top of page

KARŞILIKSIZ VEREN ALLAH'IM; EL VEHHÂB

EL-VEHHÂB

Bağışlayan, bahşeden, karşılıksız veren demektir. Dünyaya açılan pencereler gözlerdir. Gözlerini kazanmak için ne yaptın? Sana evlat veriyor. O yavruların ebeveynleri olmak için ne tür bir fedakârlık yaptın? Ya da akıllı olmak için ne yaptın? Güneşin üzerine doğması için ne yaptın? Hepsinin karşısında sus-pus oluruz. Çünkü bizlerin kazanarak elde ettiği şeyler değildir. Bunlar Allâh’ın kendiliğinden bahşettiği lütuflarıdır. Ne kadar hamd etsek Allâh’a yine de şükrümüz yetersizdir. Şu açılardan da bakınız. Sen günah işle Yüce Allâh onu silsin, yeniden sana fırsat versin. Bu da Allâh’ın Vahhab olduğunu göstermez mi? İstese hemen ceza kesebilirdi. Ama o bağışlıyor. Mühlet veriyor. Senin değişmen için sana doğruyu vaat ediyor. Doğru düşünceyle ikna olmayı sana veriyor. Bakın; doğru bilgi her zaman elinizde olabilir. Fakat ona iman etmek, yani kalbinin ikna olması Allâh’ın elindedir.Çünkü o kalplere hükmedendir.El-Vehhâb olduğu için kalbinin ikna oluşunu bahşediyor.

Âl-i İmrân sûresi /8 “(Onlar derler ki:)Rabb’imiz bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet ver, şüphesiz sen çok bağış yapansın.”       Bir şeyler elinize geçerken sebeplere bağlayabilirsiniz. Bazı şeyler ise sebepsiz gerçekleşe bilir. Allâh isterse kâinattaki yasalarını değiştirerek de, o vereceklerini bahşede bilir. Herkesin hayatında olmuştur bu tür olaylar. Beklemediği bir rızk, emek harcamadığı bir başarı, okumadığı bir ilim,ummadığı bir beceri, karar vermediği bir olay gibi.Sebepler, yasalar biz yaratılanlar için söz konusudur.Aziz olan Yüce Allâh (cc)için sebep gerekmez.Yasalar geçerli değildir.Çünkü o sebeplerin de, yasaların da melikidir.O halde Allâh ne isterse,dilediğine onu bahşeder.Toplumumuzda şöyle deriz.”Bu Allâh vergisidir.” Yüce Allâh her sıfatının yanında El-Vehhâb’tır. Örneğin;Allâh Âlîm oluşunda da Vahhab’tır.Bizlere ilim bahşeden Allâh’tır.Düşünün okuduğunuz matematik, fizik, biyoloji, anatomi,felsefe,edebiyat vs. her şey olabilir.Bunları anlamayı, kavramayı,irademizde tasavvura dönüşmesini,onlarla amel etmeyi,yeniden yeniden hatırlamayı bahşeden Allâh’tır.Ya da eşinizi seviyorsunuz.Yüreğinizde o sevginin yerleşmesinde eşiniz bir katkıda bulunabilir mi? Hayır, o da bir insandır.Senin yüreğine  bir şey tecelli ettiremez.O sevginin arka planında olan kudreti düşünün.Eşinize karşı oluşan muhabbeti bahşeden Allâh’tır.Eşinizi sevin,ama aslında en çok sevmeniz gereken o sevginin kaynağıdır. Sevgi kaynağı Allâh’tır. O eşten eşe sevgi ırmağını akıtandır. Çünkü o vedutluğunda da Vahhab’tır. Çocuğunuz var. Yıl boyunca çiş, kaka yapıyor. Hiç bir insan kakaya bakmaya dayanamaz. Kokusunu sevmez. Ama anneler- babalar çocuğun altını temizlerken hiçte gönüllerini sıkmadan, yüzlerini asmadan, çocuklarını incitmeden yaparlar. Neden? Çünkü annelerin-babaların çocuklarına olan merhametleri, sevgileri, şefkatleri çok yoğundur. O Çocuk anne-babasının yüreğini fethetmek için ne yaptı? Hiç bir şey.O  Merhameti, şefkati, sevgiyi veren Allâh’tır.Allâh Râhman’lığında da Vahhab’tır.           Yüce Allâh bizlere kitap ve risalet vermeden de kulluk isteyebilirdi.”Size akıl verdim. İlk insan(Hz.Adem)a doğru yolu da gösterdim. Gidin onu takip edin” diyebilirdi. Ama demiyor. İnsanoğlu defalarca  doğru olanı tahrif ettiği, peygamberlerini öldürdüğü halde yine de Yüce Allâh kitap ve resuller gönderiyor. Çünkü O  Hûdalığında, Hâkimliğinde , Reşidliğinde  El-Vehhâb’tır.   Yüce Allâh nimetlerinden dünyaya veriyor.İstiyor ki Âhiret hayatında da ebedi nimetlerini versin.Çünkü O mülkünde de Vahhab’tır.Bu yüzden de ;

Sâd sûresi /35 “Rabb’im, beni affet. Bana benden sonra hiç kimseye nasîp olmayan bir mülk ver. Çünkü sensin o çok lütfeden sen!”       Bunlar Yüce Allâh’ın bir hediyesidir bizlere. Böyle karşılık beklemeden bizleri hediyelere boğan Allâh’a hamd olsun. İşte güzel dostluğun özelliği budur. Karşılıksız vermek. Karşısındakinin hatırını ciddiye almak. Sevdiği için bir şeyler yapmak. Bizler de Yüce Allâh’ın hatırı için. O’nu sevdiğimiz için bir şeyler yapmalıyız. Zaten dostunun elini tutmazsan, arada dostluk oluşmaz ki. Bizler de kendi isteğimizle, gönlümüzde Allâh’ın hoşlanacağı, razı edeceği şeyler yapmalıyız. Şu örnek çok hoşuma gitmiştir. Size de anlatmak isterim. Bir Müslümana sormuşlar.”Cenneti mi istersin yoksa iki rekât namaz kılmayı mı?”Oda şöyle cevap vermiş.”iki rekât namaz kılmayı. Çünkü cennet kendim içindir. Namaz ise Allâh içindir. Ben ise Allâh’ın sevgisini istiyorum.”Demek ki bu Müslüman kardeşimiz sevgisinin merkezine Allâh’ı koymuş. Evet, sevginin merkezi ben değil, sevginin merkezi sen olursa dostluk daha güzel gelişir. Ben merkezli sevgi, menfaatli bir sevgidir. Sevap için kulluk edenler de öyledir. Hâlbuki kulluk yalnızca Allâh’a olan muhabbetten dolayı yapılmalıdır. sevap ise, o kulluğun bir getirisidir.     Sadece farz olan ibadetler ile Allâh’a yakınlaşmakta, kulluğu yeterince anlamadığımızı gösterir. Hâlbuki şöyle düşünmeliyiz;’’yüce Allâh’ım! sana bağlı olduğum için bana emrettiklerini(farzlarını)yapıyorum. Ama seni çok sevdiğim için kendi isteğimle de  bir şeyler yapmak istiyorum.”Bu yüzden kulluk yapmanın, en alt seviyesinin sınırları bellidir.Ama üst sınırı belli değildir.Nereye kadar yükseleceğin, yaptığın amellere göredir. Bir arkadaşımın kolunda çokça bilezikleri vardı. Ona bu bayramda Kurban kesip kesmeyeceğini sordum. O da şöyle cevap verdi;”Eşim kesiyor, daha benim kesmeme gerek yok. Zaten kurban kesmekte mezhebimize göre sünnet.” Kendi isteğimizle bir şeyler yapmayı istemiyor muyuz?  Her ay maaş alan bir müslümana ,az da olsa her ay maaşından   infak etmesini tavsiye etmiştim.Oda bana şöyle dedi;”Ben de tam bu konuyu soracaktım.Maaşa zekat düşer mi?”şok olmuştum.Allâh’a olan kulluğumuzu sanki zorâ  ki yapıyoruz.Allâh’a olan hamdimizi,Allâh bizi zorlarsa mı yapacağız.?Biz kendi yüreğimizde, bunu demeye cesaret etmeyecek miyiz? “Allâh’ım buna mecbur olmadığım halde,senin hatırın için yapıyorum.Bunu seni sevdiğim için yapıyorum.Senin için feda olsun” Sevginin temeli budur.Allâh için kulluk, kendimiz için kulluk değil.Sana o kadar çok şey bahşeden, hakkın olmadığı, onların bedellerini vermediğin halde,o kadar lütuf sana ulaşıyorken, sen niye Rabb’in için bir şeyler yapmayasın ki.O sana olan sevgisini gösterirken,sen niye O’na sevgini göstermeyesin ki.  Hz. Muhammed(saa)i düşünün ,onun hayatı Yüce Allâh’ın prensipleri doğrultusunda muhabbet ve fedakârlık ile geçti. Hayatının hiçbir ayrıntısında aralık yoktur. O  hep  Allâh’ın prensiplerinden yola çıkarak Yüce Allâh’a sevgi ve dostluğunu gösterdi. Bu yüzden Yüce Allâh’ta onun dostluğunu örnek göstererek âyetinde şöyle buyuruyor.

Âli İmran sûresi/31 “De ki, Eğer Allâh’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allâh ‘da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allâh çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”    Sevginin doğru bir şekilde ifade edilmesi içinde Yüce Allâh yol gösteriyor. Bazen insanlar yanlış şeyleri de Allâh için yaptığını söyleyebilirler. Bu yanlışa girmeyi önlemek için Yüce Allâh resulünü gösteriyor. Onun gibi düşünürsek, onun gibi anlarsak, onun gibi gayelerle yola çıkarsak, Yüce Allâh’a olan sadakat ve sevgimizi de doğru bir şekilde ifade etmiş oluruz. Bu yüzden resule bağlanmak, Allâh’a bağlanmıştır. Ona itaat, Allâh’a itaattir.

Parolamız; Yüce Allâh’ın her sıfatının yanında El-Vehhâb olduğuna iman ettik. Bizler de Yüce Allâh’ a olan sevgimizi göstermek için, elimizden geleni ardımıza koymayacağız.

Lâ  Vahhabe illâ El-Vehhâb.

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TARKAN, GEÇÇEK VE GELECEK Sosyal medya da gündeme oturan Tarkan’ın “geççek” klibini merak ettim, ben de izledim. Evet başarılı bir klip olmuş. Tarkan’ın hakkını iyi vermek gerek. Güzel sunmuş. Ancak b

MİRAÇ VE HİBETULLAH Zer âleminde Resulullah’ın (saa) tüm insanlar ve seçkinler arasında en seçilmiş kişi olduğunu biliyoruz. O gün sorulan tüm sorulara Resulullah(saa), tüm insanlar arasında en hızlı

bottom of page