top of page

HZ. MUHAMMED (S.A.A)’İ DOĞRULAMAK İSTİYORSAN…

HZ. MUHAMMED (S.A.A)’İ DOĞRULAMAK İSTİYORSAN… Her insanın, her ideolojinin, her akımın özleminde hayal ettiği bir toplum modeli vardır.  Bu hayallerin en güzeli, en hakikatlisi peygamberlerin müjdelediği toplum modelidir. Bir yönüyle yüce Allah’a kulluk ödevi olsa da diğer yönüyle Rabb’imizin yeryüzünde istediği "islamî yaşam tarzı" olan dünya toplum modelidir. Bu yüzden Hz. Âdem (as) ile başlayan insanlık süreci, kemâl yarışına girerek yeryüzünde "istenen ideal hayat modeli" ne ulaşılacaktır.  Özlenen bir toplum modelinde şu kriterler aranır. 1-      Gelişme 2-      Olgunlaşma 3-      Birlik 4-      Adalet 5-      Hürriyet 6-      Güven Tüm bu kriterlere ulaşmanın yolu yaratılıştaki ilahî amaç ve hikmeti anlamaktan geçer. Yaratılıştaki amaç ve hikmeti anlama açısından inceleyecek olursak, bu konuda üç grup insan karşımıza çıkmaktadır. Birinci grup; kötümser, anlamsız, amaçsız bakanlar. Müminun süresi/ 115 "Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" İkinci grup; dünyanın tüm olumsuzlarına rağmen hoşgörü ile yaklaşanlar, mevcut en iyi dünya diye düşünenler. Enbiya süresi/ 16 “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.” Üçüncü grup; bir amaç için hikmet üzere yaratıldığına inananlar. İmtihanları bilinçle karşılarlar. Hedef- yol- birlik bilirler. Sebep ve sonucu birbirine bağlantı kurarlar. Fitne ortamlarında sağlıklı kararlar verirler. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur; “Allah rahmet eylesin, nereden geldiğini, nerede olduğunu ve nereye gideceğini bilen kimseye (Muhammed Şirazi, El-Esfar, C.8 s. 355)”. Üçüncü grup istenen ve doğru kabul edilendir. Bireysel ve toplumsal gelişmede üç aşama söz konusudur. Bu süreçler şunlardır. 1-      Başlangıç süreci 2-      Olgunlaşma süreci 3-      Birliğe ulaşma süreci Yüce Allah vahy etiği kitap ve Risalet ile insanoğluna bir eğitim vermektedir. Önce bireysel kaliteden geçilecektir. Nefis terbiyesi, güzel ahlak, erdemler bunlardan bazılardır. Kendine “müslüman” diyen bu kişiler olgunlaşma sürecine girerler. İmtihanlar bunun içindir. İlim ve salih amellerin durumu bu olgunluk seviyesini anlatır. Bu aşamadan sonra inananlar toplumsallaşma sürecine girerler. Ramazan ayı, hac, kurban, cihad gibi ameller bu isteği anlatır. Biz bu birlikteliği günlük hayatımızda da uygularız. Meslek birlikteliği, aile kurma isteği, millet olma gibi… İşte gerçekten olgunlaşanlar sınır ötesine, ulusalcılığın üzerine de çıkarlar.  Ümmet safında da birleşmek isterler. Hatta tüm yeryüzünde tek köy, tek şehirmiş gibi evrenselleşmeyi arzularlar. İşte yeryüzüne sığmayan bu kullar gökler ile de bağlantı kurmaya doğru giderler. Her inananın gönlünde bu süreç yatmalıdır. Yüreğinde hasretini çektiği İslami toplum modeline ulaşma isteği olmalıdır. Bu gidişatı aksatmayacak, sekteye uğratmayacak tek yol sıratı müstakimi anlatan peygamberlerdir. Tüm peygamberlerin meramı bu yolculuktur. Hz. Muhammed (s.a.a) te tüm peygamberlerin en son halkasıdır. Hatemidir. Yani hepsinin sonuncusudur.Tüm peygamberlerin yeryüzündeki mirası şudur; İslamî toplum oluşturarak insanlığı kemal seviyeye ulaştırmak... Peygamberlerin ve en son peygamber Hz. Muhammed (s.a.a)’in mirasını taşıyan en son vasiler de on iki imam, on iki imamın en son imamı da İmam Mehdi(as)’tir. Bu, şu demektir. Bizler son peygamberin,  son halkasındayız. Yani ahir zaman dönemi… Bu yüzden bugüne kadar müjdelenen bu haberleri duymak ve onaylamak kaçırılmaz son fırsatlardır. İmam mehdi(as)’ye iman etmek, Hz. Muhammed (s.a.a)’e iman etmek demektir. Çünkü Rabb’imiz tarafından seçilmiş son İmam Mehdi (as),  Hz. Muhammed (s.a.a)’in getirdiği Risaleti tamamlayacaktır. O, son davetçidir. Son müjdeleyicidir. Son uyarıcıdır. Rabbanî davet; ilahi iradeyi hiç tanımayanlara yapıldığı gibi, ilim geldikten sonra ihtilafa düşen inananlara da yapılır. Bu gün müslümanlar yüzlerce gruba, cemaate, mezhebe bölünerek bir birileri ile savaşmaktadırlar. Her grup vahdeti arzulamaktadır. Ama bunun yolunu ilahi tavsiyeden değil, kendi nefislerinden alarak bulmaya çalışmaktadırlar. Hâlbuki bunu vadeden müjde ortadadır. İmam Mehdi (as)’ye tabi olmak. O, son noktayı koyacaktır. Vahdet O’nunla olacaktır. Tâ ki her inanan onu İmam/ İmamet olarak görünceye ve inanıncaya kadar… Gabya iman,  islamı kabul etmenin en önemli kriterlerindendir. Gaybı kuşatma tamamen yüce Rabb’imizin otoritesindedir. Peygamberlik müjdesini insanlığa ikram ettiği gibi geleceğin dolayısıyla çağımızın son davetçisini de ikram etmiştir. Böylelikle insanlığa lütuf ve ikramı ile insanlığı başıboşluktan, kitap (Kur'an)'ını tevil karmaşasından kurtarmış, peygamber sünnetini  koruyarak kulları üzerindeki nimetini tamamlamıştır. Belki de çağımızın en büyük imtihanı budur. Peygamberin son vasisi olan İmam Mehdi(as)’ye itaat etmek veya etmemek! Çünkü ilahî irade üzere İmam Mehdi (as) peygamberin plan ve programını uyguluyor. Çünkü başından beri Ehl-i Beyt’ini öne çıkarmasının sebebi buydu. Dünya tarihinin son perdesini hatem olarak kendi adına; Ehl-i Beyt’inin son halkası Hz. İmam Mehdi tarafından kapatılacaktır. Bu yüzden o, son çağırıcıdır. O, evrensel lider olarak tüm yeryüzüne son şeklini verecektir. İlahi emir ve yardım ile tüm yeryüzü imtihana girecektir. O’nun sancağında ve liderliğinde toplananlar ve toplanmayarak O’na muhalefet edenler…  İnsanlar iki sınıfa ayrılacaklardır. Risalete taraftar olanlar ve Risalete muhalefet edenler diye. İmam Zeynel Abidin’den ravi olarak Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştu “ Eğer dünyanın ömrünün (sona ermesini) sadece bir gün kalmış olsa, Allah bugünü ailemden ismi benim ile aynı olan bir kişinin zuhur edip, zulüm ve haksızlıkla doğmuş olan dünyayı adaletle dolduracağı kadar uzatacaktır.” Hasan b. Abdullah Er-Razi Et-Tamimi; İmam Rıza oda babalarına dayanarak Peygamber (s.a.a) den buyurur. “Hakkı ifa etmek için bizden olan kaim kıyam etmedikçe saat(kıyama) vuku bulmayacaktır. Bu da Yüce Allah izin verince olacaktır. Onu izleyen kurtulacak, ona karşı çıkan helak olacaktır. Allah, Allah, Ey Allah’ın Kulları! Buzun, karın üstünde, düşe kalka olsa bile Mehdi’ye koşun. Çünkü O, Allah’ın halifesidir.” Tüm semavi vahylerden etkilenen dinlerin temelinde bu beklenti vardır. Hıristiyanlar Hz. İsa (as)’yı, Yahudiler Maşiyeh’i, Budistler Buda’yı, Hindular Krişna’yı …. Beklerler.  Bu şaşılacak bir durum değildir.  Çünkü önemli olan son perdenin nasıl kapanacağına herkesin haberdar oluşudur. Nitekim kıyamet sahneleri, yeryüzünde ne gibi alamet ve değişimlerin olacağından herkes mutabıktır. Kıyamet süresi, Zilzal süresi, Mearic süresi… hep bu sahnelerden haber verir.  Vahy ve Risalet delillerini öne sürmüş olup, şu noktalarda uyanık olmamız gerekir. 1-        İmam mehdi(as)’ye inanmak bir çizgidir. Çünkü biz gelişigüzel bir lidere bağlanmıyoruz. Bu lider, Hz. Âdem (as) ile başlayan imamet silsilesinin son halkasıdır. Bu yüzden Hz. Âdem (as) ile başlayarak imamet rolünde olan tüm seçilmişler, son durumu anlatan süreç ile ilgili zaman zaman müjde ve uyarılar bildirilmişlerdir. Hz. İsa (as)’ın kıyamet sürecinde Ehl-i Kitab’ın tamamen onaylaması ve Hz. Mehdi (as) ile birlikte davet ve mücadelede birlikte hareket etmesi gibi… Yine her semavi kitapta kıyamet süreç ve alametlerinden bahsedilirken evrensel liderden haber verilmemesi mümkün değildir. 2-         İlk imametten son imamete kadar tüm seçilmişlere inanmak İslam’ın şartlarındandır. Yüz yirmi dört bin peygamber derken ve aralarındaki seçilmiş taşıyıcılar, salihler ve seçilmişler hep aynı daveti anlatmaktadır. Bu yüzden tüm seçilmişleri ve son peygamber Hz. Muhammed’i gerçekten doğru anlamış olup olmamanın süzgeci İmam Mehdi (as)’dir. Çünkü insanlar ısrarla “Kur’an da neden isim yok” derler.Kur'an da adı geçmeyen peygamberlere de iman ederiz. Adını bilmediğimiz halde o peygamberlere iman etmemek, insanın akidesini ziyan eder. Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.a)’in risaletini kabule davet ederken elde hiçbir ayet yoktu. Bunun yanı sıra  yaptığımız her ibadetin ve şiarların delili ayetlerde var mıdır? Örneğin namaz kılma şekli gibi. Bu şu demektir. Belki de en büyük sır budur. İsim ile değil kalp ile tanınacaktır. Çünkü peygamberin ismini bilmek ile iman olmadığı gibi, anlamak, tanımak, inanmak ve yaşamak ile iman gibi İmam Mehdi de öyle bilinecektir. İşte bu yüzden Hz. Muhammed’i anlayan,  İmam Mehdi’yi de anlar. Ve tüm seçilmişleri de anlamış ve tasdik etmiş olur. Bu yüzden İmam Mehdi’ye inanmak bir çizgidir. Sırat-ı Müstakim'i başından sonuna kadar bir bütün olarak kabul etmektir. İmam Mehdi (as)'ye inanmak, bir ahir zaman meselesi değildir. Bu iman, ilk süreçten son sürece kadar tüm çizgiyi kapsar. ve her çağdaki inananlar bu haber ile imtihana girmiştir. 3-        Rabbimiz tarafından tüm seçilmişler ilahi davet için modeldirler. Tamamen dünya öğretmenidirler. Bu nedenle bu mesele yerel bir duruştan bahsetmiyor. Bu yüzden tüm hocalar, âlimler, veliler, liderler Hz. Mehdi (as)’ye dayanmadan ve inanmadan kendilerince bir çizgi oluşturuyorlarsa bu kesik ve batıl bir çizgidir. Çünkü bu duruş sıratı müstakimden uzak bir yoldur. Oysaki Hz. Mehdi(as) son peygamber Hz. Muhammed (s.a.a)’in halifesidir. Bu yüzden Hz mehdi (as)’ye iman bir taraftarlıktır. Bir asalettir. Seçilmişlerin yoludur. Çünkü nereye biat ettiği, neyi onayladığı, neyin taraftarlığını yaptığı bellidir. Tüm savunacağı şiarlar, Allah ve Resulü’nün onayladığı şiarlardır. 4-        Elbette ki İmam Mehdi, Resulullah tarafından müjdelenecek ve kendi ehlinden olacaktır. Halifesini kendisi bildirecektir. Nitekim kendisi Ehl-i Beyt’inden kimlerin kendisinden sonraki halifeleri olacağını sırasıyla bildirmiş olduğu gibi, her imam da bir halef olarak  peygamberden gelen müjde ve yüce Allah’ın bildirileri üzere sonraki halifelerini bildirmiştir. son imam Hz. Mehdi'ye kadar. 5-        Peygambere iman onun sözlerini ayırt etmeden, pazarlık yapmadan onaylamak ve itaat etmek ile olur. Peygamber hem gelecekte kendisinin bildirdiği halifeleri ile ilgili hem de son vasi ile ilgili çokça hadisler bildirilmiştir. Hadisleri kabul etmek peygambere imandır. Peygambere biat eden için seçme hürriyeti yoktur. Bilir ki peygambere itaat, Rabb’ine itaattir. O zaman bu kadar hadis bildirilmesine rağmen, İmam Mehdi ile ilgili haberleri sulandırmak, imanı başka zeminlere çekmek istediklerini gösterir. Demek ki Peygambere tam olarak biat etmemişlerdir. 6-        İslam tarihi bilinmeden, peygamber yoluna kurulan tuzak ve hileler bilinemez. Çünkü imametin sözde hilafete, sözde hilafetin nasıl saltanata dönüştürüldüğünü ve zeminlerin nasıl kaydırıldığını bilmek zorundayız. Peygamberden sonraki sürecin nasıl günümüze gelindiğini bilmeksizin, ayet ve hadislerin konumlarının nasıl çarpıtıldığını anlayamayız. Bu yüzden İslam tarihi denilince sadece peygamberin yaşadığı süreç düşünülmemelidir. Peygamberden sonraki tarihi de analiz etmek zorundayız...  Elbette ki Ehl-i Beyt’te kapıyı kapatanlar, Hz. İmam Ali’yi saf dışı edenler, Hz. Fatma’yı küstürenler, Hz. imam Hasan’ı, Hz. İmam Hüseyin’i katledenler ve gelen tüm imamlar ile cedelleşenler  İmam Mehdi’yi de tanımayacaklardır. Tüm Hadisleri yasaklayanlar, elbette ki İmam Mehdi ile ilgili haberleri de yasaklayacaklardır. Peygamberin ilk halifesini inkâr edenler, elbette ki son halifesini de inkâr edeceklerdir. Bu süreçlere dikkat etmek zorundayız.  7-        Peygamber sünneti dirilecektir.  İmam Mehdi’ye inanma; bu yolu temsil eder. Böylece toplum olarak kökümüze bağlı olduğumuz gibi, geçmiş ve geleceği bağlayan bağa tutunmuş oluruz. Biz geçmişi gömmüş, geleceği de meçhulde görenler değiliz. Peygamber; Risalet ağacının kökü, Hz. Ali; gövdesi, imamlar da; bu ağacın meyveleridir. Meyveleri kabul etmemek, bu ağaca hakaret olur. Risalet Ağacını yalanlamak olur. 8-       İmam Mehdi'ye inanmak, takipçilerine toplumsal bir edep kazandırmış olur. Tağutlara kapılmadan, erdemleri atlamadan, amacı belli, yolu belli bir toplumsal duruş sergilemiş olur. 9-        Peygamberin hem müjde hem de uyarı olan bu haberleri atlamamalıyız. Bu, peygambere güvenin bir şahitliği olacak. Aynen miraç haberini söylediği gibi düşünelim.  Malik b. Enes, Muhammed b. El-Münkedir, Cabir b. Abdullah’tan naklen Resulullah (s.a.a) dedi ki; “Her kim Mehdi’ye (inancı) yalanlarsa kâfir olmuştur.” Gıyas b. İbrahim, Cafer b. Muhammed (İmam Muhammed Bakır)’dan, babasından, o da babasından Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “ Her kim evlatlarımdan Kaim’i inkar ederse, beni inkar etmiş olur(sayılır).”  Ebu Hamza es-sümali, Ebu Cafer El-Bakır’dan şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Allah katında değiştirilmesi söz konusu olmayan olaylardan birisinde bizden olan Kaim’in kıyam edeceğidir. Şu söylediğimde kuşku duyan Allah’a, O’nu inkâr eden, O’na kâfir olan biri olarak kavuşacaktır.” 10-      Toplumsal ümit lidere tutunma ve O’nun vaadlerine iman ile olur. İtaat ve destek ile de vahdet gerçekleşir. Çünkü toplum olarak amacı bellidir, yolu bellidir. Bu nedenle ortak akıl ve ortak gönülle hareket ederler. Toplumsal bir diriliş kazanılır. 11-     Kültürlerin çatıştığı, medeniyetlerin çarpıştığı, güçlülerin güçsüzleri ezdiği ve dört elle dünyaya sarınıldığı bu zamanda insanlığa hayat bahşeden İslam dinini tebliğ etmek ve sunmak evrensel ölçüde bir başa inanmak, gönüllere huzur ve mutmainlik, gözlere coşku, kemâle erişmek için heyecan verir. O topluma hayat kazandırır. Ama İmam Mehdi (as) bilinmezse, bütün bu çalışmalar sonuçsuz olacaktır. Mücadeleler kesik kalacaktır, boşa gidecektir. 12-     Evrensel adalete inanmak, inananları kalıcılığa ve uyanıklığa götürür. Üstün bir toplum oluşturma ruhu verir. Toplumun hepsine aynı hayali ve umudu verir. İmam Hasan Asgari der ki “oğulcağızım emir dinleyen iyi niyetli kişilerin kalpleri şevk ve heyecanla çarparak sana meyleder ve kuşların şevk ile yuvaya uçtukları gibi.” 13-     Böylece o toplum hem dünyalarına bir çeki düzen verirler. Çünkü lidere tabii olarak hareket ederler. Hem de ahiretlerini ihya etmiş olurlar. 14-     Toplumun siyasi ve kültürel hareketlenmelerini bir merkeze toplar. Böylelikle imamet toplumun bir üssü olur.  Ebu Said el Hudri (r.a) Resulullah’tan (s.a.a) rivayet eder: “Mehdi’nin izleyicileri O'na sığınırlar. Bal arılarının kraliçe arıya sığındıkları gibi(onun yanında güven ve huzur bulurlar). O, yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.” Tespit ettiğimiz tüm bu seçenekler bizi şu sonuca götürmektedir.

 HZ. MUHAMMED (S.A.A)’İ DOĞRULAMAK İSTİYORSAN,

 İMAM MEHDİ (AS)’Yİ ONAYLA, EVRENSEL DİRİLİŞE KATIL!

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page