İmam Zeynelâbidin Seccad’dan (a.s)
… Zeyd b. Ali (a.s) babası İmam Zeynelâbidin Seccad’dan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Abidlerin seyyidi babama (a.s) sordum ve dedim ki: “Ey babacığım! Ceddin Resûlullah’tan (s.a.a) bana haber ver. Resûlullah, göğe çıkarıldığında Rabbi O’na elli vakitlik namazı emrettiği zaman neden onu ümmeti için indirmedi; öyle ki Musa b. İmran (a.s) O’na: ‘Rabbine geri dön ve O’ndan bunu indirmesini talep et, çünkü ümmetin bu kadar namazı kaldıramaz?’ dedi.” Buyurdu ki: “Ey oğlum! Gerçekten Resûlullah (s.a.a) , Rabbi Azze ve Celle ’ye öneride bulunmaz ve emrettiği şey hakkında O’na müracaat etmezdi. Musa (a.s), O’nun ümmetine aracı olarak bunu Resûlullah’tan istediğinden kardeşi Musa’nın aracılığını reddetmesi uygun olmazdı. Dolayısıyla Rabbi Azze ve Celle’ye dönerek namazın sayısını azaltmasını istedi ve elli vakitlik namazı beş vakit namaza dönüştürdü.” Dedim ki: “Ey babacığım! Resûlullah, neden namazın sayısını beşe indirdikten sonra, yeniden Rabbi Azze ve Celle’ye dönüp, namazı daha da azaltmasını istemedi?” Buyurdu ki: “Ey oğlum! Resûlullah (s.a.a) ümmeti için namazın azaltılmasını elli rekâtlık namazın sevabıyla beraber istiyordu, çünkü Allah Azze ve Celle ‘Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır (Enam, 160)’ buyurmuştur. Resûlullah (s.a.a) , yeryüzüne indiği zaman Cebrail kendisine gelerek şöyle dedi: “Ey Muhammed! Rabbin sana selâm söylüyor ve diyor ki şüphesiz o beş namazın sevabı elli namaz mukabilindedir. ‘Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim (Kaf, 29)’ sözünü duymadın mı?” Dedim ki: “Ey babacığım! Zikri yüce Allah mekânla vasfedilir mi ki?” Buyurdu ki: “Hayır, Allah bundan münezzehtir.” Dedim ki: “Öyleyse Hz. Musa’nın (a.s) Resûlullah’a (s.a.a) ‘Rabbine dön’ sözünün anlamı nedir?” Buyurdu ki: “Onun anlamı İbrahim’in buradaki ‘Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir. (Saffat, 99)’ sözünün anlamı ve Musa’nın ‘Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim. (Taha, 84)’ sözünün anlamı, Yüce Allah’ın ‘O halde Allah’a koşun. (Zariyat, 50)’ sözünün anlamının aynısıdır. Yani Allah’ın evini kast edin, ey oğlum! Şüphesiz Kâbe, Allah’ın evidir; dolayısıyla kim Allah’ın evini kast (haccederse) ederse şüphesiz Allah’a kast etmiştir. Camiler Allah’ın evleridir; kim ona doğru giderse, şüphesiz Allah’a gitmiş ve O’nu kast etmiştir. Namaz kılan namazdan ayrılmadığı süre içinde Allah Celle Celâluhu’nun önünde durmuştur. Arafat’ta vukuf için duranlar Yüce Allah’ın önünde durmuşlardır. Allah Tebareke ve Teâlâ’nın göklerde (özel) yerleri vardır. Dolayısıyla her kimi göklerdeki o yerlere çıkarırlarsa şüphesiz Allah’a çıkarmış olurlar. Yüce Allah’ın ‘Melekler ve Ruh oraya, yükselip çıkar… (Mearic, 4)’ ve yine ‘O’na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah’a amel-i sâlih ulaştırır. (Fatır, 10)’ sözlerini duymadın mı?” TEVHİD, ŞEYH SADUK, H. 252/8
