top of page

KERBELA`DAN BİR BAŞKA DERS: "BAŞKASINI KENDİNE TERCİH ETMEK"

KERBELA`DAN BİR BAŞKA DERS:

BAŞKASINI KENDİNE TERCİH ETMEK Haşr suresinin 9. Ayetinde buyruluyor ki: Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır. Başkasını kendine tercih etmek iyilik yapmak değildir. Aslında birini kendine tercih etmek fedakarlıktır. Bu en güzel ihsan, iyiliğin en üst ve imanın en güzel mertebesidir. Öyle ki Emirilmüminin İmam Ali (a) şöyle buyurmuştur: Fedakarlık en faziletli ibadettir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah'ın bir cenneti vardır. O cennete sadece üç kişiyi sokar: ...Aziz ve celil olan Allah için mümin kardeşini kendine tercih eden kimseyi." Fedakarlığı iyilikten ayıran bazı özellikler vardır. Nitekim gülümsemek, gücümüzün yettiği kadar birine infak etmek bir sadakadır. Maddi yardımda bulunmak aslında bir şeyi feda etmek olarak kabul edilebilir. Fakat gerçek anlamda fedakarlık, insanın ihtiyacı olan bir şeyi başka bir ihtiyaç sahibine vermesidir. Aç bir kimsenin, yemeğini başka bir açla paylaşması, ayakkabıya ihtiyacı olanın topladığı parayı yoksul birisine bağışlaması, tatil için toplanan paranın islami çalışmalara yatırılması vs. gibi hareketler fedakarlığa örnektir. Bir gün imam Ali (a.s) bir elbise satın aldı. Ondan hoşlanınca tasaddukta bulundu ve şöyle buyurdu: "Resulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim (başkalarını) nefsine tercih ederse, Allah da kıyamet günü ona cenneti tercih eder." Fedakarlık sadece parayla yapılmaz. Örneğin, anneler fedakarlıklarıyla bilinir. Yemeğinin, vaktinin en güzelini, rahatlığını, uykusunu evlatları için ayıran anneler ömürlerini aslında çocukları uğruna feda etmektedirler. Genelde insanlar sevdikleri kimseler için fedakar davranışlarda bulunurlar. Vatanının, halkının kurtuluşu için ve Allah için canını feda edenlere de şehit unvanı verilmektedir. Demek ki şehadet makamını yücelten şey insanın feda ettiği şeyin özelliği ve amacıyla alakalıdır. Allah yolunda feda edilen şeyler değerlidir. Fakat en değerli olan şeyi feda edenler Allah katında özel bir makama sahip olurlar. Bu yüzdendir ki şehitlerle birlikte şehit aileleri de değerli bir konumdadırlar. Kerbela sahnelerine baktığımızda fedakarlığın en güzel örneklerini görebiliyoruz. Bizlere başkasını kendimize tercih etmeyi öğreten en güzel anımızdır Kerbela. Kerbela`da anneler ve babalar oğullarını, ağabeyler kardeşlerini, gençler kendilerini İmamlarını (a) korumak için feda etmekteydiler. Çünkü onlar İmam Hüseyin (a)`ın onları Kendisine değil Allah`a çağırdığını görmekteydiler. İmam Hüseyin (a) ile olanlar, canlarını Allah yolunda vermek için ısrar ediyorlardı. Öyle ki İmam Hüseyin (a) ashabının üzerinden biati kaldırdığında bile onlar rahatlık, güvenlik ve sağlıklarını düşünmeden İmam Hüseyin (a)`dan ayrılmamayı seçtiler. Tüm her şeylerini İmamlarına (a) feda ettiler. Çünkü İslam`ın kurtuluşu için bir şeyler yapılmalıydı. Bu amaç uğruna ne yapılırsa yapılsın Allah`ın nimetleri karşısında az olduğunu görüyorlardı… İşte bu yüzden en değerlilerini Allah için kurban vermekten korkmuyorlardı. İbrahim peygamberin (a) ilahi rıza uğruna oğlunu hiç düşünmeden kurban vermeyi kabul ettiği gibi. Hz. Abbas (a), kendisi şehit olmadan önce kardeşlerini savaşa yolladı. Allah yolunda kurban olmadan önce kurban vermeyi göze aldı. İlahi makam karşısında İbrahim (a)`ın duruşunu kabullenmişti. Kardeşleri şehit oldu ve Allah yolunda en değerlilerini feda eden Abbas (a) fedakarlığıyla tarihe adını yazdırdı. Öyle ki kaç günün susuzluğundan sonra Fırat nehrinin serin suyuna dokununca su içebileceği halde susuz çocukları ve İmamını (a) düşündü. İçme fırsatı ve suya çok ihtiyacı varken su torbasını doldurup çadırlara götürmek kararı aldı. Ebülfezl Abbas (a), İmamını (a) ve ailesini kendine tercih etti. Onların susuzluğunu Kendi susuzluğundan daha çok önemsediğinden Onların hayatı Kendi hayatından daha değerli görünüyordu gözünde. İnsanların en tahammülsüz davrandığı bir sınavdan Hz. Abbas (a) başarılı bir şekilde geçmişti. İmam Hüseyin (a) ise rahatlığını Allah yolunda bırakarak bu adımı atmıştı. En başından beri Yezid`in (Allah`ın laneti olsun ona) haksız hilafetini kabullenseydi tüm bunlar yaşanmamış olacaktı. Fakat ne kadar zor ve canı pahasına olursa olsun Allah`ın rızasını gözetmek Onun için her şeyden önemliydi. İmam Hüseyin (a)`ın, Kerbela`da yakınları, dostları ve oğulları İslam uğrunda şehit oldu. Dolayısıyla İmam Hüseyin (a) Allah`ın dininin yaşaması ve ayakta durması için fedakarlığın zirvesine ulaştı. Sırf asırlar sonra hakla batılın yine ayırt edilebilmesi için ailesini de Kendisiyle birlikte o tehlikeli mekana götürmeyi göze almıştı.  Çünkü ne zaman İmam Hüseyin (a)`ın Kerbela olayındaki amacı tahrif edilse, her zaman Ali Asğar (a)`ın şehadeti bu sorunların karşısında durabilmiştir. İmam Hüseyin (a)`ın küçük bebeğini bile öldüren tarafın İslam, hak taraftarı olabileceğini düşünmek mümkün mü? İmam Hüseyin (a) en son anına kadar tüm bu acılara sabrediyordu. Kerbela`daki kadınlar da Allah yolunda verdikleri kurbanların acısına ve başlarına getirilen musibetlere sabretmekle Allah katında yüce makam sahibi oldular. Nitekim kadınlar için cihad emri yokken o kadınlar Kerbela`da imam Hüseyin (a)`ı ve Hz. Zeyneb (s.a)`yı yalnız bırakmadılar. Başlarına getirilen musibetlere sabrederek Allah rızasını ümit etmeye devam ettiler. İşte bu yüzdendir ki Kerbela`da rahatlığını, tokluğunu, uykusunu, tüm lezzetlerini Allah için feda eden kimseler kurtuluşa erdiler. Hz. Zeyneb (sa)`dan yüce bir kadın yoktu zamanında. Ama O da kendi zarafeti, ihtişamını bir kenara bırakarak İmamına (a) itaati seçip tüm bu kayıplara, saygısızlıklara sabretti. Sonunda söylediği o kelamla Kerbela`yı ebedi olarak ayakta tuttu: Ben Kerbela`da güzellikten başka bir şey görmedim!” Hz. Zeyneb (sa)`nın fedakarlığının tescili bu cümle oldu. Eğer ki kurban verip isyan etseydi bu fedakarlık değil pişmanlık olurdu. Fakat o düşman karşısında dik duruşunu, kalbinden geçenleri dile getirerek gösterdi. Tüm bu şeylerin Allah`ın şahitliğiyle gerçekleşmiş olması O yüce şahsiyetlerin tesellisiydi. Hz. Zeyneb (sa) mutlu ve rahat mı hissediyordu ki böyle bir cümle kurabilmişti? Hayır… Çok perişan bir durumdaydı. O kadar kardeş, evlat ve İmamının (a) şehadetinden sonra hala üzerinde olan görevler vardı. Küçük çocukları, kadınları koruyup kollamalı, imam Hüseyin (a)`dan sonraki İmamının (a) yaşaması için fedakarlığa devam etmeliydi. Bununla birlikte öyle bir davranış sergilemeliydi ki Kerbela hadisesi tahrif edilmeden ebediyetini korumalıydı. İşte hz. Zeyneb (sa) tüm bu hengamede yine de kulluğundan taviz vermeden gece namazlarını bile aksatmıyordu. Bu kulluğun hangi mertebesidir, ey musibetler anası? Selam olsun Sana, ey Ali kızı Zeyneb! Zamanın İmamı olan İmam Mehdi (af) ile birlikte yol alanların özelliklerinden biri de fedakarlıktır. Diğer üstün özelliklerle birlikte fedakar olan kimseler Allah yolunda sebat edenler olabilir. Dolayısıyla bizler bugün neleri Allah yolunda feda edebildiğimizi tartmalıyız. Böylece zamanın İmamının ashabından, zamanın Zeyneplerinden olabilelim inşaAllah. Allahumme salli ala Muhammed ve Al-i Muhammed ve eccil fereccehum. NECLA ADIGÜZEL

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page