top of page

KUR'AN-I NÂTIK İMAM ALİ(S.A) KATLEDİLİYOR. ÜMMET NEREDE?

KUR'ANI NÂTIK İMAM ALİ(S.A) KATLEDİLİYOR. ÜMMET NEREDE? Nefislerin terbiye edilmesi gereken bu günlerde yani içinde bulunulan Ramazan ayında ne feci bir olay oluyor. Biliyor musunuz? İmam Ali (s.a) katlediliyor! Ama her nedense İmam Ali (s.a)’nin katledilişi pek gündeme gelmiyor. Tarihte saygıyı hak etmeyen ve topluma hayırlı bir miras bırakmayan nice insanların ölümü ve ölüm yıldönümü bile haber malzemesi yapılırken, imam Ali (s.a)’nin katledilişi gündeme alınmaz. Bu bilinçli bir davranış mıdır!? Buna dikkat çekmek isterim. Belki de esas sorun bakış açısındadır. Çünkü tablo anlaşılmayınca, yaşanan vahim durumunda farkında olunamaz. İmam Ali (s.a) kimdir? Peygamber Hz. Muhammed (s.a.a)’e başından beri yardım etmiş biri... Resulullah (s.a.a)’ın yanında ve en kritik durumlarda savaştan savaşa koşmuş biri... Peygamber (s.a.a)’imizin amcası oğlu ve hem de sadık sahabesi.... Resulullah (s.a.a)’ın bizzat kendisinin terbiye ettiği biri.... Peygamber (s.a.a)’imizin damadı, kızının kocası, torunlarının babası... Bunlarda önemli ama, onu öne çeken durum bunlardan hiçbirisi değildir. Bakınız ona “İmam Ali (s.a)” diyoruz. Biz hiç bir halifeye veya sahabeye “ İmam” sıfatı getirmiyoruz değil mi? Onu çok özel yapan durum; O, peygamberin halifesidir. Peygamberden sonraki bu ümmetin başı İmam Ali (s.a)’dir. İmam Ali (s.a)’nin bedenen zarar görmesi belki bu gecelere gelmektedir. Ama ihanet ve bu sonuca ulaşan fitnenin başı Sakife’deki toplantılardır. Peygamber (s.a.a)’in bu dünyadan göç edeceği son günlerde Risalet evine ateş düşmüştü. Bu büyük bir fitne ateşi idi. Daha Uhud savaşında İmam Ali(as)’ye Resulullah (s.a.a); bu günlerin zorluğundan bahsetmiş, kendisine çok sabırlı olmasını tavsiye etmişti. Neden? Ölüme meydan okuyan İmam Ali (s.a.) şehadetten korkmazdı ki! Korktuğu şey, bu fitne ateşinin müslümanlar tarafından yakılması, içeriden dine saldırılması olacaktı. Ve imam Ali (s.a.) için gerçekten bu günler zor günler olmuştu. Peygamber Hz. Muhammed (s.a.a); ısrarla kendisinden sonra takip edilecek önder olarak İmam Ali (s.a)’yi işaret ederken, müslümanlardan muhalif sesler yükselmeye başlar. Bu durum ordunun yola çıkmamasına, peygamberin vasiyetini yazmasına engel ve hatta vefatında ailesi ile beraber birkaç kişi ile cenaze işlemlerinin yapılmasına neden olur. Arkasından Hz. Fatıma küstürülür ve hatta şehadetine neden olunur. Ehl-i Beyt’in elinden Fedek arazisi alınır, hadisler susturulur, Ehl-i Beyt evine hapsedilir, hatta konuşturulmasına bile izin verilmez.... Tüm bu müdahaleler bu ümmetin imamına yapılan muhalif davranışlar ve darbelerdir. Böylelikle onun imamet misyonu susturulmaya çalışılır. Ta ki bedenen de ortadan kaldırılıncaya kadar durmazlar... Özellikle Ramazan ayında ve kadir gecelerinin ihtimali yüksek olabilecek bu ihya gecelerinde İmam Ali (s.a) öldürülür, öldürülme planı yapılır... Bilincini yitirmiş bu sözde müslümanlar, İmam’a ve misyonuna saldırmakla Kur’an’a saldırdığının farkında değil midir? Kur’an’a saldırmakla da kendi imanına saldırdığının farkında değil midir? Ne yazık ki bıçağı kendi kalbine batırmıştır. Kendine ihanet etmiştir... Ama yine farkında değildir. Ahzap süresinde bildirilen “ Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman...” ayette olduğu gibi Resulullah (s.a.a) bir hüküm bildirmişti. İmam Ali (sa) ve Ehl-i Beyt ile ilgili yüzlerce beyan dile getirmişti. En barizi, söylenen ve dillerde dolaşan salavatlara imam Ali (s.a) dâhil değil miydi? İşte bu ümmet Peygamber(s.a.a)’ine itaat etmemişti. İmam’ına saldırmıştı yada yalnız bırakılmıştı yada hedef tahtası gösterilmişti yada imam oluşuna emin olunmamıştı, şüphe ile bakılmıştı yada bu zulme sessiz kalınmıştı yada öfke ve hırsını içinde tutup, ihanet projelerine destek olunmuştu yada misyonunu gölgelemek için çabalamıştı, durumun vahametini anlamamıştı yada sevdiğini iddia edip itaati gerek görmemişti... fark etmez. Hepsi aynı sonuca varıyordu. İmam’ını anlamamış ve tanımamıştı. İşte sonuç.... Başı kesilen bir ümmet... Başı kesilen bir vücut! Ne yazık ki başı kesilen bu ümmet, başının koparıldığının farkında bile değildir. Hepsinden daha vahim durum ise, Resulullah(s.a.a)’ın vasileri ve halifeleri olan bu güller (imam Ali (as) ve diğer imamlar)i yok edenler ve risalete ihanet edenler bu ümmet tarafından hâlâ ayakta alkışlanmaktadır. Peygamber (s.a.a)’in bize bıraktığı en büyük miras; Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, bu ümmetin altında toplanacağı izzet, itaat ve diriliş sancağıdır. İlk Kur’an sancaktarı Resulullah (s.a.a) idi. Ancak Peygamber’den sonraki sancaktarlar kimlerdir? Peygamber (s.a.a)’in Kur’an taşıyıcılarını bildirmeden gitmesi mümkün müydü? Kur’an kadar onu taşıyan sancaktarlar da önemlidir. Kendisi ve Kur’an bütünleştiği gibi, kendisinden sonra da bu böyle olmalıydı. Çünkü Kur’an’ı anlayan, tanıtan, yorumlayan ve önde duran onlar olacaklardı. Bu nedenle sancaktarlar sıradan insanlardan veya müslümanlardan olamazdı. Onlar, Kur’an emanetini kaldırabilecek, bilinçli ve yürekli olmalıdırlar. Kur’an belki ellerinde bir sancak, ancak onlar Kur’an’ın ruhu olacaklardı. Yani yaşayan Kur’an ! İşte hatem olan Peygamber kendisinden sonraki sancaktarlarını ilahî yönlendirme üzerine bildirdi. Kıyamete kadar bu ümmete yol gösterdi, sancaktarları sıraladı. En son sancaktar da İmam Mehdi (as) idi. Elbette bu anlatılanlar size biraz yabancı gelebilir. Çünkü tarihsel süreç, sancaktarlara her çeşitten saldırılarla doludur. Yani ihanet devam ediyordu ve etmeye devam edecekti... Peygamber’leri öldürenler, Peygamber’lerle savaşanlar, Peygamber’e itaat etmeyenler O’nun sancaktarlarına mı saldırmayacaklardı?!. İşte can alıcı bir soru. Peygamber(s.a.a)’den sonra Peygamber’in ailesine ne oldu? .... Peygamber’in çocukları müslümanlar tarafından neden on bir kez katledildi? ..... Bu sorular cevap almayıncaya kadar yaşanan tablo anlaşılmayacaktır. İmam Ali (s.a)’nin şehadeti de anlaşılmayacaktır. Onun şehadeti ile neleri kaybettiğimizi de... Ne yazık ki Peygamber (s.a.a) ve Kur’an ağlatılmıştır. Ama inleyen sesleri ve feryatları duyulmamıştır... Üzülerek söylemeliyim ki bu ümmet tarafından...

1 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page