top of page

KERBELA FACİASINDA OLUMSUZ EN KESKİN KOKU

KERBELA FACİASINDA OLUMSUZ EN KESKİN KOKU;

DÜNYA SEVGİSİ Kerbela faciasını oluşturan ve o dönemde yeryüzünün en sadık, Rabb’imizin en razı olduğu ve insanlık için model örneği olarak gösterilen İmam Hüseyin’in katledilmesine sebep olan ana neden insanların içinde beslediği dünya sevgisidir. Hem de sözde Müslümanların kendi imamlarına ihanetidir. Bu yüzden bugün bile içimizdeki bu hastalığı tedavi etmediğimizde, aynı ihanet ne yazık ki İmam Mehdi(as)ye de yapılacaktır. Zulmümüzden Rabbim İmam Mehdi (as)’yi korumaya almış olsa bile yine bunun adı ihanet olacaktır. Bu nedenle kesinlikle nefsimizde olan dünya sevgisini tedavi etmemiz gerekmektedir. Elbette problem dünyanın kendisi değil, bizim içimizde dünyaya beslediğimiz yanlış algılar ve bu algılar üzerine kurduğumuz ona olan tutkunluğumuzdur. Bu bağımlılığı düzeltmeden bizler asla düzelemeyiz. Bu yüzden dünyaya bakış açımızı yani gözlüğümüzü değiştirmek zorundayız. Dünya suçlu değil ki, o kendisinde olan alametleriyle, değişim süreçleriyle, her varlığın başlangıç ve ölümüyle kendini bize anlatmaktadır. O kendini çok güzel ifade etmektedir. Ancak insanoğlu anlattığını anlamak istemiyor, kendisinin anlamak istediği gibi anlıyor. Dünya kendisinde olup bitenler ile bize şu üç boyutunu göstermektedir. Birincisi; dünya kelime manasıyla aşağı, basit, değersiz, sıradan olduğunu kendi kelime anlamıyla bile bize açıklamaktadır. O halde aşağı, basit ve sıradan olanı hedeflemek ve ona tutulmak gerçekten çok abes bir durumdur. İkincisi; dünya fanidir. Her gün ölümlere, çürümelere, eskimelere, tükenmelere vs. şahit oluyoruz. O halde fani olana dört elle tutunmak yine çok abes olmuyor mu? Hâlbuki devamlı ve baki olana odaklanmak gerekir. Ama ne yazık ki bu önemli noktada çoğu kez göz ardı edilmektedir. Dünya hayatında bir oda takımı koltuk için on taksite girerken, baki olan ahiret hayatı için taksite girmeyi çok az kısım dışında kimse düşünmez. Bir memur maaşıyla ev almak için ömründen on yılı gözden çıkarırken, ebedi hayattaki saraylar için hiçbir şey yapmaz… Bunların hepsi sadece yakın olan tarihe göz dikip, ufuklara bakmayı bilmemekten oluyor. Gerçekten kâr ve zarar ölçeğini anlamamaktan oluyor. Üçüncüsü; dünya bir tarladır. Hasat yapabilmek için bir ekim yeridir. Ekim olmadan hasat olamayacağı gibi, ekim yapılan yer için de bir hasat mevsimi vardır. Bu yüzden ahretteki evlerinizin tuğlası, ahretteki bahçelerinizin tohumu, kullanacağınız malzemelerin ham maddesi buradan gönderilir. Hiç kimse bir şey ekmeden, göndermeden orada hazır bir şey bekleyemez. Oradaki hayatın ücreti buradan gönderilmelidir. Dolayısıyla amel dosyamız çok önemlidir. Dosyadaki duruş, sonucu belirleyecektir. Bu nedenle dünya amaç için bir fırsatlar diyarıdır. İmam Ali Nakî (as); şöyle buyurmaktadır. “ Dünya bir pazar yeridir. Kimisi orada kâr etti, kimisi de orada zarar etti.” Bu üç önemli bakış açısından sonra dünyayı doğru değerlendirebiliriz. Ancak dünyayı doğru algılamadığımız zaman yanlış bakışlar oluşur ve bunun üzerine yanlış bağımlılıklar gelişir. Öyle bir hâle gelebilir ki hayatının amacı tamamen sapar. Dünya hayatının amacı “ Allah rızası” olması gerekirken, dünya ve içindekiler bu amaca yardımcı olmak için araç iken maalesef araçlar amaç oluverir. Yani dünya sevgisi tamamen insan için bir hedef sapmasıdır. Araç olan dünya ve içindekiler hayatın gayesine dönüşür. Dünyayı seven ve dünyaya bağlı olan insanların hastalığı aynı derecede olmayabilir. 1.Onlardan bazıları ahireti tamamen inkar eder. Her şeyi dünya hayatı olarak görür. Bunların asıl kurtuluşları yoktur. Çünkü kendileri kurtuluş yolunu inkar etmişlerdir. Yakinen inanmadıkları için hidayet olmazlar. Yüce Allah bunlar hakkında şöyle buruyor:       ‘’Hayır, onlar kıyameti yalanladılar ve biz kıyameti yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.’’ (Furkan suresi 11) 2.Bir kısım insanlar da vardır ki ahireti inkar etmedikleri halde ameli açıdan inkar edenlerden hiçbir farkları yoktur. Böyle bir imanın pratikte bir faydası yoktur. Bunun için ayet örneklenmiş: ‘’Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah’ın ayetlerini yalan saymaları ve onları alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.’’(Rum suresi 10) 3.Bir kısım insanlarda ahirete inanırlar. Biraz daha dünyaya fazla yönelirler. Bu grup insanlar dünyayı ve ahireti birbirine karıştırarak her ikisine göre de davranırlar. ‘’Diğerleri de günahlarını itiraf ettiler. Onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.’’ (Tevbe suresi 102) 4.Bunlar ise ahirete yönelen kimselerdir. Bunlarda kendi aralarında farklı derecededirler. A. En üst derecede olanlar dünyayı değersiz görürler. Dünyanın onlar için zerre kadar çekiciliği yoktur. Hz. Muhammed(saa) dünya için şöyle bir ifade kullanmıştır. Dünyanın değeri; “bir sinek kanadı kadar bile değil”. İmam Ali (as); dünyanın değeri olarak “bir keçi aksırığı” diye bir ifade kullanıyor. İmam Cafer Sadık (as) ise; dünyanın değerini “bir köpeğin kusmuğu” olarak görüyor Ahirete yakinen inananlar Allah’a itaat etmek için dünyada yaşarlar. Dünyayı tarla olarak görürler. Dünyada neye baksalar afaki ve enfüsi ayetleri görürler. Her bakışlarında Allah’ın azametini görürler. Onlar için en büyük arzuları, Allah’ın rızasını ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır.  B. Bazı insanlar ise cennete gidip dünyada bulunan lezzetlere ulaşma peşindedirler. Onların mutluluktan anladıkları cennet hayatının saadetidir. Ayet ve rivayetlerden anlıyoruz ki iki grup insan vardır; dünya ehli ve ahiret ehli. İmam Ali(a.s) de şöyle bir ifade kullanıyor. “Dünyanın çocukları ve Ahiretin çocukları”. Yüce Allah bizlere dünya hayatımızda önümüzdeki engelleri kaldırarak kemâle doğru ilerlememizi ister. Bu amaçla dünya hayatında hedef ve yolu gösterir. Kim dünyadaki hedefleri isterse ona doğru bir yol çizer. Kim ahretteki hedefleri isterse de ona göre yol çizer. ‘’Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız. Sonra da ona cehennemi (yurt) kılarız da ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.’’ (İsra suresi 18) Ayeti kerimeye dikkat ettiğimizde dünya kelimesi yerine ‘ El acile’ kavramı kullanılmıştır. Yani hemen, çabucak olsun anlamındadır. Yakın olan ve yok olan dünya ödülünü istemekte, onun ötesindeki yaşama önem vermemektedir. ‘’Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. "Rabbimiz! Bize dünyada ver" diyen insanlar vardır. Öylesinin, ahirette bir payı yoktur.’’ (Bakara suresi 200) ‘’İnsanlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada güzellik, ahirette de güzellik ver, bizi ateşin azabından koru" diyenler de vardır.’’ (Bakara suresi 201) Ahireti sevenleri ise yüce Allah şöyle buyuruyor, ‘’Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba ile ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre (takdire) değerdir.’’ (İsra suresi 19) İmam Ali (a.s) sabahlara kadar ibadet etmesine rağmen ağlayıp yüce Allah’a şöyle yakarmıştır: ‘Ah azığın azlığından, yolun uzunluğundan ve yolculuğun uzaklığından(Nehcü’l - Belağa 74. Hikmet)’ Burada en önemli nokta bütün işlerin Allah rızası için olmasıdır. Bu durumda Allah “cenneti onlara vereceğim” diye buyurmuyor. Bilakis “çalışmalarından dolayı överiz” diye buyuruyor. ‘’Kim bir iyilikle gelirse, ona on katı verilir; kim de bir kötülükle gelirse ancak misliyle cezalandırılır ve de onlara haksızlık yapılmaz.’’ (En’am suresi 160) ‘’Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.’’ (Neml suresi 89) ‘’Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah her şeyi kuşatandır, bilendir.’’(Bakara suresi 261) ‘’Orda diledikleri her şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var.’’ (Kaf suresi 35) Yani yüce Allah insanlara istediğinden daha fazlasını verir. Akılların alamayacağı kadar cennete girenlere verecektir. ‘’Artık hiç bir nefis, yapmakta olduklarına karşılık olmak üzere, kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin saklandığını bilmez.’’ (Secde suresi 17) Tüm bu anlatılanlardan şu sonuca varıyoruz. Dünyaya bakış açımız düzelmediği sürece Kerbelalar bitmeyecek ve daha ne kadar haklar, makamlar ve değerler çiğnenecektir bilmiyoruz. Kerbela faciasını oluşturan zeminlerden ve düşüncelerden uzak durmalıyız. Rabbim hepimizi Kerbela faciasını oluşturan kişi ve yanlış algılardan beri etsin. Hepimize Rabbimizin örnek ve önder olarak gösterdiği Hz. Muhammed ve Al-i Muhammed’in bakış açısını ve algılarını anlamamızı nasip eylesin ki, Kerbela’daki taraftarlığımız doğru tarafa olsun. İlahi âmin. Yararlanılan Kaynak; Miraçtaki sırlar; Muhammed Takî Misbah; önsöz yayıncılık.

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page