İMAM’A CEVAP VER!İnsanların kendi aralarındaki ihtilafları iki türlüdür. Birincisi, inananlar ile inanmayanlar arasındadır. Bu konuda Rabbimiz hükmünü bildirmiştir.İkincisi ise; inananların kendi arasında olanlardır. Ne yazık ki inananlar bu ihtilaflar üzerinden yüzlerce grup, cemaat ve mezhep oluşturdu. Elbette Rabb’imiz bu konuda da hükmünü verecektir.İşte can alıcı soru! Acaba hangi inanan, Rabbi huzurunda haksız kalmak ister?Bizi ilgilendiren alan burasıdır. Çünkü bizler inandığımızı söylüyoruz. Ancak ahiret günü hakkımızda hükmedildiği zaman, biz doğru tarafta mı olacağız?Bu nedenle her inanan içinde bulunduğu grubun, cemaatinin ve mezhebinin nerelerden beslendiğine dikkat etmek zorundadır. Acaba içinde kendini bulduğu ortam bir sürecin zorlaması mıdır? Yada nefsine uygun olduğu için mi kabullenmiştir? Ya da onlarla beraber olmanın, onları onayladığının farkında değil midir?...Tuzaklardan kurtulmanın en kestirme yolu delillere dayanarak karar vermektir. Kararlar vahy, risalet ve akıl süzgecinden geçmelidir. Elbette her mümin kıymetlidir ve her inananın hukuku vardır. Ve tüm inananların bu hukuka uymaları imanlarının gereğidir. Ancak insanların gözünde “ müslüman” olma kaygısı yerine, Rabb’imizin yanında “ müslüman” kabul edilip, haklı ve doğru bir yerde miyiz?Dolayısıyla Rabb’imizin bizden istediği iradesini inceden inceye bilmek zorundayız. Rabb’imiz hiç bir anımızı, mekanı ve ortamı delilsiz (hüccetsiz) bırakmamıştır. Biz diyebilir miyiz son peygamber Hz. Muhammed (s.a.a)’ten sonra yol kapanmıştır. Bu ne kadar abes ve akıl dışı bir yargıdır.Rabb’imiz 1400 yıl artı bundan sonraki süreci modelsiz, rehpersiz ve yolu tıkayarak biz kullarını hemde Rabb’inin rızasını talep eden bu insanları başıboş bıraktı. Bu ne kadar büyük bir iftira...Resullere imamet ile bakmayanlar bu yolu peygamberin vefatı ile “bitti” olarak düşünürler. Gadir Hum günü Peygambere gösterilen tavırlar gibi.... Oysa her varlığın, her insanın, her olgunun vasisi varken Peygamber’e vasiliği layık görmeyenler, bu büyük yanılgının içindedirler.İşte bu bakış açısı, inananların hayatında ilk ve en büyük darbe oldu. Gömleğin birinci düğmesi yanlış iliklenince, arkasından gelen tüm düğmeler de yanlış iliklendi.İnananlar arasında en önemli ihtilaf budur. Ve bundan sonraki ihtilaflar da bunun devamı olarak geldi. İmamete iman anlaşılmadı veya anlaşılmak istenmeyince tüm itikad tehlike alanına girmişti.Çünkü Rabb’imizin buyurduğu tevhid yolu sulandırılmış ve bulandırılmış olup, tağutların hortlanmasına izin verilmiş oldu.Her şeyden önce Rabb’imizin peygamberine bildirdiği bilgiye yani vasi bildirimine engel olmak, Allah’a imanı sarsmaz mı? Çünkü hem hüküm anlamında Rabb’inin emrine, hem de ilahî yolu bildirmenin önü tıkanarak Rabbe giden adres kaybedilmiş oldu. Böylece tevhid inancı nasıl korunmuş olacaktır?Hz. Muhammed(s.a.a)Hz. Ali(as) için şöyle buyurmaktadır; “"Ben Kuran in nüzülu için nasıl savaştıysam, Ali'de Kur’an in tevili için savaşacaktır. "Bunu neden söylenmişti. Çünkü Peygamber de biliyordu. Bu ümmet tevil üzerinde oynayacak ve suyu bulandıracaktı... Ancak söz dinleyenler için bu tevilin korunması; vasiler ile teminat altına alınacaktı.İkinci hata da inananlar Peygamber’e iman ettiler ise, neden Peygamber’in sözünü dinlemediler? Peygambere iman, onun sözünü dinlemek ve ona itaat etmek ile olmuyor muydu?O halde Peygamber’in Ehl-i Beyt ve imamlar hakkında yüzlerce hadisi varken, bu deliller neden göz ardı edildi?Eğer inananların Kur’an’a iman etmeleri itikadlerinde varsa Tevhid, Risalet, İmam, Vasi, Hidayet, Tevil, Sadık, Zikir Ehli, Ulu’l emr, Ehl-i Beyt gibi kavramlar üzerinde neden düşünmüyorlar?Eğer inananlar ahiret gününe iman ediyorlarsa bu konuda Rabb’inin, Peygamber’inin, Ehl-i Beyt’inin ve imamların yüzüne nasıl bakacaklar? Onların velayetliğine nasıl girecekler?..Yüzleşme gözardı edilerek ahiret gününe nasıl inanılır?Tüm bunların ışığında İmam Mehdi, o inananlar için ne ifade ediyor? Bu kadar kopuk konular arasında nasıl bağlantılar kuruyorlar? İtirazlar delil üzerinde midir?İşte inananlar arasındaki ihtilafların çıkış yerleri...Bu sorunların çüzümünün düğüm noktası İmam mehdi (as)’yi tanımada, amacını anlamada ve O’na layık ashab olmada yatıyor. Çünkü O, son vasi, son fırsat ve son imtihanımız... Ahir zaman önderimiz!Bu rahmeti de kaçırırsak kesinlikle kaybedenlerden olacağız. Bundan hiç şüpheniz olmasın! Allah muhafaza etsin...