top of page

İHLAS SÜRESİ İLE HALİS KULLAR OLALIM...

O ALLAH Kİ EHAD (TEK VE BİR)’DİR. “ Deki” ile başlayan sûre kendimize ve başkalarına Rabb’imizi şöyle haykırmamızı hatırlatıyor. “O Allah Ehad” tir. Öncelikle şunu hatırlamamızda fayda vardır. Allah ismi Rabb’imizin diğer tüm isim ve sıfatlarını içinde ifade eden özel bir ismidir. Allah dediğimizde alt belleğimizde Rabb’imizin diğer tüm isim ve sıfatları bir şerit gibi geçmeli. İşte tüm o süphan olan isimleri olan Allah’ımız, Ehad’tir. Yani eşi ve benzeri olmayan.

Rad sûresi /16 “De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki, "O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki, "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir." Rabb’imiz dışında her şey çifttir. Ya benzeri vardır ya da zıt olanı… Ama Rabb’imizin hiçbir özelliğinde, sıfatlarında ve zatında bir benzeri, ortağı, yardımcısı veya dengi yoktur. Bunu anlatırken nasıl bir zata aşk ile bağlanacağınızı da unutmayın. O’nun dışında her şey bir yaratılandır. Eşi ve benzeri vardır. Ve tüm sıfatları bir yaratılmışlığa mahsustur. Her varlığın bir başlangıcı vardır, bir de sonu. Değişik evre ve aşamalardan geçer. Yaşamak için yer, içer. Dış etkenlerden korunmak için değişik tedbirler alır. İhtiyaçlarını gidermek için başkalarına muhtaçtır. Çalışır ve yorulur. Dinlenmek için uyumak zorundadır. Üzülür ağlar, sevinir güler. Zaman zaman zayıf düşer, hastalanır. Bakım ister. İlim için okumak zorundadır. İdrak etmek için çaba harcar. Telkin ve etkenlerden etkilenir. Onları taklit eder. Araç gereçlere ihtiyaç duyar….. Bunları anlatsak daha konu çok uzayıp gider. Kısaca yaratılmışlar sınırlıdır, geçicidir, basit düzeydedir özellikleri. Bu nedenle bu basit özelliklerle Rabb’imizi tanımlayamayız. O’nun tüm sıfat ve isimleri kendine hastır. Kendine özgüdür. Kendine mahsustur. Bundan dolayı O’nun isim ve sıfatları yalnızca kendindedir. Eşi ve benzeri yoktur. O, Ehad’tir. Onun isim ve sıfatları da yaratılmışlarda bulunmaz. İşte sevgi ve sadakatinizi kime sunduğunuzu bir daha gözden geçiriverin. O’na mı yoksa o gemide sıkışmış insanlar gibi başkalarına mı? Sevgi ve güveniniz yalnızca O’na has mı yoksa başkalarına da mı? Bir daha düşünün….

ALLAH SAMED’TİR. Rabb’imiz yegâne tek ilah olduğuna göre, her varlığın var olma kararı yüce Allah’ımıza aittir. Onların ihtiyaçlarını, beklentilerini, isteklerini… Gideren O’dur. Durum bu iken yani tüm ihtiyaçlara cevap verirken Rabb’imizin bir şeylere ihtiyaç duyabileceğini düşünemeyiz. Zaten Rabb’imizin isim ve sıfatlarını iyi bilen ve anlayan birisi, bunu çok iyi fark eder. İşte yinede Rabb’imiz bir kere daha hatırlatıyor. Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığını bilakis her varlığın kendisine muhtaç olduğunu… Her şeyden önce biz biliyoruz tek yaratıcının Rabb’imiz olduğunu. “57 -Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? 58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?  59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz?  60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;  61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda. 62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi? 63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?  64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? 65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. 66- (Şöyle de sızlanırdınız:) 'Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık. 67- 'Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık. 68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?  69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? 70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?  71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? 72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? 73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık. 74- Şu halde büyük Rabb’ini ismiyle tesbih et.”

VAKIA SÛRESİ /57-74 Yaratıcımızın tüm isim ve sıfatları yine bir şerit gibi geçsin aklımızın ara sokaklarından. O, tüm isim v e sıfatlarında eksikliklerden münezzehtir. Yani kadir oluşunda, vedüd, hasip, alim, Rezzak, emin, hakim gibi tüm isimlerinde kuddüstür, samedtir. Yaratan yaratılan gibi değildir. Yaratılanlar da yaratan gibi. Yaratanın isim ve sıfatları kendine mahsustur. Yaratılanların özellikleri de kendilerine özgüdür. İşte bu nedenle püf noktayı Rabb’imiz yine hatırlatıyor. .” “Deki; ..… O, doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun bir benzeri ve dengi yoktur.”

Bir Araştırma Yapmaya Ne Dersiniz? Sûrelerimizde geçen ayet-i kerimelerde Allah’ımızın ikişerli isimlerini bulunuz. Örnek; Fatiha sûresi/3 (Rahman ve Rahim)

           Bir tefekkür penceresi aralayalım! Allah’ımızın ayetlerde bu şekilde ikişerli isimlerinin gelmesinin sizce ne gibi hikmetleri olabilir?

DOĞMAK VE DOĞURMAK Doğmak ve doğurmak, başka bir şeyden türemeyi, kendisinden de bir şeylerin üremesini ifade eder. Yani onun bir başlangıcını ve bitişini anlatır. Doğum ve ölümün onun için söz konusu olduğunu ve o iki nokta arasında aşamalardan geçtiğini dile getirir. Doğum ve ölüm ile kendisinden önce ve sonra başkalarına muhtaç olduğunu, aşamalardan geçerken birçok şeye ihtiyaç duyduğunu…. Kısaca bir yaratılmış düzeyi demektir. Oysaki Rabb’imiz tüm bunlardan münezzehtir yani o uzaktır. “ O, doğmamış ve doğrulmamıştır.” O’nun başlangıcı ve sonu diye bir şey yoktur. O, ezeli ve ebedidir. Tüm sıfatları da böyledir. Yani O kudretinde, ilminde, hükmünde, sevgisinde her sıfatında başlangıcı ve sonu yoktur. Bir örnek verelim; Yüce Allah’ımızın ilminin bir başlangıcı yoktur. O, her daim âlimdir. Ya da ilmi bir sûreden sonra tükenmez. Bir zamana veya mekâna bağlı değildir. O‘nun ilmi tek boyutlu da değildir. Sizce vahiyler ve peygamber öğretileri belli bir zaman dilimine özgü olabilir mi? Ya da belli bir bölgeye has düşünülebilir mi?

İlahi eğitimi geçmişe gömebilir miyiz? Başka bir örnek; yüce Allah’ımızın kudretinin bir başlangıcı yoktur, sonu da yoktur. Zaman zaman kudreti değişime de uğramaz. Bu durumda yüce Allah’a yardımcılar düşünmek anlamsız değil mi? O kime ihtiyaç duysun ki! O, kudretinde evvel ve ahiridir. Ve Ehad’tir. Ve Samed’tir. Ve Kuddüs’tür. Bu nedenle O’nun taraftarı olmak bize güç kazandırır. O’na muhalif durmak ve yaşamak yapılacak en yanlış seçimdir. Hâlbuki o kudrete karşı durmak yerine, O’nun taraftarı olmak en akıllıca bir duruştur. Daha bunlar gibi diğer sıfat ve isimleri düşününüz.

HZ. ALİ (AS)’İN DİLİNDEN YÜCE ALLAH(CC) TANITILIYOR….

“ Vardır yaratılmaksızın, mevcuttur yokluktan var olmaksızın. Her şeyle biledir, beraber değil. Her şeyden gayridir, ayrı değil. İşler yapar, harekete, alete ihtiyaç duymadan. Görendir, görülen yokken. Birdir, bir varlığa muhtaç bulunmadan, hiçbir varın yokluğunu garipsemeden. Halkı yarattı, yaratmaya koyuldu, düşünüp kurmadan, işe deneyişten faydalanmadan, bir harekete, alete muhtaç olmadan, işe koyulmadan, koyulup yorulmadan. Her şeyi vaktinde yarattı, birbirilerine aykırı olan şeyleri birleştirdi, uzlaştırdı.

Her şeyde bir istidat, bir tabiat yarattı; her şeyin maddesini ona göre düzdü-koştu. Her şeyi olmadan bilendir O; sınırlarını, sonlarını kavrayıp, kapsayandır O; her şeyin gizli, açık, her yanını bilendir.

O’nu vasıf etmeye kalkışan, O’nu bir başkasına eşit etmiş sayılır. Başkasını ona eşit sayan,  ikiliğe düşmüş olur. İkiliğe düşen, tecezzîsını kail olur; tecezzisini kail olan, O’nu tanımamış bulunur. O’nu tanımayan, O’na cihet isnat eder, O’na işaret eyler. O’na işaret eden, onu sınırlar. Sınırlayan, sayıya sokar. Nerde diyen, O’nu bir yerde sanır, O’na mekân isnat eder; bir yerde diyense, başka bir yeri ondan hali sanır.

Öyle bir mabuttur ki; derin düşünceler onu idrak edemez. Anlayış derinliklerine dalış, zatın künhüne eremez. Bir mabuttur. Sınır yoktur. Sıfatını sınırlayabilsin. Bir vasıf yaratılmamıştır, zatına layık bulunsun. Yoktur ona sayılı bir an, yoktur onun için ertelenmiş bir zaman.

Onu gözler, apaçık görüşle göremez; fakat gönüller, iman gerçekleriyle görür. O, her şeye yakındır, fakat onlarla birleşerek değil. Her şeyden ayrıdır, fakat onlara zıt olarak değil. Söyleyicidir, fakat düşünerek, dille, damakla değil. İrade edicidir, kasıtla, azimle değil. Eşyayı yapandır, yaratandır, aletle değil. Latiftir, gizlilikle vasıf edilemez. Büyüktür, irilikle değil. Görücüdür,; duyguyla tafsiline imkan yok. Acıyıcıdır, gönül yumuşaklığıyla tarifine imkân yok. Yüzler, onun ululuğuna karşı eğilmiştir, alçalmıştır; gönüller, onun korkusuyla dolmuştur, titrer  durur….”

NEHCÜ’L BELÂĞA KİTABINDAN Bu şekilde Yüce Allah’a iman ettiğimizde bakın ne gibi sonuçlara varabiliyoruz!

Tefekkür pencerelerini yeniden açalım mı? 1-     O’na güvenmek, sığınılacak en doğru karardır. 2-    O’nun hüküm ve tavsiyelerine göre yaşamamız en isabetli tercihtir. 3-    O’na göre yaşamak dünyada ve ahirette mutluluğa götürür. 4-    O’nun vaatlerine güveniyorum. 5-     Fıtratıma uygun davranmış oluyorum. 6-     çok huzurluyum. Rabb’imize çocuk isnat etmek en büyük hakaretlerden biridir. Bu dehşeti ayeti kerime şöyle hatırlatıyor.

Meryem sûresi /90-91 “Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir! “ Bir çocuk isnat etmek, tüm yanlış fikirleri de beraberinde getiriyor. Sanki yüce Allah’ımıza cinsiyet atfediliyor. O, ya bir baba veya bir anne gibi düşünülüyor. Sanki onun ya hem cinsi ya da zıt bir cinsi var. İşte bir veya ikili ilahtan yeni bir ilah… Bir çocuk ilah. Zayıf ve yeni yetme bir ilah….. Bu ne demek biliyor musunuz? Rabbimize her türlü zayıflığı, her türlü sıfatı atfedebilirsiniz anlamına gelmektedir. Tüm Esma-ül Hüsna da sayılan isimlerin bir anlamı kalmamış demektir. Yapılan en büyük hakaret ise ilahını kendi seviyesine düşürmek oluyor. Bir yaratılmış gibi. İşte ne büyük dehşet değil mi? Rabb’imize doğurma ve doğrulma özelliği vermek…. Oysa Allah’ımız tüm isim ve sıfatlarında Ehad’tir. Yani tüm isim ve sıfatlarında eşi ve benzeri yoktur. O, tüm isim ve sıfatlarında tek ve birdir.

“En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.”

Araf sûresi/180

0 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

TARKAN, GEÇÇEK VE GELECEK Sosyal medya da gündeme oturan Tarkan’ın “geççek” klibini merak ettim, ben de izledim. Evet başarılı bir klip olmuş. Tarkan’ın hakkını iyi vermek gerek. Güzel sunmuş. Ancak b

MİRAÇ VE HİBETULLAH Zer âleminde Resulullah’ın (saa) tüm insanlar ve seçkinler arasında en seçilmiş kişi olduğunu biliyoruz. O gün sorulan tüm sorulara Resulullah(saa), tüm insanlar arasında en hızlı

bottom of page