top of page

Allah Kâinatın İşinden Vazgeçmedi!

Bismillahirrahmanirrahim

Maide, 64: Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, dediler...

Şeyh Tusî'nin el-Mecalis adlı eserinde İbn-i Ebu Ümeyr'den, onun da Hişam b. Salim'den naklettiğine göre İmam Sadık (a.s) "Yahudiler, 'Allah'ın eli kolu bağlıdır.' dediler." ayeti hakkında, "Onlar bu sözleri ile Allah'ın kâinatın işinden el çektiğini söylüyorlar." buyurmuştur. (El-Mizan tefsiri, c.6, ilgili ayetin tefsiri)

Yüce Allah, varlık aleminin yaratıcısıdır. Varlık alemi sadece ilk yaratıldığı gün mü “ol” emri gerçekleşti? Hayır, her gün her saniye yenilikler, değişiklikler gerçekleşmektedir. Allah’ın ol emri her an kendini göstermektedir. Gözlerimizi kırpmamızda, rüzgarların oluşumunda ve yön değiştirmesinde, nefes alıp vermemizde, atmosferdeki gazların dengesinin korunmasında, ayağa kalkmamız ve oturmamızda, uyumamız ve uykudan uyanmamızda, yağmurun yağmasında ve durmasında… Her değişiklik Allah’ın “ol” emri iken Allah kainatın işinden vazgeçmiş olabilir mi?

Asla.

Ama Yahudiler bu şekilde bir iddiada bulundular. Kendilerine ilahi bir elçi gelmişken hatta Tevrat’a inandıklarını iddia ederken bu şekilde bir söz söylemeleri gerçekten ilginçtir. Bunu söyleyen Yahudiler, dinlerinde samimi değillerdi ki bu şekilde bir sözü dile getirebilmişlerdi. Acaba bu söylem, Allah’ın Musa peygamberden (as) sonra bir hüccet, seçilmiş kimse ve ilahi kitap gönderdiği gerçeğini kabul etmemek için mi doğmuştu? Çünkü Allah’ın kainat işlerinden vazgeçtiğine insanları inandırabilirlerse o zaman ilahi mesajların da kesildiğine dair insanları inandırabileceklerdi. Bu şekilde de kendi menfaatlerini koruyabileceklerdi. Ama Yahudiler kabul etmese de Tevrat’tan sonra yine ilahi kitaplar geldi ve hak önderler silsilesi yine devam etti. Şüphe yoktur ki Musa peygambere (as) gerçekten iman eden kimseler, bu şekilde düşünmeyenlerdi. Çünkü ilahi rızayı arayan kimseler taassuptan uzaktırlar. Kendisi için ilahi rızayı ölçü götüren kimse, Allah’ın gönderdiği elçi ve hüccetleri de kolaylıkla kabul eder.

Yahudiler için rahatlıkla onların bu cümlesi doğru değildi, diyebiliyoruz. Çünkü Allah’ın peygamberler silsilesi devam ettiği halde onlar bu tarz bir cümle kurmuşlardı. Biz bunun yanlış olduğunu biliyoruz. Hz. Muhammed’den (saa) sonra ise bildiğimiz gibi nebi yoktur. Hatem olan peygamber Hz. Muhammed’dir (saa). O zaman peygamberler silsilesi kesildikten sonra Allah’ın yeryüzünün işlerinden el çektiğini söylemek mümkün mü? Gökyüzüyle yeryüzü arasında irtibat kesildi mi? Allah bizleri başıboş mu bıraktı? Her inceliği bizler için düşünen Allah, Resulüne (saa) hayatımıza dair her şeyi bildirmişken kendisinden sonra ne yapmamız gerektiğiyle ilgili hiçbir ayet indirmedi mi? Hiçbir yol göstermedi mi? Yoksa gerçekten Yahudilerin dediği gibi Allah, kainatın işinden, Müslümanların yönetimini düzenlemekten vaz mı geçti? Arşa mı istiva etti?

Elbette hayır…

18 Zilhicce günü Veda haccından dönerken yüce Allah, Maide suresi 67. ayeti Resulüne nazil etti: Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Onun (Allah’ın) elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayet etmez.

Neyi tebliğ etmeliydi? Peygamberimize indirilen neydi?

Bu ayetin ardından Hz. Muhammed (saa) görevinin tastamam olması için bir hutbe okudu. Allah’a hamd ve senalar etti ve buyurdu: ...Ey insanlar! Ben Allah’ın bana nazil buyurduğu her şeyi ulaştırma hususunda kusur etmedim ve ben bu ayetin nüzul sebebini sizlere beyan ediyorum:

Cebrail üç defa bana nazil oldu ve Selam sahibi olan -ki o Selam’dır- Rabbim tarafından bu toplantı yerinde ayağa kalkmamı, siyah ve beyaz (ırktan) herkese “Ali bin Ebi Talib benim kardeşimdir, vasimdir, ümmetim üzerinde benim halifemdir ve benden sonra imamdır. O’nun bana olan konum ve nispeti Harun’un Musa’ya olan konum ve nispeti gibidir. Sadece şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O, Allah ve Resulünden sonra sizlerin ihtiyar sahibidir”, diye ilan etmemi emretti. Allah bu konuda kitabından bana bir de ayet nazil buyurdu:

“Şüphesiz sizin veliniz Allah, Resulü, iman edip namaz kılanlar ve rükû halinde zekât veren müminlerdir.”

Namaz kılıp rükû halinde zekât veren ve her halinde aziz ve celil olan Allah’a yönelen kimse Ali bin Ebi Talip’tir.

…Ey insanlar! Onun (Ali’nin) hakkındaki bu konuyu biliniz ve anlayınız. Biliniz ki Allah Muhacirlere, Ensar’a ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye; arab’a, ve aceme; özgüre ve köleye; büyüğe ve küçüğe; beyaza ve siyaha ona (Ali’ye) itaat etmeyi farz bilmiş, onu imam ve ihtiyar sahibi kılmıştır. Her muvahhit için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse melundur (lanete uğramıştır). Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır.

Ey insanlar! Bu böylesine bir toplulukta ayağa kalktığım son defadır. O halde işitiniz, itaat ediniz, Rabbiniz olan Allah’ın emri karşısında teslim olunuz. Zira aziz ve celil olan Allah Teâlâ sizin ihtiyar sahibi ve mabudunuzdur. Allah’tan ve sizleri muhatap kılan Peygamber’inden, yani benden sonra da Ali Allah’ın emriyle sizin irade sahibiniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulüyle görüşeceğiniz güne kadar benim neslimin, onun çocuklarının hakkıdır.

Allah, Resulü ve onların (İmamların) helal kıldığı hususlar dışında bir helal yoktur. Allah, Resulü ve onların (imamların) sizlere haram kıldığı şey dışında da bir haram yoktur. Aziz ve celil olan Allah bana helal ve haramı tanıtmış ve Rabbimin kitabından, helal ve haramından bana öğrettiği her şeyi de ben ona ısmarlamış (öğretmiş) bulunmaktayım.”

Hutbe uzundur ve dileyenler için hutbenin tam metnine erişim linki buraya bırakılmıştır: (sitede varsa linki yerleştirilebilir)

Görüldüğü üzere Hz. Muhammed (saa) Allah’ın elçisi, resulü olarak Kendisinden sonra Müslümanların şaşmaması için kendisi gibi ilime ve donanıma sahip birini Allah’ın emriyle bu göreve tayin etmiştir. Yani İmam Ali’yi (as) bu makama seçen Allah’tır. Nasıl ki Resulullah’ı (saa) seçti, aynı şekilde de Resulünden sonraki imamı seçmiştir. Ve Allah dilediğini seçer ve dilediğini de bırakır…

Hutbede buyuruyor ki her muvahhid (tevhid üzere olan kimse) için İmam Ali (as)’ı emir sahibi olarak kabul etmek, Onun emirlerini uygulamak farzdır. Dolayısıyla derdi ilahi rıza olan kimseler için bu emrin de namaz, hac, oruç, nikah, miras hükümlerinden hiçbir farkı yoktur. Çünkü o emirleri gönderen Allah, şimdi de bu emri nazil etmişti. Fakat kalplerinde iman problemi olan kimseler zahiren İmam Ali’ye (as) biat ediyor gibi gözüktü ama devamında tıpkı Yahudiler gibi davrandılar. Sanki hiç Gadir Hum olayı olmamış gibi ve Allah Resulü bu emri onlara getirmemiş gibi… Allah’ın tayin ettiği Vasi’yi inkar etmek, Allah’ın ayetine karşı gelmekti. Allah’ın dediğine değil de kendi istedikleri kimseye itaat etmekle gökyüzüyle yeryüzünün irtibatını kesmeye çalıştılar. Çünkü zaten dertleri din veya Allah’ın rızası değildi. Dillerinde demeseler de amellerinde “Allah’ın eli bağlıdır” demiş oldular… Çünkü onlar da kendi dinlerinde sapıklığa uğramış Yahudiler’in Musa Peygamberden (as) sonraki nebilere, Allah’ın seçtiği kimselere inanmadığı gibi inanmamayı seçtiler. Allah’ın emrini yerine getirmemek için Allah’a iftira attılar… Bu Allah’a saygısızlık değil midir?

Maide, 64. Ayetin devamında da yüce Allah buyuruyor: …Elleri bağlanasıcalar! Söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır, Allah’ın iki (kudret) elide açıktır. Dilediği gibi infak eder (bağışlar). Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttıracaktır…

Sonuç olarak Gadir Hum olayı bizlere Allah’ın kainatın, bizlerin dininin işlerinden vazgeçmediğinin delilidir. Bizlere yaşayan bir imamın önderliğini bahşetmekle dinimizi selamete ulaştırmıştır. Çünkü Gadir Hum hutbesinde Allah Resulü (saa) buyurdu: “Biliniz ki İmamların sonuncusu, bizden olan kıyam edecek Mehdi’dir. Dinlere galip gelecek olan odur, zalimlerden intikam alacak olan odur, kaleleri fetheden ve onları yok eden kimse de odur. Şirk ehlinden her kabileye üstün gelen ve onları hidayet eden odur.

Biliniz ki Allah’ın evliya kullarına ait her kanın intikamını alacak olan odur. Allah’ın dinine yardım edecek olan da odur.

Biliniz ki derin denizden istifade eden odur, her fazilet sahibini fazileti miktarınca ve cehalet sahibini cehaleti miktarınca ödüllendiren odur. Allah’ın seçtiği ve ihtiyar ettiği kimse odur. Her ilmin varisi ve her anlayışı ihata eden odur.

Biliniz ki rabbinden haber veren odur, ilahî ayetleri yukarı yükselten odur, hidayete eren temeli sağlam kimse odur ve işlerin kendisine ısmarlandığı kimse de odur.

Öncekilerin müjdelediği kimse odur. Hüccet olarak baki kalacak olan odur ve ondan sonra hiç bir hüccet yoktur. Var olan her hak onunladır ve var olan her nur onun nezdindedir.

Biliniz ki o galibi olmayan kimsedir. Hiç kimseye onun aleyhine yardım edilmez. Allah’ın yeryüzündeki velisi, kulları arasında hükmedicisi, gizli ve açık eminidir. …Biliniz ki helal ve haram benim tümünü sizlere tanıtacağımdan, bir oturumda tüm helalleri emredeceğimden ve tüm haramları sakındıracağımdan çok daha fazladır. O halde aziz ve celil olan Allah tarafından Müminlerin Emiri Ali ve benim ve onun soyundan olan ondan sonraki vasileri hakkında getirdiğim şeyleri kabul etme hususunda sizlere el uzatmak ve sizlerden biat almakla görevlendirildim. (Ali ve ondan sonraki vasiler hakkında nazil buyurulan şey ise) sadece onlarla ayakta duracak olan imamettir. Onların (vasilerin) sonuncusu ise kaza ve kaderi idare eden Allah ile görüşünceye kadar Mehdi’dir.”

İlahi, şahit ol ki bizler Senin dininin kemal halini kabul ettik. Gadir Hum gününde insanların İmam Ali (as) ve şahsında Onun soyundan olan imamlara biat etmeleriyle Maide suresi 3. Ayet nazil oldu ve Allah dinin kamil olduğunu, bizler için din olarak İslam’ı seçtiğini buyurdu. Allah bugün İslam dinini kamil ettiyse bu din kamil bir şekilde kabul edilmelidir. Her şeyiyle birlikte… İsrailoğulları gibi değil: “Ne zaman bir peygamber, onlara hoşlarına gitmeyen bir şey getirdiyse, o peygamberlerin kimilerini yalanladı, kimilerini öldürdüler” (Maide, 70).

Allah’ım bizler Senin kainatın işlerinden vazgeçmediğini ikrar ediyor ve buna iman ediyoruz. Zamanın velisine biatında sadık olan kimselerden olmayı umuyoruz. İlahi bizi affet ve doğru yola hidayet et! Çünkü biz Seni yüceltiyor ve kudretine iman ediyoruz.

Ve diyoruz ki, Allah kainatın işlerinden vazgeçmedi… Ve O, kendi nurunu tamamlayacaktır.

Allahumme sâlli âlâ Muhammed ve âlâ âli Muhammed ve eccil fereccehum.


Senem Kenan



44 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page