
KUR’AN’DA TEZAT GİBİ DURAN AYETLERE
İMAM ALİ(AS)’NİN AÇIKLAMALARI
Ebu Ma’mer se’dani şöyle şöyle rivayet etmiştir: Bir şahıs Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib’in(a.s) huzuruna vardı ve şöyle arz etti:
“ Ey Müminlerin Emiri! Allah’ın semavi kitabı hakkında şek içindeyim.” İmam (a.s) ona şöyle buyurdu : “ Yazıklar olsun sana! söyle bakayım, Allah’ın kitabında şek ettiğin şey nedir?” Dedi ki : “Nasıl şek etmeyeyim? Kitabın bazı yerleri bazı yerlerini çürütmektedir!”
Hz . Ali b. Ebu Talib (a.s ) şöyle buyurdu: Hiç şüphesiz kitabın bazı yerleri bazı yerlerini tasdik eder, birbirlerini tekzip etmez. Lakin sen , onu anlayacak kadar akıl rızkına sahip değilsin. Söyle bakayım Yüce Allah’ın Kitabının nerelerinde şek ettin ?
Dedi ki : “Allah şöyle diyor: “onlar , bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları gibi biz de bugün onları unuturuz. (A’raf 51) “ ve aynı şekilde şöyle söylemekte : “Onlar Allah ‘ı unuttular. Allah da onları unuttu! (tövbe,67)”ve yine şöyle diyor : ” senin Rabbin unutkan değildir: ( Meryem,64)” Bir yerde unuttuğunu haber veriyor, başka bir yerde unutmadığını haber veriyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerin Emiri ! imam (a.s) buyurdu ki : “ başka nerelerde şek ettiysen onları da söyle .”
Dedi ki : Allah şöyle diyor : “ Ruh ve melekler saf saf olup durduğu gün , Rahman’ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler .( Nebe,38)” konuşun diyor onlar da şöyle diyorlar: “ Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki, biz ortak koşanlar değildik. (Enam 23) “ ve şöyle diyor: “ Sonra kıyamet günü ( gelip çattığında ise ) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet lanet okuyacaksınız. (Ankebut,25)”ve yine şöyle diyor: “işte bu , cehennem ehlinin tartışması , şüphesiz bir gerçektir.(sad,64)”ve şöyle diyor :” Benim huzurumda çekişip durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim .(Kaf ,28)”ve keza şöyle diyor : “Onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır , ayakları da şahitlik eder.(Yasin, 65 )” Bir yerde mahlukların konuşmayacağının haberini veriyor , ama onların şu sözünü” Rabbimiz Allah‘a yemin olsun ki , biz, ortak koşanlar değildik “ de naklediyor . Bir yerde de olanların kendi aralarında tartıştıkları söyleniyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerin Emiri ! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki “Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? Onları da söyle .”
Dedi ki: Allah Azze ve celle şöyle diyor :”Yüzler vardır ki , o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakıp durur.( kıyamet , 22-23)” ve şöyle diyor:”Gözler O’nu göremez; halbuki O , gözleri görür . O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır. (Enam,103)” ve şöyle diyor: “Andolsun onu, Sid sidretü’l -Münteha ‘nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.(necm,13-14)” ve şöyle diyor : ”O gün , Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez. O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kavrayamaz. ( Taha,109-110)” Gözler O’ nu görürse ilmin de O’nu kapsadığı anlamına gelir . Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerin Emiri! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki :”Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetler de şek ediyorsun ? onları da söyle .” Dedi ki : Allah Tebareke ve Teala şöyle diyor : “ Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. (Şura,51)” ve şöyle diyor : “Allah Musa ile de doğrudan konuştu . ( Nisa, 164) ve şöyle demiştir : “ Rableri onlara seslendi… (Araf,22)” ve şöyle diyor : “Ey Peygamber ! Hanımlarına , kızlarına söyle … (Ahzab,59)” ve şöyle diyor :” Ey peygamber , Rabbinden sana indirileni tebliğ et . ( Maide ,67)”Bu nasıl mümkün olabilir ? Ey Müminlerin Emiri ! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki: “Yazıklar olsun sana. Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? onları da söyle.” Dedi ki : Medhi yüce olan Allah şöyle diyor :”Hiç, onun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun ? (Meryem,65) “Bir taraftan insanı işiten, gören , sahip, terbiye eden olarak adlandırm bakmakta, öte taraftan O’nun müşterek olan birçok adının olduğunu söylüyor.Diğer taraftan da “Hiç, Onun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun ? ”diyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerin Emiri! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki : “Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun? Onları da söyle.” Dedi ki : “Allah Tebareke ve Teala şöyle diyor: Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak ( ve gizli ) kalmaz.( Yunus,61)” ve şöyle diyor : “Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. (Al_i imran ,77) “ve şöyle diyor : “ Hayır ! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (Onu görmekten ) mahrum kalmışlardır .(Mutaffifin,15)” O’nu görmekten mahrum olanlar nasıl O’na bakabilirler ? Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerin Emiri ! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim !”
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki : “Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? onları da söyle .” Dedi ki : Allah Azze ve Celle şöyle diyor :”Gökte olanın , sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz ? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır . (Mülk,16) “ ve şöyle diyor:”Rahman, Arş’a istiva etmiştir .(Taha ,5) “ ve şöyle diyor : “O göklerde ve yerde tek Allah’tır . Gizlinizi, açığınızı bilir.(Enam ,3)” ve şöyle diyor: “Zahirdir, batındır .(Hadid ,3)” ve şöyle diyor “ Her nerde olsanız, O sizinle beraberdir . (Hadid ,4)”ve şöyle diyor :” Biz ona şah damarından daha yakınız .(Kaf,16)”Bu nasıl mümkün olabilir ? Ey Müminlerin Emiri ! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki :” Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun? Onları da söyle .” Dedi ki : Övgüsü yüce olan Allah şöyle diyor : “ Rabbin (in buyruğu ) geldiği ve melekler saf saf durduğu zaman … (Fecr,22)” ve şöyle diyor: “Andolsun , sizi ilk defa yarattığımız gibi (buğün de) teker teker ,yapayalnız ve yalın ( bir tarzda ) bize geldiniz.(Enam,94) “ve şöyle diyor:”Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah ‘ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler? (Bakara,210)”ve şöyle diyor :”Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alemetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alemetleri geldiği gün , önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. (Enam ,158)” Bir yerde Rabbinin gelmesini diyor,başka bir yerde Rabbinin bazı alemetlerinin gelmesini diyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerinin emiri! duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?!
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki : “Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun? onları da söyle.” Dedi ki : Allah Celle Celaluhu şöyle diyor :”Doğrusu onlar Rabblerine kavuşmayı inkar etmektedirler . (secde,10)”Müminler hakkında ise şöyle buyurmuştur :”Onlar Rableriyle görüşeceklerine inanır ve şüphesiz O’ na geri döneceklerini bilirler.(Bakara,46)” ve şöyle buyurmuştur :”Onunla görüştükleri gün sözleri selamdır . Ahzap,44)”ve şöyle demiştir :”Her kim Rabbiyle görüşmeyi ümit ederse Allah ‘ın vadi gelecektir .(Ankebut ,5) “ve şöyle buyurmuştur :”Her kim Rabbiyle görüşmeye ümit ederse Salih amelde bulunmalıdır. (Kehf,110)” Allah bu ayetlerin birinde O’nunla görüşeceklerini söylüyor , bir diğerinde gözlerin kendisini görmeyeceğini ve O’nun gözleri kuşattığını söylüyor , bir diğerinde de “O’nu ilim olarak ihata edemezler .(Taha,110)”diyor. Bu nasıl mümkünolabilir? Ey müminlerin Emiri! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki : “Yazıklar olsun sana . Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? onları da söyle .” Dedi ki :Allah Tebareke ve Teala şöyle buyuruyor :” Suçlular (o gün ) ateşi görünce , onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar .(Kehf ,53)” ve şöyle diyor :”O gün , Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah ‘ın hiç süphesiz hak olduğunu bileceklerdir.(Nur,25)” ve şöyle buyuruyor :”Siz Allah hakkında (bir takım ) zanlarda bulunuyordunuz.(Ahzap ,10)” Bir yerde bildiklerini söylüyor . zanşektir. Bu nasıl mümkün olabilir? Ey Müminlerinin Emiri! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki :”Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? onları da söyle .”Dedi ki: Allah Teala şöyle diyor :”Biz , kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Enbiya,47)”ve şöyle diyor:”Biz onlar için kıyamet gününde hiçbir terazi kurmayacağız.(Kehf ,105)”ve şöyle buyuruyor:”İşte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir .(Mü’min,40)”ve şöyle diyor :”O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse,işte onlar, ayetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.(A’raf,8_9)” Bu nasıl mümkün olabilir ? Ey Müminlerin Emiri! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ?
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki :” Yazıklar olsun sana. Başka hangi ayetlerde şek ediyorsun ? onları da söyle.” Dedi ki : Allah Teala şöyle buyuruyor :”De ki: size vekil kılınan (bu konu da görevlendirilen ) ölüm meleği canınızı alacak , sonra Rabbinize döndürüleceksiniz .(secde ,11)” ve şöyle diyor: “Allah ölüm anında canları alır. (Zümer ,42) “ve şöyle diyor : “Onlar vazifede kusur etmezler.(Enam ,61) “ve şöyle buyuruyor: “Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında …(Nahl,32)” ve şöyle diyor :”Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler…( Nhl,28)” Bu nasıl mümkün olabilir ?Ey Müminlerin Emiri ! Bu duyduğun şeyler hakkında nasıl şek etmeyeyim ? Eğer bana merhamet etmesen ve senin elinle açılacağına ümit ettiğim bu gönlümü açmasan hakikaten ben helak olurum . Eğer Rab Tebareke ve Teala hak, kitabı hak ve peygamberleri hak ise kesinlikle ben helak ve ziyankarlardan olmuşum demektir, yok eğer peygamberler batıl iseler benim için bir sakınca yoktur ve kurtulmuş olurum.
Bunun üzerine İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “çok kutsaldır benim Rabbim. Çok kutsaldır , Tebarek ve Tealadır. Yücedir , büyüktür. Şehadet ediyorum ki O, sonu gelmeyecek daimdir ve bunda şekkimiz yoktur . O’na hiçbir şey benzemez . Oi işiten ve görendir . kuşkusuz kitab haktır. Peygamberler haktır. Mükafat ve azap haktır. Eğer imandan ziyadesiyle rızıklanırsan veya mahrum olmazsan ki bunlar Allah ‘ın elindedir . Dilerse rızıklandırır , dilemezse ondan seni mahrum bırakır . Ama ben şek ettiğin şeyleri sana öğreteceğim. Allah ‘tan başka hiçbir güç yoktur. Eğer Allah sana hayır vermeyi dilerse sana ilminden öğretecek ve sabit kılacaktır . ve eğer şer ve kötülüğünü dilerse şaşırıp helak olursun. Allah ‘ın “Onlar Allah ‘ı unuttular . Allah da onları unuttu!” sözünden maksat, yani onlar dünya yurdunda Allah ‘ı unuttular ve ona itaat etmediler ve sonuçta Allah da onları ahrette unutur, yani onlara herhangi bir şeyden dolayı mükafat vermez ve hayırdan yana unutulmuş olurlar. Yüce Allah ‘ın buradaki sözünde olduğu gibi “Onlar , bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları gibi biz de buğün onları unuturuz .”Yani Allah ,unutmaları yüzünden dünya yurdunda kendisine itaat edip zikreden dostlarına verdiği sevabı onlara vermez. Allah dostları ise Allah ‘a Resülüne iman etmiş ve gaybtan (ölümden sonraki hayattan ) korkmuşlardı. Allah ‘ın “Senin Rabbin unutkan değildir .” sözünden maksat, yani Rabbimiz Tebareke ve Teala’dır ,uludur , büyüktür, unutmaz ,gaflet etmez, bilakis koruyan ve bilendir. Araplar unutkanlık hakkında şöyle derler:”Falan şahıs bizi unuttu ve artık bizi anmıyor”; falan şahıs bizim için hayırlı bir iş yapıp ,hayırla anmıyor . Yüce Allah ‘ın zikrettiği bu şeyi anladın mı ? Dedi ki :” Evet beni rahatlatın, Allah da seni rahatlatsın . Benim bu sorunumu çözdüm . Allah mükafatını arttırsın.”
Sonra İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu : Allah’ın “Ruh ve melekler saf saf olup durduğu gün , Rahman ‘ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar ; konuşan da doğruyu söyler.”ve şu sözünün “Rabbimiz Allah ‘ a yemin olsun ki , biz , ortak koşanlar değildik .” ve şu sözünün “Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız .” ve şu sözünün ”İşte bu , cehennem ehlinin tartışması , şüphesiz bir gerçektir .”ve şu sözünün “Onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder .”anlamı şudur : Bunlar o günün (kıyamet günü ) miktarı elli bin yıl olan birbirinden farklı yerlerine işarettir . Allah Azze ve Celle o gün (kıyamet günü )onları birbirinden farklı olan yerlerde bir araya getirir. Onlar kendi aralarında konuşurlar .Bazıları bazılarından bağış ve af talep etmektedirler. Bunlar dünya yurdunda (hak ) olan reislerine (peygamber , İmamlar ve onların hak takipçilerine ) itaat edip onlara tabi olan kişilerdir. Dünya yurdunda zulüm ve düşmanlıkta birbirlerine yardım eden günahkarlar kin kusarak birbirlerine olan nefretlerini dile getirmekteler . Mustazaflar ve müstekbir zorbalar birbirlerine küfür isnat ederek birbirlerine lanet ederler. Bu ayetteki ( Ankebut,25) “Küfür “den maksat tanımamazlıktan gelmek, kabul etmemek anlamındandır . gerçekte şu kastedilmektedir:”Bir birlerini reddettiler ve dışladılar .”Bunun bir benzeri İbrahim süresinde şeytanın şu sözünde şöyle yer almıştır :”Şüphesiz ben , daha önce sizin, beni Allah ‘ a ortak koşmanızı (reddetmiştim) kabul etmemiştim. (İbrahim,22)” Halilurrahman İbrahim ‘in şu sözü :”Sizi tanımıyor,inkar ediyoruz. (Mumtehine,4)”;yani sizden uzağız . sonra başka bir yerde bir araya gelerek ağlarlar. Eğer onların bu ağlama sesleri dünya ehline ulaşırsa tüm yaratıklar dünya yaşantısından el çekerler ve Allah ‘ın dilediği dışındakilerin tamamının kalpleri titrer. Onlar sürekli kan ağlarlar. Sonra başka bir yerde toplanırlar ve orada konuşmaları istenir ve şöyle derler:”Rabbimiz Allah ‘a yemin olsun ki , biz, ortak koşanlar değildik .”Sonra Allah Tebareke ve Teala onların ağızlarına mühür vurur ve elleri, ayakları ve derileri konuşmaya başlar. Sonra onların işledikleri günahlara şahitlik ederler. sonra onların dillerindeki mührü kaldırır ve derilerine :”Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz ?’ derler . Onlar da ‘ Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu .’ derler(fussilet,21)”Sonra başka bir yerde toplanırlar ve sorgulanmaya başlanırlar . Osırada onların bazıları bazılarından kaçarlar . Bu da yüce Allah ‘ın şu sözünde yer almıştır :”İşte o gün kişi kardeşinden ,annesinden,babasından , eşinden ve çocuklarından kaçar. (Abese,34_36)” onlar konuşmaya davet edilecekler,”Rahman ‘ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar ; konuşan da doğruyu söyler .”Peygamberler (aleyhimu’selam) kalkarlar ve bu yerdeki duruma şahitlik ederler .Buda Allah ‘ın bu sözüdür :”Her ümmetten bir şahit getirdiğiniz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların halleri nice olacak ! (Nisa ,41)” Sonra başka bir yerde toplanırlar . orası “Makam-u Mahmud” denilen “Muhammed”in makamıdır . Hz. Muhammed (s.a.a) Allah Tebareke ve Teala ‘ya ondan önce hiç kimsenin etmediği biçimde hamdü sena edecek , sonra hiçbir meleğin kalmayacağı şekilde tüm meleklere sena edecekler . sonra O’ ndan önce hiç kimsenin etmediği bir şekilde tüm peygamberleri övecek . Sonra “sıdıklar”, “şehidler “ ve “Salihler”den başlayarak tüm mümin erkek ve kadınları övüp selamlayacak. Sonra gök ve yer ehli O’na hamdedecektir. Bu da Allah’ın şu sözüdür:”(Böylece ) Rabbinin ,seni, övgüye değer bir makama göndereceği umulur.(isra,79)”O makamdan payı olana ne mutlu ve o makamdan pay ve nasibi olmayana yazıklar olsun . Sonra başka bir yerde toplanırlar ve birbirlerinden yararlanırlar . Bunların tümü hesaptan önce olacaktır.Hesaba götürüldüklerinde tüm insanlar kendi dertlerine düşerler . Allah’tan o günün bereketini istiyoruz. Soruyu soran adam:”Allah seni rahatlığa çıkarsın , ey Müminlerin Emiri !Benim sorunumu hallettin. Allah mükafatını arttırsın!”
Hz. Ali (a.s) şöyle devam etti : Yüce Allah’ın şu sözünün :”Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır . Rablerine bakıp durur.” Ve şu sözü “Gözler O’nu göremez ; halbuki O gözleri görür . O eşyayı pek iyi bilen , her şeyden haberdar olandır .”ve şu sözü “Andolsun onu, sidretül -Münteha’nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.”ve şu sözü “O gün , Rahman ‘ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda veremez . O insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunu kapsayamaz .”ve şu sözünden “ Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parlayacaktır.Rablerine bakıp durur.”maksadı yüce Allah ‘ın dostlarının hesaptan ayrıldıklarındaki yerdir. Onlar hesaptan ayrıldıklarında “heyevan” denilen bir nehirde gusül (yıkanırlar) alırlar ve o sudan içerler. Sonra yüzleri ışıl ışıl parıldar .sonra onlardaki tüm çirkinlikler ve sıkıntılar gider. Sonra onlara cennete girmeleri emredilir .İşte bu makamdan Rablerine onlara nasıl mükafatlar verdiğine bakarlar. Sonra o makamdan cennete girerler. İşte bu Yüce Allah ‘ın bu ayette söylediği meleklerin onlara selam vermeleridir :”Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere buraya girin.(zümer,73)”İşte bu sırada cennete girmeyi ve Rablerinin onlara vaad ettiği şeylere bakmaya yakin ederler: Bu da Allah ‘ın şu sözüdür :” Rablerine bakıp durur.” O ‘na bakmaktan maksat Allah Tebareke ve Teala ‘nın sevaplarına bakmaktır: Allah ‘ın şu sözünün anlamı ise şudur “Gözler O’nu göremez; halbuki O, gözleri görür.”; Gözler O’nu göremez “yani vehimler O’nu kuşatamaz ,”Halbuki O, gözleri görür.” Yani Allah onları kuşatır. “O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” Bu Rabbimiz Tebareke ve Teala’nın kendisini methettiği sıradaki övgüsüdür. O, ulu ve büyüktür . Musa (a.s) Allah ‘tan şöyle bir istekte bulundu -Yüce Allah’ın hamdıyla bu söz O’nun ağzından cari oldu- ”Rabbim ! Bana ( kendini göster; seni göreyim! (A’raf, 143)” bu istek çok ağır bir istekti ve çok büyük bir istekte bulunmuştu da cezaya çarptırıldı. Allah Tebareke ve Teala ona : “Beni ölmedikçe dünyada göremezsin. Ben ancak ahrette görebilirsin. Ama eğer dünyada görmek istiyorsan şu dağa bak eğer yerinde durursa sen de beni görürsün” dedi. Subhan Allah bazı nişanelerini aşikar edince dağa tecelli etti ve dağ parçalandı ve yumuşak toprak haline dönüştü . “Musa bayılarak yere düştü”; yani öldü . Onun cezası ölümdü. Sonra Allah O’nu tekrar diriltti ve peygamberliğe seçti ve tövbesini kabul etti. Sonra Musa(a.s) şöyle dedi :”Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim .”Yani onların içinden senin görülemeyeceğine ilk iman eden benim. Allah ‘ın “ Andolsun onu sidretü’l-Münteha ‘nın yanında önceden bir defa daha görmüştü”Sözünün anlamı ise şudur : Yani Muhammed (a.s) Allah ‘ın hiçbir mahlü kunun uğramadığı sidretü’l _-Münteha’daydı. Allah ‘ın ayetin sonundaki şu sözü : “Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı . Andolsun o , Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. (Necm,17-18)”; yani Cebrail ‘i (a.s) kendi çehresinde iki defa gördü ;biri şimdi diğeri önceden . Ve kuşkusuz cebrail’in yaratılışı azimdir ve O ruhanilerdendir. Alemlerin Rabbi Allah dışında hiç kimse ruhanilerin yaratılışını ve özelliklerini idrak edemez . Allah’ın “O gün Rahman ‘ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez . O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir . Onların imi ise bunu kapsayamaz .(Taha ,109_110 )” ayetinin anlamı ; varlıklar Allah Azze ve Celle’yi bilgiyle kavrayıp kuşatamazlar çünkü O, Tebareke ve Teala’dır. Kalp gözlerinin üzerine bir örtü çekmiştir. Dolayısıyla hiçbir idrak onun nasıllığına ulaşamaz ve O’nu sınırlarla sabit edecek hiçbir kalp yoktur. Ancak kendisinin nitelediği gibi nitelenebilir. O’nun bir benzeri yoktur. O, işiten ve görendir. Evveldir (ilktir), ahirdir (sondur),halik,yaratıcı ,musavvir (şekil veren )dir. Eşyayı yarattı ve eşyada Allah Tebareke ve Teala’ya benzeyen bir şey yoktur: Soruyu soran adam : “Beni rahatlığa çıkardın , Allah da seni rahatlığa çıkarsın , benim sorunumu hallettin. Allah mükafatını arttırsın Ey Müminlerin Emiri !”dedi .
Hz. Ali (a.s) sonra şöyle buyurdu : Allah’ın “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder.”Sözü ve şu sözü “ Allah , Musa ile de doğrudan konuştu.” Ve şu sözü: “Rableri onlara seslendi…” ve şu sözü“Ey Adem ! Sen ve eşin cennette kalın. (A’raf,19) “ve şu sözü” “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder.” Şu manada dır : Allah ‘ın vahiy dışında beşerle konuşması yakışık almaz. Perde arkasından yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder: Bu şekilde buyurmuştur, yüce ve münezzeh olan Allah . 0, Ulu ve büyüktür. Resule, bazen göklerin elçileri tarafından vahyedilir ve gökteki elçiler, yerdeki elçilere ulaştırıldı. Bazen yeryüzü elçilerinin Allah ‘la arasındaki sözü gökyüzünün elçileri tarafından gerçekleşmiyordu. Allah Resulü (s.a.a) “Ey Cebrail ! Rabbini gördün mü? “diye sordu. Cebrail (a.s) “Rabbim görülmez.”dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.a) “Öyleyse vahyi nereden alıyorsun ? “diye sordu. Cebrail :”İsrafil’den alıyorum “dedi. Resulullah :”İsrafil onu nereden alıyor.”dedi Cebrail :”Onu ruhanilerden olan onun onun üstündeki bir melekten alır.” dedi. Resulullah (s.a.a) : “Onu o melek nereden alır?”dedi. Cebrail :”Onun kalbine bir çeşit atışta atılır.” İşte bu vahiydir, yüce Allah ‘ın sözüdür. Allah ‘ın sözü bir tarzda değildir. Bazen elçileriyle konuşur, bazen onların kalplerine atar, bazen peygamberler onu rüyalarında görür, bazen onlara gönderilen ve okunan vahiy ve tenzildir. İşte bu Allah ‘ın kelamından sana vasfettiğim kelamıdır ki bunlarla iktifa et. Bu sebepler den dolayı Allah ‘ın sözü bir tarz ve biçimde değildir. Onlardan bazılarını gökyüzünün elçileri yeryüzünün elçilerine ulaştırır. Soruyu soran adam :”Beni rahatlığa çıkardın , Allah da seni rahatlığa çıkarsın , benim sorunumu hallettin. Allah mükafatını arttırsın , ey Müminlerin Emiri!”dedi.
İmam Ali (a.s) sözlerine şöyle devam etti : “ Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? “ ayetinin tevili şu şekildedir: Acaba Allah Tebareke ve Teala’ dan başka ismi “Allah” olan birini tanıyor musun ? Kur’an’ı ulemadan açıklamasını öğrenmeden kendi rey ve görüşüne göre açıklamaktan sakın. Şüphesiz vahiy beşerin sözüne benzer, ama Allah’ın kelamıdır. Yaratıklarından hiçbirinin Allah ‘a benzemediği O’nun sözünün beşerin sözlerine benzemediği gibi , O’nun tevili de beşerin sözüne benzemez. Allah Tebareke ve Teala’nın sözü O’nun sıfatıdır, ama peşerin sözü onların fiilleridir. Dolayısıyla Allah ‘ın sözünü beşerin sözlerine benzetme,helak olursun ve delalete düşersin.” Soruyu soran adam:”Beni rahatlığa çıkardın, Allah da seni rahatlığa çıkarsın, benim sorunumu hallettin . Allah mükafatını arttırsın, ey Müminlerin Emiri !”dedi.
Hz . Ali (a.s) şöyle devam etti : Allah’ın bu sözü, “Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli ) kalmaz.” Böyledir, Rabbimizden hiçbir şey gizli kalmaz. Eşyayı yarattığı ve ne yarattığını bilmediği halde nasıl yaratıcı ve her şeyden haberdar olabilir? Allah “Kıyamet günü Allah onlara bakmayacak” sözüyle onlara hayır ulaşmayacağının haberini vermektedir. İşte buradaki bakış Allah Teala’nın kullarına olan bakışıdır. Dolayısıyla Allah ‘ın onlara olan bakışı allah’tan onlara olan rahmetidir. Allah ‘ın “Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O’nu görmekten) mahrum kalmışlardır. “ ayetinin anlamı ise onlar kıyamet günü Rablerinin mükafatlarından mahrum kalacaklardır, demektir. Soruyu soran adam: “Beni rahatlığa çıkardın, Allah da seni rahatlığa çıkarsın, benim sorunumu hallettin. Allah mükafatını arttırsın, ey Müminlerin Emiri!”dedi.
Hz. Ali (a.s) şöyle devam etti: Allah ‘ın bu sözü :”Gökte olanın, sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır”, ve bu sözü “O, göklerde ve yerde tek Allah ‘tır “,ve bu sözü “Rahman Arş’a istiva etmiştir “ ve bu sözü “ Her nerede olsanız, O sizinle beraberdir” ve bu sözünün “ Biz ona şah damarından daha yakınız” anlamı ; şüphesiz Allah Tebareke ve Teala, münezzeh ve mukaddestir. Mahluklarda cari olan şeylerin O’nda cari olmasından münezzehtir. O latif ve haberdardır. Kullarına sıkıntıların O ‘na inmesinden daha yüce ve daha büyüktür. O’nun ilmi arşa istiva etmiştir. Tüm fısıltılara şahid, tüm şeylere vekildir. Tüm şeylere kolayca erişen, tüm eşyanın tamamına tedbiri olandır. Allah arşta olmaktan münezzehtir, uludur, büyüktür.
Hz. Ali (a.s) şöyle devam etti: Allah ‘ın “Rabbin (in buyruğu ) geldiği ve melekler saf saf durduğu zaman “ veyine “Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi(bugün de) ‘teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)’ bize geldiniz.” Ve yine “ Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah ‘ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler .” ayetlerinin anlamı şudur: hakikaten bunların tamamı yüce Allah ‘ın buyurduğu gibi haktır. O’nun gelmesi yaratıkların gelmesi gibi değildir. Ben sana Allah ‘ın kitabının tenzili ile tevilinin farklı şeyler olduğunu öğrettim. O, beşerin sözüne benzemez ve bunun dışında sana yetecek kadar olan şeyleri öğreteceğim inşallah. İbrahim ‘in şu sözü de aynı anlamdadır:”şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdiricektir. (saffat,99)”sonra Rabbine gitti. Onun Rabbine gidişi ibadet, çaba ve Allah Azze ve celle’ye yakınlaşmasıydı. Görmüyor musun ? Kur’an ‘ın tevili ile tenzili ayrı şeylerdir. Allah ‘ın şu ayeti “Kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yaralar bulunan demiri de indirdik. (Hadid,25)” yani silah ve onun dışındaki şeyler için. Allah ‘ın “ Onlar ancak meleklerin gelmesini mi beklerler “, yani Hz. Muhammed’e müşrik ve münafıkların Allah ‘ı ve Resulünü kabul etmediklerinin haberini vermekte ve şöyle demektedir:”Onlar, ancak meleklerin gelmesini mi beklerler.”Çünkü onlar Allah ‘ı ve Resulünü kabul etmemişlerdi.”… veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alemetlerinin gelmesini bekliyorlar.”Yani ilk aşırlarda azaba uğradıkları gibi dünya yurdunda onlara gelecek azaptır. İşte bunlar Allah ‘ın peygamberine onlar hakkında verdiği haberlerdir.
Sonra şöyle buyuruyor: ”Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.”Yani bunlar gelmeden önceki alametlerdir. Bu alametler ise güneşin batıdan doğmasıdır. Akıl sahibi, zeki ve bilgi sahibi kişilerin perdelerin kaldırılacağı günde vaad edilen şeyleri görüp bilmeleri onlara yeterlidir. Başka bir ayette de şöyle buyurmaktadır:”Böylece Allah (ın azabı)da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi.(Haşr,2); yani onlara azabını gönderdi. Aynı şekilde Yüce Allah ‘ın buradaki temelleri söküp alması gibi :”Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine gelerek söküp aldı.(Nahl,26)”Evlerinin temellerine gelmesi, onlara azabını göndermesi demektir. İsmi kutlu olan Allah , ahiret işlerini de aynı şekilde vasfetmektedir. O yücedir, büyüktür. Allah, miktarı elli bin yıl olan o gün de işlerini bu dünya da uyguladığı gibi uygular, ne kaybolur ne de batanlarla birlikte batar. Yüce Allah ‘ın kitabında vasfettiği şeylerden kalbine koyduğu miktar kadar sana vasfettim,bunlarla yetin ve O’nun sözünü beşerin sözü gibi algılama. O kendisini burada tanımladığı gibidir:”O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.(şura,11) “O, bunun dışında tanımlayanların vasfından daha büyük, daha yüce , daha cömert , daha üstündür. Soruyu soran adam:”Beni rahatlığa çıkardın , ey Müminlerin Emri! Allah da seni rahatlığa çıkarsın, benim sorunumu hallettin.”dedi.
Hz. Ali (a.s) sözlerine şöyle devam etti: Allah ‘ın “Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler”ayeti ile müminleri zikrettiği “Onlar Rableriyle görüşeceklerine inanır ve şüphesiz O’na geri dönerler”ayeti, başkaları hakkındaki “Allah’a verdikleri sözünde durmadıkları için O’nunla görüştükleri güne kadar…(Tevbe,77)”ayeti ve “Her kim Rabbiyle görüşmeye ümit ederse Salih amelde bulunmalıdır”,Onlar rableriyle görüşmeyi inkar ederler “ ayetine gelince: maksat Aziz ve Celil olan Allah ‘ın kendisiyle görüşmek olarak adlandırdığı kıyamettir. Müminler hakkındaki “Onlar Rableriyle görüşeceklerine inanır ve şüphesiz O’na geri dönerler “ayetinden maksat ise onların dirilmeye, haşrolmaya ve hesapa çekileceklerine sevap ve mükafat göreceklerine yakin ettikleri anlamındadır. O halde ayette geçen zan yakin anlamındadır. Dolayısıyla “Her kim Rabbiyle görüşmeye ümit ederse Salih amelde bulunmalıdır” ayeti ile “ Her kim Rabbiyle görüşmeyi ümit ederse Allah’ın vadi gelecektir “ ayetinden kastedilen dirilişe iman eden kimsedir. Zira Allah ‘ın mükafat ve ceza hakkındaki vaadi gerçekleşecektir. Burada ki görüşmek ise görmek anlamında değil diriliş anlamındadır. O halde Allah’la görüşme hakkındaki ayetleri anla ki bunların hepsi diriliş manasındadır. Hakeza “O’nunla görüştükleri gün sözleri selamdır” ayetinden maksat, dirildikleri gün kalplerinden imanın asla çıkmayacağıdır. Soruyu soran adam: “Beni rahatlığa çıkardın, ey Müminlerin Emiri! Allah da seni rahatlığa çıkarsın , benim sorunumu hallettin.”dedi.
Hz. Ali (a.s) sözlerine şöyle devam etti: Allah ‘ın “Suçlular (o gün) ateşi görünce, onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar.” Yani onlar, onun içine gireceklerine yakin edeceklerdir. Allah ‘ın “Çünkü ben, hesabına kavuşacağını biliyordum.(Hakka,20)” ayeti de aynı anlamdadır, yani ben dirilip hesaba çekileceğime yakin ediyordum. Hakeza “O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah’ın hiç süphhesiz hak olduğunu bileceklerdir”anlamı da aynıdır. Münafıklar için söylediği bu ayette”Siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz” geçen zan ise şek anlamındadır; yakin anlamında değil. (Az öncekilerin hepsi yakin anlamında kullanılmıştı.) iki tür zan vardır; şek anlamına gelen zan ve yakin anlamına gelir, yok eğer “dünya işleri” için kullanılırsa şek manasındadır. Senin için açıkladığım şeyleri anla. Soruyu soran adam :”Beni rahatlığa çıkardın, ey Müminlerin Emiri! Allah da seni rahatlığa çıkarsın, benim sorunumu hallettin .”dedi.
Hz. Ali (a.s) sözlerine şöyle devam etti: Allah Tebareke ve Teala’nın “Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez.”ayetindeki teraziler, kıyametgünü kurulacak ve mahluklar onunla muhakeme olunacaklardır. Allah Tebareke ve Teala bu terazi vesilesiyle insanların bazılarını bazılarından ayıracaktır. Bu hadisin dışındaki hadislerde teraziler , enbiya ve vasiler anlamında kullanılmıştır.(Yazarın kendi açıklaması) Allah Azze ve Celle’nin :”Biz onlar için kıyamet gününde hiçbir terazi kurmayacağız .”sözü özel bir durumdur. Allah ‘ın “İşte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir” ayetinin anlamı hakkında Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: Beni -veya sevgimi –dikkate alan , celal ve büyüklüğüme ilgi duyan kimseye cömertliğim haktır. Şüphesiz onların yüzleri , kıyamet günü nurdan minberlerin üzerinde nurdan ve elbiseleri de yeşil renktendir.” Denildi ki : “Ey Allah ‘ın Resulü bunlar kimlerdir?”Buyurdu ki :”Gerçi bunlar enbiya ve şehidlerden olan bir topluluk değildir, ama Allah ‘ın celali hatırına birbirlerini severler ve hesapsız olarak cennete girerler. Allah Azze ve Celle’den kendi rahmetiyle bizleri de onlardan kılmasını istiyoruz.” Allah ‘ın “Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse” ve”Kimin de tartıları hafif gelirse “ ayetlerinin anlamı ise hesap demektir. İyilikler ve kötülükler tartılır; iyilikler terazinin ağır tarafını, kötülükler hafif tarafını sembolize eder.
Hz .Ali (a.s) sözlerine şöyle devam etti : Allah ‘ın bu sözü “De ki : size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen ) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz”. Hakeza bu sözü “Allah ölüm anında canları alır “ ve bu sözü “ Elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler” ve bu sözü “ Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler “ve bu sözü”Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında ‘ selam size’ derler “ şu anlama gelmektedir: Allah Tebareke ve Teala işleri nasıl isterse öyle idare eder. Yarattıklarından kimi isterse onu yapmak istediği şeyle görevlendirir. Meleku’l –Mevt’e (ölüm meleğine) gelince Allah , yaratıklarından her kimi isterse ona has olarak onu görevlendirir. Meleklerinden olan elçilerini yarattıklarından her kimi isterse ona has olarak görevlendirir. Zikri üstün olan Allah ‘ın andığı melekleri ise yarattıklarından her kimi isterse ona has olarak görevlendirir. O , yüce ve münezehtir, işleri nasıl isterse öyle idare eder. İlim sahibi kişiler tüm ilimleri insanlara açıklamaya güç yetiremezler. Çünkü onların arasında zayıf ve güçlü olanlar vardır ve bazı ilimler tahammül edilerek yüklenilebilinir ve bazı ilimler tahammül edilerek yüklenilmez. Ancak Allah ‘ın yüklenilmesini kolaylaştırdığı ilimleri, kendisine yardımda bulunduğu has evliyaları taşıyabilir. Senin için Allah ‘ın dirilten ve öldüren olduğunu , melekleri ve onların dışındaki yaratıklarından istediklerinin elleriyle canları aldığını bilmen sana yeterlidir. Soruyu soran adam . “Beni rahatlığa çıkardın , Allah da seni rahatlığa çıkarsın ,ey Müminlerin Emiri! Allah seninle Müslümanları yararlandırsın .”dedi. Hz. Ali (a.s) soruyu soran adama şöyle buyurdu :”Eğer sana açıkladığım şeyler konusunda Allah ğöğsünü açarsa, tohumu yaran ve insanı yaratan Allah ‘a yemin ederim ki hakiki müminlerden olursun.” Adam dedi ki : “Ey Müminlerin Emiri! Nasıl bilebilirim hakiki müminlerden olduğumu ?”
Buyurdu ki : “Allah’ın nebisinin diliyle bildirdiği , Resulullah’ın onun için cennete şehadet ettiği veya Yüce Allah ‘ın resul ve nebilerine gönderdiği kitapları bilmesi için göğsünü açtığı kimselerin dışında kimse bilmez.” Dedi ki : “Ey Müminlerin Emiri ! Buna gücü yeten var mı ?” Buyurdu ki:”Allah ‘ın göğsünü açtığı ve bunun için başarı ve muvaffakiyet verdiği kişi. Bundan dolayı Allah için gizli ve açık işlerinin tümünde amel etmek zorundasın. Hiçbir şey amelin ölçüsü ve karşılığı olamaz.”
TEVHİD/ ŞEYH SADUK /S. 429 – 459