EL-MUİZZ İzzet veren demektir. Öleceğiniz anı düşünün. Ölüme birkaç nefes kalmış. Artık öleceğinizi düşünüyor ve hissediyorsunuz. Bu son dakikalarda ne düşünürsünüz? Geride bıraktıklarınıza bakarsınız; eşiniz, çocuklarınız, akrabalarınız, dostlarınız, eviniz, mesleğiniz, ziynet eşyalarınız, tamir ettiğiniz arabanız, işlediğiniz masa örtüsü, aylarca taksit ödediğiniz koltuklarınız… Her şey geride kalıyor, sizinle gelmiyor. Bir de bundan sonra olabilecekleri düşünürsünüz. Kendi kendinize sorarsınız. “Hayatım bitti. Fakat kim için? ne için?” Bazıları “Hamd olsun Allâh’a. Ben Allâh’ın birliğine, azâmetine, güzel isimlerin yalnızca O’nun olduğuna iman etmişim. Dönüşüm O’nadır.” derler. Bazıları ise uzun bir “aaah” çekerler. Çünkü geçmiş onlara bundan sonra olacaklar için az- çok fikir verir. Bu hayat zillet uğruna mı, izzet uğruna mı harcandı? Herkes bilir biraz kendini… İnsanlar yaşarken ne uğruna tükendiklerini düşünmek zorundadırlar. İnsan Rabb’inin kendisine değer vermesiyle değerli olur. Çünkü Allâh, dünya ve âhiretin Melik’i, Rezzak’ı, hükmedeni, yaratanı, lutfedenidir.A’râf sûresi/180 «En güzel isimler Allâh’ındır. O halde O’na onlarla (O güzel isimlerle) dua edin ve O’nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları bırakın; Onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.»Âl-i imrân sûresi/27 «Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın, dilediğini hesapsız rızıklandırırsın.»İnsan Muiz olan Allâh’a tutunursa kendisi de izzetlenir. Aksi takdirde Allâh’a tutunmayanlar nereden veya kimler tarafından izzet alabilirler?Bakara sûresi/212 «İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. (Onlar) İnananlarla alay ederler. Oysa korunanlar kıyamet gününde onlardan üstündürler. Allâh dilediğine hesapsız rızık verir.»Çevremizde bazı insanları görüyoruz. Kimliklerini çok farklı şeylerle tanımlarlar. Para ile, eş ile, mevki ile vs. varolanlar, sahiplendikleri yok olunca ne ile var olacaklar? İzzeti parada, mevkide, ait olduğu ailede, toplumda, sınıfta görürler. Oysa insan öldüğünde kendisine ait ne götürüyor ki, zannettiği izzet devam edebilsin. Ne parası, ne eşi, ne evlatları, ne kariyeri ona hiçbir fayda sağlamayacak. Yine para olduğunda kendilerini izzetli, güçlü ve dimdik görüyorlarsa, parası olmadığı zamanlarda zillette, zayıf ve başları eğik mi olacak? Yada eşi hasta olanlar, çocukları olmayanlar, fakirler, yetimler, bir grup veya sınıfa ait olmayanlar, koltuğu, dayısı, emmisi olmayanlar kendilerini komplekste mi görecekler?Hayır, binlerce kez hayır. İzzetli insan inanan insandır. Onun kimliği hiçbir takviyeye ihtiyaç duymaz. Bir arkadaşımız vardı. Sürekli çocuklarını markalı giyindirerek çocuklarının kendilerine olan güvenlerinin tamamlanacağını söylerdi. Çocuğun kimliğini paranın gücü ile tamamlardı. Peki, marka giymeye gücü yetmediği zaman çocuk kendini nasıl hissetsin? Güzel giyime ulaşamadığı zaman duygularını nasıl yönlendirsin yada bu seviyeye ulaşmak için hatalı çareler mi arasın? O zaman hayatta vazgeçemediği dünya değerleri için kişiliğinden ödün verecek. Aklıma İsrailoğulları geliyor.Bakara sûresi/61 «Bizim için Rabb’ine dua et de, bize yerin bitirdiği sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.” (Musa): “İyi olanı, daha aşağı olana mı değiştirmek istiyorsunuz…»Yüce Allâh onları firavun gibi bir zalimin esaretinden kurtarıyor. Kızıldeniz’de düşmanlarını boğuyor. Onlara yeni bir medeniyet ve dolayısıyla devlet kurmaları için fırsatlar veriyor. Onlar ise yüksek amaçları bırakıp, tekdüze yiyecek istemediklerini, değişik yiyeceklerden yemek istediklerini söylüyorlar. Yani insanı izzetlendiren değerlerden (inanma, düşünme, yaşama hakkı, kendi emeğini elde etme, tercih etme, karar verme, hürriyet, bağımsızlık vs) vazgeçip, oturdukları yerden değişik yiyeceklerin peşine düşüyorlar. Ucuz olanı değerli olanla değiştirmek istiyorlar. Yüce Allâh’ın kendilerine vermek istediği haklardan vazgeçip, basît dünya nimetlerini tercih ediyorlar.Bugünde aynı olaylar oluyor. Lüks yaşamak, değişik yemek ve giyinmek, kariyer, eş, iş için vs. Allâh’ın âyetlerinden yüz çeviriyorlar. Allâh’ın kendilerine verdiği hukuk ve hürriyetlerden vazgeçiyorlar. Mevkisini korumak için namazlarını terk edenler, paradan olmamak için başlarını açanlar, korku ve kaygılarını yenemedikleri için müslümanlardan uzaklaşanlar, altın ve dövizlerini Allâh yolunda harcamak istemeyenler…Allâh’ın yanında bir de izzet istiyorlar! Siz ne kadar İslâma değer veriyorsanız, sizin değeriniz, izzetiniz o kadardır. İzzet, Allâh’a sevgisini ispatlayanındır. Allâh için verebilenindir, bedel ödeyenindir, gayret gösterenindir... Bir kere sözünü dinlemediğiniz Allâh’tan bir şey beklemek çok abes. Hayır, binlerce kez hayır. İzzet, inanan ve amel eden insana verilir. Malıyla ve canıyla yapabileceği her türlü fedakârlığıyla ispatlayanındır. O insanın kimliği sadece Müslüman olmasıdır. Hiçbir takviyeye ihtiyaç duymaz. Zaten yüce Allâh’ta ondan yalnızca “Müslüman” olmasını istiyor.Fussilet süresi /33 “…"Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” Başka bir isim eklemiyor. İman edenin kalbi tek başına yeterlidir. Çünkü Yüce Allâh izzet sahibi olarak, yalnızca iman etme sıfatını taşıyanlara izzet veriyor. İman etmenin yanında başka bir kimlik istemiyor. Yalnızca iman.Bakara sûresi/ 257 «Allâh, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır…»En zillete layık olarak ta iman etmeyenleri gösteriyor.Bakara sûresi/257 «.......…Kafirlerin dostları da tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır.»Yüce Allâh katında şu-bu ırk, zengin-fakir, kadın-erkek, üst sınıf-alt sınıf, o ülke-bu ülke, önceki insanlar-sonraki insanlar diye bir ayırım yoktur. Tek ayırım vardır. O da inanan ve inanmayan ayırımıdır.Âl-i imrân sûresi/162 «Hiç Allâh’ın rızasına uyan kimse, Allâh’ın hışmına uğrayan, yeri de cehennem olan adam gibi olur mu? Ne kötü sonuçtur orası!»O halde, biz kulların da yapması gereken ayırım bu olmalıdır. İnanıyorsak izzetli oluruz, inanmıyorsak zillette düşeriz… Bugün iman edip, etmeyene göre ayırım yapmayıp, ırka, cinsiyete, mala, mevkiye, giyime, bulunduğu cemaate, mezhebe, oturduğu mahalleye göre ayırım yapanlar, Rabb’lerinin kararına dayanmadan ayırım yapmış olurlar. Zillet-izzet sınırlarını karıştırmış, Allâh’ın bu konudaki sınırını ciddiye almamış olurlar. Oysa izzet Allâh’ın yanındadır. Âl-i imrân sûresi/26 «De ki; (Allâh’ım) Ey mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.»Lütfen aynaya baktığınızda şunu düşünün. “Acaba ben ne için tükeniyorum. Bu gözler niye yoruluyor, bu vücut, bu kollar, bu bacaklar, bu dil, bu kulak ne diye tükeniyor. Zamanım ne adına bitiyor?”Bu yazıyı yazdığım tarih 23 Temmuz 2004 Cuma saat 21.30 Bir daha bu günü, bu saati yaşamayacağım. 23 Temmuz 2004 bir daha gelmeyecek. O halde sor kendine “Bu zaman izzet üzere mi, zillet üzere mi geçiyor.”Rivayetlere göre; israiloğulları firavun’un zulmünden kurtulmuş, kölelikten özgürlüğe geçmiş. Kızıldeniz’in yarılma mucizesini görmüş, sahra çölüne indikleri zaman, çöl hayatının sıkıntılarına da dayanamayıp Hz. Musa (a.s)’ya şöyle şikayette bulunmuşlar. “Ya Musa! Biz önceden de eziyet çekiyorduk, şimdi de eziyet çekiyoruz.” diye isyan etmişler. İsrailoğulları bu püf noktayı hâlâ farkedememişler. Halbuki önce “ZİLLET” uğruna eziyet çekiyorlardı, şimdi ise “İZZET” uğruna sıkıntılara katlanıyorlardı. Zaten ileri ki tarihte gösteriyor ki, onlar izzet uğruna mücadeleden vazgeçmiş, zillet olan hayatı tercih etmişlerdir.Bakara sûresi/61 «…Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu. Allâh’ın gazabına uğradılar. Öyle oldu. Çünkü onlar, Allâh’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyana daldıkları, sınırı aştıkları için bunu hak ettiler.» Bilâl-i Habeş (ra) İslamiyetten önce köle idi. Çok eziyet ve hakaret görüyordu. İslama girdi. İslama girdikten sonra da çok sıkıntılar çektiler. Boykot, alay, kınama, işkence, açlık, hicret, savaş… Birçok sıkıntılı günler, aylar, yıllar yaşadılar. Önce zillet için her şeye katlanıyorlardı. Fakat İslama girdiklerinde ise Allâh için, Allâh’a yakınlaşmak amacıyla eziyet çektiler. Zilletin bedeli varken, izzetin bir bedeli olmayacak mıydı? Hedef değişmişti. Önce hedefler yoktu veya yanlış ve basît idi. Ama iman ettikten sonra hedef birdi ve ekber idi. Böylece Allâh’ın zâtına yüzünü çeviren yolun yolcuları izzeti kazanmaya başladılar. Şu anda biliyoruz. Firavun da öldü. Hz. Musa (a.s) da. Her ikisi de Rabb’lerine dönüş yaptılar. Biri kara yüzle, diğeri ak yüzle. Şu anda Beni Ümmeye’de yok, Bîlal-i Habeş (ra) te, Hz. Hüseyin (sa) de, lanet olası Yezid te… İzzet ve zillet peşinde koşan bunun gibi çokça örnekler vardır. Bu kişilerin sonlarını yine düşünün. Bir de kendi sonunuzu düşünün. Zillet ipine mi, izzet ipine mi tutundunuz? Her insanın dünya hayatına dair değişik sorunları, endişeleri, çırpınışları olabilir. Eğer hedefiniz yok veya yanlış ise bu dünyada çektiğiniz yetmezmiş gibi bir de bunların hesabını vereceksiniz. Üstelik çektikleriniz âhiret hesabından eksilmeyecek te. Oysa iman etmiş ve Muîz olan Allâh’a tutunmuşsanız, çektikleriniz mertebenizi yükseltecek, âhiretiniz çok güzel olacak ve Allâh’ın yanında değer verilen izzetli kullardan olacaksınız. Fecr sûresi/27-30 «Ey huzûra eren nefis! Râzı edici ve razı edilmiş olarak Rabb’ine dön! (iyi) kullarımın arasına gir! sonra cennetime gir!»İnsanoğlu gözde olmaktan, iyi puan almaktan çok hoşlanır. O halde gözde olacağınız, değer verileceğiniz, sevgi ve ikrâm ile karşılaşacağınız başka kimse olmasın. Yalnız O zât, Allâh olsun. Çünkü El-Mûiz ismi Sübhan olan Allâh’ın ismidir. Ve O’ndan başka El-Mûiz yok. O halde Allâh’tan başka size izzet verecek kimse olmadığına artık iman edin. İzzetli olarak Allâh’tan başka gördüklerinizin hepsi zân ve sapmadan başka bir şey değildir.Fatır sûresi/10 «Kim yücelik istiyorsa yücelik tamamen Allâh’ındır. Güzel söz O’na yükselir. Salih amelde O’nu yükseltir. Kötülükleri tuzak kuranlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tuzakları mahvolup gider.»Parolamız; yüce Allâh’ın her isminin yanısıra El-Mûizz olduğuna iman ettik. Biz de izzeti Allâh’ın yanında arıyoruz inşallah.