması olmasaydı, her şeye rağmen Allah taraftarı olmasaydı ve bu merhemetli baba Allah için gerektiğinde en şiddetli şeylere hazır olmasaydı, Hz. İsmail’ini kesmeyecekti. Hz. İsmail (as)de içinde kayıtsız, şartsız kendi iradesiyle teslim olmasaydı, Allah’ı tek hedef görmeseydi, O’nun kendisinden, babasından ve annesinden razı olmasını istemeseydi, en önemlisi de bununla Allah’a varış düşüncesi olmasaydı, o da babasına şöyle söylemeyecekti. Saffat süresi / 102 “............Babacığım sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın......” Hz. Hacer (as) de Rabb’ine güvenmeseydi, Rabb’inin ilkeleri her düşünceden, her duygudan önce olduğuna inanmasaydı, duygularını teslimiyetin önüne koysaydı, vermezdi biricik oğlunu, bırakmazdı eşini, karşı çıkardı hükme. isyan ederlerdi, nedenini, niçinini sorarlardı. Ama üçünde de Rabblerine bir sorgulama yok. Teslimiyette bir gevşeklik yok, bir endişe yok, yok, yok. Şeytana hiçbir zaaf kapısı açılmıyor. Açılan yalnızca Rabb’lerinin rahmet kapısı. İmtihanı kazanıyorlar. Razı ediyorlar Rabb’ini ve Rabb’leri de onları razı ediyor. Kendilerine İsmail'in yerine bir kurban gönderiyor. Evet, içinde değer verdiği şeyleri kurban etmişti. Kısaca nefsinden gelenleri. İsmail onun gönlünde taht kurmuştu, o da onu feda etti Rabb’i için. Peki sizin yüreğinizde ne tahtlar var? İsmail gibi çocuk mu? Mallarınız mı? Eviniz mi? Okulunuz mu? İş yeriniz mi? Dolarlarınız mı? Siz de feda edebilir misiniz?. Tevbe süresi / 24 “Deki eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, elçisinden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise ...” Bu tahtların yerine yalnızca Allah’ın tahtı kurulması için feda etmeyi bilmek gerekir. Bu demek değildir. Hiçbir şeyin sahibi olmayacaksınız. Ne ev, ne çocuk, ne mal, ne işyeri vs. Bu araçları amaç edinmemek gerekir. Bilakis araçları amaç doğrultusunda kullanmak gerekir. Hz. İbrahim (as) in, oğlunu Allah yoluna yönlendirmesi, Hz. İsmail (as) de babasını Allah yoluna yönlendirmesi, iki örnek tavırdır. İşte Hz. İsmail gibi bize de çok güzel nimetler verilmiştir. Bu nimetlere “her şey Allah’ındır yine Allah’a dönecek” olarak bakıyor muyuz? O’na dönüşe hazır mısınız veya hazırlanıyor musunuz? Belki her insan birisinin ölümünü göremez. Ama bir hayvanın ölümünü görebilir. Onun önce canlısını sonrada cansızlaştığını takip edebilir. Bu bir gerçeği hatırlatır insana, ölümü. Bir gün insanoğlunun da bu hayvan gibi öleceğini düşünür. Bu kapıya gelmeye hazır mısın? Ölüme ve ölümden sonrasına hazır mısın? Ölümü hiç düşündün mü? Hayvanda bir can vardı. O can gitti nereye, tutamadın, yakalayamadın. İşte sende bir gün gideceksin ve bu gitmeye karşı duramayacaksın. Yakalayamayacaklar, tutamayacaklar seni, Allah’tan başka dost sandıkların. Hayvanın gözlerine, ağzına, sesine, ayaklarına, tüm organlarına bak. Hepsinin, artık bir et parçası olmaktan ve biraz sonra yenilmekten başka bir şeye yaramadığını göreceksin. Sende bir gün toprak tarafından yenileceksin. Senin de artık gözlerin, ağzın, dilin ,ellerin, ayakların, kalbin, beynin bütün organların bir işe yaramayacak. Düşün! Tüm bu et yığınlarını gördün. İşte etin önemli değil artık. Önemli olan yaptıkların, Allah’a giden ruhun. Kalbin vardı, eti yerde kalıyor ama kalbinin içindekiler şimdi yok, nerede? Beynin burada kaldı. Fakat beyninin içindekiler şimdi yok, nerede? Bunları düşün. Unutma ki hayatın bedenden ibaret değil. Ve düşün: gözündeki nuru, kulağınla işittiklerini, dilinden dökülen sözleri, elinin yaptığını, ayağının koşuşturmasını, düşündüklerini, kalbinin geçirdiklerini yokla bunlar gidecekler, Rabb’inin katına. Bunlar dürüst mü? Hazır mı? Layık mı Rabb’ine? Ya değilse! İşte kurban edeceğin hayvanda, bunları düşün. Hayvan hayvanlık görevini yaptı, peki sen insan olmanın görevini yaptın mı? Sen, geri dönüşünü düşün ve hazırlan kurban gibi teslimiyete. Kurban gibi feda olmayı öğren Rabb’inin yolunda. O kanı görünce kan vermeyede alıştır kendini. O kana iyi bak. Evet! yeri geldiğinde çok merhametli, yeri geldiğinde şiddetli olman gerektiğini unutma. Rabb’ine feda olmaya hazır olmayanlar feda etmeye de hazırlanamazlar. İyi bak o kana. O kan senin nefsinin kanı, değer verdiğin şeytani yaklaşımlarının kanı. O kan kalbinde olmaması gerekenlerdi. O yüzden o kan kalbinde olmaması gereken değerlerin kanı olarak düşün . İçinde olan şirkin, küfrün, çelişkinin kanı. Kurban ile nasıl Hz. İbrahim (as) Rabb’ine uzanan yoldaki engeli kaldırıyorsa senin yolunda neler var, Rabb’ine ulaşmada. O halde sende onları kurban et. Kurban keserken o gücü, o yüreği kazan. Kurban keserken, nefsin ev eşyasına mı bağımlı o yürekle onu kaldır yolunun üzerinden. Tv.e nefsin düşkün. O halde o yürekle Tv. Kestiğini düşün. Paraya mı düşkün nefsin. o halde parayı kestiğini düşün kurban keserken. Kurban orada bir eğitimdir. Ne Allah’a uzaklaştırıyorsa seni, onu kestiğini düşünmelisin. O bağımlılığını, o muhabbetini kaldırmalısın ortadan. Bazen de Allah yolunda uzaklaştıranlar, dışarıdaki müşrikler, kafirler olabilir. Kendini arındıranlara, temize çıkanlara dışarıdan şeytani, küfranı ve nefsani saldırılar gerçekleştirebilirler. Bunlara karşı savunmayı öğrenmek için öldürmeyi de öğrenmelisin. Ama zulmetmeden, hayvanı kurban ettiğin gibi yapmalısın. Ama kendi nefsinden değil “Bismillahi Allah’u Ekber” niyetiyle. Yani ancak Allah için, Allah’ın ilkeleri doğrultusunda öldürebilirsin. Kendi adına veya başkaları adına öldüremezsin. Yalnızca Allah için, Allah’ın izin verdiği şekilde öldürebilirsin. Aksi takdirde adam öldürmek Allah’ın izini dışında, o sana haramdır. Öldürmek Allah’ın yetki alanıdır. Sadece Allah’ın izini ile olursa istisna. Kur’an da olduğu gibi “Bismillahi, Allah’u Ekber” Kurban kesmek senin içindeki duyguları düzene sokarak gereğinde şiddete karşı kendini savunma ve saldırıyı da öğretir. Çünkü Allah’ın yolunda olanlar genellikle kalplerindeki iyi duygularla hareket ettiğinden, bu tür şiddete hazır olamazlar. İşte zülüm yapmadığı gibi, kendisini de zulme maruz bırakmayan müminler kendilerini savunmak için şiddet ve soğuk duygulara hazırlanmalıdırlar. Aksi takdirde, din, can, mal, nesil, ve akıl emniyetleri tehlikeye düşer. Peygamber Hz. Muhammed (saa) hem merhamet örneği olduğu gibi, hem de kılıç peygamberidir. Kurban kesmek bir anlamda cihadı öğretmekti. Sadece küfre karşı değil, namusunu koruman, çocuklarını savunman, malının gasp edilmesine engel olman, haklarını bilmen açısından da, şiddetin amacını ve şeklini öğrenmek zorundasın. Bu yüzden kurbanı kesmek, herkesin kendisinin kurban kesmesi, başkasına kestirmesinden daha efdaldir. Maalesef bu gün kurban kesip, bu eğitimi alacaklarına, kesme işini alışkanlığa dökenlere kestirmektedirler. Rabbani olan bu eğitimden böylece yararlanmamış oluyor müminler. O ki kurbanı kendisinin kesmesi o mümini başlı başına bir eğitime alıyor. Aynı zamanda kurban her ne kadar herkese bir görev değilse de tüm toplumun kurban olayına iştirak etmesi, tüm inanan toplumu bu tür düşüncelere hazırlar. Bir diğer yandan inananların toplum düzeni oturaklı olmuş olabilir. Fakat kurban olayı devam ediyor. Toplum düzeni yerinde olabilir, fakat içinizde ki bastırılmış öfke, kin, intikam, sadisttik, şiddet temayülleri gibi duyguların giderilmesi, kalbinin rahatlaması, sükûnete ermesi yine kurban ile giderilmiş olur. Belki de bu şiddeti hiçte hak etmeyen kişilere veya varlıklara (bu çocuğunuz, eşiniz, arkadaşınız veya eşyaları yıkmak, harab etmek gibi) uygulayacaktınız. Hiç kimseye olmasa bile kendi kendinize sadist olacaktınız. İşte kurban kesmek ve kan görmek insanoğlunu rahatlatan bir ibadettir. İçindeki şiddet temayüllerini akıtır, yerine insani duygular, düşünceler gelir. Bu ibadet aynı zamanda toplumun amacını, araçlarını ve ilkelerini hatırlatan çok önemli bir eğitimdir. Her şey Allah için, her şey Allah’ın dediği gibi olacak. İşte bunu yakalayabilenler kurban ile yakınlaşır Rabb’ine. Bu eğitimleri alamayanlar içinde kurban sadece bir et bayramı olmuştur. Niyet - amaç – araçlar üçlüsünü düşünmek gerekir. Bir kez daha prova olan şeytan taşlama dönüşür kurban ile gerçeğe, kurban ettiğiniz hayvanın yerine nefsani hastalıklarınızı, şeytani oluşumlarınızı düşünün. Şeytani veya şeytanları yok etme savaşını düşünün. Şeytanlaşan fikirlerin arzuların ve eylemlerin yok olmaya mahkumluğunu düşünün. Ebter olan odur. Baki olan ise Rabb’imizdir ve O’nun ilkeleridir. Enfüste ve afakta, şeytan ve ordusunun yok olduğu bir dünya. İşte bu senin büyük Bayramındır. Bu kurban edilmesi gerekenlerin kurban edildiği bir bayramdır. “Bismillahi Allah’u Ekber!” için.

0 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

TARKAN, GEÇÇEK VE GELECEK Sosyal medya da gündeme oturan Tarkan’ın “geççek” klibini merak ettim, ben de izledim. Evet başarılı bir klip olmuş. Tarkan’ın hakkını iyi vermek gerek. Güzel sunmuş. Ancak b

MİRAÇ VE HİBETULLAH Zer âleminde Resulullah’ın (saa) tüm insanlar ve seçkinler arasında en seçilmiş kişi olduğunu biliyoruz. O gün sorulan tüm sorulara Resulullah(saa), tüm insanlar arasında en hızlı

bottom of page