HUD PEYGAMBERİM SELAM SANA!
HUD PEYGAMBER(AS) VE AD KAVMİ Arabistan’ın en eski ve en tanınmış kavimlerindendir. Nuh(as)’ın oğlu Sam’ın torunlarından Ad’ın neslindendir. Bu kavme dedelerine nispet edilerek Âd kavmi denilmiştir. Âd, Araplarca öylesine bilinen bir kelimedir ki, her kadim ve eski şeyler için ‘âdi’ kelimesi kullanılıyor. Tarihi harabeler ve eserler ‘Âdiyyat’ olarak tanımlanıyor. Sahipsiz ve bakıcısı olmadığı için boş bırakılmış toprağa Âdiyy-ül-Ard’ denilir. Antropologlar, Arabistan’da en eski çağlarda kaybolup giden milletler arasında ilk ismin Âd kavmi olduğunu belirtirler. Kur’an-ı Kerim’e göre Âd kavminin oturduğu yerin adı Ahkaf’tı ki Hicaz ile Yemen ve Yemâme arasında Hadramevt denilen bir bölgedir.(Ahkaf; dağ kadar olmayan kum tepeleri, kum yığınları demektir.)Âd Kavmi buradan çıkarak Yemen’in batı kıyılarından Irak’a kadar uzanan bütün bölgeye hâkim olmuşlardı. Burası göz kamaştıran güzellikteki bağ ve bahçelerle doluydu. Ondan dolayı ‘İrem Bağları’ tabiri meşhur olmuştur. Bu kavmin adı sanı tarihten silinmiştir. AD KAVMİNİN YAŞADIĞI BÖLGENİN BUGÜNKÜ DURUMU El-Ahkaf’ın bugünkü durumunu gören bir kişi burada kuvvetli, kudretli, medeni ve görkemli bir milletin yaşadığına inanmaz. Yemyeşil olan İrem diye ünlenen bu belde bir çöle dönüşmüştür. Burası upuzun bir çöldür ki kimse içine girmeye bile cesaret edemez. Hadramut’un kuzey yaylasından bakıldığında esas çölün 1000m aşağıda olduğu görülür. Buranın kumu son derece ince olup şeker gibidir. Orada bulunan beyaz dairelere düşen bir şey kısa sürede batar veya harap olur. Hem Arap tarihçilerinin hem de çağımız tarihçi ve araştırmacılarının bulgularına göre Âd kavmi dünyadan âdeta silinmiştir ve hiçbir kalıntıları kalmamıştır. Bu sebepten dolayıdır ki Arap tarihçileri bu kavmi, kaybolan ve yok olan milletler arasında saymaktadırlar. ÂD KAVMİNE VERİLEN(NİMET)LER 1-Hz. Nuh (as)’ın ümmetinin yok oluşundan sonra dünyada şan ve şöhret, refah ve saadet kazanan millet Âd kavmiydi. Bu kavme yeryüzünde iktidar ve üstünlük verilmişti. “ …Nuh kavminden sonra sizi hâkimler yaptığını ve sizin halk arasında kuvvet ve kudretinizi arttırdığını ve Allah’ın size olan nimetlerini düşünün.”(Araf:69) 2-Âd kavminin fertleri vücutça hayli iri yarı ve kuvvetliydi. “…Sizin halk arasında kuvvet ve kudretinizi arttırdığını (düşünün)… ” (Araf:69) 3-Kendi çağının rakipsiz ve eşsiz milletiydi. Onlar zamanın süper gücüydü. “ Ki beldeler arasında onun benzeri yaratılmamıştı.”(Fecr:8) 4-Bu kavmin medeniyet ve kültürü göz kamaştırıcıydı. Yüksek ve kalın mermer sütunlar üzerinde yükselmiş binalar yapmak en belirgin özelliklerinden biriydi ve böyle şöhret bulmuşlardı. “Görmedin mi, Rabbin Âd’a ne yaptı? O sütunlarla dolu İrem’e.”(Fecr:6-7) AD KAVMİNİN DURUMU
Maddi ve bedensel üstünlük, kuvvet ve iktidar bu milleti şımarttı. Büyüklendikçe büyüklendiler. “Büyük kim” bilemediler. “…Ad Kavmi, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamışlar; Bizden daha kuvvetli kim var? Dediler. Allah’ın kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görmüyorlar, ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.” (Fussilet;15)
Siyasi nizam ve iktidarı son derece zalim kişilerin elindeydi. “ …Her bir inatçı zorbanın emrine uydular…”(Hud;59) Zorlayan=cebbar: İnsanlara iradesi önünde boyun eğdiren ve onları istediği gibi davranmaya zorlayan lider anlamındadır. İnatçı=(anid):Hakkı kabul etmeyen, aşırı derecede inatçı kişi demektir. Bu iki ifade Ad kavminin durumunun özetidir. Bu durum, Allah’ın ayetlerini yalanlamak, peygamberlere karşı gelmek ve inatçı diktatörlere uymaktır. Eğer başımızda zalim yöneticiler varsa bu bizim iç dünyamızda bulunan küçücük zülüm parçalarından dolayıdır. İktidar bu küçücük zülüm parçalarını şekillendiren kişilerin eline verilmişti. Onlara karşı seslerini çıkaramadıkları için bu inatçı zorbaların emrine uymaya mecbur hissediyorlardı. Çünkü onlar güce ve zorbalığa tapıyorlardı. Güçlü ve kuvvetli olmaları onları gururlandırıyor, kibirlendiriyordu. Bu güç ve kuvvete güvenerek diğer insanları küçük görüyor, onlarla alay ediyor, mallarına ve canlarına tecavüz ediyorlardı. İnsanları sömürdükçe sömürüyorlardı. Ad Kavminin haksızlıkları şiddetlendikçe şiddetlendi. İnsanlar Ad Kavminin zulmünden yıllar yılı inledi. Günümüzde de öyle değil mi? Para, güç, kuvvet, şan-şöhret kimin elindeyse diğer insanları kendi istediği gibi düşünmeye, giyinme düşünmeye, giyinmeye, yaşamaya, yönetmeye çalışırlar. Bu yanlış fikirleri değişik metotlarla kafalara kazıyarak insanların tercihlerini, beğenilerini, hayat görüşlerini oluşturarak büyük vurgunlar vurmaktalar. İnsanları sömürdükçe sömürmektedirler. “Artistler, futbolcular ve şarkıcılara insanın gözlerinin hayretten açılmasına neden olacak kadar astronomik ücretler ödenir. Bu kişiler filmlerle, reklam, maç gibi vasıtalarla insanlara öylesine övülür ki; bunların fiziğine, sesine, oyun gücüne hayran kalan geniş halk kitleleri, onların giyindiği gibi giyinmeye, yediğini yemeye, kullandığını kullanmaya koşmaktadır. Bundan kimler yararlanmaktadır? Tabi ki bu tezgâhı ayarlayan, büyük çoğunluğunu Yahudi sermayedarların oluşturduğu moda simsarları, parfümeri, krem, koku, şampuan imalatçıları vurgunu vurmaktadırlar.”(Yaşadığımız günler /Rasim Özdenören)
Ad kavminin dini durumlarına gelince, Allah’ın varlığını inkâr etmiyordu, ancak Allah’a ortak koşuyordu. Onlar sadece Allah’a kulluk etmekten hoşlanmıyorlardı. Hayatlarına müdahale eden bir Rabb istemiyorlardı. Taptıkları putlar varlıklarını sürdürebilecek bir kuvvete sahip olmamalarına rağmen babalarını taklit ediyorlardı. Bu görüş ve onların düşünce hürriyetlerini ortadan kaldıran bir kölelik ruhu da Hûd kavmine hâkim olmuştu. “Onlar; Yalnız Allah’a ibadet edip, babalarımızın taptıklarını terk etmemiz için mi geldin?(dediler)”(Araf;70) HZ.HUD (AS)’UN ÂD KAVMİNE PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİ Büyük bir bolluk içinde yaşayan, lüks ve israfın had safhada olduğu bu kavim şımarmış, azmış, tevhid dinini terk ederek putperest olmuşlardı. Nuh kavminin bu yüzden mahvolduğu akıllarına bile gelmiyordu. Azgınlıkları iyice artınca Allah, onlara soyca kardeşleri ve kendi içlerinden olan Hz Hud’u (as)peygamber olarak gönderdi. “Âd kavmine de kardeşleri Hud’u (gönderdik)…(Araf: 65)” “Bunun üzerine onlar arasından kendilerine; Allah’a kulluk edin. Çünkü sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Hâlâ Allah’tan korkmaz mısınız (diyen) bir resul (Hud’u)gönderdik.” (Mü’minun:32) HZ.HUD (AS)’UN DAVETİ
Hz. Hud (as) öncelikle onları şirkten, puta tapmaktan vazgeçip tevhide, sadece Allah’a ibadet etmeye çağırıyor. Allah’a karşı gelmemeleri konusunda onları uyarıyor. ”… O,(kavmine)dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yok.(Hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?(Araf;65))”
Hz. Hud(as) sonra peygamber olarak gönderilişini, Allah’ın onlara vermiş olduğu nimetlerin, Allah’a imanı ve şükrü gerektirdiğini hatırlatıyor. Hatırlayın ki dünya ve ahirette kurtuluşunuz olsun diyor. “Sizi uyarmak için içinizden bir kişi vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi Nuh kavminden sonra (onların yerine )hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.(Araf 69)” ZİKİR: Bir şeyin dilde veya kalpte hazır olması o şeyin söz ile veya kalpte hatırlanmasıdır NİMET: Her türlü iyi hal(durum) ,insana her türlü faydanın sağlanması, her türlü zararın ondan giderilmesidir. Nimet kelimesinin içinde, iyilik, mutluluk, ihsan, bağış, hayırlı mal ve servet, her türlü güzel durum manaları da bulunmaktadır.
Hz. Hud(as) daha sonra kavmine akıllarını kullanmalarını, istiyor. Ad kavminin akılları dumura uğramıştı. Çünkü din konusunda akıllarını kullanmazlardı. Âd kavmi dünya hususunda zeki, ahiret hususunda ahmak kimselerdi. Allah’a kulluk etmeleri karşılığında, Allah’ın kendilerine vereceği sonsuz güzellikteki nimetlerin yanında dünyada sahip olduklarının çok sönük kalacağını düşünmezlerdi. Putlara tapar, bu tapışın hiçbir şey ifade etmediğini düşünmezlerdi. Onlar gücü ve kuvvete taparlardı. Başlarına yönetici yaptıkları zorbaların emrine uyar, akıllarını onlara ipotek ederlerdi. “(Hud şöyle dedi)Ey kavmim! Ben ( Allah’ın emirlerini tebliğ etmeme karşılık) sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? YARATMA İKİ TÜRLÜDÜR. 1-FITR: Yoktan var eden demektir. 2-HALK: Parçadan, bir araya getirmek yolu ile maddeden şekil meydana getirmek anlamına gelir.
Allah’tan bağışlanma dilemelerini ve tevbe etmelerini(tebliğ ediyor) veya istiyor. “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin. Sonra da tevbe edin .(O’n dönün) ki üzerinize yağmuru bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olarak Allah’tan yüz çevirmeyin.”(Hud;51-52) Fakat Âd kavmi üzerlerindeki Allah’ın nimetlerine karşı gereken şükrü yerine getirmediler. Şehvetlerine dalıp, olabildiğince büyüklük tasladılar. Yüksek yüksek binalar, ihtişamlı köşkler bina ediyorlardı. Allah’ın nimetlerine karşılık nankörlük, şımarıklık ve zorbalık yapıyorlardı. ” Siz her tepeye bir köşk bina eder eğlenir misiniz? Dünyada ebedi kalacakmışsınız gibi bir takım saraylar ve havuzlar( yahut kaleler )mi ediniyorsunuz? Tutup yakaladığınız vakit zorbalar gibi mi yakalarsınız? Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Size, bildiğiniz şeylerle (nimetlerle) yardım eden, size davarlar, oğullar, bağlar, ırmaklar ihsan eden Allah’tan sakının. Ben cidden üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.”(Şuara 128-135) Eğer siz şükreder ve iman ederseniz Allah size niye azap etsin ki? Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. (Nisa Suresi-147) AD KAVMİNİN HZ.HUD (AS)’A ATTIKLARI İFTİRALAR Hz. Hûd(as)’n bu davetine karşılık Onu beyinsizlikle ve yalancılıkla suçladılar. Bakın neler söylediler:
“Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki; Biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten Sen’i yalancılardan sanıyoruz.”(Araf 66)
“Dediler ki; Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz.”(Hud 53)
“Biz, Sen’i ilahlarımızdan biri fena çarpmış demekten başka bir söz söylemeyiz.”(Hud 54)
Hz. Hud’un size vadettiği ölümden sonra diriliş çok uzak. Dünya hayatından başka gerçek yoktur. Ölürüz yaşarız bir daha diriltilecek değiliz. Bu adam sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız. Dediler (Mü’minun 36-37-38) HZ.HUD’UN KAVMİNE CEVABI
Hz. Hud da onlara: ”Ey kavmim! Bende çılgınlık ve akıl hafifliği yok; ancak ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilen bir peygamberim. Size Rabbimin mesajını iletiyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim. “dedi.(Araf 65-68) Burada Hz. Hud (as)’ın bazı özelliklerini görüyoruz. 1.Kavminin iftira ve kötü sözlerine karşılık onlara, onların üslubu ile cevap vermemiş nazik bir dil kullanmıştır. 2.Kendisi bir peygamberdir. 3.Güvenilir bir nasihatçidir.
…Deki; Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz sadece yalan uyduruyorsunuz.(Hud 50) Yani sizler Allah’ın dışında ilahlar edinip onlara tapıyorsunuz. Bu sizlerin uydurmasıdır.
“Ey kavmim! Bu davetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak beni yoktan var edene((fıtr) düşer. Hiç düşünmez misiniz?”(Hud 51)
“Ey kavmim! Rabbinizden af dileyin, sonra O’na tevbe edin ki, size gökten bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Suç işleyerek (davetime) sırt çevirmeyin.(Hud 52) Hz. Hud hiçbir çıkar peşinde olmadığı halde onu suçluyorlar. O sadece kavminin iyiliğini istiyor, tek arzusu onları hakka yöneltmek. Hz. Hud, kendisini anlamalarını istiyor. Çünkü Allah’a ortak koşmak ilahi azabı gerektiren bir suçtur. Bu suçtan af dileyin ve iman edin ki size bol yağmur indirsin, gücünüze güç katsın diyor. Bu sırada Hud kavmi kıtlık ve kuraklık çekiyordu. Neden? Bunun nedeni kendi davranışları idi. Çünkü insanları başına gelenler kendi davranışları sebebiyledir. İyi davranışlar iyilikleri ve bereketleri kötü davranışlar ise bela ve sıkıntıları getirir. Kötü davranışların devam etmesi önce yokluğu ve acıyı sonra da helâki kendi üzerine çeker. Şu ayette bunu belirtmiş. “(O) ülkelerin halkı inanıp Allah’ın azabından korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık.”(Araf 96) “Dediler ki; Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz. Biz, Sen’i ilahlarımızdan biri fena çarpmış demekten başka bir söz söylemeyiz”(Hud 53- 54) Hz. Hud kavminden iki şey istemişti.1.Sadece Allah’a kulluk etmeleri, 2. Kendisine inanmalarını ve öğütlerini yerine getirmeleri Her iki isteğini de kabul etmiyorlar. Hud artık bizimle uğraşmasın diye ilahlarımızdan bazısı seni çarpmıştır diyorlar. Hz. Hud onların ilahlarından uzak olduğunu ve ilahlarının kendisine bir kötülük yapamayacaklarını, inandıkları ilahların acizliklerini görmeleri için kavmine meydan okuyor.
“(Hud) dedi ki; Ben Allah’ı şahit tutuyorum ve siz de şahit olun ki, O’nu bırakıp ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Artık hep birlikte bana tuzak kurun, sonra da bana hiç mühlet vermeyin.”(Hud 54-55) Ayette altı çizili olan hep birlikte ifadesi Hz. Hud’un hak yolda, kavminin batıl yolda olduklarını güçlü bir dille vurgulamaktadır. Hud onlardan hiçbir şekilde korkmadığını Allah’a dayanıp güvendiğini, Ona tevekkül ettiğini, kavminin ilahlarının ona hiçbir zarar veremeyeceğini şu ayette söylüyor. Çünkü her şeyin idaresi Allah’ın elindedir. Ben üzerime düşen görevi yerine getirdim.
“Ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Hiç bir canlı yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş(idaresi elinde)olmasın. Şüphesiz Rabbim doğru yoldadır. Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ki ben, benimle gönderilen mesajı size ilettim. Rabbim sizin yerinize başka bir toplum getirecek ve siz O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Rabbim, her şey üzerinde bir koruyucu ve gözeticidir” (.(Hud 56- 57) AD KAVMİ HELAK İSTİYOR… Araf süresi/69. Ayet-i kerimeyi hatırlayacak olursak Nuh(as)’un kavminden sonra onların yeryüzünde halifeler oldukları kendilerine bildirilmişti ve Nuh kavminin canlı şahitleriydiler. Buna rağmen Ad kavmi Hz. Hud(as)’un ve davetinden yüz çevirdi. Dediler ki: ”Sen bize yalnız Allah’a kulluk etmemiz atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde sadıklardan isen bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir bize. ” -Hud dedi ki: ”Rabbinizden üzerinize bir azap, bir gazap hak oldu muhakkak. Sizin ve atalarınızın uydurduğu tanrılar hakkında benimle çekişiyor musunuz? Hâlbuki Allah onlara hiçbir delil indir -memiştir. Artık bekleyin. Ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.(Araf 70-71)” -Ne vakit ki azap emrimiz geldi, Hûd’u ve beraberindeki mü’minleri, katımızdan bir rahmet olarak selâmete erdirdik, onları ağır azaptan kurtardık(Hûd 58) -Âd kavmine gelince; onlar da, kasıp kavrulan şiddetli bir fırtına ile helâk edildiler. Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gün sekiz gün arka arkaya musallat etti.(Eğer orada olsaydın)bu kavmin o fırtına da ölüp yıkıldığını görürdün. Sanki onlar içleri bomboş hurma kütükleri idiler. Şimdi onlardan geride kalan birini görüyor musun?(Hakka 7-8) -Âd kavminde de ibret vardır. Hani onların üzerine o kökü kurutan rüzgârı göndermiştik. Öyle bir rüzgar ki, uğradığı her şeyi bırakmıyor, mutlaka kül gibi savuruyordu.(Zariyat 41)