top of page


ŞİİRLERİMİZ ŞİİRLERİNİZ

GADÎR-i HUM
Asırlar ötesinin ötesinden.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Ahde vefalıların adresinden.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Özüyle sözüyle bezmi elestten.
Nâtık-ı kûr'an kokulu nefesten.
Tevhid kökünden tuğba ağacından.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Her sahah esen bad-ı sabâ yeli.
Aşıklar pervane o şemin şemi.
Ğadr-i hum vadisinde biat günü.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Mürşidi Muhammed rehberi Ali.
Ondört pak masumun aşikar dili.
Evlad-ı rasûlün yolu hem yönü.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Şehr-i ilmin nûren nûr yapısından.
İç içe bin kere bin kapısından.
Beklenen onikinci son imamdan.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Yaralı yüreklerin yüreğinden.
Aşûrada Hüseyn'in bileğinden.
Direniş kervanı komutanından.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Nimet verilenlerin gaybetinden.
Zalime korku salan heybetinden.
Susuzluk pınarı belâ çölünden.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Yalnız garibin yetimin gönlüne.
Dost bağında açan umut gülüne.
Bir acizim sundum bakın sevgime.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
yalnız garip
kayseri 12 Haziran 2023
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Ahde vefalıların adresinden.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Özüyle sözüyle bezmi elestten.
Nâtık-ı kûr'an kokulu nefesten.
Tevhid kökünden tuğba ağacından.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Her sahah esen bad-ı sabâ yeli.
Aşıklar pervane o şemin şemi.
Ğadr-i hum vadisinde biat günü.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Mürşidi Muhammed rehberi Ali.
Ondört pak masumun aşikar dili.
Evlad-ı rasûlün yolu hem yönü.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Şehr-i ilmin nûren nûr yapısından.
İç içe bin kere bin kapısından.
Beklenen onikinci son imamdan.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Yaralı yüreklerin yüreğinden.
Aşûrada Hüseyn'in bileğinden.
Direniş kervanı komutanından.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Nimet verilenlerin gaybetinden.
Zalime korku salan heybetinden.
Susuzluk pınarı belâ çölünden.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
Yalnız garibin yetimin gönlüne.
Dost bağında açan umut gülüne.
Bir acizim sundum bakın sevgime.
Velâyetten bir el uzandı bir el.
yalnız garip
kayseri 12 Haziran 2023

BAYRAMLARINDA BAYRAMI VELÂYET
Olmazsa olmaz ederiz şehâdet.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Ehlinde şükür iki kutsal emânet.
Bayramlarında bayramı velâyet.
İlim şehr-i sahnede kapısıyle.
Havzu kevser sahibi sakisiyle.
Ahmed-i Muhtar yani Ali-siyle,
Bayramlarında bayramı velâyet.
Ğadr-i humda verilen salahiyet.
Bezmi elest ahdimizdir nihayet.
Tek kurtuluşumuz dünya âhiret.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Bütün âlemleri sardı bu muştu.
Güzellikler güzeliyle buluştu.
Meleklerde tebrik için uçuştu.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Kavuşmak için vuslat baharında.
Özgürlük hem adâlet sabahında.
Biatimiz mahşer sancaktarına.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Yaratan imâmette kıldı karar.
İnkar eden kendine verir zarar.
Kur-an'da oniki kez imam yazar.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Tevhidi yönetimin bu gerçeği.
Akledenlere sundu seçeneği.
Artık söktü mehdeviyet şafağı.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Yalnız garip'lerde gülecek elbet.
Eylemez bu dâvete kim icabet.
Kerbelâda Hüseyin islamiyet.
Bayramlarında bayramı velâyet.
yalnız garip
Bayramlarında bayramı velâyet.
Ehlinde şükür iki kutsal emânet.
Bayramlarında bayramı velâyet.
İlim şehr-i sahnede kapısıyle.
Havzu kevser sahibi sakisiyle.
Ahmed-i Muhtar yani Ali-siyle,
Bayramlarında bayramı velâyet.
Ğadr-i humda verilen salahiyet.
Bezmi elest ahdimizdir nihayet.
Tek kurtuluşumuz dünya âhiret.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Bütün âlemleri sardı bu muştu.
Güzellikler güzeliyle buluştu.
Meleklerde tebrik için uçuştu.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Kavuşmak için vuslat baharında.
Özgürlük hem adâlet sabahında.
Biatimiz mahşer sancaktarına.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Yaratan imâmette kıldı karar.
İnkar eden kendine verir zarar.
Kur-an'da oniki kez imam yazar.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Tevhidi yönetimin bu gerçeği.
Akledenlere sundu seçeneği.
Artık söktü mehdeviyet şafağı.
Bayramlarında bayramı velâyet.
Yalnız garip'lerde gülecek elbet.
Eylemez bu dâvete kim icabet.
Kerbelâda Hüseyin islamiyet.
Bayramlarında bayramı velâyet.
yalnız garip

İmam-ı Zaman
Bir gün sordum anneme
İmam-ı Zaman nerde?
Niye görmüyorum ben
Yoksa küsmüş mü bize?
Okşadı saçlarımı
Bastı beni bağrına
"Korkma güzel evladım
Küser mi Mevlan sana?"
"Sor" dedi İmam Bakır'a
Öğretsin gaybeti sana
Anlatsın imamını
Neden göremediğini sana
Müracaat ettim O'na
"Anlat mevlamı bana"
Buyurdu "O, yıldızdır.
Çıkmadı henüz cihana"
Gaybetteymiş imamım
Çok varmış düşmanları
Yalnız ve zor bekleyiş
Yormuş gaip imamı
kalbime doldu hüzün
hiç gülmüyor mu yüzün
Sen de bizim gibiymişsin
Zuhur için yolda gözün
Canım feda canına
O zor intizarına
Dua ediyorum hergün
Kavuşalım çabukca
Biliyor musun mevlam
Zordayız yokluğunda
Doğru yanlış karışmış
İnsanlar hep çıkmazda
Duydum imamlarımdan
Bizim için üzüldüğünü
Günahkarlar yüzünden
Göz yaşı döktüğünü
Söz veriyorum sana
Hazırlanacağım zuhura
Şu gaybet bitmese bile
Hizmetkar olacağım sana
İmam-ı Zaman nerde?
Niye görmüyorum ben
Yoksa küsmüş mü bize?
Okşadı saçlarımı
Bastı beni bağrına
"Korkma güzel evladım
Küser mi Mevlan sana?"
"Sor" dedi İmam Bakır'a
Öğretsin gaybeti sana
Anlatsın imamını
Neden göremediğini sana
Müracaat ettim O'na
"Anlat mevlamı bana"
Buyurdu "O, yıldızdır.
Çıkmadı henüz cihana"
Gaybetteymiş imamım
Çok varmış düşmanları
Yalnız ve zor bekleyiş
Yormuş gaip imamı
kalbime doldu hüzün
hiç gülmüyor mu yüzün
Sen de bizim gibiymişsin
Zuhur için yolda gözün
Canım feda canına
O zor intizarına
Dua ediyorum hergün
Kavuşalım çabukca
Biliyor musun mevlam
Zordayız yokluğunda
Doğru yanlış karışmış
İnsanlar hep çıkmazda
Duydum imamlarımdan
Bizim için üzüldüğünü
Günahkarlar yüzünden
Göz yaşı döktüğünü
Söz veriyorum sana
Hazırlanacağım zuhura
Şu gaybet bitmese bile
Hizmetkar olacağım sana

İmam Hasan (as)'a
Bismillahirrahmanirrahim
Temiz nesebinle seçkin kimsesin
Nübüvvet kokulu evde müjdesin,
Zehra (as) bahçesinin ilk reyhanesi
İsminle ümmete sağlam delilsin!
Ne çok zorluklara şahitlik ettin
Ümmetin derdini hep derdin bildin
İnatçı zorbalar Sana zulmetti
Yine adaleti, Sen tercih ettin...
Ey büyük önderim, ey sabrı kemâl!
Sensin o ay yüzlü, o parlak cemâl!
Hidayet önderi, hidayet olmuş,
Sensin mü'minlere izzet-i celâl!
Ramazan ayında bu kirli kalpler
Rahman'ın emriyle temizlenirler.
Senin doğumunu vesile kılıp
Takdir gecesinde hayra erirler.
Senin soyundandır o Hadi, Kaim (af)...
Onunla oluruz mutmain daim...
Elimizden tut mübarek ayda
Sizin yanınızdır Cennet-i Naim...
Allahumme salli alâ Muhammed ve alî Muhammed ve eccil fereccehum!
Temiz nesebinle seçkin kimsesin
Nübüvvet kokulu evde müjdesin,
Zehra (as) bahçesinin ilk reyhanesi
İsminle ümmete sağlam delilsin!
Ne çok zorluklara şahitlik ettin
Ümmetin derdini hep derdin bildin
İnatçı zorbalar Sana zulmetti
Yine adaleti, Sen tercih ettin...
Ey büyük önderim, ey sabrı kemâl!
Sensin o ay yüzlü, o parlak cemâl!
Hidayet önderi, hidayet olmuş,
Sensin mü'minlere izzet-i celâl!
Ramazan ayında bu kirli kalpler
Rahman'ın emriyle temizlenirler.
Senin doğumunu vesile kılıp
Takdir gecesinde hayra erirler.
Senin soyundandır o Hadi, Kaim (af)...
Onunla oluruz mutmain daim...
Elimizden tut mübarek ayda
Sizin yanınızdır Cennet-i Naim...
Allahumme salli alâ Muhammed ve alî Muhammed ve eccil fereccehum!

ONDÖRT MASUM İLE İLGİLİ LAKAPLARI BİR ŞİİR İLE ÖĞRENEBİLİRSİNİZ!
ONDÖRT MASUM
Ya Ebul kasım ya Resul
Hatemun Nebi ya Resul
Hayr-u Halgillah ya Resul
Nebiyyul Ummi ya Resul
Ya Ebul Hasan ya Ali
Ebul Eimme ya Ali
Haydar-ı kerrar Ya Ali
Veliyy-i Athar ya Ali
Ümmi Ebiha ya Zehra
Nur-i Mustafa ya Zehra
Ümmül Eimme ya Zehra
Betul-i athar ya Zehra
Ebu Muhammed ya Hasan
Hasan-ı Mucteba ya Hasan
Seyyidil Cennet ya Hasan
Nur-i velayet ya Hasan
Eba Abdullah ya Huseyn
Şehidi etşan ya Huseyn
Ebu şüheda ya Huseyn
Nur-i Fatıma ya Huseyn
Ya Ebe’l Hasan ya Ali
Zeynul Abidin ya Ali
Nur-i Sacidin ya Ali
Sıbti Aliyyin ya Ali
Ya Ebu Cafer ya Bâkır
Bakır-ul ulum ya Bâkır
Hadiyi ümmet ya Bâkır
İmam-ı rahmet ya Bâkır
Ebu Abdullah ya Cafer
Sadık-ı Ekber ya Cafer
Tahir ve Fazıl ya Cafer
İmam-ı mümin ya Cafer
Ya Ebul Hasan Ya Musa
Ya Ebu salih Ya Musa
Kazım-ı âlem Ya Musa
İmam-ı ümmet Ya Musa
Ya Ebul Hasan ya Ali
Rıza ve Razi ya Ali
Zamin-i Ahu ya Ali
Şah-ı Horasan ya Ali
Ya Ebu Cafer ya Taki
Cevad ve Gani ya Taki
Aliyyi rabi ya Taki
Vasiyyi Resul ya Taki
Ya Ebul Hasan ya Ali
Naki ve Hadi ya Ali
Tayyip ve Fakih ya Ali
Necip ve âlim ya Ali
Ebu Muhammed ya Hasan
Zekiyyu Ether ya Hasan
İmam-ı Ümmet ya Hasan
Şefi-i Mahşer ya Hasan
Ya Eba Salih ya Mehdi
Bagiyyatullah ya Mehdi
Sahibez-Zaman ya Mehdi
Vasiyyu Resul ya Mehdi
ONLARA SELAM YA MEHDİ
NECLA ADIGÜZEL
Ya Ebul kasım ya Resul
Hatemun Nebi ya Resul
Hayr-u Halgillah ya Resul
Nebiyyul Ummi ya Resul
Ya Ebul Hasan ya Ali
Ebul Eimme ya Ali
Haydar-ı kerrar Ya Ali
Veliyy-i Athar ya Ali
Ümmi Ebiha ya Zehra
Nur-i Mustafa ya Zehra
Ümmül Eimme ya Zehra
Betul-i athar ya Zehra
Ebu Muhammed ya Hasan
Hasan-ı Mucteba ya Hasan
Seyyidil Cennet ya Hasan
Nur-i velayet ya Hasan
Eba Abdullah ya Huseyn
Şehidi etşan ya Huseyn
Ebu şüheda ya Huseyn
Nur-i Fatıma ya Huseyn
Ya Ebe’l Hasan ya Ali
Zeynul Abidin ya Ali
Nur-i Sacidin ya Ali
Sıbti Aliyyin ya Ali
Ya Ebu Cafer ya Bâkır
Bakır-ul ulum ya Bâkır
Hadiyi ümmet ya Bâkır
İmam-ı rahmet ya Bâkır
Ebu Abdullah ya Cafer
Sadık-ı Ekber ya Cafer
Tahir ve Fazıl ya Cafer
İmam-ı mümin ya Cafer
Ya Ebul Hasan Ya Musa
Ya Ebu salih Ya Musa
Kazım-ı âlem Ya Musa
İmam-ı ümmet Ya Musa
Ya Ebul Hasan ya Ali
Rıza ve Razi ya Ali
Zamin-i Ahu ya Ali
Şah-ı Horasan ya Ali
Ya Ebu Cafer ya Taki
Cevad ve Gani ya Taki
Aliyyi rabi ya Taki
Vasiyyi Resul ya Taki
Ya Ebul Hasan ya Ali
Naki ve Hadi ya Ali
Tayyip ve Fakih ya Ali
Necip ve âlim ya Ali
Ebu Muhammed ya Hasan
Zekiyyu Ether ya Hasan
İmam-ı Ümmet ya Hasan
Şefi-i Mahşer ya Hasan
Ya Eba Salih ya Mehdi
Bagiyyatullah ya Mehdi
Sahibez-Zaman ya Mehdi
Vasiyyu Resul ya Mehdi
ONLARA SELAM YA MEHDİ
NECLA ADIGÜZEL

HİZMETKÂR OLACAĞIM SANA
Bir gün sordum anneme
İmam-ı Zaman nerde?
Niye görmüyorum ben
Yoksa küsmüş mü bize?
Okşadı saçlarımı
Bastı beni bağrına
“Korkma güzel evladım
Küser mi Mevlan sana?”
“Sor” dedi İmam Bakır’a
Öğretsin gaybeti sana
Anlatsın imamını
Neden göremediğini sana
Müracaat ettim O’na
“Anlat mevlamı bana”
Buyurdu “O, yıldızdır.
Çıkmadı henüz cihana”
Gaybetteymiş imamım
Çok varmış düşmanları
Yalnız ve zor bekleyiş
Yormuş gaip imamı
kalbime doldu hüzün
hiç gülmüyor mu yüzün
Sen de bizim gibiymişsin
Zuhur için yolda gözün
Canım feda canına
O zor intizarına
Dua ediyorum her gün
Kavuşalım o ana.
Biliyor musun mevlam
Zordayız yokluğunda
Doğru yanlış karışmış
İnsanlar hep çıkmazda
Duydum imamlarımdan
Bizim için üzüldüğünü
Günahkarlar yüzünden
Göz yaşı döktüğünü
Söz veriyorum sana
Hazırlanacağım zuhuruna
Şu gaybet bitmese bile
Hizmetkâr olacağım sana!
NECLA ADIGÜZEL
İmam-ı Zaman nerde?
Niye görmüyorum ben
Yoksa küsmüş mü bize?
Okşadı saçlarımı
Bastı beni bağrına
“Korkma güzel evladım
Küser mi Mevlan sana?”
“Sor” dedi İmam Bakır’a
Öğretsin gaybeti sana
Anlatsın imamını
Neden göremediğini sana
Müracaat ettim O’na
“Anlat mevlamı bana”
Buyurdu “O, yıldızdır.
Çıkmadı henüz cihana”
Gaybetteymiş imamım
Çok varmış düşmanları
Yalnız ve zor bekleyiş
Yormuş gaip imamı
kalbime doldu hüzün
hiç gülmüyor mu yüzün
Sen de bizim gibiymişsin
Zuhur için yolda gözün
Canım feda canına
O zor intizarına
Dua ediyorum her gün
Kavuşalım o ana.
Biliyor musun mevlam
Zordayız yokluğunda
Doğru yanlış karışmış
İnsanlar hep çıkmazda
Duydum imamlarımdan
Bizim için üzüldüğünü
Günahkarlar yüzünden
Göz yaşı döktüğünü
Söz veriyorum sana
Hazırlanacağım zuhuruna
Şu gaybet bitmese bile
Hizmetkâr olacağım sana!
NECLA ADIGÜZEL

BUGÜN ANNELER GÜNÜYMÜŞ MEĞER
Bugün Anneler günüymüş meğer,
Hazreti Fatıma (sa) dünyaya gelmiş…
Ona anne adını daha küçükken,
Hazreti Peygamber (saa) Kendisi vermiş…
Acaba Annemi (sa) nasıl tebrik etsem?
Ona bu şiiri nasıl söylesem?
Biliyorum duyacaktır evladın Mehdi (af),
Bu şiiri dilime hiç getirmeden…
Anne, çok kusurludur bu evladın!
Seni tanımamış bu kirli kalbim…
Yolunla gidememiş bu bacaklar,
Teslim olamamış Hakka bu cismim…
Bu yüzden Senin (sa) doğum gününde
Annemi tebrik edeyim dedim…
Yıllarca kahrımı çeken güzel gözlüme,
Bu şiirim hediye olsun istedim…
Canım, biriciğim, ey güzel kalplim…
Ne kadar ağırmış senin yükün,
Ne kadar zarifti o güçsüz omuzlar,
Şimdi tevekkülle yoğrulmuşlar…
Annem! Bir gecenin uykusuzluğu
Bin sene hacc etsem yine ödenmez…
Belki gönlünü hoşnut edersem,
Şefaatçiler (sa) bana yüzünü dönmez…
Seninle Cenneti kazanmak kolay,
Ey benim yaşayan güzel Kevser’im…
Yüzüne bir an sevgiyle bakarsam,
Budur işte en yüce ibadetim…
Bu güzel günde sana Allah’tan
Çokça merhamet diler dururum…
Hazreti Fatıma (sa) annemizden
Sana büyük bağış ister dururum…
Belki bu duadır ancak karşılığın,
Ne yapsam, yine de ödenmez hakkın…
Onun (as) rahmet eliyle bugün
Sana hediyemi sunmak istedim,
Kevser’de Onunla olmanı diledim…
SENEM MUSTAFAYEVA

“DUR, YETER ARTIK!” DER KERBELÂ
“DUR, YETER ARTIK!” DER KERBELÂ
18 zilhicce, Hac’dan dönerken,
Hem de ihramdan yeni çıkmışken,
Peygamber(s.a.a), günün ortasında
Güneşin en kızıl, tepede olduğu bir anda
Yüz bin küsur kişiyi bu sıcakta
Tam da herkesin memleketine döneceği kavşakta
Neden tutuyor acaba, her şeyin farkına varılsa da?
Hacıların gözleri O’na kilitlenmiş,
Çok uzun bir hutbe, konu ağır galiba!
Herkesin bir açısı var, değişik değişik
Kabınca, kalbinin frekansınca
Her bir göz farklı bakışlarda.
O’nun ölümünü beklerken kimisi,
Kimisi de O’nun için ölmek ister hiç düşünmeksizin.
Kafirlerin ümitleri tükenirken ebedi
Müminler müjdelenir velayet ile.
Ve son nokta Peygamber’den;
“Ben kimin Mevlası isem; bu Ali de onun Mevlasıdır”.
Kemâle erer, tamamlanır din Maide’den.
Hased ve iktidar çamurunda
Doğmaya başlar fitne ve fesat tam burada,
Filizlenir Sakife’de yetmiş üç gün sonra
Meyve vermeye başlar dehşet ve vahşet
Şeytana iş kalmaz, çünkü kurt meyvelerde.
Gadir-i Hum günü tabi olanlar biat çadırında,
Saf saf olur savaş meydanlarında
İmam(sa)’ına okur meydan,
İnkâr etmeden, cesaret ve arlanmadan,
Öyle ki İmam Ali ;“Gözümde diken, boğazımda kemik”
Az bir zaman kala “kurtuldum” der, Rabb’ine ulaşmadan.
Biricik İslam adı altında, bin anlayış ile
Sözde peygamber çok sevilerek.
Beraber çıkılan bu yolda çiğnenir sünnet
Din tarumardır pervasızca, sadece dillerde
Kur’an okunur bir de, Allah bilinerek.
Yine de fitne durmaz, büyüme devam etmekte
Ne Fatıma(sa)’nın kanı, ne Muhsin(sa)’in,
Ne Ali(sa)’nin kanı, ne Hasan(sa)’ın,
Ve yanında binlerce akan müslümanın…
Az mı gelir zulüm, sözde Müslümanlar
Ne ayet durdurur onları, ne peygambere verilen sözler
Kalplere içirilmiş ya korku ya da dünya sevgisi
Artık görmüyor hakkı ne kalpler, ne gözler.
Nasıl olmalı, nasıl vuslat bulmalı?
Gece ve gündüz birbirinden kopmalı.
Daha ne kadar zulüm ve akmalı kan
Ağlayan Kur’an ve saptırılan Risalet her an!
Tahammülü kalmayan İmam Hüseyin(sa)
Hamaset elbiselerini giyer, koyulur yola
Hüccetin tamamlandığını haykırır dört bucağa.
“Hakla amel edilmediğini, batıldan sakınılmadığını görmüyor musunuz?”
“ Ne zillet eli veririm, ne de köle gibi kaçarım!”
İşte Kerbela, karanlık en zirve
Bu ümmetin uyanması için Muharrem onuncu gece.
“Ben ölümü saadet bilirim, zalimlerle beraber yaşamayı zillet!”
Olur, büyük bir şamar Hüseyin(sa)’in şahadeti.
Ve en nihayet uyanır bir kısım insanlar
Anlaşılır Hak ve batılın karmaşıklığı
Vicdanlar sızlanır, başlanır tövbeler
Elbette nasibi olanlar, affa layık görülenler için.
Yoksa ne fitne durdu, ne de zulümler
“Yalın olan Gerçek” sadece farkına varılan.
Kerbela bir ders oldu, hidayet yolu
Gerçek Müslüman ile sözde Müslümanın farkı
İşte bu ders aşikâr olarak Kerbela’dan sonra
Her dâim olacak O’nunla ve yanında olanlarla.
Kur’an tek ışıktır gizlenilmemeli tevili
Emanet gerçek sahibine verilmeli.
Sistemlerden ve sözde güçlülerden değil
Hele bana göre, sana göre hiç değil
Peygamber ve Ehl-i Beyt’i bu dinin ehlidir, bu bilinmeli!
Gerçek Müslüman olmak isteyenlere bir fırsat daha
Elbet imam Hüseyin(sa)’in taraftarı ve yanında durarak.
Meydan okuma şerefi mutlak olarak istenmeli,
Ümmetin hataları ve fitneleri hazmedilmemeli,
Ezberlerden kurtulmak her şeyden önce
Gayret ve izzet onuru istenerek…
Önce okuyun Kerbela’yı doğru!
Peygamber yolu sende hayat bulmalı,
Allah rızasında isen kararlı ve ısrarlı
İmam Hüseyin(sa)’in yanında ol,
“Dur, Yeter Artık!” de! Vakit çok geçmeden!
18 zilhicce, Hac’dan dönerken,
Hem de ihramdan yeni çıkmışken,
Peygamber(s.a.a), günün ortasında
Güneşin en kızıl, tepede olduğu bir anda
Yüz bin küsur kişiyi bu sıcakta
Tam da herkesin memleketine döneceği kavşakta
Neden tutuyor acaba, her şeyin farkına varılsa da?
Hacıların gözleri O’na kilitlenmiş,
Çok uzun bir hutbe, konu ağır galiba!
Herkesin bir açısı var, değişik değişik
Kabınca, kalbinin frekansınca
Her bir göz farklı bakışlarda.
O’nun ölümünü beklerken kimisi,
Kimisi de O’nun için ölmek ister hiç düşünmeksizin.
Kafirlerin ümitleri tükenirken ebedi
Müminler müjdelenir velayet ile.
Ve son nokta Peygamber’den;
“Ben kimin Mevlası isem; bu Ali de onun Mevlasıdır”.
Kemâle erer, tamamlanır din Maide’den.
Hased ve iktidar çamurunda
Doğmaya başlar fitne ve fesat tam burada,
Filizlenir Sakife’de yetmiş üç gün sonra
Meyve vermeye başlar dehşet ve vahşet
Şeytana iş kalmaz, çünkü kurt meyvelerde.
Gadir-i Hum günü tabi olanlar biat çadırında,
Saf saf olur savaş meydanlarında
İmam(sa)’ına okur meydan,
İnkâr etmeden, cesaret ve arlanmadan,
Öyle ki İmam Ali ;“Gözümde diken, boğazımda kemik”
Az bir zaman kala “kurtuldum” der, Rabb’ine ulaşmadan.
Biricik İslam adı altında, bin anlayış ile
Sözde peygamber çok sevilerek.
Beraber çıkılan bu yolda çiğnenir sünnet
Din tarumardır pervasızca, sadece dillerde
Kur’an okunur bir de, Allah bilinerek.
Yine de fitne durmaz, büyüme devam etmekte
Ne Fatıma(sa)’nın kanı, ne Muhsin(sa)’in,
Ne Ali(sa)’nin kanı, ne Hasan(sa)’ın,
Ve yanında binlerce akan müslümanın…
Az mı gelir zulüm, sözde Müslümanlar
Ne ayet durdurur onları, ne peygambere verilen sözler
Kalplere içirilmiş ya korku ya da dünya sevgisi
Artık görmüyor hakkı ne kalpler, ne gözler.
Nasıl olmalı, nasıl vuslat bulmalı?
Gece ve gündüz birbirinden kopmalı.
Daha ne kadar zulüm ve akmalı kan
Ağlayan Kur’an ve saptırılan Risalet her an!
Tahammülü kalmayan İmam Hüseyin(sa)
Hamaset elbiselerini giyer, koyulur yola
Hüccetin tamamlandığını haykırır dört bucağa.
“Hakla amel edilmediğini, batıldan sakınılmadığını görmüyor musunuz?”
“ Ne zillet eli veririm, ne de köle gibi kaçarım!”
İşte Kerbela, karanlık en zirve
Bu ümmetin uyanması için Muharrem onuncu gece.
“Ben ölümü saadet bilirim, zalimlerle beraber yaşamayı zillet!”
Olur, büyük bir şamar Hüseyin(sa)’in şahadeti.
Ve en nihayet uyanır bir kısım insanlar
Anlaşılır Hak ve batılın karmaşıklığı
Vicdanlar sızlanır, başlanır tövbeler
Elbette nasibi olanlar, affa layık görülenler için.
Yoksa ne fitne durdu, ne de zulümler
“Yalın olan Gerçek” sadece farkına varılan.
Kerbela bir ders oldu, hidayet yolu
Gerçek Müslüman ile sözde Müslümanın farkı
İşte bu ders aşikâr olarak Kerbela’dan sonra
Her dâim olacak O’nunla ve yanında olanlarla.
Kur’an tek ışıktır gizlenilmemeli tevili
Emanet gerçek sahibine verilmeli.
Sistemlerden ve sözde güçlülerden değil
Hele bana göre, sana göre hiç değil
Peygamber ve Ehl-i Beyt’i bu dinin ehlidir, bu bilinmeli!
Gerçek Müslüman olmak isteyenlere bir fırsat daha
Elbet imam Hüseyin(sa)’in taraftarı ve yanında durarak.
Meydan okuma şerefi mutlak olarak istenmeli,
Ümmetin hataları ve fitneleri hazmedilmemeli,
Ezberlerden kurtulmak her şeyden önce
Gayret ve izzet onuru istenerek…
Önce okuyun Kerbela’yı doğru!
Peygamber yolu sende hayat bulmalı,
Allah rızasında isen kararlı ve ısrarlı
İmam Hüseyin(sa)’in yanında ol,
“Dur, Yeter Artık!” de! Vakit çok geçmeden!

GARİB’İN MEKTUBU
GARİB’İN MEKTUBU
Bismillahir Rahmanir Rahim
“İki-üç mısraya sığdıramam sizi…
Denesem de yapamadım, Anne..
Annemizsiniz bizim, ya Masume (sa)…
Gurbetin acısı, Sizin zarif ellerinizin sıcaklığıyla geçti…
Özlem duyduğumda hep hatırladım Sizi…
Dedim, özlem duygusuyla yaşayıp
Gurbet elde dünyaya veda eden
Annem anlar beni…
Öz annemden ayırmam sizi…
Cennet, şüphesiz sizin ayaklarınızın altındadır!
Kum toprağı sanki Cennetten bir parçadır…
Ne kadar kıymetli
Kum toprağı…
Ali, Zehra, (a.s)
Hasan, Huseyin (a.s)
Yazılı duvarları o kadar özledim ki…
Bir anda içeri koşup,
Zerihinize dokunup
Rahmet elinizi hissetmeyi
Öyle bir özledim ki..!
Şifalı ellerin kalbe dokunması,
Hem hüzün, hem mutluluktan akmış gözümün yaşı…
Aylar oldu sizle görüşmeyeli…
Tekrar kavuşmanın
Zamanı gelmedi mi?”
SENEM MUSTAFAYEVA
Bismillahir Rahmanir Rahim
“İki-üç mısraya sığdıramam sizi…
Denesem de yapamadım, Anne..
Annemizsiniz bizim, ya Masume (sa)…
Gurbetin acısı, Sizin zarif ellerinizin sıcaklığıyla geçti…
Özlem duyduğumda hep hatırladım Sizi…
Dedim, özlem duygusuyla yaşayıp
Gurbet elde dünyaya veda eden
Annem anlar beni…
Öz annemden ayırmam sizi…
Cennet, şüphesiz sizin ayaklarınızın altındadır!
Kum toprağı sanki Cennetten bir parçadır…
Ne kadar kıymetli
Kum toprağı…
Ali, Zehra, (a.s)
Hasan, Huseyin (a.s)
Yazılı duvarları o kadar özledim ki…
Bir anda içeri koşup,
Zerihinize dokunup
Rahmet elinizi hissetmeyi
Öyle bir özledim ki..!
Şifalı ellerin kalbe dokunması,
Hem hüzün, hem mutluluktan akmış gözümün yaşı…
Aylar oldu sizle görüşmeyeli…
Tekrar kavuşmanın
Zamanı gelmedi mi?”
SENEM MUSTAFAYEVA

KİMDİR FATIMA?
KİMDİR FATIMA?
Dedim arif beyan et, kimdir Betul-u Zehra?
Dedi: İrfan ehlinin ezberidir Fatıma.
Dedim Kur’an’da var mı hakkında inen ayet?
Dedi: Resul Ekrem’in Kevser’idir Fatıma.
Tanıyanlar Zehra’ya müptela olur her dem,
Meveddetiyle onun unutulur tüm elem.
Varlığını borçludur ona Âdem ve âlem
Yaratılış nurunun mihveridir Fatıma.
Dedim aydan parlaktı nurlu idi cemali
Dedi: Gelmez beyana onun eşsiz kemali.
Dedim var mı âlemde bir dengi ve emsali?
Dedi: Hakkın emsalsiz eseridir Fatıma
Mesihilerin inat eylediği zamanda,
Mübahale ayeti nazil oldu Kur’an’da.
Fatıma da var idi, işte o gün meydanda
Mümine hanımların serveridir Fatıma.
Dedim hasta kalplerin Fatıma’dır tabibi,
Dedi: Kevser suresin odur elbet sahibi
Dedim çok sever idi onu Allah habibi
Dedi Resul’ün canı ciğeridir Fatıma.
Onu incitenlerde yoktu Allah korkusu
Kör etmişti onları makam mevki tutkusu
Alırdı Habibullah ondan beheşt kokusu
Cennet ‘alanın misk-i amberidir Fatıma.
Dedim onu sevenler eder mülke kanaat
Dedi: Mevvettedinde vardır ebedi hayat
Dedim Şialarına edecek mi şefaat
Dedi: Ahde vefanın gevheridir Fatıma.
Nuruyla aydınlatır gökte şems ile ayı
Şiasının kalbinden giderir gam tasayı
Zulmette kalmaz mümin severse Fatıma’yı
Aydınlık geleceğin seheridir Fatıma
Dedim Beytulahzanda gece gündüz ağladı
Dedi: Baba diyerek ciğerini dağladı
Dedim zulm karşısında da şecaatle çağladı
Dedi: Hakkın batıla zaferidir Fatıma.
Âlemleri kuşatan hak nurun nişanesi
Onunla hayat bulur Şia’nın kalp hanesi
HasaneynleZeyneb’in gözü yaşlı annesi
Ali’nin canı, eşi, yaveridir Fatıma.
Dedim kim getirecek mazlumun baharını?
Dedi: Oğlu söndürür yüreklerin narını
Dedim biraz tarif et nurani didarını
Dedi: Habibullah’ın benzeridir Fatıma.
ARZU ÇETİNKAYA
Dedim arif beyan et, kimdir Betul-u Zehra?
Dedi: İrfan ehlinin ezberidir Fatıma.
Dedim Kur’an’da var mı hakkında inen ayet?
Dedi: Resul Ekrem’in Kevser’idir Fatıma.
Tanıyanlar Zehra’ya müptela olur her dem,
Meveddetiyle onun unutulur tüm elem.
Varlığını borçludur ona Âdem ve âlem
Yaratılış nurunun mihveridir Fatıma.
Dedim aydan parlaktı nurlu idi cemali
Dedi: Gelmez beyana onun eşsiz kemali.
Dedim var mı âlemde bir dengi ve emsali?
Dedi: Hakkın emsalsiz eseridir Fatıma
Mesihilerin inat eylediği zamanda,
Mübahale ayeti nazil oldu Kur’an’da.
Fatıma da var idi, işte o gün meydanda
Mümine hanımların serveridir Fatıma.
Dedim hasta kalplerin Fatıma’dır tabibi,
Dedi: Kevser suresin odur elbet sahibi
Dedim çok sever idi onu Allah habibi
Dedi Resul’ün canı ciğeridir Fatıma.
Onu incitenlerde yoktu Allah korkusu
Kör etmişti onları makam mevki tutkusu
Alırdı Habibullah ondan beheşt kokusu
Cennet ‘alanın misk-i amberidir Fatıma.
Dedim onu sevenler eder mülke kanaat
Dedi: Mevvettedinde vardır ebedi hayat
Dedim Şialarına edecek mi şefaat
Dedi: Ahde vefanın gevheridir Fatıma.
Nuruyla aydınlatır gökte şems ile ayı
Şiasının kalbinden giderir gam tasayı
Zulmette kalmaz mümin severse Fatıma’yı
Aydınlık geleceğin seheridir Fatıma
Dedim Beytulahzanda gece gündüz ağladı
Dedi: Baba diyerek ciğerini dağladı
Dedim zulm karşısında da şecaatle çağladı
Dedi: Hakkın batıla zaferidir Fatıma.
Âlemleri kuşatan hak nurun nişanesi
Onunla hayat bulur Şia’nın kalp hanesi
HasaneynleZeyneb’in gözü yaşlı annesi
Ali’nin canı, eşi, yaveridir Fatıma.
Dedim kim getirecek mazlumun baharını?
Dedi: Oğlu söndürür yüreklerin narını
Dedim biraz tarif et nurani didarını
Dedi: Habibullah’ın benzeridir Fatıma.
ARZU ÇETİNKAYA

UMUT TABİBİM
BİSMİTEALA..
UMUT TABİBİM
Bir Kerbela var bağrında tufan kopan…
Bir Gazze ki Kerbela’yı hiç aratmayan…
Sahne de yine Ömer-i Sadlar, ibni Ziyadlar,
Kan ellerinde, zulüm ise beyinlerde.
Gazze’de; Kerbela destanı yazılıyor tarihe yeniden,
Gazze’de; Şehadete koşanlar varıyor güzel ölüme,
Mazlum bir yakarış var şehitler otağında,
önceden de duyulan baba sesi yankılanır Rugayye dilinden.
Yürekler yanar sahneler ise yine aynı,
yükselir mücahit dillerinde tekbir sesleri!…
Gazze’de; Düşüyor bağrına toprağın yiğitler,
Gazze’de; Kasımlar, Abbaslar, Ali Ekberler,
İnletiyor Arş-ı Alayı hep bir ağızdan sesleri,
mücahit nefesleri, kahrediyor düşmanı Allah-u Ekber nidaları
her bir nida Kerbela’ya götürür, yanık yürekli Gazze’li Zeynepleri.
Gazzede; Zeynepler Ateşi avuçluyorlar elleriyle,
Gazzede; Hz. Zeyneb’i selamlıyorlar sabır ve tevekkül ile
Gazzede; İnliyor meydanlar Hz. Zeynep cesaretiyle.
Dinmeyen acı Kerbela…
Muharrem ayı yine mateme batıyor,
Ali Asgar gibi yavrular şehadeti tatmakta Hüseyin gibi yalnız bırakılmakta,
Filistin çığlık çığlığa Rugayye misali yetim,
Ufacık dudaklarda Kur’an ayetleri,
Gömdüler el -meçhul adı verilen yetimleri,
Günümüz yezitleri, firavunları yine iş başında.
Gazze’de; Kan kokuyor meydanlar Kerbela misali
Gazze’de; Analar ağlıyor, yiğit evlatlar ardından Leyla ve Rubap’lar gibi.
Kerbela fırtınası koptu Gazze’de ,
Kahramanlık sesleri yükseldi gözyaşlarıyla,
Mahrumluk diz boyu savaşın adı ise yokluk,
Kerbela çehresi çizilmiş adeta,
Sorarım ordular eşit mi? Hakkın batılla savaşında,
Gelecektir bekle senin ahir İmam’ın
Kan yerine Gazze’ye güller ekilecek,
O topraklar tekbirle elbette yeşerecek,
Ümidi olan mümin zuhuru bekleyecek,
Hakkın galip safını o imamla görecek,
Şikayetim sanadır ya Sahibezzaman!…
Müjdele fereci kalmadı artık zaman,
Müslüman Müslüman ediyor bak eziyet,
Gel de artık kurulsun o şanlı hakimiyet,
Mazlumun kanına bak, akıyor oluk oluk,
Çağrımız sanadır ey Sahibezzaman !…
Gel ki verme artık düşmana aman,
Ellerimiz duada yolunu bekliyoruz,
Bizler sana askerler olmayı diliyoruz,
Gel gör ki, ya Mevla düzen bozuldu.
Artık zalimler hükümdar oldu.
Kırıldı İslam’ın kılıç zaferi ,
Kalmadı artık hakikat eri,
Gel ki; Mevla artık asır dönüyor
Kuzular Kurt olmuş komut bekliyor
Şehadet erleri çağırır seni,
Şehadet türküsü sarstırır her yeri,
Gazzede; yüreklere dert olacak bir yara ,
Vicdanlara sığmayacak kabus, tıpkı Kerbela
Gel Ey adalet aşığı,
Ey ataların en son vaadi, gün ışığı,
Yürü küfrün üstüne, aydınlat her yeri,
Çöz bütün zalimlerin zifiri düğümlerini,
Ya Mehdi!.. Gel ki dursun zalimin kükreyişi,
Gel ki, dinsin mazlumların inleyişi,
Gazze’de; Zeynepler var sabırla eriyen,
Gazze’de ; Rugayyeler sararıp titreyen
Gazze’de; Ali ekberler meydanları inleten
Gazze’de; Abbaslar var kesik kolla, şehadeti bekleyen
Gazze’de; Ali asgarler kundakta ölüm şerbeti içen
Gazze’de; kabuk bağlamayan bir yara ,
Umutla tabibini bekleyen bir yara kanamakta,
Gazze’de olumsuzluklara rağmen direniş,
Şehadeti en güzel hak ediş var.
Ve mazlumluğun , ezilmişliğin resmidir çağlara,
Fikir kundağından emeklese, imanları,
yürüse Hüseyin ordusu misali,
Zuhuru bekleyenler Lebbeyke ya Mehdi sesleri! …
Arşı titretse, Mustazaflar 313 eri
Ve komutanları Hz. Mehdi (af) ile
Alırlar elbet Kerbubela intikamını, iman erleri,
Bedir’in melekleri, gönül yaverleri,
Duyulur inşallah Gazze’de zafer sesleri….
Esma KAYAALTI
UMUT TABİBİM
Bir Kerbela var bağrında tufan kopan…
Bir Gazze ki Kerbela’yı hiç aratmayan…
Sahne de yine Ömer-i Sadlar, ibni Ziyadlar,
Kan ellerinde, zulüm ise beyinlerde.
Gazze’de; Kerbela destanı yazılıyor tarihe yeniden,
Gazze’de; Şehadete koşanlar varıyor güzel ölüme,
Mazlum bir yakarış var şehitler otağında,
önceden de duyulan baba sesi yankılanır Rugayye dilinden.
Yürekler yanar sahneler ise yine aynı,
yükselir mücahit dillerinde tekbir sesleri!…
Gazze’de; Düşüyor bağrına toprağın yiğitler,
Gazze’de; Kasımlar, Abbaslar, Ali Ekberler,
İnletiyor Arş-ı Alayı hep bir ağızdan sesleri,
mücahit nefesleri, kahrediyor düşmanı Allah-u Ekber nidaları
her bir nida Kerbela’ya götürür, yanık yürekli Gazze’li Zeynepleri.
Gazzede; Zeynepler Ateşi avuçluyorlar elleriyle,
Gazzede; Hz. Zeyneb’i selamlıyorlar sabır ve tevekkül ile
Gazzede; İnliyor meydanlar Hz. Zeynep cesaretiyle.
Dinmeyen acı Kerbela…
Muharrem ayı yine mateme batıyor,
Ali Asgar gibi yavrular şehadeti tatmakta Hüseyin gibi yalnız bırakılmakta,
Filistin çığlık çığlığa Rugayye misali yetim,
Ufacık dudaklarda Kur’an ayetleri,
Gömdüler el -meçhul adı verilen yetimleri,
Günümüz yezitleri, firavunları yine iş başında.
Gazze’de; Kan kokuyor meydanlar Kerbela misali
Gazze’de; Analar ağlıyor, yiğit evlatlar ardından Leyla ve Rubap’lar gibi.
Kerbela fırtınası koptu Gazze’de ,
Kahramanlık sesleri yükseldi gözyaşlarıyla,
Mahrumluk diz boyu savaşın adı ise yokluk,
Kerbela çehresi çizilmiş adeta,
Sorarım ordular eşit mi? Hakkın batılla savaşında,
Gelecektir bekle senin ahir İmam’ın
Kan yerine Gazze’ye güller ekilecek,
O topraklar tekbirle elbette yeşerecek,
Ümidi olan mümin zuhuru bekleyecek,
Hakkın galip safını o imamla görecek,
Şikayetim sanadır ya Sahibezzaman!…
Müjdele fereci kalmadı artık zaman,
Müslüman Müslüman ediyor bak eziyet,
Gel de artık kurulsun o şanlı hakimiyet,
Mazlumun kanına bak, akıyor oluk oluk,
Çağrımız sanadır ey Sahibezzaman !…
Gel ki verme artık düşmana aman,
Ellerimiz duada yolunu bekliyoruz,
Bizler sana askerler olmayı diliyoruz,
Gel gör ki, ya Mevla düzen bozuldu.
Artık zalimler hükümdar oldu.
Kırıldı İslam’ın kılıç zaferi ,
Kalmadı artık hakikat eri,
Gel ki; Mevla artık asır dönüyor
Kuzular Kurt olmuş komut bekliyor
Şehadet erleri çağırır seni,
Şehadet türküsü sarstırır her yeri,
Gazzede; yüreklere dert olacak bir yara ,
Vicdanlara sığmayacak kabus, tıpkı Kerbela
Gel Ey adalet aşığı,
Ey ataların en son vaadi, gün ışığı,
Yürü küfrün üstüne, aydınlat her yeri,
Çöz bütün zalimlerin zifiri düğümlerini,
Ya Mehdi!.. Gel ki dursun zalimin kükreyişi,
Gel ki, dinsin mazlumların inleyişi,
Gazze’de; Zeynepler var sabırla eriyen,
Gazze’de ; Rugayyeler sararıp titreyen
Gazze’de; Ali ekberler meydanları inleten
Gazze’de; Abbaslar var kesik kolla, şehadeti bekleyen
Gazze’de; Ali asgarler kundakta ölüm şerbeti içen
Gazze’de; kabuk bağlamayan bir yara ,
Umutla tabibini bekleyen bir yara kanamakta,
Gazze’de olumsuzluklara rağmen direniş,
Şehadeti en güzel hak ediş var.
Ve mazlumluğun , ezilmişliğin resmidir çağlara,
Fikir kundağından emeklese, imanları,
yürüse Hüseyin ordusu misali,
Zuhuru bekleyenler Lebbeyke ya Mehdi sesleri! …
Arşı titretse, Mustazaflar 313 eri
Ve komutanları Hz. Mehdi (af) ile
Alırlar elbet Kerbubela intikamını, iman erleri,
Bedir’in melekleri, gönül yaverleri,
Duyulur inşallah Gazze’de zafer sesleri….
Esma KAYAALTI

İMAM’IM HÜSEYİN (AS) İBN-İ RESULULAH (SAA)’I GÖRMEYE GİDİYORUM
BEN İMAM’IMI GÖRMEYE GİDİYORUM
Küfrün tüm karanlığı kalpleri esir almış, çok şaşkınım
Hayata sarılmak için bir parça nefes almaya geldim.
Tüm bu zulümler arasında insanlık susmuş,
Yüzümün gülmesi için bir parça adalet almaya geldim.
Parkların çimen misali insanlar ayak altında eziliyor
Buna “Dur!” demek için bir parça merhamet almaya geldim.
Şeytan, tağut ve nefis meydanları boş bulmuş,
Onlara meydan okumak için bir parça cesaret almaya geldim.
Dünya hırsı her tarafımızı kaplamış, göğüslerde kalpler kilitlenmiş,
Hidayete yol bulmak için bir parça oyun bozmayı öğrenmeye geldim.
Fâni hayat için bu kadar komplolar yapılırken, ebedi hayat için hiç bir plan yapılmıyor
Ufukları görmek için bir parça gayret almaya geldim.
Güzel ahlak senin asaletinken, şimdi güzel ahlaktan yoksun kaldık,
insanlık izzetini bulmak için bir parça asalet almaya geldim.
Benlik, bencillik bizi tüketti, ümmeti düşünmeyi bıraktık
Vahdeti yakalamak için bir parça Tevhid’i anlamaya geldim.
İnternet, okul, kitap her türlü bilgi ağı var ama, yine de cahil kaldık
Gözlerimiz açılsın, ilahî çağrıyı duymak için bir parça Kur’an’ı okumaya geldim.
Haksızlıklar bir ahtapot gibi her evi sarmış, tağutları fark etmiyor artık,
Hak ve batılı ayırmak için bir parça basiret almaya geldim.
Hadisler umursanmıyor “Kur’an bize yeter”, bazen de sözde hadislerle ilgilendik
Rehberimi tanımak için Peygamber’imden bir parça anlamaya geldim.
İnsanlar başka hedefler peşinde, sahte ilişkiler, batıl gülüşler dikkatimi çekmiyor
Açlığımı doyurmak için bir parça sevgi görmeye geldim.
Kalbim çok kırılmış ve yıpranmış , küsmüş yaşamaya
Çok özür dilerim… Dirilmek için bir parça hayat bulmaya geldim.
Küfrün tüm karanlığı kalpleri esir almış, çok şaşkınım
Hayata sarılmak için bir parça nefes almaya geldim.
Tüm bu zulümler arasında insanlık susmuş,
Yüzümün gülmesi için bir parça adalet almaya geldim.
Parkların çimen misali insanlar ayak altında eziliyor
Buna “Dur!” demek için bir parça merhamet almaya geldim.
Şeytan, tağut ve nefis meydanları boş bulmuş,
Onlara meydan okumak için bir parça cesaret almaya geldim.
Dünya hırsı her tarafımızı kaplamış, göğüslerde kalpler kilitlenmiş,
Hidayete yol bulmak için bir parça oyun bozmayı öğrenmeye geldim.
Fâni hayat için bu kadar komplolar yapılırken, ebedi hayat için hiç bir plan yapılmıyor
Ufukları görmek için bir parça gayret almaya geldim.
Güzel ahlak senin asaletinken, şimdi güzel ahlaktan yoksun kaldık,
insanlık izzetini bulmak için bir parça asalet almaya geldim.
Benlik, bencillik bizi tüketti, ümmeti düşünmeyi bıraktık
Vahdeti yakalamak için bir parça Tevhid’i anlamaya geldim.
İnternet, okul, kitap her türlü bilgi ağı var ama, yine de cahil kaldık
Gözlerimiz açılsın, ilahî çağrıyı duymak için bir parça Kur’an’ı okumaya geldim.
Haksızlıklar bir ahtapot gibi her evi sarmış, tağutları fark etmiyor artık,
Hak ve batılı ayırmak için bir parça basiret almaya geldim.
Hadisler umursanmıyor “Kur’an bize yeter”, bazen de sözde hadislerle ilgilendik
Rehberimi tanımak için Peygamber’imden bir parça anlamaya geldim.
İnsanlar başka hedefler peşinde, sahte ilişkiler, batıl gülüşler dikkatimi çekmiyor
Açlığımı doyurmak için bir parça sevgi görmeye geldim.
Kalbim çok kırılmış ve yıpranmış , küsmüş yaşamaya
Çok özür dilerim… Dirilmek için bir parça hayat bulmaya geldim.

YA FATİMATÜZ-ZEHRA
YA FATİMATÜZ-ZEHRA
Gözlerimin yıldızı ,
Gönlümde ince sızı
Hz Resulün kızı,
Ya Fatimatüzzehra!
Ağlıyorum, cefana
Ahına ,feganına
Selam olsun şanına,
Ya Fatimatüzzehra!
Çiğnenen haklarına,
Kıralan kaburgana,
Canım kurban yoluna
Ya Fatimatüzzehra!
Yok bu işin oluru ,
Beklemeli zuhuru,
Ey!hicabın gururu,
Ya Fatimatüzzehra!
Alemin sen gülüsün,
Hakikat bülbülüsün,
Ali’nin Betülüsün,
Ya Fatimatüzzehra!
Huseynin anasısın,
Melekler sultanısın,
Sen kevserin nurusun,
Ya Fatimatüzzehra!
Senin yolun Ali’dir
Sana tabi bellidir.
Esma senin kölendir.
Ya Fatimatüzzehra!
Esma KAYAALTI
Gözlerimin yıldızı ,
Gönlümde ince sızı
Hz Resulün kızı,
Ya Fatimatüzzehra!
Ağlıyorum, cefana
Ahına ,feganına
Selam olsun şanına,
Ya Fatimatüzzehra!
Çiğnenen haklarına,
Kıralan kaburgana,
Canım kurban yoluna
Ya Fatimatüzzehra!
Yok bu işin oluru ,
Beklemeli zuhuru,
Ey!hicabın gururu,
Ya Fatimatüzzehra!
Alemin sen gülüsün,
Hakikat bülbülüsün,
Ali’nin Betülüsün,
Ya Fatimatüzzehra!
Huseynin anasısın,
Melekler sultanısın,
Sen kevserin nurusun,
Ya Fatimatüzzehra!
Senin yolun Ali’dir
Sana tabi bellidir.
Esma senin kölendir.
Ya Fatimatüzzehra!
Esma KAYAALTI

HOŞGELDİN CEBRAİL’İN MÜJDESİ
HOŞGELDİN CEBRAİL’İN MÜJDESİ
Allah hazırlıyordu baban Resul’ü,
Kırk gün inzivadaydı Hakkın bülbülü,
Sabırla bekledi annen o günü, nurlandı yeryüzü!
Hoş geldin! Cebrail’in vahyi,
Resul’ün Kevser’i,
Ali’nin yüreği,
Cennete ilk sen gireceksin ey Fatima!
Cennetin kapısını ehline açacaksın ey Zehra!
Cennetin en hoş kokusu ey misk-i ala
Hoş geldin! Cebrail’in haberi,
Resul’ün Ehlibeyt’i,
Ali’nin cesareti,
Kevser-i hakikatin esrarı sensin
Rahmanın insanlığa hediyesisin
Cihan kadınlarının örneği, rehberi sensin.
Hoş geldin! Cebrail’in nağmesi,
Resul’ün busesi,
Al’inin Tahire’si,
Tebliğ mevsiminde açan gonca gül,
Cefanın gölgesinde incinen masum gönül
Yokluk ve sıkıntılarda sabır timsali.. Betül
Hoş geldin! Cebrail’in zöhr yıldızı,
Resul’ün körpe kızı,
Ali’nin mutlak nazı,
Raziye dedi Hak sana sure-i Duha’da
Güzelliğin resmi olsa olurdu mutlak Fatima
Ali olmasaydı layığın olmazdı ebeda…
Hoş geldin! Cebrail’in Raziye’si,
Resul’ün reyhanesi,
Ali’nin zevcesi,
Resul’ün nurundandır pak cemali piri nur
Ey hicabın tacı ve hicablılara onur
Gel Kevser-i ala’ndan bize de kadeh doldur
Hoş geldin! Cebrailin ebrarı,
Resul’ün yadigarı,
Ali’nin gülizarı,
İffetinle gölgeledin İmran kızı Meryem’i
İmanınla celb eyledin o cihan-ı alemi,
Hanımların en yücesi ey takvanın önderi..
Hoş geldin! Cebrail’in bülbülü,
Resul’ün gülü
Ali’nin Betül’ü
Ali’ye en güzel eşsin , ve güzelden ötesin
Ümmete emanetin Hasan ile Hüseyin
Seçmiştir Rahman sizi ey gülü Ehlibeyt’in
Hoş geldin! Cebrail’in müjdesi,
Resul’ün kalp meyvesi,
Ali’nin mazlumesi.
ESMA KAYAALTI
Allah hazırlıyordu baban Resul’ü,
Kırk gün inzivadaydı Hakkın bülbülü,
Sabırla bekledi annen o günü, nurlandı yeryüzü!
Hoş geldin! Cebrail’in vahyi,
Resul’ün Kevser’i,
Ali’nin yüreği,
Cennete ilk sen gireceksin ey Fatima!
Cennetin kapısını ehline açacaksın ey Zehra!
Cennetin en hoş kokusu ey misk-i ala
Hoş geldin! Cebrail’in haberi,
Resul’ün Ehlibeyt’i,
Ali’nin cesareti,
Kevser-i hakikatin esrarı sensin
Rahmanın insanlığa hediyesisin
Cihan kadınlarının örneği, rehberi sensin.
Hoş geldin! Cebrail’in nağmesi,
Resul’ün busesi,
Al’inin Tahire’si,
Tebliğ mevsiminde açan gonca gül,
Cefanın gölgesinde incinen masum gönül
Yokluk ve sıkıntılarda sabır timsali.. Betül
Hoş geldin! Cebrail’in zöhr yıldızı,
Resul’ün körpe kızı,
Ali’nin mutlak nazı,
Raziye dedi Hak sana sure-i Duha’da
Güzelliğin resmi olsa olurdu mutlak Fatima
Ali olmasaydı layığın olmazdı ebeda…
Hoş geldin! Cebrail’in Raziye’si,
Resul’ün reyhanesi,
Ali’nin zevcesi,
Resul’ün nurundandır pak cemali piri nur
Ey hicabın tacı ve hicablılara onur
Gel Kevser-i ala’ndan bize de kadeh doldur
Hoş geldin! Cebrailin ebrarı,
Resul’ün yadigarı,
Ali’nin gülizarı,
İffetinle gölgeledin İmran kızı Meryem’i
İmanınla celb eyledin o cihan-ı alemi,
Hanımların en yücesi ey takvanın önderi..
Hoş geldin! Cebrail’in bülbülü,
Resul’ün gülü
Ali’nin Betül’ü
Ali’ye en güzel eşsin , ve güzelden ötesin
Ümmete emanetin Hasan ile Hüseyin
Seçmiştir Rahman sizi ey gülü Ehlibeyt’in
Hoş geldin! Cebrail’in müjdesi,
Resul’ün kalp meyvesi,
Ali’nin mazlumesi.
ESMA KAYAALTI

ZEHRA!
ZEHRA!
Onun adına Zehra denir
Işıldayan bir kandildir
Gece vakti ibadetiyle
Gökyüzüne ışık verir
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Sıddıka denir
Rabbini çok sevendir
Peygamberine teslim olmuş
En iyi boyun eğendir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onun adına Muhaddese denir
İnsanlara yol gösterir
Takvası ve imanından
Meleklerle görüşendir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onun adına Merziye denir
Şükrünü yerine getirendir
Allah ondan razı olmuş
Yüce makamlara getirmiş
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Fatıma denir
Şefkatli bir annedir
Sevenlerine yardım eder
Cennette yanına gelir
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Betül denir
Günahtan uzak temizdir
Sevgisi ve merhametiyle
Bütün çocuklara annedir Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Babası ona hürmet etti
Ümmü Ebiha dedi
Bu isimle beraber
Peygamber ona
Ümmü Eimme dedi.
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onu sevenler mahşer günü
Hep bir araya gelir
Fatıma’nın şefaatiyle
Cennette yer edinir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
NECLA ADIGÜZEL
Onun adına Zehra denir
Işıldayan bir kandildir
Gece vakti ibadetiyle
Gökyüzüne ışık verir
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Sıddıka denir
Rabbini çok sevendir
Peygamberine teslim olmuş
En iyi boyun eğendir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onun adına Muhaddese denir
İnsanlara yol gösterir
Takvası ve imanından
Meleklerle görüşendir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onun adına Merziye denir
Şükrünü yerine getirendir
Allah ondan razı olmuş
Yüce makamlara getirmiş
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Fatıma denir
Şefkatli bir annedir
Sevenlerine yardım eder
Cennette yanına gelir
Ümmetin annesi Zehra Şefaat makamı Zehra
Onun adına Betül denir
Günahtan uzak temizdir
Sevgisi ve merhametiyle
Bütün çocuklara annedir Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Babası ona hürmet etti
Ümmü Ebiha dedi
Bu isimle beraber
Peygamber ona
Ümmü Eimme dedi.
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
Onu sevenler mahşer günü
Hep bir araya gelir
Fatıma’nın şefaatiyle
Cennette yer edinir
Ümmetin annesi Zehra
Şefaat makamı Zehra
NECLA ADIGÜZEL

İBRAHİM ZAKZAKY AL-İ MUHAMMED SANCAKTARI
Her yer Kerbelâ, her yer olsa da acı
Aşura; gerçekte hak ve batıl savaşı
Karanlığa direnir, Nijerya’da Kerbelâ’nın ashabı
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Muhammed Peygamber(saa)’den selam olsun
Afrika’nın kalbine Hak’kın nuru dolsun
Ali Murteza- Fatma Marziyye yanınızda olsun
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Müşrikler, münafıklar, Yahudiler el ele
Cahiller fitnelerini taşırlar zulüm ile
Onlar istemese de Rabb’im bakar rahmet ile
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
İmam Hasan, İmam Hüseyin’den aldılar meşaleyi
Irk, dil, renk fark etmez, en büyük güç; iman kardeşliği
İnsanlar unutsa da, ahiret ağırdır Rabb’im unutmaz adaleti
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Gözyaşlarınız katılır, İmam Seccad’ın gözyaşlarına
Yüzü ak, kalbi ak Nijerya; icabet eder Zeynep’in çağrılarına
İmam Bakır’ın, İmam Sadık’ın yolu açıktır Afrika’nın çocuklarına
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Ehl-i Beyt kapısında bekler Nijerya
Gözler sadece İlahî rızayı görür, ötesi angarya
Şehidleri sıralamış, önlerinde İmam Rıza, İmam Kazım var ya
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Yüreğinizden cesaret aldık, İmam Tâki muştulasın sizi, bizi
Ellerimizi tutun, rahmete yürütün hepimizi
Mekan ve zaman fark etmez, her yerde Ehl-i Beyt izi
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
İmam Nakî, İmam Askerî; Sahib-i Zaman’ı müjdeledi
Yeniden hayat buldu Kur’an ve Peygamber sünneti
Sıcak sıcak yaşar Nijerya, hiçbir engeli tanımaz hidayeti
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Aşura; gerçekte hak ve batıl savaşı
Karanlığa direnir, Nijerya’da Kerbelâ’nın ashabı
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Muhammed Peygamber(saa)’den selam olsun
Afrika’nın kalbine Hak’kın nuru dolsun
Ali Murteza- Fatma Marziyye yanınızda olsun
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Müşrikler, münafıklar, Yahudiler el ele
Cahiller fitnelerini taşırlar zulüm ile
Onlar istemese de Rabb’im bakar rahmet ile
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
İmam Hasan, İmam Hüseyin’den aldılar meşaleyi
Irk, dil, renk fark etmez, en büyük güç; iman kardeşliği
İnsanlar unutsa da, ahiret ağırdır Rabb’im unutmaz adaleti
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Gözyaşlarınız katılır, İmam Seccad’ın gözyaşlarına
Yüzü ak, kalbi ak Nijerya; icabet eder Zeynep’in çağrılarına
İmam Bakır’ın, İmam Sadık’ın yolu açıktır Afrika’nın çocuklarına
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Ehl-i Beyt kapısında bekler Nijerya
Gözler sadece İlahî rızayı görür, ötesi angarya
Şehidleri sıralamış, önlerinde İmam Rıza, İmam Kazım var ya
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
Yüreğinizden cesaret aldık, İmam Tâki muştulasın sizi, bizi
Ellerimizi tutun, rahmete yürütün hepimizi
Mekan ve zaman fark etmez, her yerde Ehl-i Beyt izi
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.
İmam Nakî, İmam Askerî; Sahib-i Zaman’ı müjdeledi
Yeniden hayat buldu Kur’an ve Peygamber sünneti
Sıcak sıcak yaşar Nijerya, hiçbir engeli tanımaz hidayeti
İbrahim Zakzaky Al-i Muhammed Sancaktarı.

YA SAHİB-İ ZAMAN!
YA SAHİB-İ ZAMAN!
Ya Sahib-i Zaman!
İlahi sünneti idrak etmeyen vicdan
Sabah akşam nasıl geçirsin seninle her an
Bu karanlık perdesidir, bunun tek çaresi iman
Er kişi kalbinin mücadelesini vermelidir bir an.
Ya Sahib-i Zaman!
Ümmetin üzerinde Resul’ün son imtihanı sensin
Sen benim sığınağımsın, en sağlam yerdeyim ben
Her türlü fırtınalar, dalgalar üzerime gelsin
Umurumda değil dünya bitiyor, sen benim son nefesimsin.
Ya Sahib-i Zaman!
Geç tanıdık, geç anladık seni, ne olur hakkını helal et
Rabb’imizin rahmeti idi, sendeki hak velayet
İnsanlık hakkını veremedi, ne olur affet!
Annem, babam, çocuğum, herkes sana emanet!
Ya Sahib-i Zaman!
İlahi sünneti idrak etmeyen vicdan
Sabah akşam nasıl geçirsin seninle her an
Bu karanlık perdesidir, bunun tek çaresi iman
Er kişi kalbinin mücadelesini vermelidir bir an.
Ya Sahib-i Zaman!
Ümmetin üzerinde Resul’ün son imtihanı sensin
Sen benim sığınağımsın, en sağlam yerdeyim ben
Her türlü fırtınalar, dalgalar üzerime gelsin
Umurumda değil dünya bitiyor, sen benim son nefesimsin.
Ya Sahib-i Zaman!
Geç tanıdık, geç anladık seni, ne olur hakkını helal et
Rabb’imizin rahmeti idi, sendeki hak velayet
İnsanlık hakkını veremedi, ne olur affet!
Annem, babam, çocuğum, herkes sana emanet!

KUR’AN OKU
KUR’AN OKU
Okursan sen Kuran’ı
Sözleridir Allah’ın
Öğüt verir insana
Ayetleri Rahman’ın
Ayetlerde kıssalar
Hepsi güzel, hepsi hoş
Tarihten gelir bize
Tevhid’e davet, hadi koş
Peygamber kıssaları
Hepsi salih insanlar
Bahseder bize Nuh’tan
Olmadı kurtulan tufandan
Anlatır Hazreti Musa’dan
Daima ettiği duadan
Duasıyla Yusuf’un Rabbi,
Kurtardı onu derin kuyudan
İbrahim’in imanı
Kulluğa en güzel örnek
Lütfetti Rabb’im bize
Son Nebi’yle büyük nimet
Musa’ya Harun’u vasi
Rahman seçti beğendi,
Ahmed’in tek vasisi
Rükû’da zekât verendi
Daha ne kıssalar var
İbret ve dersle dolu
Anla, düşün ve yaşa
Tembellik etme Oku!
NECLA ADIGÜZEL
Okursan sen Kuran’ı
Sözleridir Allah’ın
Öğüt verir insana
Ayetleri Rahman’ın
Ayetlerde kıssalar
Hepsi güzel, hepsi hoş
Tarihten gelir bize
Tevhid’e davet, hadi koş
Peygamber kıssaları
Hepsi salih insanlar
Bahseder bize Nuh’tan
Olmadı kurtulan tufandan
Anlatır Hazreti Musa’dan
Daima ettiği duadan
Duasıyla Yusuf’un Rabbi,
Kurtardı onu derin kuyudan
İbrahim’in imanı
Kulluğa en güzel örnek
Lütfetti Rabb’im bize
Son Nebi’yle büyük nimet
Musa’ya Harun’u vasi
Rahman seçti beğendi,
Ahmed’in tek vasisi
Rükû’da zekât verendi
Daha ne kıssalar var
İbret ve dersle dolu
Anla, düşün ve yaşa
Tembellik etme Oku!
NECLA ADIGÜZEL

MELEĞİMSİN YA ZEYNEB-İ KÜBRA!
MELEĞİMSİN YA ZEYNEB-İ KÜBRA!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Sen benim çiçeğimsin, yıldızlararası meleğimsin
Kirli diller hiçbir toz yakıştıramaz sana
Küfrün karanlık çehresi yaklaşamaz ruhuna
Dokunan senin yumuşak elindir, kalbime
Şifadır, bedenimde ağrıyan her yerime.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Dağ gibiydin yoruldun mu fesatlardan?
Derya gibiydin bunaldın mı darbelerden?
Anlamadık, olup biten entrikalardan
Biz onlardan beriyiz, kırılma bize
Kalbimiz yanındadır, hayat buluruz seninle.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Gözyaşı içeceğin su, Vahy oldu senin için ekmek
Özgürlüğü getirenlere layık gördüler esareti tek
İnandığını söyleseler de inanmazlar onlar,
Bilmezler mi zincirler vurulsa da bedenlere, vurulamaz kalplere
Özgürlük kanatlarını takanlar, uçar gider Rabb’inin indine!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Ayetlerle yoğrulan kalbini, kırdılar mı seni?
Annene saldılar mı inciten haberleri?
Peygamberin torununu hiç utanmadan esir aldılar
Onları küfürle itham ediyorum ve nefretimle
Rabb’imin Meveddet ayetini şahit tutuyorum kendime.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Çöllerde ayak izini ve nefes kokunu ararken
Hangi zillet cesaret eder, çok şaşırıyorum ben
Benliğini kaybetmiş olamaz Müslümanlardan biri
Şeytanlarla hemhal olmuş, çözemedim hiçbirini
Sen nasıl dayandın, aklım kaldıramadı bu yüreğini.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Yaşamayı dünyadan ibaret zannettiler
Bu kadar gafleti İlahî hesaba katmadılar
Dünyada bile her şey hesap iken, ahireti hesapsız sandılar
Seni üzenler affedilmez, gözü dönmüşler
Bu kadar ihanet, bir yere sığmaz anacığım ne yazık ki!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Her anaya yakışırdı, gülmeyi yasakladılar sana
Hürmet görmek seninde hakkındı, hürmet etmediler hakkına
Annemi ağlatanları unutmayacağım, Rabbime şikâyet ederek.
Annemiz ilahi terbiyede iken, anne terbiyesinden çıkmışlar,
Bunun hesabını soracaksın “Sen ve Allah” elbet!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Kışa çevirseler de senin hayatını, sen kardelensin
Baharla gelen dirilişin en güzel çiçeğisin
Sen benim ciğerim, göz nurum, sancağımsın
Ellerinden öpüyorum, hayallerimin en güzel süsüsün
Sabırsızlıkla bekliyorum, hasreti bitirmeyi.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Sen benim çiçeğimsin, yıldızlararası meleğimsin
Kirli diller hiçbir toz yakıştıramaz sana
Küfrün karanlık çehresi yaklaşamaz ruhuna
Dokunan senin yumuşak elindir, kalbime
Şifadır, bedenimde ağrıyan her yerime.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Dağ gibiydin yoruldun mu fesatlardan?
Derya gibiydin bunaldın mı darbelerden?
Anlamadık, olup biten entrikalardan
Biz onlardan beriyiz, kırılma bize
Kalbimiz yanındadır, hayat buluruz seninle.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Gözyaşı içeceğin su, Vahy oldu senin için ekmek
Özgürlüğü getirenlere layık gördüler esareti tek
İnandığını söyleseler de inanmazlar onlar,
Bilmezler mi zincirler vurulsa da bedenlere, vurulamaz kalplere
Özgürlük kanatlarını takanlar, uçar gider Rabb’inin indine!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Ayetlerle yoğrulan kalbini, kırdılar mı seni?
Annene saldılar mı inciten haberleri?
Peygamberin torununu hiç utanmadan esir aldılar
Onları küfürle itham ediyorum ve nefretimle
Rabb’imin Meveddet ayetini şahit tutuyorum kendime.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Çöllerde ayak izini ve nefes kokunu ararken
Hangi zillet cesaret eder, çok şaşırıyorum ben
Benliğini kaybetmiş olamaz Müslümanlardan biri
Şeytanlarla hemhal olmuş, çözemedim hiçbirini
Sen nasıl dayandın, aklım kaldıramadı bu yüreğini.
Ya Zeyneb-i Kübra!
Yaşamayı dünyadan ibaret zannettiler
Bu kadar gafleti İlahî hesaba katmadılar
Dünyada bile her şey hesap iken, ahireti hesapsız sandılar
Seni üzenler affedilmez, gözü dönmüşler
Bu kadar ihanet, bir yere sığmaz anacığım ne yazık ki!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Her anaya yakışırdı, gülmeyi yasakladılar sana
Hürmet görmek seninde hakkındı, hürmet etmediler hakkına
Annemi ağlatanları unutmayacağım, Rabbime şikâyet ederek.
Annemiz ilahi terbiyede iken, anne terbiyesinden çıkmışlar,
Bunun hesabını soracaksın “Sen ve Allah” elbet!
Ya Zeyneb-i Kübra!
Kışa çevirseler de senin hayatını, sen kardelensin
Baharla gelen dirilişin en güzel çiçeğisin
Sen benim ciğerim, göz nurum, sancağımsın
Ellerinden öpüyorum, hayallerimin en güzel süsüsün
Sabırsızlıkla bekliyorum, hasreti bitirmeyi.

EY ZAMANIMIN İMAM’I!
Ey dillerimizde alışkanlık olan
Ama gönüllerimizde gerçek makamına oturtulmayan sevgili!
Gel demiş, beklemişim bir ömür seni.
Oysa gerçek bekleyen olmamış bu şaşırmış yüreğim.
Sordum bu Cuma günü kalbime;
Kaç Perşembe akşamı deliler gibi çarptın heyecanla
Yarın beklediğinin dönüş günüdür diye.
Kaç Cuma sabahı ibadet mihrabında
Heyecan ve sevinç yaşadın, gözyaşı döktün Nudbe Duası satırları arasına
Kaç Cuma akşamı sevgilinin zuhur etmeyişinin hüznüyle beraber,
Yarın olması ümidiyle tekrar hazırlığa koyuldun?
Ne bekliyordu beklediğin senden
Kendi gelişi için.
Sen ne yaptın onu beklerken?
Kaç defa düşündün vazifelerini ve
Onları yerine getirmek için nasıl çaba göstermen gerektiğini?
İbadetlerin en üstününü yerine getirmenin bu kadar kolay mı olduğunu sandın?
Sevgine heyecan, heyecanına bilinç, bilincine amel katmadıkça beklenen gelir mi sandın?
Haydi! Şimdi! Uyan artık! Uyan bu gaflet uykusundan.
Kopar ayağındaki, yüreğindeki ve aklındaki dünya bağlarını.
Bağla gönlünü beklediğinin yoluna
Ve şöyle niyaz et beklediğinden
Feryad et avazın çıktığı kadar;
Tut elimden ey Zamanın Sahibi!
Tut yüreğimden ey yüreğimin gerçek sahibi!
Boşalt kalbimi dünyevi sevgilerden
Doyur beni gerçek sevgiye
Ey Zamanımın İmam’ı!
HATİCE HOŞGÖRÜLÜ
Ama gönüllerimizde gerçek makamına oturtulmayan sevgili!
Gel demiş, beklemişim bir ömür seni.
Oysa gerçek bekleyen olmamış bu şaşırmış yüreğim.
Sordum bu Cuma günü kalbime;
Kaç Perşembe akşamı deliler gibi çarptın heyecanla
Yarın beklediğinin dönüş günüdür diye.
Kaç Cuma sabahı ibadet mihrabında
Heyecan ve sevinç yaşadın, gözyaşı döktün Nudbe Duası satırları arasına
Kaç Cuma akşamı sevgilinin zuhur etmeyişinin hüznüyle beraber,
Yarın olması ümidiyle tekrar hazırlığa koyuldun?
Ne bekliyordu beklediğin senden
Kendi gelişi için.
Sen ne yaptın onu beklerken?
Kaç defa düşündün vazifelerini ve
Onları yerine getirmek için nasıl çaba göstermen gerektiğini?
İbadetlerin en üstününü yerine getirmenin bu kadar kolay mı olduğunu sandın?
Sevgine heyecan, heyecanına bilinç, bilincine amel katmadıkça beklenen gelir mi sandın?
Haydi! Şimdi! Uyan artık! Uyan bu gaflet uykusundan.
Kopar ayağındaki, yüreğindeki ve aklındaki dünya bağlarını.
Bağla gönlünü beklediğinin yoluna
Ve şöyle niyaz et beklediğinden
Feryad et avazın çıktığı kadar;
Tut elimden ey Zamanın Sahibi!
Tut yüreğimden ey yüreğimin gerçek sahibi!
Boşalt kalbimi dünyevi sevgilerden
Doyur beni gerçek sevgiye
Ey Zamanımın İmam’ı!
HATİCE HOŞGÖRÜLÜ

FEREZDAK’TAN İMAM SECCAD(AS)’A
Taşlık vadiler tanır onun ayak izini
Kâbe bilir, Hill ve Harem bölgesi tanır onu
Allah kullarının tümünün en hayırlısının oğludur o
Temizdir, muttakidir, arınmıştır, semboldür o
Kureyş görünce onu, dedi içlerinden biri:
“Bütün güzellikler onun kereminden gelir ileri
Resulullah’tan doğmuş, ondan kaynaklanmıştır.”
Bu yüzden her parçası güzelliktir, temeli ve kokusu ondan alınmıştır.
Bilmiyorsan eğer, Fatıma’nın oğludur o
Onun ceddiyle Allah’ın nebileri son buldu
Allah, çok önceden onu şereflendirdi, yüceltti
Bunu onun adına kalemle levhine yazdı
“Bu kimdir?” demen, ona zarar vermez
Senin tanımadığını Arap bilir, acem değil bilmez
Bir topluluktandır ki o, dindir onları sevmek; onlara buğzetmekse küfürdür
Onların yakınlıksa kurtuluştur, sığınaktır
Takva ehli sayılsa, önderleridir takvanın onlar
Ya da: “Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?” denilse, denilir: “Onlar!”
Hangi mahlûkatın boynunda yoktur ki
Bunun geçmişinin veya kendisinin nimeti.
Onun geçmişini de bilir Allah’ı bilen
Din, milletlere ulaştı onun evinden.”
KASİDEDEN BİR BÖLÜM/ FEREZDAK
Kâbe bilir, Hill ve Harem bölgesi tanır onu
Allah kullarının tümünün en hayırlısının oğludur o
Temizdir, muttakidir, arınmıştır, semboldür o
Kureyş görünce onu, dedi içlerinden biri:
“Bütün güzellikler onun kereminden gelir ileri
Resulullah’tan doğmuş, ondan kaynaklanmıştır.”
Bu yüzden her parçası güzelliktir, temeli ve kokusu ondan alınmıştır.
Bilmiyorsan eğer, Fatıma’nın oğludur o
Onun ceddiyle Allah’ın nebileri son buldu
Allah, çok önceden onu şereflendirdi, yüceltti
Bunu onun adına kalemle levhine yazdı
“Bu kimdir?” demen, ona zarar vermez
Senin tanımadığını Arap bilir, acem değil bilmez
Bir topluluktandır ki o, dindir onları sevmek; onlara buğzetmekse küfürdür
Onların yakınlıksa kurtuluştur, sığınaktır
Takva ehli sayılsa, önderleridir takvanın onlar
Ya da: “Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?” denilse, denilir: “Onlar!”
Hangi mahlûkatın boynunda yoktur ki
Bunun geçmişinin veya kendisinin nimeti.
Onun geçmişini de bilir Allah’ı bilen
Din, milletlere ulaştı onun evinden.”
KASİDEDEN BİR BÖLÜM/ FEREZDAK

SENİ DÜŞÜNÜYORUM YA SAHİB-İ ZAMAN!
Ya Sahib-i Zaman!
Ufuklara bakıyorum, ufuklardan çıkta gel
Yollarına dökülen gözlerim, olmuş senin için bir el
Haksızlıklara tahammülüm, hakka ilgisizliğim
Gözlerime yük oldu, ne yazık ki çok elim
Senin adını sayıklarken, gözlerim bekler seni
Çocuğuma bile adını koyarım Mehdi
Ne olur gözlerime bir dokun, nura açılsın geri.
Ya Sahib-i Zaman!
Sessizliğe dalıyorum, yoksa duymaz mısın beni
Seni bilip de seninle olmayan beni.
Haftanın her günü, boşluğunu görmeyen bu beni
Çağrını bir türlü duymamışım, sağır olan beni.
Binlerce günah ile kamburlaşan belimi
Her şeye rağmen sesime cevap ver, duy beni
Kulaklarımı çeksen de yine de bekliyorum seni.
Ya Sahib-i Zaman!
Ellerim bomboş, yok elimde güzel amelim
Zamanımı değerlendiremedim, boşa tükettim kendimi
Anlıyorum seni, bana ve yaptıklarıma şahit
Ellerimi kaldıramıyorum, gereksiz yüklerle meşgul, sanki bir ahit
Yine de istiyorum, üzülerek, pişmanım çok
Ellerimden bırakırsam zincirlerimi artık
Ellerimi boş bırakma, yine de tut ellerimi, yüzüm yok.
Ya Sahib-i Zaman!
Kalbim çok yoruldu, sustur onu, takılmasın saçmalıklara
Aradığına yol ver, dalmasın batıl yollara
Çok hata yaptı, çok zaman harcadı olamadı salih
Sen Salihlerin Babası, olmaz mısın başıma talih?
Bu amansız dünyada kalbim sana emanet, sen ol kefil
Velayet şerbeti senden, senden içsin ey kalbim eğil
Bu karışık kalbe bir ayar ver ya Rahmet Veli!
Ya Sahib-i Zaman!
Dizlerimin bağı çözüldü heyecanlanmaktan
Sağımda mısın, solumda mısın bu kadar yakın
Bilirim uzak duran bana, görünmek istemezsin
Söz, ayaklarım yükünü indirecek
Artık senin yolunda gayretle yürüyecek
O zaman ufuklardan çıkar gelir misin çabucak
Yanıma otur, ne olur, kokunu duyayım ya günlerimin sahibi!
Ya Sahib-i Zaman!
Çok parçalandık, çok yara aldık, kaybolmaktan
Her parçamız kendini yitirdi, adres sormaktan
Çaresizlikten ve pişmanlıktan burada oturuyorum
Sesimi duymanı, beni görmeni amansızca bekliyorum.
Sessizim artık, dikkat edeceğim, cevaplar sende
Her ne olsam da sensin benim başım
Gel bana Veli ol, sensin benim baş tacım.
Ufuklara bakıyorum, ufuklardan çıkta gel
Yollarına dökülen gözlerim, olmuş senin için bir el
Haksızlıklara tahammülüm, hakka ilgisizliğim
Gözlerime yük oldu, ne yazık ki çok elim
Senin adını sayıklarken, gözlerim bekler seni
Çocuğuma bile adını koyarım Mehdi
Ne olur gözlerime bir dokun, nura açılsın geri.
Ya Sahib-i Zaman!
Sessizliğe dalıyorum, yoksa duymaz mısın beni
Seni bilip de seninle olmayan beni.
Haftanın her günü, boşluğunu görmeyen bu beni
Çağrını bir türlü duymamışım, sağır olan beni.
Binlerce günah ile kamburlaşan belimi
Her şeye rağmen sesime cevap ver, duy beni
Kulaklarımı çeksen de yine de bekliyorum seni.
Ya Sahib-i Zaman!
Ellerim bomboş, yok elimde güzel amelim
Zamanımı değerlendiremedim, boşa tükettim kendimi
Anlıyorum seni, bana ve yaptıklarıma şahit
Ellerimi kaldıramıyorum, gereksiz yüklerle meşgul, sanki bir ahit
Yine de istiyorum, üzülerek, pişmanım çok
Ellerimden bırakırsam zincirlerimi artık
Ellerimi boş bırakma, yine de tut ellerimi, yüzüm yok.
Ya Sahib-i Zaman!
Kalbim çok yoruldu, sustur onu, takılmasın saçmalıklara
Aradığına yol ver, dalmasın batıl yollara
Çok hata yaptı, çok zaman harcadı olamadı salih
Sen Salihlerin Babası, olmaz mısın başıma talih?
Bu amansız dünyada kalbim sana emanet, sen ol kefil
Velayet şerbeti senden, senden içsin ey kalbim eğil
Bu karışık kalbe bir ayar ver ya Rahmet Veli!
Ya Sahib-i Zaman!
Dizlerimin bağı çözüldü heyecanlanmaktan
Sağımda mısın, solumda mısın bu kadar yakın
Bilirim uzak duran bana, görünmek istemezsin
Söz, ayaklarım yükünü indirecek
Artık senin yolunda gayretle yürüyecek
O zaman ufuklardan çıkar gelir misin çabucak
Yanıma otur, ne olur, kokunu duyayım ya günlerimin sahibi!
Ya Sahib-i Zaman!
Çok parçalandık, çok yara aldık, kaybolmaktan
Her parçamız kendini yitirdi, adres sormaktan
Çaresizlikten ve pişmanlıktan burada oturuyorum
Sesimi duymanı, beni görmeni amansızca bekliyorum.
Sessizim artık, dikkat edeceğim, cevaplar sende
Her ne olsam da sensin benim başım
Gel bana Veli ol, sensin benim baş tacım.

İMAM MEHDİ(AS) İSTANBUL’DA!

EY FATIMA (sa) NASIL KIYDILAR SANA?
İnsan şeklindeki bir huriydin sen,
Resul’ü Ekrem’den bir nur idin sen,
Yerlerin göklerin meşhuru idin sen,
Ruh-u revan nasıl kıydılar sana?
Nebiden sonra hiç gülmedi yüzün.
Her dem ağlamaktan kan doldu gözün.
Son nefese kadar dinmedi sızın.
Canlar kurban, nasıl kıydılar sana?
Eylediler sana zulüm eziyet,
Günahsız, sebepsiz ödedin diyet,
Şanına inmişti Kur’an’da ayet,
Özü Kur’an nasıl kıydılar sana?
Gaflet uykusundan uyanmadılar,
Hakkını gasp etmekten utanmadılar,
Size zulüm etmekten usanmadılar.
Gül-ü reyhan nasıl kıydılar sana?
And olsun levhaya yazan kaleme
Seni seven dostlar düştü eleme.
Nur verdin can verdin bütün âleme,
Tab-u tavan nasıl kıydılar sana?
Zulüm ile ermiş kim muradına,
Asuman ağladı o feryadına,
Zulüm eylediler İslam adına
Ey annem nasıl kıydılar sana?
Arzu ÇETİNKAYA
Resul’ü Ekrem’den bir nur idin sen,
Yerlerin göklerin meşhuru idin sen,
Ruh-u revan nasıl kıydılar sana?
Nebiden sonra hiç gülmedi yüzün.
Her dem ağlamaktan kan doldu gözün.
Son nefese kadar dinmedi sızın.
Canlar kurban, nasıl kıydılar sana?
Eylediler sana zulüm eziyet,
Günahsız, sebepsiz ödedin diyet,
Şanına inmişti Kur’an’da ayet,
Özü Kur’an nasıl kıydılar sana?
Gaflet uykusundan uyanmadılar,
Hakkını gasp etmekten utanmadılar,
Size zulüm etmekten usanmadılar.
Gül-ü reyhan nasıl kıydılar sana?
And olsun levhaya yazan kaleme
Seni seven dostlar düştü eleme.
Nur verdin can verdin bütün âleme,
Tab-u tavan nasıl kıydılar sana?
Zulüm ile ermiş kim muradına,
Asuman ağladı o feryadına,
Zulüm eylediler İslam adına
Ey annem nasıl kıydılar sana?
Arzu ÇETİNKAYA

ANNEMİZE BİR HEDİYE
Fatıma Fatıma’dır diyordu şair
Anlayamamıştım önce ne demek istiyor?
Takvanın zirvesini aslında bize işaret ediyor
Işık saçan tertemiz örnekliğini anlatıyor
Muhammed’i davanın, direnişin sembolü Fatıma’dır diyor
İtaatin, vefanın, fedakârlığın adı Fatıma’dır diyor.
Velayet evinin annesidir Fatıma
Evini Allah için karargâh edinmiş.
İmanını kısacık hayatına şahit kılmış
Makamı cennet kadınlarının en üstünü olmuş.
Ali ile nikâhı önce Allah katında kıyılmış
Muhabbetin, takvanın, sabrın adı Fatıma olmuş.
Ahlâkını, vahyin hakikatini teslimiyeti babasından alarak,
Layık olan Allah’a, nice canlar adayan,
İnci ve Mercanlar yetiştiren, annemiz Fatıma olmuş.
NESLİHAN POLAT
Anlayamamıştım önce ne demek istiyor?
Takvanın zirvesini aslında bize işaret ediyor
Işık saçan tertemiz örnekliğini anlatıyor
Muhammed’i davanın, direnişin sembolü Fatıma’dır diyor
İtaatin, vefanın, fedakârlığın adı Fatıma’dır diyor.
Velayet evinin annesidir Fatıma
Evini Allah için karargâh edinmiş.
İmanını kısacık hayatına şahit kılmış
Makamı cennet kadınlarının en üstünü olmuş.
Ali ile nikâhı önce Allah katında kıyılmış
Muhabbetin, takvanın, sabrın adı Fatıma olmuş.
Ahlâkını, vahyin hakikatini teslimiyeti babasından alarak,
Layık olan Allah’a, nice canlar adayan,
İnci ve Mercanlar yetiştiren, annemiz Fatıma olmuş.
NESLİHAN POLAT
bottom of page