Hz. Zeyneb’in (s.a) Şam’da yaptığı konuşma
Hz. Zeyneb’in (s.a) Şam’da ya da Yezid’in huzurunda yaptığı konuşma Hz. Zeyneb’in (s.a) Kerbela vakıasından sonra, esirlerin Şam’da Yezid’in huzuruna çıkarıldıklarında yaptığı konuşmaya işaret etmektedir. Bu konuşma ve Hz. Zeynel Abidin’in (a.s) yaptığı konuşmalar, oradakilerin olağanüstü bir şekilde etkilenmelerine neden olmuş ve toplantı Ehlibeytin (a.s) yararına sonuçlanmıştır.
Bu konuşmadaki temel noktalar şunlardır: Allah’a hamd, Resulullah’a salat ve selam, Allah’ın kâfirlere mühlet tanımasındaki ilahî sünneti, Yezid’in davranışlarının çirkinliği, Yezidilere beddua, zalimlerin akıbetlerine işaret, Allah’a şikâyet ve Ehlibeytin (a.s) ebedi kalıcılığı.
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür. Allah’ın salat ve selamı Peygamberine ve tüm ailesine olsun. Yüce Allah şöyle buyurarak doğru söylemiştir: "Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu." (Rûm, 10)
“Ey Yezid! Esir olarak şehir şehir dolaştırmakla bu geniş yeryüzünü ve bu fezayı bize dar ettiğini, bizi Allah katında hor ve zelil, kendini de yücelttiğini ve bu olayların da senin yüce makamından olduğunu mu sanırsın ki böyle övünüp seviniyorsun? Dünyayı abat ettiğin, şenlendirdiğin için çok mu mutlusun? Her şeyin istediğin gibi gerçekleşmesine ve saltanatı ele geçirmene çok mu seviniyorsun? Yavaş ol, yavaş ol! Allah’ın “O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi, sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar; biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır” (Al-i İmran, 178) buyurduğunu unuttun mu yoksa?
Ey Âzâd edilmiş kölelerin zürriyetinden olan! (Mekke fethi sonrasında Peygamber (s.a.a) tarafından azat edilenler)[4], kendi kadın ve cariyelerini örtüp Resulullah’ın (s.a.a) kızlarını açık yüzlerle ve örtüsüz bir hâlde düşmanlarının yanında şehir şehir dolaştırman ve her konakta oranın sakinlerine teşhir etmen, yabancıya ve aşinaya bu himayesiz esirleri göstermen insaf ve adalet midir? Soylu ve necip insanların ciğerini ağzına alıp emen, sonra da dışarı atan ve şehitlerin kanıyla beslenen (Hz. Hamza’nın ciğerini çiğneyen Yezid’in büyük annesi Hind’e işaret etmekte) birinden nasıl merhamet beklenebilir? Her zaman itiraz, husumet ve kinle bize bakan biri, elinden gelen her türlü kötülüğü neden yapmasın? Şimdi de bu yaptığıyla sanki günah işlememiş gibi, sarhoş ve mağrur bir hâlde, cennet gençlerinin efendisi Eba Abdullah’ın (Hz. Hüseyin’in) (a.s) dişlerine çubukla vuruyor ve pervasızca “Bedir Savaşı'nda ölen büyüklerim, keşke burada olsalardı da bu durumu görerek çığlıklar atıp ‘ellerin dert görmesin ey Yezid’ deselerdi” diyorsun.
Evet, niye söylemeyesin ve niye bu şiiri okumayasın ki? Sen ellerini Muhammed (s.a.a) evlatlarının kanına buladın ve yeryüzünün yıldızları olan Abdulmuttalip oğullarını katlettin.
Fakat sen bununla kendi ölüm ve bedbahtlığına zemin hazırladın. Şimdi de duyuyorlarmış gibi kendi kavminin büyüklerine sesleniyorsun. Ne var ki çok geçmeden sen de onlara katılacak ve “Keşke ellerim kırılsaydı ve dilim lal olsaydı da bunları söylemeseydim” diyeceksin.
Ey güçlü Allah’ım! Bize zulmedenlerden intikamımızı ve hakkımızı al ve gazabının ateşinde onları yak!
Ey Yezid! Sen bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok geçmeyecek, Peygamber evlatlarının kanını dökmek ve Ehlibeytine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamber’in huzuruna çıkacaksın. O gün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.“Allah yolunda ölenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır, onlar Rableri katında diridirler.” (Al-i İmrân, 169)
Allah’ın hükmedici, Muhammed’in (s.a.a) davacı ve Cebrail’in de ona yardımcı olacağı gün senin için yeterlidir.
Seni bu makama getirerek Müslümanların sırtına bindirenler, zalimler arasında ne de kötü bir bedel seçtiklerini çok yakında anlayacaklar. Hangimizin daha bedbaht olduğunu bilecekler.
Sen, konuşulmayacak kadar değersiz birisin. Ama bu durum seninle konuşmaya (bizi) mecbur etmiştir. Seni kınamak ve zemmetmek (kınamak, yermek)se benim gözümde değerli ve büyük bir iştir. Fakat gözler ağlıyor ve sineler de gam ateşiyle yanıyor.
Ah, Allah ordusunun şeytan ordusu olan azat edilmişler eliyle öldürülmesi, ne ilginçtir! Bizim kanımız bu ellerden akıyor ve etlerimiz ise, ağızlarında çiğneniyor. O tayyib ve pak bedenler, toprak üstünde kalmıştır…
Ey Yezid! Eğer bugün galip gelerek, bizi kendi ganimetin biliyorsan, yarın yaptıklarından başka bir şey göremeyeceğin gün, bunun hesabını vereceksin. Allah kullarına zulmetmez. Biz de şikâyetimizi O'na yöneltiyoruz. Çünkü sığınağımız O’dur.
Ey Yezid! Kendi işinle meşgul ol; istediğin şekilde düzen kur; hile yap ve çalış. Ancak Allah’a andolsun ki bizim adımızı silemeyecek; vahyimizi söndüremeyecek ve öldüremeyeceksin; işimizi bitiremeyeceksin. Alnındaki bu lekeyi de silemeyeceksin. Çünkü aklın alil (hasta) ve yaşayacağın günler azdır. Münadi “Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun” diye seslendiğinde, o gün bu topluluğun dağılmış olacaktır.
Allah’a hamdolsun ki başlangıcımızı saadet ve mağfiret, sonumuzu da şehadet ve rahmet karar kıldı. Allah’tan istiyoruz ki nimetini, şehitlerimize tamamlasın; mükâfatlarını artırsın ve bizleri de salih haleflerden kılsın. Çünkü O, bağışlayandır; şefkatlidir. “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.”
