top of page

HAYATIMIZDAKİ GENEL DENETİM

 HAYATIMIZDAKİ GENEL DENETİM;

NAMAZ VE İYİLİĞİ EMREDİP, KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK   Günümüz dünyasının gelişmiş halklarında genel gözetim ve denetim kanuni bir iştir. Her ferdin bu haktan yararlanma hakkı vardır. Mesela bir memur, bir işçi veya bir öğrenci toplumda bir yanlışlık gördüğünde bu sorunu gerekli yerlere bildirmesi gerekir. Ya da her topluluk ve kurumda denetleme ve gözetimi yapan ayrı bir birim vardır.  İslam dininde de iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek temel bir farzdır ve hiçbir müslümanın günah karşısında susma hakkı yoktur. Her nimetin değerini korumada, fesada karşı mücadelede bulunulmalıdır. Bir toplum kendi çağdaşlarının her türlü günah ve taşkınlığı karşısında sessizliği seçemez.  Kur’an-ı Kerim’de bu hakikat şöyle beyan edilir. Ali İmran suresi /110 “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız.”  İslam dini bu temel ve kanuni hakkı kullanmakta, bu kurala tembellik ve gevşeklik gösteren kimseleri diriye benzeyen ölüler olarak göstermektedir. İnsanın iyiliği emredip, kötülükten sakındıran ameller içerisinde denetim ve gözetim rolünü yapan kıldığı namazıdır. Namazını düzenli ve bilerek kılan insan, hatalara ve günahlara karşı uyanık olur.  Namazı onu denetler. İyiliği emreder, kötülüklerden alıkoyar. Her amelin değeri, o işten çıkacak sonuca göre de ölçülür. Apandisit olan bir hastanın ameliyatla kurtulmasının değeri bir ustanın ateş içerisinde demir kaynatmasından veya kapı, pencere yapmasından çok daha fazladır. Oysaki demircinin fiziki açıdan çektiği zahmet ve harcadığı zaman doktorun ameliyat masasındaki mülayim bir havada çektiği zahmetle mukayese bile edilemez. Doktor yarım saat vakit ayırıp, zahmet çekerek ölmek üzere olan bir kişiyi kurtarmaktadır. Demirci ise kat kat daha fazla enerji harcayıp zahmet çekerek kapı, pencere veya bir çekiç yapmaktadır. Bu iki olayın değeri, işin sonucundan dolayı ortaya çıkar.  Namazın yanında olmazsa olmaz olan iyiliği emredip, kötülüğü sakındırma diğer bir ifadeyle fesada ve karşı mücadelede genel gözetim ve denetim; diğer görevler arasında en zirveye çıkan bir davranıştır. İyiliği emretme görevi olmadığı takdirde yapılan her amel sonucu kısmi kalacaktır.  Aklın ve naklin hükmünce en üstün ameller; Allah’a iman ve namaz üzerine yapılan salih amellerdir. Hz. Ali (sa)şöyle buyurmuştur: “ iyi amellerin hepsi ve Allah yolunda cihat, iyiliği emredip kötülükten sakındırma ile mukayese edildiğinde derin bir denizdeki damla gibidir.” Hz. Muhammed (s.a.a) da şöyle buyurmuştur: ”toplum bir gemiye benzer. Yolcular diğerlerini tehlikeye sokacak bir hareket yapmadığı sürece özgürdür. Yolculardan biri bu özgürlüğünü kötüye kullanıp testereyle veya bir aletle gemiye zarar vermeye kalkarsa gemide bulunan herkes ona karşı çıkar ve onun bu işini (özgürlüğünü kötüye kullanmak) olarak telakki eder. Toplum da bunun gibidir. Toplum fertleri bu geminin yolcularıdır. Hepsi zararda ve kârda ortaktır. Bir kişinin yaptığının zararı toplumdan ayrı tutulamaz.”  Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah şöyle buyurmuştur:  Enfal suresi/ 25 “ İçinizden yalnızca zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan fitneden sakının.” Namaz ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmak; bireysel ve toplumsal duruşun olmazsa olmaz şartlarındandır. Namaz kılmak, iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek maddeci toplumlarda meydana gelen ve tüm sınıfların geneline yönelik oluşan her türlü fesada engel olur. Alt düzey ve üst düzey arasında farkı kaldırır. Birlik ve eşitlik topluma hâkim olur. Bu da toplum içerisinde tehlikelere, fitne ve fesatlara karşı vahdet oluşturur. Namaz ile milletin birliği sağlanır.  Namaz; Allah ve Resulü’ne itaat duygusunu insanda canlı tutar. Böylelikle Allah ve Resulü’nün her sözüne itaat etmeyi sağlar. Gelişen itaat duygusu ile insanlara fıtri bir alışkanlık getirir. Hayata disiplin ruhunu kazandırır. Otomatik olarak ilahi emirlere ve hikmet dolu öğütlere uyar ve doğaçlama olarak din hayatına hâkim olur.  Namazın kabul olmasının şartının ihlâslı olması gerektiğini bilen insan kötü sonuçlar getiren maddi hedeflerden uzak durur. İnsanlara göreceli bakmaz. Manevi değerler ve erdemler öne çıkar. İhlâstan maksat sadece Allah’ın rızasını istemektir. Bu da birçok ahlaki faziletin ve değerlerin özelliklerini beraberinde getirir. İhlâslı bir toplum, işini Allah için toplumun maslahatını gözeterek yapar. Amellerini zahiri olarak süsleme yerine, işin sağlamlığına ve değerli sonuçlarına odaklanır.  Bu yüzden Resulullah Hz. Muhammed (s.a.a) vefatından bir süre önce en önemli tavsiyelerinden biri şuydu: “Bizim şefaatimiz namazını kılmayanlara veya namazını hafife alanlara asla ulaşmayacaktır.” Tüm bu anlatılanların ışığında hayatımızda; namaz ve iyiliği emredip, kötülükten sakındırma prensibini canlı tutalım İnşallah. Emin olun ki mücadelenin ruhu buradadır. Vesselam…

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TARKAN, GEÇÇEK VE GELECEK Sosyal medya da gündeme oturan Tarkan’ın “geççek” klibini merak ettim, ben de izledim. Evet başarılı bir klip olmuş. Tarkan’ın hakkını iyi vermek gerek. Güzel sunmuş. Ancak b

MİRAÇ VE HİBETULLAH Zer âleminde Resulullah’ın (saa) tüm insanlar ve seçkinler arasında en seçilmiş kişi olduğunu biliyoruz. O gün sorulan tüm sorulara Resulullah(saa), tüm insanlar arasında en hızlı

bottom of page