KİBİRLİ MİSİNİZ?
KİBİR Kibir; tevazünün karşıtı olarak kişinin kendini başkalarına karşı aşağılayıcı davranışlarda bulunmasına ve büyüklük taslamasına denir. Kur’an ve sünnette yerilen kibir, insanda bulunmaması gereken bir huydur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Araf Suresinin 146. Ayetinde şöyle buyuruyor; “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları (kibirlenenleri) ayetlerimden uzak düşüreceğim.” Ayete biraz dikkat edilirse kibir sahiplerini Allah kendisinden uzaklaştırıyor ve yeriyor. Yine Zümer Suresi’nin 60. Ayetinde “Kibir sahiplerine cehennem yok mudur?” buyurarak kibirli insanın cehennem ehlinden olduğunu vurgulamıştır. Kur’an bizlere kibirli kişilerden bazı örnekler sunuyor. örneğin; İblis ‘in Ademoğlu’nun üstünlüğünü kabul etmediğini bunun sonucunda da Allah’ın onu cezalandırdığını, Firavun’un Hz. Musa(as)’nın davetini kabul etmediğini kendisini tanrı olarak tanıttığını bunun sonucunda da Allah’ın onu suda boğarak cezalandırdığını veya Hud Kavminin kibirlerinden dolayı Hz. Hud(as)’a boyun eğmediklerini kendilerinden daha güçsüz olanları ezdikleri dolayısıyla şiddetli rüzgarlarla helak olduklarını Kur’an bizlere anlatıyor. Bu örneklerden anlıyoruz ki kibir kötü bir davranıştır. Kur’an bizlere kibirlenmeyi yasaklamıştır. Sadece Kur’an değil birçok Hadiste de kibir yerilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.a.) bir hadisi şerifinde kibir hakkında şöyle buyuruyor; “ Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan biri cennete giremeyecek. “ Kibirlilik bir kalp hastalığı ve kirliliğidir, cennet ise temiz bir yerdir ve kirliliği kabullenmez. Manevi kire bulaşmış olanlar o temiz yere giremezler. Kibir de bir manevi kirlilik olduğu için o temiz yer olan cennete kibirliler giremez. Kibirli insanın Allah katında hiçbir zaman değeri yoktur. Büyüklenme sıfatı yalnız yüce Allah’a aittir. Allah dışındaki her şey küçüktür ve yok olmaya mahkûmdur. Bundan dolayıdır ki Resulullah (s.a.a.) Kibirli insanın kıyametteki durumunu anlatırken şöyle buyuruyor; “Kibirli insan kıyamet gününde karınca şeklinde meşhur olup insanların ayaklarının altında ezilecektir. Çünkü onun Allah katında değeri yoktur.” Kıyamet günü hak ile batıl ortaya çıkacaktır ve her şeyin gerçek yüzü belli olacaktır. Herkesin gerçek değeri bilinecektir. Bu dünyada çok değerli insanlar yaşamıştır ama insanlar onun değerinin farkına varmamışlardır ve öyle değersiz insanlar da bu dünyada kibirlenmişlerdir ki onların gerçek değeri kıyamet günü belli olacaktır. Kibirli insan bu dünyada o kadar böbürlenip başkalarını küçük görmüştür ki Allah kıyamet gününde onun gerçek kimliğini gerçek değerini ona gösterecektir. İNSANOĞLU NEDEN KİBİRLENİR? Kibrin nedeni, insanın kendisini tanıyamamasıdır. İnsan kendisine "Sen kimsin ?" sorusunu sorduktan sonra kendisinden gerçek cevabı alabiliyorsa işte o insan kendisini tanımıştır. Kibirli insan bulunduğu konumu bilmiyor. Olması gereken yerde değil de kendisini çok yücelerde görüyor. Nefsi ona kendisinin büyük önemli biri olduğuna inandırmış yani insan konumunu yitirmiştir. Bir gün Resulullah (s.a.a.) yolda giderken halkın birinin başına toplandıklarını görür, oradakilere “halk neden orada toplanmış?” diye sorar. Ashaptan biri "Ya Resulullah orada bir deli var, insanlar o delinin hareketlerine gülüyorlar " der. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a.) "O bir hastadır. Asıl deli yolda yürürken böbürlenerek kibirlenen, günah işlediği halde Allah'tan cennet uman ve şerrinden korkulup iyilik umulmayandır." buyurur. Bu hadiste de anlaşıldığı gibi kibirli insan deli konumunda tasavvur ediliyor. KİBRİN DERECELERİ Kibrin 3 derecesi vardır; Birinci derecesi; şahsın kalbinde kibir vardır. Yani kibir ağacı şahsın kalbine kök salmıştır, dallanıp budaklanmıştır. Bu şahıs içindeki kibrini dışarıya vurarak hareketleriyle büyüklüğünü belli eder ve başkalarından da onun büyüklüğünü tasdik etmelerini ister, kibrin en kötü derecesi bu derecedir. İkinci derecesi; kibir ağacı şahsın kalbine kök salmış fakat dallanıp budaklanmamıştır yani şahsın kalbinde kibir vardır ama onu dışarı vurmaz, sadece kalbinde saklar, halktan saygı bekler ama saygı göstermez ise saygı göstermediler diye tepki vermez. Üçüncü derecesi; kibir şahsın kalbinde vardır ama şahıs kibrinin yanı sıra mütevazılıkta göstermeye çalışır. Bu yalan bir mütevazılıktır. Eğer şahsın mütevazılık göstermedeki amacı kibir denilen kötü hastalıktan kurtulmak ise bu hareketi iyidir ve gereklidir, yok şahıs kendi büyüklüğünü ispatlamak için mütevazılık yapıyorsa yani görenler ona " Bu adam ne kadar alçakgönüllüdür" desinler diye yapıyorsa işte bu mütevazılık değil riyadır. KİBRİN ALAMETLERİ BELİRTİLERİ Bir insanın kibirli olup olmadığı bir kaç yolla anlaşılır. Başkalarını küçük görür, başkalarının yapmış olduğu işi beğenmez, işlerin en iyisini kendisinin yapabileceğine inanır, nazarında başkaları yeteneksiz ve kabiliyetsizdir. Kendisini faziletli bilir, kendisinin ettiği dualar kabul olur ama başkalarının ettiği dualar kabul olmaz. Allah’ın onun gibi bir şahsiyetin duasını geri çevirmeyeceğini sanır, kendisi gibi hiç kimsenin fakirlere yardım etmediğini düşünür çünkü kendisi muhterem bir adamdır. Nasihatten hoşlanmaz, eleştiriden hoşlanmaz çünkü her şeyin iyisini kendi bilir. KİBRİN KISIMLARI Allah'a karşı kibir; İslamiyeti kabul etmiş her toplumda ve bireyde Allah'a karşı kibir yok denecek kadar azdır, çünkü herkeste az çok bir Allah inancı vardır. Allah'a karşı kibir Allah'ı kabullenmemektir. Tarihte bunun bir çok örneği vardır, Firavun kendisini Rab diye tanıtıyor, halkı kendisine ibadete çağırıyor ve şöyle diyor "Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim?" bundan dolayı da Hz. Musa(as)'nın davetini kabul etmiyordu. Hz. İbrahim zamanında yaşayan Nemrut da Allah'ı kabul etmeyerek Hz. İbrahim'e savaş açmıştı. Peygambere karşı kibir; bazen de insanlar peygamberlerin üstünlüğünü kendilerine yediremeyerek onların üstünlüğünü kabul etmezlerdi, özellikle İslam'ın ilk döneminde bu çok açık bir şekilde kendisini gösterdi. Ebu Cehil gibileri “peygamberin kendileri kadar varlıklı olmadığını öne sürerek Allah neden bizden daha fakir ve bizim gibi birini bizlere peygamber yapmış, biz ondan daha üstünüz” derlerdi. İnsanlara karşı kibir; zamanımızın insanının en çok müptela oldukları kibrin bu kısmıdır. İnsanlar kendilerini kaybederek başkalarını kendilerinden küçük görürler. KİBRİN İLACI İnsan biraz düşünürse ne olduğunu, kim olduğunu anlar. Bizim evvelimiz neydi? Murdar bir su, kan pıhtısı, kemik, et. Ya sonumuz küçük bir yer olan kabir evinde bedenimizi haşerelerin yiyeceği kemiklerimizin toprağa karışacağı bir son. Bizim evvelimiz ve sonumuz bu iken ne diye başkalarını küçük görelim, madem o kadar büyüğüz o zaman gözle görülmeyen mikroplardan korunalım. Hastalanmamak elimizde değil. Hastalandığımız zamanda iyileşmek elimizde değil. İnsan her zaman bir ayarda kalamayacağını bilmelidir. İnsan bazen servetine, malına güvenerek başkalarını küçük görür ama bilmez mi ki malı, serveti veren Allah bir anda bunların hepsini elinden alır. Tarihte ve çevremizde bunun örnekleri vardır, nice varlık sahipleri vardır ki bir gecede bir ekmeğe muhtaç oldular. Nice ağalar paşalar vardır da sonunda kendi hizmetçilerine muhtaç oldular. İlminin, zekânın üstünlüğüyle mi övünüyorsun? Hâlbuki nice bilginler, âlimler geldi geçti sonradan ismini hatırlayamayacak duruma geldi. Kafasını hafif çarpması ile senelerden beri zahmet çekip öğrendiği ilmini unutuverdi. Ey insan! Biraz düşün ne kadar aciz olduğunu anla insan ol, ben ol, kul ol ve ben olmanın o Yaratan'a itaat etmenin tadını al. Eğer kendin büyüksen büyük olanı tanıyamazsın. Kibirlenmek şeytanın Âdemoğlu’na yaptığı iştir. İnsanoğlu tarihinde ilk kibirlenen İblis adındaki şeytandı, bunu bil ki kibirlenmek İblis'le aynı safta yer almak demektir. Kibirli insandan Rahmet uzaktır, nasıl ki tepenin üzeri her zaman çorak olur. Çünkü Allah'ın rahmeti olan yağmur yağdığı zaman tepede duramaz ve tepe Allah'ın rahmetinden yararlanamaz o rahmet akıp aşağıya gider. Ama alçak yerler hem kendine gelen yağmur rahmetini alır, hem de yüksek tepelerin alamadığı rahmeti alır. Kısacası alçak gönüllülük her zaman, her zaman kazandırır. Emir'el Mümin'in İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur ; "İnsanı iki şey helak eder.Fakirlik korkusu ve üstünlük taslama isteği " (Bihar'ul -Envar c.72 s.39) İmam Muhammed Bakır (a.s.) ise şöyle buurmaktadır "Bir kişinin kalbine ne kadar kibir girerse, o kadar aklından azalır " Şimr Bin Zil Cevşen ilk önceleri Hz. Ali (a.s.) yarenlerinden biriydi. Sıffın savaşında İmam Ali (a.s.) ın saflarında savaşmış ve savaşta yüzünden çok şiddetli bir şekilde yaralanmıştır ama daha sonra Hz. Ali'den yüz çevirmiş ve ailesine kin güderek azılı düşmanlarından birine dönüşmüştür. Kerbela hadisesinde de İmam Hüseyin (a.s.) nın katillerinden ve hadiseye neden olanlardan biri olarak tanınmıştır. Ömer Bin Sad ile Hz. Hüseyin (a.s.) ın çocuklukları beraber geçmiştir. Bir gün Hz. Ali(as), Ömer Bin Sad 'ı karşısına aldı ve ona şöyle dedi. "Sen cennet ile cehennem arasında muhayyer bulunduğun bir mevkide durup, cehennemi tercih ettiğin zaman halin nice olacaktır" Şu makam, mevkii, şöhret, servet uğruna göze alıp işledikleri cinayetler ve günahlar hiç bir zaman unutulmayacaktır. Allah'ın laneti zalimlerin ve kibirlenenlerin üzerine olsun! Allah’ın rahmeti ve mağfireti ise; Allah’a, peygamber’e ve vasilerine boyun eğenlere olsun! İlahi âmin…
FATMA ALTUNBAŞ