top of page

GAYBET MEFHUMU

Sallahu aleyke ya veliyyel asr edrikna erşidna ve ehdina

Rabbişrahli sadri ve yessirli emriVahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli.” Resulullah (saa)’in “Kim zamanının imamına biat etmeden ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür.” sözü iman etmemizin şartı olan bir imamın mutlaka olacağının delilidir. Allah-u Teâlâ yeryüzündeki hüccetini inkârı mümkün olmayan kesin ve apaçık delille, çeşitli sebepler gereği insanların arasından gayba çekebilir. Bakara Suresi 3.Ayette şöyle buyruluyor; “Takva sahipleri gaybe iman ederler.” Ayette Allah-u Teâlâ Gaybete İman etme konusunu müminlerin sıfatları arasında beyan buyurmuştur. Gayb konusu önemli ve dikkat edilmesi gereken bir konudur. Gayb bilinmeyen, gizli olan anlamındadır. Gayb kelimesi her ne kadar genel bir kavram olsa da ayette buyrulan Hz. İmam Mehdi (a.f)'in gaybetidir. Yani takva ehli olanlar gaybette olan İmama inanırlar. Gayba inanmanın önemi O'na iman etmektir. 7000 bin yıl Allah’u Teâlâ’ya ibadet etmiş İblis gayba olan inancını amele dökmediğinden bu imtihanında başarılı olamadı. Gayba iman beşerin imtihanından biridir. Resulullah (saa)’in dünyadan göçmesinden sonra sözde Müslümanlar onun emaneti olan Ehlibeytine/ailesine yapmadıklarını bırakmadılar. Katliamların hangi boyutlara ulaştığı insaf ehli tarihçilerin kitaplarında kayıtlıdır. Evlatları ve emanetleri olan imamları tek tek şehit ettiler. Acaba Resulullah emanet etmese idi neler yaparlardı? Elbette ilahi irade yeryüzünde görevlendirdiği hüccetlerine yapılan bunca zulmün neticesinde son hüccetini onların ellerine bırakmayacaktı ve bırakmadı da. Hicr suresi: 38. Ayette Rabbimiz “Malum vaktin gelip çatacağı güne dek.” Buyurduğu gibi belirli bir zamana kadar Sahibe-z Zaman İmam Mehdi (as)’ı insanların gözünden gayba çekti. Gaybet konusunda yazılıp çizilen Şia adına, Şia aleyhine söylenen birçok rivayet vardır. Bu rivayetler iftiralar da içermektedir. Çünkü milletin kafasında, bazen hurafeye varan düşünceler vardır. İmamın bir kuyunun/serdabın içinde gizlendiğine dair rivayetler bunlardan biridir. Güya imam o serdaba girmiş ve bir daha görünmemiştir. Onu bekleyenlerde o kuyunun başında onun çıkmasını bekliyorlarmış. Tarihte şiilerin bu tür yaklaşım ve düşünceleri olduğunu iddia eden bazı gruplar şiileri aşağılamak amacıyla bu kuyu meselesini kullanmışlardır. Bir kısım insanın niyetleri kötü olmayabilir, ancak Allah’u Teala şöyle buyuruyor; “….Şüphesiz ki bir çok kimse ilim sahibi olmadan, kendi isteklerine uyup(insanları) saptırıyor.” Enam:119 Hâlbuki itiraz sahiplerinin Ahzab suresi 36. Ayeti kerimesinde buyrulduğu gibi davranmaları gerekmez mi? “Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.”  “Allah ve resulü böyle buyurmuşsa o zaman söyleyecek hiçbir sözüm yoktur” demeli ve imanının gereği olarak buna göre davranmalıdır. Allah’a, Peygamberlere, ahiret gününe, kabir azabına, münkere, nekire, cennete, cehenneme daha sayabileceğimiz pek çok gaybe inandığımız gibi bu gün imamet gaybetine de inanmamız gerekir. Yine iman gaybi değil midir? Yaratılış gaybi değil midir? Halilullah olan Hz. İbrahim (as) yaratma sırrını öğrenmek istiyor. Allah cc. “İman etmedin mi?” Diye sorunca “kalbim mutmain olsun” diyor. Elbette Şiilerin imamlarını görmek istemeleri yadırganamaz. İman kalbidir, imamete inanmakta kalbidir. Ancak amele dökülünce vücut buluyor. Velayetin anlamında olduğu gibi yapma/etme/destek olma/itaat etme gibi, davranışa dökülünce imanın varlığından bahsedebiliriz. Bu husus da bize bakan yönüdür. Çünkü amelen yapıp kalben tasdik edilmemesi münafıklık alametidir. Amaçları sadece hakikatlerin üzerini örtmek, karalamak olan insanlara cenabı Hakk, Lokman suresi 7. Ayette: “Böyle birine mesajlarımız okunup aktarıldığında, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış da, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir, işte ona acıklı bir azabı müjdele.” Buyuruyor. O halde gaybetin manası nedir? İmamımız Hz. Mehdi(a.f)in gaybeti bu dünyadadır biz o hazreti görmüyoruz ya da görüyoruz tanımıyoruz. O hazret (a.f) Allah’ın verdi güçle müşküllere ulaşmaktadır. Yol göstermekte, hidayetçi ve destekçi olmaktadır. O Hazret (a.f) Allah’u Tealanın kendisine verdiği görevleri yapmaktadır. Hz. İmam Zeynel Abidin (as),gaybette olan imam hakkında şöyle buyuruyor; “Biz yer ehlinin güvence kaynağı ve kurtuluş vesilesiyiz, bizim hürmetimize Allah istemedikçe gökten yere bir şey düşmez, bizim vasıtamızla hakkın rahmet yağmuru yağmakta ve yeryüzü bereketlerini çıkarmaktadır. Eğer biz yeryüzünde olmasaydık yeryüzü üzerindekileri yutardı. Allah-u Teâlâ Hz. Âdem’i yarattığı günden beri yeryüzünü hiçbir zaman hüccetsiz bırakmamıştır. Bazen bu hüccet zahirdir tanınır, bazen gaip ve gizlidir. Kıyamete kadar da yeryüzü hüccetsiz kalmayacaktır. Eğer imam olmazsa Allah'a Hakkı ile ibadet de edilemez.(Yenabiul Meveddeh C:2 S:217) Yine Ebu Hamza der ki: İmam Cafer-i Sadık Aleyhisselama şöyle arz ettim: Yeryüzü imamsız olabilir mi? buyurdu ki: “Eğer yeryüzü imamsız olsa parçalanıp yok olurdu.” Gaybet-i Numani S:152 Fatır suresi 24. Ayette de Allah'u Teala “….Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” buyuruyor. Gaybetle ilgili Kuranı Kerim’de pek çok delilimiz mevcuttur. Yusuf Suresi 58. Ayet bunlardan biridir. Hz. Yusuf’un kardeşleri onu tanıyamadılar ancak Hz. Yusuf, onları tanıdı, Hz. İmam Mehdi (a.f)'in gaybeti de bunun gibi tek taraflıdır ve bu dünyadadır. O hazret bizden haberdardır ve bizi görüyor. Fakat biz onu göremiyoruz ya da görüyor tanıyamıyoruz. Gaybet konusunda diğer bir örneğimiz ise Araf Suresi 42.ayette geçen Hz. Musa Aleyhisselamın Allah'ın Emriyle 40 günlük kısa bir süre ümmetinden uzak kalmasıdır. Bu Hz. Musa (as)’ın gaybeti olarak bilinmektedir. Hz. Hızır (as)’ın hayatta olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Yine Hz. İsa (as)’ın yaşadığı, ahir zamanda tekrar insanların arasına döneceği ve İmam Mehdi (a.f)’in arkasında namaz kılacağı mütevatiren kaynaklarda geçmektedir. Daha pek çok ayet gaybet konusuna deli olarak getirilebilir.   Resulullah (saa) başta olmak üzere bütün imamlarımız gaybet konusunu gündeme getirmiş ve insanları gaybet zamanındaki davranışları konusunda uyarmışlardır. O “Beni Peygamber olarak gönderen Allah’a And olsun ki insanlar gaybet döneminde bulutların arkasında kalan güneşten yararlandıkları gibi O'ndan yararlanırlar.” Bihar’ul Envar Cilt: 52 Sayfa: 93 hadisten anlaşıldığı gibi Hz. Resulullah (saa) gaybette olan İmam((a.f))'ı “Bulutların arkasındaki güneşe” benzetmiştir. İnsanlar bulutların arkasındaki güneşten nasıl yararlanıyorsa,  İmam’dan da o şekilde yararlanır ve O'nu inkâr edemezler. Bulutlar ardından aşikâr olan güneşe ancak bazı insanlar ulaşabilirler. Gaybette olan imamda aynı şekildedir. Güneş, tüm insanların yararlanması içindir. Ancak her insan güneşten aynı oranda yararlanamaz. Gözleri kör olan bir insan güneşin ışığıyla yolunu bulamaz. Hz. İmam Mehdi (a.f)'in gaybetinde de günahlarla fıtratının üzerini örten ve kalpleri körelen insanlar O Hazretten yararlanamaz. İnsanlar gaybet döneminde İmamın varlığından kendi kabiliyetleri oranında faydalanırlar. Enfal Suresi 33. ayette şöyle buyuruyor ; “Fakat sen, onların içinde olduğun müddetçe onlara azab etmeyeceğim …” . Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allah-u Teâlâ zamanın Hücceti sebebine insanları topyekûn yok edecek bir bela göndermiyor.  Ancak bazı toplumlara hatta dünyaya, zamanımızda olduğu gibi küfür konusunda aşırıya gittiklerinde, zamanın hüccetini zalim toplumdan uzaklaştırarak onlara büyük bela ve musibetler gönderiyor. Hz. Nuh (as)’ın ve Hz. Lut (as)’ın ümmetine gönderilen belalar gibi. Zamanımızda ise Allah-u Teâlâ Hz. İmam Mehdi (a.f)'in varlığı sebebine yeryüzünü ayakta tutuyor ve bizlere nimet veriyor. Bu nimetlerin en büyüğü Hz. İmam Mehdi (a.f)'in kendisidir. Gaybette imamın varlığı ve ondan yararlanmamızla ilgili ortaya atılan şüpheye hadislerden cevap verdiğimizde ise Hz. Resulullah (saa)'in hadisini tekrar beyan edip hatırlatmamız gerekir. “Beni Peygamber olarak gönderen Allah’a and olsun ki insanlar gaybet döneminde bulutların arkasında kalan güneşten yararlandıkları gibi O'ndan yararlanırlar.” Hz. Mehdi (as)’ın o kadar yaşayamayacak olması konusunda da bazı şüpheler mevcuttur. “O nasıl olurda bunca zaman yaşayabilir?” diyenler Hz. Nuh (as)’ın uzun yaşamasını, Hz. Hızır (as)’ın, Şeytanın halen hayatta olmasını hatırlamalılar. Şeytanın yaşadığını ve insanları Allah’ın dininden uzaklaştırmak için sürekli mücadele ettiğini kabul edenler, şeytanın bir tane olmasına rağmen herkese ulaşarak onları saptırmaya çalıştığını da kabul ederler. Ancak imam Mehdi (as)’ın tek başına bu görevi nasıl yerine getireceğine itiraz ederler. Sebeplerini biz bilmesek de imamın gaybetinin elbette bir hikmet ve nedeni vardır. İmamların dışında hiç kimsenin bundan haberdar olmadığını anlamaktayız. Gaybetin hikmeti Hz. İmam Mehdi (a.f)'in zuhurunda aşikâr olacaktır. Abdullah b. Fazl el-Haşimi, İmam Sadık (as)’ın söyle buyurduğunu naklediyor: “Sahib-ul Emr’in ister istemez bir gaybeti olacaktır. Öyle ki dinden sapanlar şüpheye düşeceklerdir.” “Niçin” diye arz ettim, buyurdu: “Biz bunun nedenini beyan etmeye izinli değiliz.” “Hikmeti nedir?” diye sordum. İmam şöyle buyurdu: “Geçen hüccetlerin gaybetinde var olan hikmetler, İmam’ın gaybetinde de vardır. Ama hikmetleri, o zuhur etmedikçe belli olmayacaktır. Nitekim Hz. Hızır’ın (as) eliyle geminin delinmesi, çocuğun öldürülmesi ve duvarın düzeltilmesinin hikmeti de birbirinden ayrılmak istedikleri ana kadar belli olmadı. Ey Fazl’ın oğlu, gaybet konusu Allah’ın sırlarından bir sır, Allah’ın gayplerinden bir gayptir. Çünkü biz Allah’ı hikmet sahibi olarak kabul ediyoruz. Tafsilatı bizlere belli olmasa da işlerinin hikmet üzere olduğunu itiraf etmeliyiz.” Hadisten de anlaşılacağı gibi gaybetin asıl nedenleri açıklanmamıştır. Bunun nedeni ya insanların anlamasında bir maslahatın olmayışı, ya da anlayış kabiliyetlerinin bulunmayışıdır. Ama hadislerde gaybet için en önemli üç hikmet beyan edilmiştir.

  1. Bu bir imtihan ve denemedir. Güçlü imanı olmayanların batını ortaya çıksın, köklü iman sahiplerinin de bekleyiş ve musibetlere sabretme vasıtasıyla değerleri malum olsun ve sevapları artsın.

  2. İmam Musa-i Kazım (as) şöyle buyuruyor. “Yedinci imam’ın beşinci evladı gaip olduğunda dininizi koruyunuz. Kimse sizi dininizden çıkarmasın. Ey çocuğum, Sahib-ul Emr’in ister istemez bir gaybeti olacaktır. Öyle ki müminlerden bir grup inançlarından dönecekler. Allah Teâlâ gaybet vesilesiyle kullarını imtihan etmektedir.”

  3. Gaybet vesilesiyle zalimlere biat etmekten korunmaktadır. İmam Rıza (as)’a niçin gaybet olacağı sorulunca; “Kılıcıyla kıyam ettiğinde hiç kimsenin biati boynunda olmasın diye.” Buyurdu. Faddal oğlu Ali oğlu Hasan İmam Ali Rıza’nın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:Dedim: “Ey Allah’ın Elçisinin oğlu neden?”Dedim: ”Neden (gayba çekilecek)?” Buyurdu: “Çünkü kıyam ettiği zaman boynunda hiç kimsenin biatı olmasın diye.” Buyurdu: “İmamları onlardan gayba çekileceği için.” “Sanki taraftarlarımızı evlatlarımdan üçüncüyü yitirmekle sürüyü arayan ama onu bulamayan koyunlar gibi görüyorum.” Kemal’ud din kitaabı S:513’de;  4. Gaybet vasıtasıyla öldürülme tehlikesinden kurtulmaktadır. Zürare; ; Hz. Sadık (As) “Kaim, mutlaka gaip olmalıdır.” Buyurunca niçin diye sordum. “Öldürülmekten çekinmektedir.” buyurarak elleriyle karınlarına işaret ettiler. Hz.İmam Mehdi(as) imametinin başladığı günden beri gaybettedir. Allah’u Teâlâ kendi hâkimiyetiyle, Peygamber (saa) ve İmamların da bildirdikleri gibi ehlibeyt izleyicilerinin inançlarının sarsılmaması, İmamlara olan inançlarını yitirmemeleri, Hz. Mehdi (as)’ı ve ilahi kurtuluşu beklemeleri, gaybet zamanında Allah’ın dinine sarılıp kendilerini eğitmeleri ve İmam Mehdi (as)’ın kıyamı için Allah’ın emri gelinceye kadar dini vazifelerini yerine getirmeleri için iki çeşit gaybet takdir etti. Bunların ilki Gaybet-i Suğra yani küçük gaybet dönemidir. Naibi olan Ebul Hasan Muhammet Semuri'nin ölümüyle Gaybet-i Suğra sona ermiş, Gaybet-i Kübra başlamıştır. Hicr suresi: 38. Ayette Rabbimizin buyurduğu “Malum vaktin gelip çatacağı güne dek.” gaybet devam edecektir. Allah’u Teâlâ zuhurunu çabuklaştırsın. Peki, neden gaybet hemen başlamamış aşamalı olarak gerçekleşmiştir? Gaybeti Kübra ansızın ve birden gerçekleşseydi düşüncelerin sapmasına ve zihinlerin onu kabullenmemesine sebep olabilirdi; ama Gaybet-i Suğra müddetince zihinler yavaş yavaş hazırlandı ve daha sonra Gaybet-i Kübra dönemi başladı. Ayrıca gaybeti Suğra zamanında özel naipler vasıtasıyla imam (a.f) ile sağlanan irtibat ve o dönemde Şiilerden bazılarının imam Mehdi (as)’ın huzuruna gitmeleri onun doğum ve hayatı meselesini daha da sabitleştirdi. Gaybet-i Kübra eğer bunlardan önce olmuş olsaydı belki de bu mesele bu kadar açık olmayacak ve Şiilerden de bazılarının düştükleri gibi bazıları şüpheye düşecekti. Enbiya 105. Ayette “And olsun, biz Zikirden sonra Zebur'da da: 'Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır' diye yazdık.” buyurduğu gibi Allah-u Teâlâ yeryüzünü hiçbir zaman hüccetsiz bırakmamıştır. Ve her kavim için Salih bir Peygamber ve Salih bir Hidayetçi göndermiştir. Bir kurtarıcıya olan inanç sadece semavi dinlerde değil semavi olmayan inançlarda da vardır. Fatır:24. Ayette söyle buyruluyor: “Şüphesiz Biz Seni, Hakk ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.”      Sonuç olarak; yeryüzünde islamın yasa ve öğretilerini gelecek nesiller için olduğu gibi koruyacak birinin bulunması gerekmez mi? Acaba yeniden vahiy mi gelecektir? Kesinlikle hayır. Vahiy kapısı kapanmıştır. Öyleyse asıl din nasıl korunmalı, tahrif ve hurafeler nasıl önlenmeli? Bu ancak masum imam eliyle gerçekleşir. Ayette “Ey iman edenler! Sabredin, hep birlikte dayanın, rabıta içinde olun ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa erişebilesiniz.” Ali İmran suresi/ 200 Rabbim, imamımız İmam Mehdi (a.f). İle olan irtibatımızı, rabıtamızı kesmesin ki kurtuluşumuz buradadır. Sabırla takvalı kullarından olma gayretiyle imamımıza layık muntezirlerden olabilmeyi Rabbim İmam (a.f) eliyle nasip etsin. Ve sallahu aleyhi Muhammedin ve ali Muhammed ve eccil ferecahum.

RAHİM IŞIK

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ET-TAHİR

İFTAR, KADER VE İMAM Fe- ta-re harflerinde oluşan bir kavramdır. Anlamı uzunlamasına yarılmaktır. Kimi zaman bozmak, kimi zaman da düzenlemek yoluyla olur. Bu fiilden oluşan kavramlardan biri de fıtr

bottom of page