ALAK SURESİNE GİRİŞ BESMELE'NİN TEFSİRİ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Yaratan Rabbinin adıyla oku. 2- İnsanı Alak’tan yarattı. 3- Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. 4- (O) kalemle (ilim) öğreten kimsedir. 5- İnsana bilmediği şeyleri öğretti. 6- Hayır böyle değil, kuşkusuz insan tuğyan eder. 7- Kendini zengin gördüğü için. 8- Şüphesiz dönüş yalnızca Rabbinedir.
9- Gördün mü (şu) men eden kişiyi? 10- Namaz kıldığı zaman bir kulu. 11- Gördün mü, (ya o kul) hidayet üzere ise. 12- Yahut takvayı emrediyor ise. 13- Gördün mü, (ya men eden) yalanlıyor ve yüz çeviriyor ise. 14- Allah’ın gördüğünü bilmiyor mu (o) ? 15- Hayır böyle değil, eğer vazgeçmez ise (onun) alın saçından tutup sürükleriz. 16- Yalancı (ve) günahkâr alın saçından. 17- Sonra meclisini çağırsın (bakalım). 18- Yakında (biz de) Zebanileri çağıracağız. 19- Hayır böyle değil, ona boyun eğme; secde et ve yaklaş.
Besmelenin Tefsiri
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
Önemli kavramlar
İnşallah, her ayetin veya her surenin içindeki en önemli kelimeleri ve kavramları belirleyeceğiz.
Bu ayetin içindeki en önemli kelimeler şunlardır:
1) “Allah”
2) “Rahman”
3) “Rahim”
Şimdi bu kelime ve kavramları anlamaya çalışacağız:
1) “Allah”
İnşallah, her kelimeyi ve kavramı, ilk olarak sözlüğe göre, ardından ayetlere göre, ardından da hadislere göre araştırmaya çalışacağız.
Sözlüğe Ve Ayetlere Göre
Rağıb İsfahani, Allah Teâlâ’nın ismi konusunda şöyle söylemiştir:
Bu kelimenin aslı “el-ilah” idi. Hemzesi hazfedilip Yüce Yaratıcının özel ismi haline geldi. Bu ismin yalnızca Yüce Allah’a mahsus olmasından dolayı şöyle buyurmuştur:
رَبُّ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ وَ ما بَيْنَهُما فَاعْبُدْهُ وَ اصْطَبِرْ لِعِبادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا .[1
(Allah) göklerin ve yerin; bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Öyleyse ona ibadet et ve Ona ibadet konusunda sabırlı ol. Acaba O’nun adaşı olan birini bilir misin?
İlah sözcüğüne gelince, Araplar, bunu Lat da dâhil tüm mabudlarına; taptıkları tüm putlara isim yapmışlardır. Kendisini bir mabud edindikleri için güneşi de “ilahe” diye adlandırmışlardır.
Dolayısıyla “İlah” sözcüğü “mabud, ibadet edilen şey, kulluk edilen şey” anlamına gelir.
1- İlah sözcüğü ise “Elehe” kelimesinden türemiştir. “Elehe” kelimesi hayret etmek, şaşmak ya da şaşırmak, anlamına gelir.
Müminlerin Emiri Hz. Ali (r.a.) bu konuda şöyle söylemiştir:
Sıfatların tahriri O’nun sıfatlarının altında yorgunlukla kalıverdi, orada diller bile şaştı, yolunu kaybetti.
Nitekim bir hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Allah’ın nimetlerini tefekkür ediniz, ama Allah’ın kendisini değil.
2- “Velah” sözcüğünden türemiştir. Sonradan “vav” harfi “elif” harfi ile değiştirilmiştir. Böyle adlandırılmasının nedeni, her mahlûkun ona karşı özlem duymasıdır.
Bu noktadan hareketle bazı hikmet ehli kişiler “Allah tüm varlıkların sevgilisidir” demişlerdir.
Şu ayeti kerime de buna delalet etmektedir:
تُسَبِّحُ لَهُ السَّماواتُ السَّبْعُ وَ الْأَرْضُ وَ مَنْ فيهِنَّ وَ إِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَ لكِنْ لا تَفْقَهُونَ تَسْبيحَهُمْ إِنَّهُ كانَ حَليماً غَفُوراً[2].
Yedi (kat) gök ve yeryüzü; bunlarda bulunan kişiler, Onu tesbih ederler. Onu, hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Lakin siz onların tesbihlerini anlamazsınız.
3- “Lahe” fiilinden türemiştir. “Lahe” İhticab, örtünme ve gizlenme anlamına gelir. Bununla Yüce Allah’ın şu sözüne işaret edildiğini söylemişlerdir:
لا تُدْرِكُهُ الْأَبْصارُ وَ هُوَ يُدْرِكُ الْأَبْصارَ وَ هُوَ اللَّطيفُ الْخَبيرُ.[3]
Gözler O’nu idrak etmez, ama O gözleri idrak eder. O latif’tir, haberdardır. [4]
Rivayetlere Göre
1) Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Her şey hakkında derin düşünebilirsiniz. Fakat Allah’ın varlığının mahiyeti hakkında düşünmeyiniz. Zira semanın yedinci katı ile kürsüsüne varıncaya kadar yedi bin nur perdesi vardır. Allah’ın hâkimiyeti daha bunların üzerindedir. Ve bunlar da Allah’ın kuvvet ve kudret tasarrufunun altındadırlar.[5]
2) İmam Sadık şöyle buyurmuştur:
Hz. Ali’nin huzuruna Yahudi âlimlerinden biri geldi ve “Ey Ali (sa)! Kendisine ibadet ettiğin Rabbini gördün mü?” dedi. Hz. Ali “Yazıklar olsun sana! Ben, kendisini görmediğim bir Rabbe ibadet etmem” diye buyurdu. Yahudi âlim “Rabbini nasıl gördün?” diye sordu. Hz. Ali “Yazıklar olsun sana! O gözle görülmez. Ancak O’nu, iman hakikatleriyle kalpler görür” diye buyurdu.[6]
Kalp, gözden daha güçlü bir organdır. Zira göz yalnızca kısa bir mesafe içinde olan şeyleri görür. Ayrıca sadece nesnenin dışında olan şeyleri görür ve içinde olan şeyleri fark edemez. Ancak kalp, bilmediği ve tanımadığı şeyleri bile tasavvur edebilir.
Örnek olarak; bir insan Çin’e gitmediği halde orayı hayalinde canlandırabilir. İçine girmediği halde dünyanın orta merkezini düşünebilir. İşte kalp bu özellikleriyle gözden daha güçlü bir organ olmasına rağmen, yine de Allah’ı idrak edemez. Dolayısıyla kalpten daha zayıf olan gözün Allah’ı görmesi olanaksızdır.
2) “Rahman”
“Rahman” kelimesi rahmet kelimesinden türemiştir.[7]
Rahmet, iyilik etmeyi gerektiren şefkat anlamına gelir. Yüce Allah hakkında kullanıldığı zaman, yalnızca iyilik etmek ve nimet vermek anlamlarında kullanılır. İnsanlar hakkında kullanıldığı zaman, onlar her hangi bir olaydan etkilenip kalpleri şefkat duygularıyla dolmakta, dolayısıyla iyilik etmektedirler. Ancak bu olay yüce Allah konusunda söz konusu değildir. Zira yüce Allah’ın etkilenecek bir kalbi yoktur.[8]
Rahman kelimesi, yüce Allah’ın isimlerinden biridir ve ondan başkası için kullanılmaz.
Öte taraftan “Rahman” kelimesi tek başına birçok ayette “Allah” kelimesinin yerine de kullanılmıştır. Örnek olarak;
وَ قالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَداً.[9]
Dediler ki; Allah, çocuk edinmiştir.
Başka bir ayeti kerimede ise şöyle buyurmaktadır:
وَ قالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمنُ وَلَداً.[10]
Dediler ki; Rahman, çocuk edinmiştir.
İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuştur:
Rahman genel sıfat olan özel bir isimdir. Rahim ise özel sıfat olan genel bir isimdir.[11]
İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuştur:
Allah, her şeyin ilahıdır. Rahman, bütün yaratıklara karşı merhametlidir. Rahim, özellikle müminlere karşı merhametlidir.[12]
3) “Rahim”
Bu sözcük de rahmet kelimesinden türemiştir. Rahman kelimesinden sonra zikredilmesinin nedeni ise rahmetini belli bir zümre olan müminlere has kıldığı içindir.
Rahim, rahmeti sürekli olan anlamına gelir. Bu bakımdan Allah, yalnızca müminlere karşı, sürekli olan özel rahmeti ve merhameti ile muamele eder ve edecektir. [13]
Bundan dolayı şöyle buyurmaktadır:
وَ كانَ بِالْمُؤْمِنينَ رَحيماً.[14]
O müminlere karşı rahimdir.
وَ رَحْمَتي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُها لِلَّذينَ يَتَّقُونَ وَ يُؤْتُونَ الزَّكاةَ وَ الَّذينَ هُمْ بِآياتِنا يُؤْمِنُونَ.[15]
Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ancak onu yakında takva sahiplerine, zekât verenlere ve ayetlerimize iman eden kişilere yazacağım.
Rivayetlere Göre Allah’ın Rahmeti
1- Peygamberimiz (s.a.a) Kutsi bir hadiste Allah-u Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Ey Muhammed’in ümmeti! Rahmetim gazabımın önüne geçmiştir. Dolayısıyla onu benden istemeden önce sizlere veririm ve benden bağışlanma dilemeden önce sizleri bağışlarım.[16]
2- Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Allah-u Teâlâ rahmeti yüz bölüm olarak yaratmıştır. Bir bölümü yaratıklarının arasındadır ve onun vasıtasıyla birbirlerine şefkatli davranırlar. Doksan dokuz bölümünü ise kendi dostları için saklamıştır.[17]
3- Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Kıyamet gününde, Allah-u Teâlâ, insanları Hakkın rahmetinden umutlarını kesmelerine sebep olan kişileri, kapkara bir yüzle yaratacak ve onlar “Bunlar, Allah’ın rahmetinden umut kesilmesine neden olan kişilerdir” diye söylenecektir.[18]
4- İmam Ali şöyle buyurmuştur:
(Ey insan) Rabbinden kork ve rahmetine karşı ümitli ol ki, seni korktuğun şeyden güvende kılsın ve ümit ettiği şeye ulaştırsın.[19]
5- Allah’ın sonsuz rahmeti şeytanı bile umutlandırmaktadır.
İmam Cafer Sadık’tan şöyle nakledilmiştir:
Yüce Allah, kıyamet günü olduğu zaman, rahmetini yaydıkça yayacaktır. Nihayet şeytan bile onun rahmetinin içinde yer almak için hırslanacaktır.[20]
Allah’ın Rahmeti ve Cehennemlik İki Kişi
Kıyamet gününde cehenneme gitmeleri gereken iki adam getirecekler.
Onlardan birine “Cehenneme gir” diye emredilecek. O adam hızla ve aceleyle cehenneme doğru gidecek.
Ona “Seni nereye gönderdiklerini bilmiyor musun?” diye soracaklar.
O adam şöyle cevap verecek:
Biliyorum, ben Allah’a isyan ettiğim için cehenneme gitmeye müstahak oldum. Eğer bugün de Rahman ve Rahim olan Allah’a isyan edersem, daha çok azap edilmeye müstahak olacağım. Bunun için Rahman ve Rahim olan Allah’ın emrini yerine getirmek için acele ediyorum, Onun emrinin gecikmemesi için hızla koşuyorum.
Bu davranış ve bu sözlerden dolayı “ilahî rahmet” coşmaya başlayacak ve meleklere şöyle hitap edilecektir:
O kulumu geri çevirin ve cennete götürün.
Öteki adamı getirecekler. Onun hakkında da “Bu adam cehenneme müstahaktır ve cehenneme götürün” diye emir gelecektir.
O adam şöyle arz edecek:
Allah’ım! Ben çok günahkarım, ancak benim senin hakkındaki zannım böyle değildi. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ben senin sonsuz rahmetine ümit bağlamıştım.
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah meleklere şöyle hitap edecek:
Kulum doğru söylüyor. O benim rahmetim konusunda iyi zanda bulunuyordu, benim rahmetime ümit bağlamıştı. Onun ümitsiz olmasını istemiyorum. Onu cennete götürün.[21]
Dolayısıyla her zaman Allah’ın rahmeti konusunda ümitli olmalıyız. Onun merhametli davranacağı hususunda iyi zanda bulunmalıyız.
Ayetlere Göre Besmele
Çeşitli toplumlar ve milletler arasında, önemli işleri değer verdikleri kişilerin isimleriyle başlatmak bir gelenektir. Böylece yapacakları işin bereketli olacağına inanırlar. Elbette her toplum kendi inancına göre hareket eder.
1- Müşrikler önemli işlerine putların adıyla başlarlardı. Kurbanlarını onların adına keserlerdi. Ancak Allah-u Teâlâ, kendi mübarek adından başkası adıyla kesilen şeylerin haram olduğunu ilan ederek şöyle buyurmuştur:
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَ الدَّمُ وَ لَحْمُ الْخِنْزيرِ وَ ما أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ…[22]
Sizlere şunlar haram kılınmıştır: Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen şeyler…
2- Firavun’un taraftarları, önemli işlerine onun adıyla başlıyorlardı. Sihirbazlar, Hz. Musa’nın karşısında yer aldıkları zaman şöyle dediler:
فَأَلْقَوْاْ حِبَالهَمْ وَ عِصِيَّهُمْ وَ قَالُواْ بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَلِبُونَ.[23]
Sonra onlar iplerini ve asalarını attılar. “Firavun’un üstünlüğü adına bizler galip geleceğiz” dediler.
3- Ancak ilahî dinlerde her işe “Besmele” ile başlanır. Nuh (as) gemiye binmeden önce, iman edenlere şöyle buyurdu:
وَ قالَ ارْكَبُوا فيها بِسْمِ اللَّهِ مَجْراها وَ مُرْساها إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَحيمٌ.[24]
(Nuh) dedi ki: “Onun yüzmesi de durması da Allah’ın adıyla olacaktır.
4- Süleyman (as) Belkıs’a mektup yazıp gönderdiği zaman, Belkıs adamlarına mektubu şöyle tanıtmıştır:
إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمانَ وَ إِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ.[25]
Muhakkak ki (mektup) Süleyman’dandır ve “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” (başlamakta)dır.
5- Kur’an’ı’ı kerimde 114 tane sure bulunmaktadır. Bir tanesi dışında hepsi “Besmele” ile başlamaktadır. Gördüğümüz gibi ilk nazil olan Alak suresi de “Besmele” ile başlamış ve Kur’an’ı okumaya “Besmele” ile başlanması gerektiğini buyurmuştur:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ، اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذي خَلَقَ.[26]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, yaratan Rabbinin adıyla oku.
Rivayetlere Göre Besmele
1- Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Besmele ile başlanılmayan her önemli iş güdüktür (veya) kesiktir.[27]
2- Fahrettin Razi ve Beyhakî, Ebû Hureyre’den şöyle nakletmişlerdir:
“Hz. Peygamber (s.a.s.) namazlarında besmeleyi açıktan okurdu.”
Sonra Beyhakî; Ömer b. Hattab, İbn Abbas, İbn Ömer ve İbn Zübeyr‘den de besmeleyi açıktan okuduklarını rivayet etmiştir.
Hz. Ali’ye gelince, onun besmeleyi açıktan okuduğu tevatürle sabit olmuştur. Kim dinî hususunda Hz. Ali’ye uyarsa o kimse doğruyu bulmuş olur. Bunun delili ise Hz. Peygamberin (s.a.s.) buyurduğu şu sözdür:
Ey Allah’ım! Ali (sa) nerede dönüp dolaşırsa, hakkı da onunla birlikte dönderip dolaştır.[28]
3- Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Kim besmeleyi terk ederse, Allah’ın kitabından bir ayet bırakmış olur.[29]
4- Fahrettin Razi “Besmele Kur’an’ı’dandır” hakkındaki görüşünü şu olayı anlatarak bütün sahabenin de kabul ettiğini nakletmiştir:
Muâviye, Medine’ye gelip halka, açıktan okunması gereken bir namaz kıldırmış ve bu namazda Fatiha’yı besmelesiz okumuştu. Namazını bitirince, Muhacir ve Ensâr her taraftan,“Unuttun mu yoksa Kur’ân’a başlarken besmele hani?” diye seslendiler. Bunun üzerine o, namazı yeniden kıldırdı ve besmeleyi de okudu. Bu haber Sahabe’nin, besmelenin Kur’ân ve Fatiha’dan olup açıktan okunmasının evlâ olduğunda icmâ ettiklerini gösterir.[30]
5- Muaviye b. Ammar şöyle nakletmiştir:
İmam Cafer Sadık’a şöyle sordum: Namaz kılarken fatiha suresinin başında “Bismillahirrahmanirrahim” demeli miyim? “Evet” diye cevap verdi. Fatihadan sonra zammı sure okuyacağım zaman da “Bismillahirrahmanirrahim” demeli miyim? Yine “Evet” diye cevap verdi.[31]
6- İmam Muhammed Bakır yine şöyle buyurmuştur:
Allah Resulü (s.a.a) “Bismillahirrahmanirrahim” derken sesini yükseltirdi.[32]
7- İmam Rıza’dan şöyle nakledilmiştir:
Namazların hepsinde “Bismillahirrahmanirrahim”i yüksek sesle söylemek sünnettir.[33]
8- Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Kim besmeleyi terk ederse, Allah’ın kitabından bir ayet bırakmış olur.[34]
9- İbni Abbas şöyle anlatmaktadır:
Resûlullah (s.a.a) kırâatını “Bismillâhirrahmânirrahîm” ile başlatıyordu.[35]
10- İmam Hasan Askerî şöyle nakletmiştir:
Bir adam ona (Ali’ye) “Eğer bu toplantıda kendisiyle imtihan olduğum günahımı görürsen bana tanıt” dedi.
O “Oturduğun zaman “Bismillahirrahmanirrahim” demedin. Oysa Allah’ın Resulü (s.a.a) Allah’ın şöyle buyurduğunu söylemiştir; Hakkında Bismillah söylenmeyen her işin sonu kesiktir.” diye cevap verdi.[36]
11- İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuştur:
“Bismillah” surelerin tacıdır.[37]
13- Sadece Tevbe suresinin başında “Besmele” yoktur. Bunun nedenini Hz. Ali şöyle açıklamıştır:
“Bismillah” güven ve rahmet kelimesidir. Kâfirlerden ve müşriklerden beraat ilanı ise güven ve rahmet ile uyum sağlamaz.[38]
Önemli Çıkarımlar
“Bismillah” diye söylendiği zaman, ne murat edilir? “Bismillah” cümlesinden neler anlaşılır?
1) “Bismillah” yapılan her işi ilahi boya ile boyamaktır. Yani Allah Kur’an’ı nazil kılmaya“Bismillah” diye başlamıştır. Kur’an’ı okuyan kişi de “Bismillah” diyerek Onun gibi başlamalıdır. Allah’ın boyasından daha güzel bir boya var mıdır?
2) “Bismillah” Müslüman olmanın alametlerindendir.
3) “Bismillah” yapılan işi ilahi bir ürün kılmaktadır. Zira her ürünün bir markası vardır.
4) “Bismillah” ebedilik ve sonsuzluk demektir. Zira Allah’tan başka her şey fanidir.
5) “Bismillah” Allah’a tevekkül etmek demektir. Kim Allah’a tevekkül ederse mutlaka başarılı olur.
6) “Bismillah” kibirlenmekten çıkmak ve Allah’a yönelmektir.
7) “Bismillah” kul olma yolundaki ilk adımdır.
8) “Bismillah” şeytana atılan bir bombadır. Allah’ın adının olduğu bir işte şeytan başarılı olamaz ve oradan uzaklaşır.
9) “Bismillah” işleri ilahi sigorta ile sigortalamaktır.
10) “Bismillah” Allah’ı anmaktır. Kim Allah’ı anarsa, O da onu anar.
11) “Bismillah” ilahi amaçtır. Zira Müslüman’ın amacı ne nefis, ne tağut, ne şeytan, ne halk, ne de başka bir şeydir.
12) “Bismillah” ilahi sonsuz rahmete ümit bağlamaktır. Zira Besmelede Allah’ın sonsuz rahmet sıfatları bulunmaktadır.
13) “Bismillah” doğru yolun yalnızca Onun vasıtasıyla bulunduğunu kabul etmektir.
14) “Bismillah” âlemlerin Rabbi olan Allah’ın kullarına söylediği ilk sözdür.