ENSAR OLMAYA VAR MISINIZ?
ENSAR OLMAYA VAR MISINIZ? "Selam olsun sana ey Eba Abdullah (Hüseyin)! Selam olsun sana ey Peygamberin oğlu! Selam olsun sana ey Emirul müminin'in oğlu ve vasilerin efendisinin oğlu! Selam olsun sana ey âlemdeki kadınlarının en üstünü Fatıma'nın oğlu! Selam olsun sana ey gerçek intikamını Allah'ın alacağı ve ey intikamı alınacak olanın oğlu ve ey zulme uğrayıp yalnız kalan! Selam olsun sana ve hareminde seninle birlikte yatan ruhlara (Kerbela şehitlerine). Yaşadığım sürece, gece ve gündüz devam ettiği müddetçe benden sizlerin hepinize sürekli Allah'ın selamı olsun.”(Ziyaret-i Aşura duasından) Kerbela’dan 40 gün geçti, lâkin çektiğin onca musibet ve keder hâlâ gözlerimizin önünde. Tek tek kardeşlerinin, evlatlarının ve yarenlerinin bedenini yan yana dizerken kaç defa kırıldı kalbin. Onu düşünüyorum. Bunu düşündükçe kalbinin acısı beni de yakıyor. Gözlerinden kalbine akan gözyaşların hiç dinmedi. Ben de seninle beraber ağlamak istiyorum. Sana yapılan bu kadar hürmetsizliğe sabrettin. Canlı canlı atlarıyla seni çiğnerken, daha nefes alırken boğazını keserlerken ben de kahroluyorum. Aklıma geldikçe onları lanetliyorum. Bir yandan karanlığın derinliğine üzülürken diğer yandan dostlarının kıyılmasına şahit oldun. Kaç defa kalbine daha hançer batırılacaktı. Kalbinin feryadı geçmiş ve gelecek tüm insanlık tarihini çınlattı. Kulaklarımı kapatmak, çektiğin acıyı kalbimde susturamıyor. Düşmanların seni yalnız koyduklarında, sana pervasızca ellerini uzattılar. Oklar, kılıçlar, mızraklar ve atların nalları arasında…. Haykırıyordun! “ Hel min Nasirin!” “Bana yardım edecek yok mu?” Diyordun. Bu çağrışın kulaklarımı deldi. Bugün bile bu çağırışını duyar gibiyim. Sesin kalbimi titretiyor. Gözlerim nereye bakacağını şaşırıyor. Elim ayağım birbirine karışıyor…. Soruyorum kendime. Sana nasıl, nasıl yardım edebilirim ey İmam’ım!? 1400 sene sonra gelen ben, nasıl sana yardım edebilirim? Sonra bana, bize bıraktığın vasiyetini okuyorum. Vasiyetinden şu cümleler dikkatimi çekiyor. “Allah'ım, sen biliyorsun ki bizim tarafımızdan gerçeklesen, saltanat için yarış ve değersiz dünya mallarından bir şeye ulaşmak için değildir. Senin dininin nişanelerini (öğretilerini) göstermek için, Resulullah’ın sünnetini ihya etmek için,…. Ceddim Resulullah’ın ümmetini ıslah etmek için çıkıyorum. Marufu emretmek ve münkerden sakındırmak, dedemin ve babam Ali b. Ebu Talib'in gittiği yoldan gidip onların hareket tarzını egemen kılmak için….” Demek ki üç amacın vardı.
Dinin öğretilerini bize hatırlatmaktı.
Resulullah(saa) ’ın sünnetini canlandırmaktı.
iyiliği emredip, kötülüğü nehyetmekti. “Allah’ım! Her gam ve kederde sığınağım, her sıkıntı ve zorlukta ümidim ve her musibette güvendiğim ve hazırlığım sensin. Nice gam ve musibetleri sana şikayet ettim, başkalarından ümidimi kesip sana yöneldim ve sen o gam ve üzüntüyü giderdin. Onları bertaraf ettin, her nimetin sahibi ve her dileğin nihayeti de sensin…”Bu nedenle Dinimizin öğretilerini iyice öğreneceğiz. Onların dini düzü ters ettiği gibi biz yine tersi düz edeceğiz. Dinimizin temellerini iyice öğreneceğiz. Yalnızca Rabb’imizin bize buyurduğu, Resulullah’ın duyurduğu, ceddin Ali bin Ebu Talib’in, imam Hasan Mücteba’nın çizdiği gibi dinimizi öğreneceğiz. Resulullah’ın sünneti bilirim ki; yalnızca Ehl-i Beyt üzerinden korunmuş ve temiz olarak bana ulaşmıştır. Bu nedenle sadece siz pak imamlarımın öğretilerinden sünneti öğreneceğim. Ya Hüseyin şüheda! Sana muhalif olanların helalleri ve haramları karıştırdığı gibi, bizde helal ve haramları karıştırmayacağız. Kendimize göre yeni dinler çıkarmayacağız. O halde bende, biz de kulluğumuzu önemseyeceğiz ve hayat gayemizi yalnızca Yüce Allah’a yakın olmak için kullanacağız. Dinimizin tek gayesi “Yüce Allah’ın rızası ve O’na yakın olmak” olacaktı. Aynen senin son sözlerinde buyurduğun gibi. Selam olsun sizlere ey hidayet imamları, karanlıkların nurları, takvanın parlak nişaneleri, kâmil akıl ve bilinç sahipleri, halkın sığınakları, peygamberlerin varisleri, üstün örnekler, güzel davetçiler, Allah'ın dünya ve ahiret ehline ve ilk mahlûklara olan hüccetleri; Allah'ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.” (Camia Kebire duasından) Hz. Muhammed (saa) ve pak Ehl-i Beyt’inin yolunun yegane tek ve doğru yol olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle ben de ve biz de senin yanında yer almak istiyoruz. Hz. Muhammed Ve Ehl-i eyt’ini tasdik etme adına Ehl-i beyt’i sevenlerden olmamın izzet ve hakkı için Senin yolunu göstermek ve insanlara sesini duyurmak için Bir kaşık harç ta benim veya bizim tarafımızdan demek için Ben de iyiliği emredeceğim, kötülüklere engel olacağım. İyilikten maksat “maruf”, kötülükten maksat “münker”dir. Yani marufu emredeceğim, münkerden alıkoyacağım. Bu üç başlığı gerçekleştirdiğimde senin o kulakları delen, tarihleri aşan “ Hel min Nasirin!”çağrını yani “ Bana Yardım eden yok mu?” feryadına olumlu cevap vermiş olacağım. Ancak bu büyük sorumluluğu tek başıma yapamam, yapamayız… Biliyorum ki bu çağrınla sen, en başta adalet ve rahmet düzenini tesis edecek zamanın son hücceti İmam Mehdi (af)’ye sesleniyordun. İmam Mehdi (as) senin vasin. Senin sancaktarını taşıyan son hüccetin ve bizim Velimiz. “Ey İmam Hasen Askeri'nin vasisi, ey (Peygamber soyundan) hüccet olarak kalan iyi halef, ey kıyam etmesi beklenen Mehdi, ey Peygamber'in torunu! Ey Allah'ın yarattıklarına hücceti olan, ey efendimiz ve mevlamız! Gerçekten biz seni vasıta ederek Allah'a yöneldik, şefaat diledik ve Allah'a yakınlaştık ve hacetlerimizin verilmesi için seni öne aldık. Ey Allah katında şerefli olan, şefaat eyle bize Allah indinde.” (Tevessül Duasından) O da senin gibi “ yardım” çağrısı yapıyor. O da salih yardımcılarını bekliyor. Ya Hüseyin şüheda! Senin çağrına İmam Mehdi (as) önderliğinde cevap vermek istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için İmam Mehdi (as) ‘ye yardım etmeyi hayallerimizin arasına koyacağız. Her ziyareti Aşura’yı okurken bu hayalimizi dile getiriyoruz. Bu hayalimizde senin öğrettiğin üç başlıkla yapacağız.
Dinimizi öğreneceğiz.
Resulullah(saa)’ın sünnetini takip edeceğiz.
Ve marufu hep emredeceğiz, münkerden alıkoyacağız. Bunları başarabilmem için hayatıma yeni adımlar koymalıyım. En başta zamanımın imamına en yakın ve en sadık olanlardan olmaya çalışacağım. Biliyorum ki Ona itaat ettiğim zaman o beni Resulullah(saa)’ın kapısına, Resulullah(saa) ta beni yüce Allah’ın rızasına götürecektir. Bu nedenle yoluma, Ehl-i Beyt’in yolunu öğrenmek ve görmekle başlayacağım. Ve nihayet İmam Hüseyin(as)’in ve İmam Mehdi (af) ‘nin “Hel Min Nasirin!” çağrısına “ Evettt! Ben de varım, biz de varız” deyinceye kadar durmayacağım. İmam-ı Zaman Duası İle…