top of page

ER-REZZÂK

ER-REZZÂK

 Rızık veren demektir. Yüce Allah kâinatı yarattı. İçinde de insanı. Onu yaratırken de yalnız, tek başına bırakmadı. Onun ihtiyacı olabilecek her şeyi de yarattı. Hûd sûresi /6 “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.(Allah)onun durduğu ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.”        Rızık veren Allah’tır. Çünkü Allah’tan başka, kimsenin yaratmaya gücü yoktur. Bu yüzden hiç kimse kendini rızık veren olarak gösteremez. Râ’d sûresi/4 “Arzda birbirine komşu kıt’alar, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Ama üründe bunları, birbirinden üstün yapıyoruz. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir kavim için âyetler vardır.”       Rızık derken, toplumumuzda genelde şu anlaşılır. Kendilerine verilen yiyecek, içecek, giyecektir. Hâlbuki rızık; kendilerine ulaştırılan nasîp anlamına gelir. Yani o kişiye ne nasîp verilmişse o, onun rızkıdır. Bu nasîp yeme, giyinme, ömür süresi, görme, çocuk, aile, akraba, yetenek, ilim, kavrayış, görünen görünmeyen, maddi-manevi her türden verilmiş paydır.

İbrahîm sûresi/34 “Ve kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız.(doğrusu)insan çok haksızlık edendir, çok nankördür.”       İnsanlara verilen bu binbir çeşit rızklar  karşısında, her daim kendini  Allah’a borçlu hissetmelidir. Bundan dolayı Allah’a olan şükranlığını göstermelidir. Hem Allah’ın nimetlerini kullanacaklar, hem de Yüce Allah’a asî olacaklar. Bu büyük bir çelişki değil mi? Bu dünyada bile, bir insana biraz iyilik, biraz cömertlik, biraz sevgi verdikten sonra, o insan size teşekkür etmiyor, karşılık vermiyorsa, hemen o insana “ne olacak nankör” dersiniz. Peki, bu kadar çok ve çeşitli nimetleri veren,  seven ve değer veren Allah’a karşı durum ne olur?

      Fâtır sûresi/3 “Ey insanlar, Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; Allah’tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da gerçekten çevriliyorsunuz?”      İnsanlar, Allah’ın nimetlerini kullanırken, yüzlerini başka yerlere çevirirlerse, Allah’tan başkalarına boyun eğerlerse, artık onları Allah’tan kurtaracak kimse yoktur. Rızık veren Allah, rızık almayı da bilendir.

     Şûrâ sûresi/12 “Göklerin ve yerin anahtarı O’nundur. Dilediğine rızkı açar ve kısar. O, her şeyi bilendir.’’ Çevremizde görürüz. Gençliğini geçirenleri, güzelliklerini, sağlıklarını kaybedenleri, evlatlarını yitirenleri, mülkünü bitirenleri... Yüce Allah biraz nefesini sıksa, ne yapabilirsiniz? Paranız çok, evlatlarınız çevrenizde, en gelişmiş hastanelerdesiniz. Hiçbir şeye yaramıyor. Size bir faydaları dokunmuyor. Öyle bir şey olsaydı doktorlar ölmezlerdi.  Ya da yürüyüşünüzde bir kibir var. Neyinize güveniyorsunuz. Bankada ki paranıza, tarladaki ürününüze, cebinizde ki dövizlere, kariyerinize mi? Bunların hepsini kaybetme olasılığınız çok yüksek. Halk arasındaki şu söze itibar ediniz. “Bu dünya Hz. Süleyman (as)’a bile kalmadı.” “Düşmez, kalkmaz bir Allah‘tır”.  İnsanoğlu kendilerine verilen nimetlere bağlanma yerine, nimetleri veren Allah’a bağlansınlar. O zaman hayal kırıklığına uğramazlar. En büyük zenginlik Allah’ın sevgisini kazanmak. Bu nedenle Allah’ın zatına güvensinler, verilen nimetlere değil.

Talâk sûresi/3 “Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenirse, O, ona yeter. Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü(bir sınır)koymuştur.”  Bazı insanlarda rızkların miktarı ve çeşitliliği hakkında yoruma girerler. Örneğin; kızım olacağına oğlum olsaydı, tarlada çalışacağıma şehirde yaşasaydım, keşke maaşım daha yüksek olsaydı, komşumun var, benim yok, o güzel ben güzel değilim, benim eşim onun eşi gibi değil vs.      Oysa Allah’a olan güvensizlikten kaynaklanıyor tüm şikâyetler. Yüce Allah seni rızıklandırırken bunu bir hikmet ile yaptı. O, öncesini ve sonrasını bilendir. Senin için neyin hayırlı olacağını bilen ve hayırlı olanını dileyendir. O seni tanıyor. Bu yüzden sana göre takdir edendir.

     Şûrâ süresi/27 “Allah kullarına rızkı bollaştırsaydı, yeryüzünde azarlardı. Fakat (O rızkı) dilediği ölçüde indiriyor. Çünkü O, kullarını(n her halini)haber alandır, görendir.”      Demek ki; Rabb’in senin hesabını verebileceğin, nefsinin kaldırabileceği kadar seni rızıklandırıyor. O halde Rabb’ine güven. Şunda tatmin ol ki, verdiğinde de hayır, vermediğinde de hayır vardır. Bu yüzden sen de verdiğine de, vermediğine de şükret. Çünkü Allah hikmetle hükmedendir. Allah hikmetle hükmedendir. Sana kaldırabileceğin kadar yük veriyor. Aksi takdirde fazla yük ile senin belini bükmüyor veya şımartmıyor.  İnsanları görüyoruz. Rabb’i onlara rızk vermiş. Fakat onlar Allah’a dönüp, daha çok şükredeceklerine sapıyorlar. Kendilerini farklı aynalarda görmeye başlıyorlar. Fakirliğinde Allah yolunda olup, zenginliğinde İslami kimliklerini kaybettiklerini görüyoruz. Kendilerine verilen rızkı: lüks evlere, katlara, kristallere, başka kadınlara, israf eden yeme içmelere harcadığını görüyoruz. Fakat öz kardeşine el uzatmıyor, miskinlere eğilmiyor, hizmetten kaçıyor… Eğildiği kendi heva ve hevesi.  Aynı şekilde bilgili ve yetişmiş bir müslümanın potansiyelini angarya işlere ayırması da bir nevi nankörlüktür. Zamanımız teknoloji çağı. Bahşedilen teknolojinin de Allah yolunda kullanılmaması, bir nevi nankörlüktür. Zamanını boş şeylere harcayanlar da bir çeşit riyâdadırlar. Yüce Allah her insanı, her toplumu farklı yönlerden rızıklandırıyor. Fakat o insan, o toplum bu rızklar karşısında Allah yolunda bedel ödeyeceğine, kendi nefsinin ardından koşuyorsa, artık o insan, o toplum sapıtmıştır.           Her rızkın bir bedeli vardır, kullanma kılavuzu vardır. Rızkının kendine meşru olmasının yolu, onları Yaratıcının gösterdiği şekilde kullanmasıdır. Aksi takdirde o rızkı kullanmaya hakkı yoktur. Akıllısın, aklını nerelerde kullandın. Gözlerin görüyor. Gözlerini nerelerde tükettin. Evin var, evini hangi amaçlarla kullandın. Evlendin. Niçin çocukların var. Nasıl yetiştiriyorsun? İlim öğrendin. Hangi amaç yolunda o ilmi kullandın. Paran var. Nasıl kazandın. Nasıl harcadın. Her şeyin bir hesabı olacak… Dönüşünün Allah’a olduğunu unuttun mu? İşte inananlar, hedefleri olan Allah’tan sapmadıkları için kendilerine verilen her rızıkla Allah’a yakınlaşmanın yolunu bulurlar. Her rızkı Allah’a doğru yolculukta, bir araç olarak görürler. Para bir araçtır, Allah yolunda. Her nefes bir araçtır. Allah’a doğru yakınlaşmada. Her saniye, her nefes, her kuruş, her kalori, her bakış, her sözcük Allah’a yakınlaşmayı amaçlamalıdır. Çünkü inananlar rızıklarının arkasında Allah’ı görürler ve O’na hamd etmeyi kendilerine bir vazife bilirler. Rızıklarının arkasında Allah’ı görmeyip, O’nun yerine eşlerini, babalarını, amirlerini, ağalarını, liderlerini, putlarını, kendi nefislerini görenler de var. Onlar da âdeta rızık veren kendileriymiş gibi otorite kurarlar, insanlara hükmederler. ”Eğer bana eğilmezseniz, emirlerimi yerine getirmezseniz rızkınızı keserim.”gibi tehditler de yaparlar. Eğer böyle azgınlara boyun eğerseniz müstahak olsun. Hak ediyorsunuz bu zilleti demektir. Yok, eğer bu tağutlara kafa tutuyorsanız, yalnızca Yüce Allah’ın El-Rezzâk olduğuna iman etmişsiniz demektir.

Parolamız; Yüce Allah’ın her sıfatının yanın da Er-Rezzâk olduğuna iman ettik.

Lâ Rezzâka illâ Er –Rezzâk.

0 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

TARKAN, GEÇÇEK VE GELECEK Sosyal medya da gündeme oturan Tarkan’ın “geççek” klibini merak ettim, ben de izledim. Evet başarılı bir klip olmuş. Tarkan’ın hakkını iyi vermek gerek. Güzel sunmuş. Ancak b

MİRAÇ VE HİBETULLAH Zer âleminde Resulullah’ın (saa) tüm insanlar ve seçkinler arasında en seçilmiş kişi olduğunu biliyoruz. O gün sorulan tüm sorulara Resulullah(saa), tüm insanlar arasında en hızlı

bottom of page